• Sonuç bulunamadı

örgüt İçi Düzen ve Yönetimde Zaman Anlayışı

Belgede HALKLA İLİŞKİLER (sayfa 119-124)

A. YÖNETİMİN TUTUMU KARŞISINDA HALKIN TEPKİSİ VE TEPKİ AÇIKLAMA YÖNTEMLERİ

1. örgüt İçi Düzen ve Yönetimde Zaman Anlayışı

Yönetsel örgüt herşeyden önce uzmanlığın geçerli olduğu bir or-tamdır. Çünkü yönetsel örgüt uzmanlığın zorunlu ve kaçınılmaz ol-masının bir sonucudur. Aynı zamanda kamu yönetimi örneğin bir par-lamentoya oranla daha hızlı çalışan daha çabuk eylem ve işlemde bu-lunan bir kuruluştur. Varlık nedeni, oluş nedeni belirli ölçüde de bu olguya bağlıdır. Bunun yanında yönetsel örgütün "uzmanlaşma" ya büyük önem vermek zorunda olduğunu da belirtmek gerekir. Çevre-den en kısa sürede bilgi alan ve bu bilgileri değerlendirip en kısa sü-rede çevreye çıktı olarak veren, vermek zorunda olan yönetsel örgü-tün bu özelliği onun siyasal sistemden, parlamentodan, büyük mec-lislerden farklı bir yapıya kavuşmuş olmasını yeterince açıklamakta-dır. Yönetim (dar anlamda), siyasal sistemden daha çabuk haber ala-cak ve bunun gereklerini yerine getirecek bir yapı ve düzen kurmak zorundadır. Siyasal sistemden ayrılmış olmasının en önemli nedenle-rinden biri burada yatar. Günümüzde siyasal sistemin buyruğunda, onun bir türevi, bağımlı değişkeni olarak yönetimin varlığı bu neden-ler üstüne oturmuştur.

Kamu yönetimi örgütleri bu anlayış içinde evrensel olarak belirli bir örgütlenme biçimine kavuşmuşlardır. Dünyanın hemen hemen her yerinde bu örgütlenme biçimi ve ilkeleri aynıdır. Bunları Weber'in dünya uygulamasmdan çıkardığı fakat aynı zamanda varolmasında zorunluluk duyulan komşu ilkelerle bağdaştırarak şöyle sıralıyabili-riz. Bu ilkeler yalnızca özlenen ilkeler olmayıp, bürokrasinin vazge-çilmez, "saf" halinde bile içinde taşıdığı özellikler olarak karşımıza çıkmaktadır.

Yasal ussal özellik taşıması gereken ve taşıyan, modern bürok-rasilerin bu konuda taşıdıkları karakteristikler şöyle sıralanabilir:

1. Bürokrasi yazılı kurallara göre örgütlenmiş ve örgütlenme içinde çalışan bir kamu görevlileri topluluğudur. Bu topluluk sürek-lidir ve birbiriyle tutarlılık içinde eylem ve işlemde bulunur.

2. Bu topluluğun yetki alanı bunun yanında hangi konu ve so-runlarda yetkili ve sorumlu olacağı belirlenmiştir. Bir işbölümü geliş-tirilmiştir. İdeal olarak her görevli kendisine düşen görevi yerine ge-tirmekle yükümlüdür. İşbölümüne uygun olarak da her görevliye be-lirli sorumluluk dolayısıyla yetki ve yükümlülük alanı verilmiştir. Gö-revin yerine getirilmesi için zorunlu olan otoriteler, zorlama gücü de yine aynı memurlara yazılı kurallarla dağıtılmış bulunmaktadır. An-cak zorlama gücü ve baskı araç ve yöntemleri yine kurallarla önceden

açıkça belirlenmiş bulunmaktadır. Bu yöntemle keyfiliğin büyük Ölçü-de önüne geçilmesi düşünülmektedir.

3. Görevlerin gereklerini yerine getirilmesini öneren kurallar tek-nik ya da yasal nitelikte olabilirler. Ancak bu kuralların yerine geti-rilebilmesi için mutlaka belirli bir eğitimden geçmş olmaya, onları yo-rumlayabilecek ve en önemlisi uygulayabilecek olan bir formasyona ihtiyaç vardır. Başka bir tanımla kamu görevlisi veya bürokrat ken-di alanıyla ilgili teknik bir formasyona sahip kişiken-dir. Bu nitelikten yok-sun kişinin bürokraside yeri olmaması gerekir. Günümüzde tümüyle bir yana itilmiş olan bu kuralın oluşabilmesi için kamu görevlisi bir yandan çok iyi yetişmiş olmalı öte yandan örgüt içinde teknik bilgi ve becerisine süreklilik sağlıyabilmek için devamlı eğitimden geçiril-melidir.

4. Bürokrasi içinde görevin örgütlendirilmesi hiyerarşi ilkesine uygun olarak yapılır. Yani bir birim, kendi üstünde bulunan bir başka birim açısından sürekli denetim ve gözetim altındadır. Evrensel dü-zeyde en çok uyulan bu zorunlu kuralın eşgüdümle birlikte örgütlerin piramit biçimini almalarının en önemli nedeni olduğunu burada be-lirtmemiz gerekir.

5. Bürokrasinin "saf" halinde görevlilerin yönetim ve üretim araç-larının sahibi olmalarına izin verilmez. Kamu görevlisinin özel eşyası ile örgütün malları arasında gerek mülkiyet gerek kullanım açısından son derece titiz ve dikkatli bir ayırım sağlanmıştır. Memur özel işi için devlet malını ne kullanabilir ne de ona sahip olabilir.

6. Weber tarafından oluşturulan bu saf bürokrasi modeli içinde memurun göreve sahip çıkması ilkesi de yer almaktadır. Bu görevlerle aynı memurun hak ve sorumluluğu arasında bir koşutluk bulunmakta-dır. Ayrıca bu haklar ya da ayrıcalıklar görevin bir gereğidir, kişiye bağlı değildir.

7. Sonuncu ve konumuz açısından en önemli ilke, örgüt içinde alman kararlar ve yapılan çalışmalar yazıya geçirilmiştir. Örgütte herşcy yazılıdır ve bu yazılı belgeler saklanmalıdır. Bürokraside içe kapanıklığın, çevrenin denetiminden kaçmanın en önemli araçların-dan biri olan bu kural halkla ilişkiler konusunda da çok önemli sonuç-lar doğurmaktadır.

Hemen belirtmek gerekir ki yukarda temel ilkelerini verdiğimiz mo-delden beklenilen en önemli sonuç onun, ussal ve hızlı bir biçimde iş-lemesini sağlamaktır. Yönetimin siyasal sistemden farklılaşmasının bir nedeni de burada yatar. Bir başka tanımla yönetimde zaman değer-lendirmesinin önemli olduğunu vurgulamamız gerekir. Ancak kamu

yönetiminde zaman boyutunun (zaman kavramının) tüm uğraşlara karşın çevreden çok değişik bir biçimde algılandığı görülmektedir. Var olma nedeni içinde çabuk davranma, çabuk hareket etme ölçütünün önemli bir yer tutmasına karşın yönetimin hiç de ivedi davranmadığı, hızlı çalışmadığını görmekteyiz. Konuyla ilgi değişik çalışmalarda yö-netimin acele etmesinin sık sık yanılgıya yol açacağı görüşüne yer verilmektedir. Hemen ekleyelim ki bu görüş, uygulamada da sık sık kanıtlanmaktadır. Yönetilenin günlük yaşantıda bunun pek çok örne-ğini gördüğü bilinmektedir. Gerek toplumsal sorunlar gerek buna bağ-lı bireysel sorunların çözümünde çabuk davranıp harekete geçmek için oluşturulmuş olmasına karşın, yapı ve işleyişle yönetim çabukluğu red-deder gibidir. Bir yöneticinin belirttiği gibi çabukluk yani yönetimin belirli olay ve sorunlar karşısında çok kısa sürede harekete geçmesi, doktorluk, polis çalışmaları ve basma özgü kavramlardır. Bu kavramın yönetim içinde yeri yok denecek kadar azdır. Hatta yönetimin çalış-ması bazen öylesine yavaşlar ya da doğal işleyişi öylesine ağırlaşır ki, yazışmaların bir bölümü "ivedi" koşulu konularak yürütülür. Böyle-ce yönetimin doğal işleyişinin, günlük çalışmasının ivedi olmadığı, bu durumun yöneticilerce de bilindiği ve ivedi çalışmayı sağlamak için ek çabaya gerek olduğu sonucu ortaya çıkmaktadır. Yine burada ivedi davranmak gereğinin kamu görevlisince saptandığı sonucuna da varıl-maktadır.

Bazı alanlarda yönetimin eylem ve işlemini belirli süreler içinde bitirmesi için yazılı kurallar konulmuştur. Özellikle yargıya Uişkin ko-nularda süre ile ilgili kimi sınırlamalar vardır. Yönetimde bu alanda zaman kodifikasyonuna gidilerek kuruluşların çalışması zaman açısın-dan denetim altına alınmıştır. Vergi alanında da yönetimin işleyişine özellikle zaman açısından sınırlama getiren yazılı kurullar; yani ya-salar, tüzükler ve yönetmelikler bulunmaktadır. Ancak hemen ekleye-lim ki "zaman kullanımının denetimi" bu alanlarda söz konusu olma-sına karşm "usul kodifikasyonunun" bulunmaması belirli zorlukların oluşmasına yol açmakta ve önemlisi yönetim-halk ilişkisini zedelemek-tedir. Çünkü zaman denetimi usul denetimi ile desteklenmedikçe iste-nilen sonucu vermemektedir. (*)

(*) "Zaman Kodifikasyonu" yönetimin eylem ve işleminin ne zaman tamamla-nacağını yönetime dikte eden bir sınırlama biçimidir. Örneğin Damştay ya-sasının 64 ve 66. maddesine göre valilik ve kaymakamlıklara da dilekçeler ve-rilerek Danıştayda dava açılabilir. Bu dilekçeleri ilgili yer üç gün içinde Danıştaya yollamak zorundadır. Burada bir zaman kodifikasyonu söz konu-sudur.

İdari usul kodifikasyonu ise yönetimin alacağı kararlarda izleyeceği yol ve formaliteleri değerlendirme yöntemidir. Burada hangi yollardan geçileceği

Ülkemizde genel olarak yönetimi belirli bir süre içinde ve usul-leri belirlenmiş bir biçimde eylem ve işlemde bulunmaya zorlayan ya-salar ve yönetsel metinler yok denecek kadar azdır. Yönetim-yönetilen çatışmasında önemli bir yeri olan yönetsel yöntemlerin yazılı kural-larca belirlenmemiş olması dolayısıyla yönetimin tutumundaki belir-sizlik büyük bir eksiklik olarak karşımıza çıkmaktadır. Ve bu konuda ciddi hiç bir atılım da bugüne kadar Türk Yönetiminde yapılmış de-ğildir. Ülkemizde-halkın, hak ve yükümlülüklerinin ve yönetim karşı-sında sorumluluklarının belirlenmemiş olması ve en önemlisi yöneti-min işleyişi ile ilgili olarak "dikte" edici nitelikteki yazılı kuralların yokluğu halk-yönetim ilişkilerini olumsuz yönde etkilemektedir. Türk kamu yönetiminde ancak yasaların açıkça belli ettiği durumlarda "ida-ri usul kodifikasyonuna" gidilmekte, bunun dışında kalan çok geniş bir alanda belirli yönetim faaliyetleri genel olarak geleneklere bağlı kalınarak, geçmişteki deneylere bakılarak gerçekleştirilmektedir. Bu yüzdendir ki ülkemizde yönetsel geleneğin çok önemli bir yeri bulun-maktadır. Çoğunlukla bu gelenekler yöneticilerin hem üstlerine hem de vatandaşlara karşı tutumlarının oluşmasında model oluşturmakta-dır. Çağdaş uygulamada yeri büyük olan zamanı iyi kullanma ilkesinin, yönetim evreninde pek yer edemediği görülmektedir. Günümüzde yöne-timin örnek aldığı davranış modeli eğer bundan yıllarca önce oluş-muş ve yavaşlığıyla ün salmış bir model ise, kuşkusuz o zaman yöneti-mi çabuk davranmaya zorlayacak metinleri oluşturmak kaçınılmazdır.

Yönetime bu konuda bir zaman sınırlaması getirilmesi gerekmektedir.

Bu sorunu biraz daha ayrıntılı olarak ele almak gerekmektedir. Aslın-da ivedi Aslın-davranmak için kurulmuş ya Aslın-da var oluş nedenlerinden biri ivedi davranmak olan yönetime böyle bir yükümlülük getirmek zorun-luluğu nereden doğmuştur? Şimc'i bu konuyu daha yakından ve baş-ka bir açıdan ele alalım.

Herşeyden önce yöneticinin zaman anlayışı ve zaman içinde ger-çekleştirdikleri ile çevrenin zaman anlayışı ve en önemlisi aynı zaman içinde çevre öğelerinin özellikle iş evreninin gösterdiği performans bir-birinden çok farklıdır. Bu noktada önemli bir çelişki göze çarpmakta-dır. Kamu görevlisinin çalıştığı kurumdan beklentilerinin gerçekleş-mesi için yönetim içinde ya da görevde yasalarla belirlenmiş olan be-lirli bir süreyi geçirmiş olması gerekir. Ancak bu sürenin ne biçimde

hangi makamın, hangi tür yetkiyle ne gibi işlem yapacağı önceden belir-tilmiştir. İl İdaresi Yasasının 31. maddesine göre valiler tarafından verile-cek talimat ve emirler, ilçede, ilçe idare şube başkanlarına kaymakamlar yolu ile tebliğ olunur. İki ucun yazışmasında arada kaymakam bulunmak-tadır. Burada bir usul kodifikasyonu söz konusudur.

geçtiği önemli değildir. Sabahtan akşama kadar kuruluş içinde ordan oraya dolaşmakla, ciddi bir biçimde görevinin gereklerini yerine ge-tirmek arasında önemli bir fark yoktur. Biriminin daha iyi çalışma yapması için uğraşan bir müdürle zamanını eşe dosta telefon etmekle geçiren bir başka müdür arasında resmi bir ayrım yapılmadığı saptan-mıştır. Önemli olan masada gözükmektir. Öte yandan ne yazık ki, yö-netimde hiç uygulanmayan ilke, yasalara girmiş olmakla birlikte, ye-terlik ilkesidir. Yönetsel örgütte çalışan bir kişi en alt basamaklardan başlayarak en üste doğru belirli bir süreyi, geçirdikten sonra yüksele-bilir. Kapalı personel sisteminin geçerli olduğu tüm ülkelerde (*), bu arada ülkemizde de geçerli olan bu uygulama, zaman boyutunu

belir-li bir başarıya erişmek için içeriği olan bu araç olarak değil, yalnızca ne biçimde olursa olsun doldurulması gereken bir amaç olarak görür.

Bu demektir ki, yaş etmeni yöneticide önemli bir etmendir. Belirli bir süre çalıştıktan sonra belirli mevkilere gelinebilir. Örneğin bizim sis-temimizde ilk 3 ve 4. derecelere gelmek için yedi yıl, 1 ve 2. derece-lere gelebilmek için de on yıl kamu hizmti yapmış olmak gerekmekte-dir.

Yapılan araştırmalardan çıkan sonuçlara göre, yönetim içinde ça-lışmaların objektif kuralların benimsediği ya da öznel olarak yapılan değerlendirmelere göre kabul edilmiş süreden önce bitirilmiş olması-nın kamu görevlisi açısından bir yarar sağlamadığı anlaşılmaktadır.

Bir başka tanımla verilen görevi süresinden önce bitirmiş olmak, kamu görevlisi için diğerlerinden bir farklılaşma ölçütü olmamaktadır. Dola-yısıyla da örgüt içinde acele etmeye gerek kalmamaktadır. Bu yüzden yönetimde zaman kavramı, çabukluğu sağlayıcı değil, bekleticidir.

Önünde dosyalar yığılı memurla önüne gelen işi kısa sürede bitiren arasında yönetsel kurallar açısından bir fark bulunmamaktadır. Özr nel koşullara göre saptanan bir sürenin bitiminden önce herhangi bir işlemi kamu görevlisinin tamamlamış olması, onun üstlerince beğenil-diği anlamına gelmez, takdir edilmesini gerektirmez. Bir başka tanım-la, kamu görevlilerinin beklentileri ile (örgütte üst basamaklara yük-selme, daha çok yetki ve aylık) kamu yönetimi içinde geçirdikleri za-manı ideal bir biçimde değerlendirmeleri arasında bir ilişki bulun-mamaktadır. Bunu yöneticinin ivedi davranması ile ödüllendirilmesi arasında bir bağıntının bulunmadığı biçiminde de açıklamak

olanaklı-ca Kapalı personel sistemi yönetimde göreve en alt basamktan başlayıp za-man içinde en üste doğru yükselmeyi ilke olarak kabul etmiş personel sis-temidir. Bu sistemde yönetsel örgüte orta ya da üst düzeylerden başlamak ilke olarak mümkün değildir. Oysa açık personel sistemlerinde kanıtlanan liyakata göre örgütün herhangi bir basamağında görev almak olanaklıdır.

dır. Bu saptamaları kamu görevlilerinin bizzat kendileri açıklamışlar-dır.

örgütte çalışanlar açısından belirli bir sorunu en kısa zamanda çözme olayı, onlarm yükselmeleri ve örgütten beklentilerinin gerçekleş-mesi bakımından bir ölçüt değildir. Yönetim, kamu görevlilerinin ne-yi, ne kadar zamanda gerçekleştirdikleri ile ilgilenmeyen bir anla-yış içindedir. İşte bu noktada sorunlarına istenilen sürede çözüm sağ-layamayan vatandaşın, yöneticileri güdülemek amacıyla onlarla deği-şik biçimlerde ilişki kurmaları zorunlu olmaktadır. Bir başka anla-tımla yöneticinin sorun çözümdeki yaklaşım ve zaman anlayışı hal-kın kendi sorununu kendisinin izlemesi gibi bir sonucu da birlik-te getirmekbirlik-tedir. Önemli bir aksaklık, yapısal bozukluk olarak nibirlik-te- nite-liyeceğimiz bu durumun, yönetimin tüm işlerine halkın güçleri ye-tebildiğince karışması sonucunu verdiğinde kuşkumuz yoktur. Kendi-ne başvuran bir vatandaş karşısında yöKendi-netim hem üstünlüğü ken-dinde saklamakta hem de sorunun çözüm süresini kendi isteğine göre uzatıp kısaltmaktadır. Bu durumda yönetilenlerin iş izlemeleri, aracı kullanmaları, yöneticilerle tartışmaları, onları güdülemeye, korkut-maya ya da kendilerine acındırkorkut-maya kalkmaları doğal bir tepki ola-rak belirmekte, ancak bu tepkiler yönetim içine yansıyaola-rak zaten ak-sayan örgütsel düzen ve hızı olumsuz olarak etkilemektedir. Buna, vatandaşlarda bu ilişki sonucu ortaya çıkan sosyal refah azalmasını da kuşkusuz eklememiz gerekir.

Belgede HALKLA İLİŞKİLER (sayfa 119-124)