• Sonuç bulunamadı

Kambiyo Senetlerinde Def’ilerin Sınıflandırılması

Belgede Aval kurumu (sayfa 115-118)

3.2 Aval Verenin Savunma Olanakları

3.2.1 Kambiyo Senetlerinde Def’iler

3.2.1.2 Kambiyo Senetlerinde Def’ilerin Sınıflandırılması

Bu başlık altında, kambiyo senetlerinde def’ilerin doktrinde ne şekilde sınıflandırıldığına değinilerek kendi sınıflandırmamıza yer verilecektir.

Domaniç562, def’ileri maksat ve menşe kriterlerine göre ayrıma tâbi tutmaktadır. Maksat kriterine göre def’iler: Borcun ifasından kat'i olarak istinkâfa sebep teşkil eden, borcun ifasından muvakkaten istinkâf için ileri sürülen; borcun ifasından kısmen kaçınmayı hedef tutan ve borcun tamamından kaçınmaya hizmet eden def’iler şeklinde dörde ayrılarak incelenmektedir563. Menşe kriterine göre def’iler ise: Senetten anlaşılan def’iler564; senedin hükümsüzlüğünü gerektiren def’iler 565

ve şahsi def’iler 566 şeklinde üçe ayrılarak incelenmektedir.

559Alagonya/Yıldırım/Deren-Yıldırım, s. 254-255; Eren, s. 76; Yılmaz, s. 77; Cerrahoğlu, s. 12; Oktay, s.

12.

560

Eren, s. 76.

561Ülgen/Helvacı/Kendigelen/Kaya, s. 59-60; Öztan, 2012, s. 46; Domaniç, s. 112; Poroy/Tekinalp, s. 93;

Boztosun, s. 55-56; Kınacıoğlu, s. 190; Helvacı, Defiler, s. 654-655; Oktay, s. 11.

562Domaniç, s. 110 -126. 563Domaniç, s. 113-114.

564Domaniç, şeklen muteber bir kıymetli senedin geçici yahut kesin olarak kısmen veya tamamen

ödenmemesini gerektiren, senet ve eklerinin incelenmesinden anlaşılan def’ilerin senetten anlaşılan def’iler olduğunu belirtmektedir. Misal olarak, kanunen men edilmediği halde, muayyen vadeli bir poliçeye veya herhangi bir çek'e faiz şartının yazılması, muteber ademi mesuliyet kayıtlarına rağmen rücu hakkının kullanılması ve muntazam ciro silsilesinin bulunmaması gibi. Bkz. Domaniç, s. 115.

565Domaniç, senet ve eklerinden anlaşılsın veya anlaşılmasın, senedin bütün veya bir kısım sorumlular

bakımından hükümsüz sayılmasını gerektiren def’ilerin, senedin hükümsüzlüğünü gerektiren def’iler olduğunu; senetten anlaşılan def’ilerin, bütün ilgililer bakımından senedin hükümsüzlüğünü gerektiren def’ilerden farkının ise, senetten anlaşılan def’ilerin söz konusu olduğu hallerde muteber bir kıymetli senedin bulunmasına rağmen talep edilen alacağın geçici bir süre için yahut kesin olarak kısmen veya tamamen ödenmemesi için bazı sebeplerin bulunması, buna mukabil bütün ilgililer bakımından senedin hükümsüzlüğünü gerektiren def’ilerde muteber bir senedin bulunmaması olduğunu belirtmektedir. Bkz.

Domaniç, s. 115-116.

566Domaniç, senet ödeyicisinin haiz olduğu ve senedin hükümsüzlüğüne müteallik def'ilerle senetten anlaşılan

Öztan, def’ileri maddi özelliklerine göre üç gruba ayırarak incelemektedir567

. Buna göre def’iler, senet metninden anlaşılan def’iler, senetteki taahhüdün hükümsüzlüğüne ilişkin def’iler ve şahsi def’ilerdir.

Kınacıoğlu568, hukuki görünüş569

nazariyesini570 esas alarak def’ileri altı gruba ayırarak incelemektedir571. Buna göre def’iler, doğrudan doğruya def’iler572

, senet muhtevası ve senetle ilgili def’iler573, isnat def’ileri574, muteberiyet def’ileri575, şahsi def’iler ve TK. 599 I. fıkrası hükmüne tâbi olmayan def’iler576

şeklinde ayrılmaktadır.

Poroy/Tekinalp577, hukuki görünüş kuramını578 esas alarak def’ileri incelemektedir. Buna göre def’iler, geçersizlik def’ileri579

, senet metninden anlaşılan def’iler580, doğrudan def’iler581

ve kişisel def’iler şeklinde dört gruba ayrılmaktadır.

567Öztan, 1997, s. 213-243.

568Kınacıoğlu, s. 189- 204.

569 Ülgen, hukuki görünüşü şu şekilde tarif etmektedir: “Hukuki görünüş, belirli bir olgunu dışa (harice) karşı

açığa vurulduğu öyle bir görünüştür ki, bu gerçekte mevcut olmayan bir hukuki duruma işaret eder.” Bkz.

Ülgen, Hüseyin, Türk Ticaret Hukukunda Hukuki Görünüş Nazariyesi (Ticari İşletme Bakımından

Uygulama), Ankara 1975’den TıpkıBası, Vedat Kitapçılık, İstanbul 2005, s. 8

570Hukuki görünüş teorisi (Rechtsscheins theorie) uyarınca, keşideci bir kıymetli evrak tanzim etmek

suretiyle, iyiniyetli üçüncü şahısların bu senede itimat etmesi sonucunu doğuran bir görünüm yaratmışsa (Haftung für erweckte Erwartungen oder Haftung für verursachten Rechtsschein), lehdar ile arasındaki temel ilişkinin geçersizliğini iyiniyetli üçüncü kişilere karşı ileri süremeyecektir. Bu hususta bkz. Meier -

Hayoz/von der Crone,s. 73-76; Hukuki görünüşe itimat prensibi uyarınca, korunmaya hak kazanabilmek

için iktisap edenin üçüncü kişi olması gerektiği ve senedin borçlusu tarafından yaratılmış bir görünümün olması gerektiği hususunda bkz. Yılmaz, s. 170-171.

571Kınacıoğlu, hukuki görünüş nazariyesinin, muamelatın himayesinin muhteva ve şumulünü tayin ve tesbit

etmekte olduğunu ve böylece şahsi def’ilerin kaideten iyi niyetli üçüncü şahıslara karşı ileri sürülemeyeceğini ve def’ilerin taksimi konusunu açıklığa kavuşturduğunu belirtmektedir. Bkz. Kınacıoğlu, s. 36-37.

572Kınacıoğlu, poliçenin devrinin yapılmaması veya korunabilecek bir iktisap vakıasının bulunmaması

halinde, doğrudan doğruya def’ilerin söz konusu olduğunu belirtmektedir. Bkz. Kınacıoğlu, s. 193

573 Söz konusu def’iler, senede konması caiz kayıtlardan doğan def’iler veya poliçede bulunması gereken

mecburi şekil şartlarından birinin eksik olmasından doğan def’iler gibi senetten anlaşılabilen def’ilerdir. Bkz.

Kınacıoğlu, s. 194.

574Kınacıoğlu, poliçeyi imzalayan kişinin, kendisine isnat edilebilecek hukuki görünüşe sebebiyet verdiği

durumda üçüncü şahsın iktisabının korunacağını; ancak, poliçeyi imzalayan kimseye hukuki görünüm vakıası isnat edilemiyorsa onun mesuliyetinin de olmayacağına yönelik savunmaları “isnat defi” olarak tanımlamaktadır. Misal olarak, poliçenin cebir altında imzalanmasına veya kambiyo ehliyetinin bulunmaması haline yönelik defiler. Bkz. Kınacıoğlu, s. 195.

575Kınacıoğlu, muteberiyet def’ilerinin isnat def’ilerinden kesin hatlarla ayrıldığını; isnat def’ilerinde, senede

konan imza ile sebebiyet verilen hukuki görünümden doğan sorumluluğun, muteberiyet def’ilerinde ise kambiyo taahhüdünün ve bu taahhütle tesis edilen hukuki muamelenin muteberiyetinin söz konusu olduğunu belirtmektedir. Bkz. Kınacıoğlu, s. 198-199; Bu hususta, Poroy/Tekinalp, her iki grup yönünden de def’i, iradenin yokluğu veya geçersizliği ile ilgili olduğu için söz konusu def’iler arasında fark yaratmada kaçınılmaz bir zorunluluk olmadığını; verilen ölçüye göre anılan iki sınıfın birbirinden ayrılması her zaman kolay olmadığı gibi isnat def’ilerinin tartışmasız bir grubu da oluşturmadığını belirtmektedir. Bkz.

Poroy/Tekinalp, s. 94.

576 Hatır anlaşmasının bu def’i grubuna girdiği hususunda bkz. Kınacıoğlu, s. 203-204. 577Poroy/Tekinalp, s. 89-107.

578Poroy/Tekinalp, hukuki görünüş teorisinin def’ilere uygulanmasının tartışmasız olmadığını; ancak, teorinin

TTK’nın def’ilere ilişkin hükümlerinin, kambiyo sözleşmesinin yokluğu, geçersizliği ve sakatlığı hallerinde açık bıraktığı hukuki korumayı sağlamada menfaatler dengesini gözeten bir çözüm ürettiğini belirtmektedir. Bkz. Poroy/Tekinalp, s. 92.

Helvacı582, def’ileri etkileri bakımından mutlak ve nispi def’iler583

ayrımına tâbi tutarak incelemektedir. Buna göre mutlak def’iler, senetle borç yüklenen herkesin tüm hamillere karşı ileri sürebileceği def’iler, senetle borç yüklenmesi veya yüklendiği borç hükümsüz olan kişinin tüm hamillere ileri sürebileceği def’iler ve senetle borç altına giren belli bir kategorinin diğer belli bir kategoriye karşı ileri sürebileceği584

def’ilerdir. Senet ile borç yüklenen herkesin tüm hamillere karşı ileri sürebileceği defiler, senedin geçerliliğine yönelik def’iler585

ve senetten anlaşılan def’ilerdir586.Senetle borç yüklenmesi veya yüklendiği borç hükümsüz olan kişinin tüm hamillere ileri sürebileceği def’iler, senedin metninden anlaşılan def’iler587

ve senetten anlaşılamayan hükümsüzlük def’ileridir588. Nisbi def’iler ise, şahsi olmayan nisbi def’iler ve şahsi def’ilerdir.

Boztosun589, ETK m. 737 (TTK m. 825)’de yapılan ayrımı esas alarak def’ileri sınıflandırmaktadır. Bu ayrıma göre def’iler, senet metninden anlaşılan def’iler 590

,

579

Poroy/Tekinalp, geçersizlik def’ilerini, TTK’da öngörülmüş bulunan, iradeye ilişkin geçersizlik def’ileri, kambiyo sözleşmesinin bulunmadığı def’i ve isnat def’ileri (irade bozuklukları) şeklinde üç grupta incelemektedir. Bkz. Poroy/Tekinalp, s. 93- 97.

580Poroy/Tekinalp, senet metninden anlaşılan def’ileri; şekil şartlarına aykırılıktan doğan def’iler, hamilin

meşru olmadığı def’i, senede konulan kayıtlardan doğan def’iler, kıymetli evraka ait sürelere uyulmamasından doğan def’iler ve zamanaşımı def’ileri olduğunu belirtmektedir. Bkz. Poroy/Tekinalp, s. 97- 98.

581Poroy/Tekinalp, emre yazılı kıymetli evraka ait def’i sistemine bağlı olmadan ileri sürülebilen def’ilerin

doğrudan def’ileri oluşturduğunu ileri sürmektedir. Bu görüşün gerekçesi, kıymetli evrak hukukundaki sınırlı def’i sisteminin, senet, emre yazılı senede özgü bir şekilde devredildiği takdirde geçerli olmasıyken, doğrudan def’ilerde ticaret ortaklıklarının birleşmesi ile geçiş, mirasla geçiş, vadeden sonra ciro, perdeyi kaldırma gibi kıymetli evrak hukuku dışındaki iktisapların söz konusu olmasıdır. Bkz. Poroy/Tekinalp, s. 98-99.

582Helvacı, Defiler, s. 647-703.

583Helvacı, mutlak def’inin söz konusu olabilmesi için herkese karşı dermeyan edilebilmesi gerektiğini; nisbi

def’ilerin ise, mutlak def’ilerin dışında kalan tüm def’iler olduğunu belirtmektedir. Bkz. Helvacı, Defiler, s. 660, 663-664.

584Helvacı, bu başlık altında, ETK m. 660’da düzenlenen senet metninin tahrif edilmesi def’ini

incelemektedir. Bkz. Helvacı, Defiler, s. 680.

585Helvacı, kambiyo senetlerinin taşıması gerekli şekil şartlarını taşımamış olmasını ve senedi hükümsüz kılan

kayıtları bu başlık altında incelemektedir. Bkz. Helvacı, Defiler, s. 665- 666.

586Helvacı, senetten anlaşılan def’ilerin, senedin geçerliliğine etkileri olmadan sadece ödemeden kısmen veya

tamamen kaçınmayı geciktirici veya kesin olarak temin ettiklerini; vadenin henüz gelmediği, zamanaşımı, ciro zincirinde kopukluk veya ödeme yerinden başka bir yerde ödeme için senedin ibrazı gibi def’ilerin, bu gruba giren def’iler olduğunu belirtmektedir. Bkz. Helvacı, Defiler, s. 667.

587Helvacı, bu başlık altındaki def’ilerin sadece senede kaydı koyan şahıs bakımından sonuç doğuran def’iler

olduğunu, ETK m. 597’de düzenlenen ödememeden ve kabul etmemeden sorumsuzluk ile ciro yasağı gibi def’ilerin bu gruba girdiğini belirtmektedir. Bkz. Helvacı, Defiler, s. 669.

588Helvacı, söz konusu başlık altında; ehliyetsizlik, temsil yetkisinin olmaması ya da aşılması, imzanın taklit

edilmiş olması ve kambiyo senedi düzenleme iradesinin olmaması (irade sakatlıklarını burada kabul etmiyor) durumlarını incelemektedir. Bkz. Helvacı, Defiler, s. 669- 680.

589Boztosun, s. 53-70.

590 Boztosun, senet metninden anlaşılan def’ilerin, tüm senet borçlularının tüm hamillere karşı ileri sürebildiği

def’iler olduğunu; şekil şartlarına aykırılığa, ciro zincirinin kopukluğuna, TTK’da senede konulabileceği öngörülen kayıtlara, TTK’da veya söz konusu kayıtlarda öngörülen sürelere uyulmamasına ve zamanaşımına ilişkin def’ilerin bu gruba giren def’iler olduğunu belirtmektedir. Bkz. Boztosun, s. 56, 58-59.

hükümsüzlük def’ileri591

ve kişisel def’ilerdir. Bununla birlikte, Pulaşlı592, def’ileri yasadaki tanımı göz önüne alarak bir tasnife tuttuğunu belirtmektedir. Buna göre defiler, senedin hükümsüzlüğüne ilişkin def'iler 593

, senet metninden anlaşılan def’iler 594 ve kişisel def’ilerdir595

. Pulaşlı, senedin hükümsüzlüğüne ilişkin defiler başlığı altında “kişisel himayeye ilişkin def’iler”596e değinmektedir.

Kambiyo senetlerinde def’iler, her yazarın dayandığı görüş uyarınca farklı şekilde sınıflandırılmaktadır. Bu sınıflandırmalar incelendiğinde -genel olarak- her görüş kendi içinde tutarlıdır. Bununla birlikte, kanımca kambiyo senetlerinde def’iler sınıflandırılırken, medeni hukukta kendini def’i veya itiraz şeklinde gösteren savunmaların neden kambiyo senetleri hukukuna özgü olarak yeniden sınıflandırılmaya çalışıldığının cevabıyla yola çıkılmalıdır.

Bu bağlamda, kambiyo senetlerinde def’ilerin sınıflandırılması yapılırken temel ayrım, bunların kime karşı, hangi koşullarla ileri sürülebildiği olmalıdır. Dolayısıyla kambiyo senetlerinde def’iler iki ana gruba ayrılır597. Bunlar, herkese karşı ileri sürülebilen def’iler ve iyiniyetli hamillere karşı ileri sürülemeyen def’ilerdir. TTK’da def’ilere ilişkin yapılan tanımlarda bu iki grubun içinde incelenebilir. Buna bağlı olarak, herkese karşı ileri sürülebilen def’iler; doğrudan def’iler, senet metninden anlaşılan def’iler ve hükümsüzlük def’ileridir. İyiniyetli hamillere karşı ileri sürülemeyen def’ileri ise kişisel def’iler oluşturmaktadır.

Belgede Aval kurumu (sayfa 115-118)