• Sonuç bulunamadı

Kadının Yaratılış Amacı

Dördüncü Bölüm

1. Dinî İnançlar

1.3. Kadının Yaratılış Amacı

Kadın ve erkeğin yaratılışı ile ilgili tartışmada gündeme gelen bir başka konu, kadının erkek için yaratıldığı inancıdır. Bu inancı iki farklı yorumla ifade etmek mümkündür.

ilk yoruma göre, kadının yaratılışının asıl amacı, erkekleri hoşnut et-mekten başka bir şey değildir ve bir başka ifade ile kadının varlığı, ken-disi değil, başkası içindir.

Ancak ikinci yoruma göre, kadınların erkeklere yararı olması, ka-dının yaratılışının nihai ve birinci gayesi değil, ikinci amacı olarak ifade edilir ve insanların ilişkilerinin daha uygun bir şekilde düzenlenmesi için mukadder olmuştur. nitekim bilmukabele, erkeklerin kadınlara yararı da kadın ve erkeğin yaratılışının ikinci amacıdır.

ilahî ayetlere ve Ehlibeyt imamlarının (a.s) hadis ve rivayetlerine bakıldığında kadın varlığı, bağımsız bir varlık olarak kesinlik kazanır ve

7 Young, “She Used Her Head” in Ws. Web. Arizona. Edu.

kadınlardan da erkeklerden istendiği gibi, kemal ve yücelme yolunda iler-lemeleri istenmiştir. Bu iddianın ispatı için söz konusu olan çok sayıda kanıt ve şahit arasında Kur’ân-ı Kerim’in insanlara ve mümin kullara ge-nel hitaplarına ve özellikle bu semavi kitabın kadın ile erkek arasında cinsiyet ayrımı gözetmeksizin iki genel mesajına değinmek mümkün-dür. Bu iki mesaj şöyledir:

“Cinleri ve insanları ancak bana ibadet etsinler diye yarattım.”8

“Şüphesiz, Allah katında sizin en değerliniz, en takvalı olanınızdır.”9 Oysa ilk yorumun dinî metinlere dayanan hiçbir güçlü kanıtı ve şa-hidi yoktur. Kur’ân-ı Kerim’in bu iki ayetinde, çiftlerin birbirlerine karşı sükûn ve birbirlerinde huzur bulmaları konusuna işaret edilmiştir.

ilk ayet şöyle buyurmaktadır:

“Kendileri ile huzur bulmanız için size kendinizden olan eşler yaratması ve aranızda sevgi ve merhamet var etmesi de, O’nun ayetlerindendir.”10 Gerçi bu ayette yüce Allah’ın erkeklere hitap etmiş olması ve kadınları erkekler için huzur sebebi olarak tanıtma ihtimali reddedilmemekle be-raber, bu ihtimal, önceki ve sonraki ayetlerde tüm insanlara hitap edilme itibarı ile ayetlerin görece tarzına aykırı görülebilir.

öte yandan yüce Allah’ın tüm insanlara hitap etmiş olması ve ka-dın ve erkeği karşılıklı olarak birbirinin huzur kaynağı şeklinde tanıtmış olma ihtimali, ayetin görünen yüzü ile tam olarak örtüşmektedir. Arap-çada “zevc” sözcüğü “Eş” anlamına gelir; gerçi Kur’ân-ı Kerim dilinde bu sözcük daha çok kadınlar için kullanılmıştır, ama birkaç yerde “Koca”

sözcüğü yerine de kullanıldığı görülmektedir.11

8 zâriyât, 56.

9 Hucurât, 13.

10 rûm, 21.

11 Şu ayetler gibi: “Eğer (üçüncü defa) boşarsa, bu boşamadan sonra, kadın başka bir kocayla evlenmedikçe, (onunla evlenmesi) kendisine (birinci kocaya) helal olmaz.” Bakara, 230. “Kadınları boşadığınızda, (bekleme) sürelerini bitirdiler mi, aralarında iyilikle anlaşırlarsa, kocalarıyla evlenmelerine engel olmayın.” Bakara, 232. “Kocası hakkında seninle tartışan ve Allah’a şikâyette bulunan kadının sözünü Allah işitmiştir.” mücâdele, 1.

Buna karşın, ikinci ayet ilk ihtimalle, yani özel olarak erkeklerin muhatap alınmış olması ihtimali ile örtüşmektedir; çünkü ayet şöyle bu-yurmakta:

“Sizi bir tek kişiden yaratan ve yanında huzur bulması için eşini de ondan (onun türünden) var eden O’dur.”12

Buna rağmen son ayet ne tekelci illiyete, ne de tek yönlü illiyete de-lalet eder. Yani kadının erkeğin huzur kaynağı olarak tanıtılması, ne ka-dının yaratılışının başka amacı olmadığı anlamına gelir, ne de kaka-dının sadece kocasının huzur kaynağı olduğunu düşünmek yararlı olur. Hatta ayet için böyle bir anlamı esas alırsak, öteki ayetlerle uyum itibarı ile bu anlamı bir kenara bırakmamız gerekir. Çünkü başka ayetlerde tekelci il-liyet ve tek yönlü ilil-liyet ihtimali reddedilmiştir. örneğin ilk ayetin gö-rünümü, iki yönlü illiyetin ispatıdır. Başka bir ayette kadınlar erkeklerin örtüsü ve erkekler de kadınları örtüsü şeklinde tanıtılması13 bu konuya örnek olabilir.

Söz konusu kusurları örtme özelliğinin iki yönlü olması gibi, huzur kaynağı olma olayının da iki yönlü algılanması gerekir.

öte yandan tekelci illiyet ihtimali, genelde veya özelde kadınların ya-ratılışını yüce Allah’a tapmak14 ve insan soyunu sürdürmek15 gibi başka amaçlar çerçevesinde tanımlayan ayetlerin görünümüne aykırıdır. Şunu da belirtelim ki bu görüşleri konu ile ilgili bazı rivayetlerle açıklamak mümkündür. Bu rivayetlerde Havva’nın Âdem için yaratıldığı veya ka-dınların erkeklerin huzura kavuşmaları için yaratıldığı gibi ifadeler göze çarpmaktadır.16 Ama bu rivayetlerin birçoğu dayandırıldıkları belgelerin zayıf oluşunun dışında, hiçbirinden, tekelci illiyet veya tek yönlü illiyetin ispati yönünde yararlanılmasının doğru olmadığı ortadadır.

12 A’râf, 189.

13 “Onlar size elbisedir, siz de onlara elbisesiniz.” Bakara, 187.

14 zariyat, 56.

15 nahl, 72 ve Şura, 11.

16 Vesailu’ş-Şia, c.14, mukaddimatu’n-nikâh bablarından 37. bab, s.62, h.3 ve nikâhu’l-muharrem bablarından 26. bab, s.266, h.5; nurî, müstedreku’l-Vesail, c.14, s.325;

meclisî, Biharu’l-Envar, c.15, s.33; aynı şekilde bk. mehrizî, Şahsiyet ve Hukuk-i zen Der islam, s.53.

Evet, bu ayetler ve rivayetlerde kadınların erkekler için huzur kay-nağı olduğu melesinin karşısında erkeklerin kadınlar için huzur kaykay-nağı olduğu meselesi, daha fazla vurgu yapıldığı ve genelde cinsiyet farklılığı-nın varlığına işaret ettiği gibi sade bir noktadan hareketle, evliliğin sükûn ve huzurunun temin edilmesi bakımından kadın ve erkek arasında çeşit itibarı ile değil de, derece itibarı ile bir farklılığın söz konusu olduğu id-dia edilebilir. Yani bu konuda tek yönlü etki geçersizdir ve kadın ve er-kek, karşılıklı olarak birbirinin huzur ve sükûn kaynağıdır, ama bu alanda kadının rolü daha baskındır.

1.4. İlk Günah

Yahudilerin ve Hıristiyanların kutsal kitabı, Ahd-i Atik, insanların ilk günahından Havva’yı sorumlu tutar. Buna göre şeytana ilk kanan ve marifet ağacının (hayır ve şer marifeti) meyvesini ilk yiyen ve daha sonra bir parçasını da Âdem’e veren, Havva’dır. Bu kitaba göre, yüce Allah bu konuda Âdem’i sorguladığında da Âdem, günahı Havva’nın üzerine atı-yor ve bu yüzden yüce Allah, gebelik ve doğum acısını ve ayrıca kadı-nın kocasına itaat etmesini ceza olarak Havva için belirliyor ve bu kut-sal kitabın bu konu hakkındaki ifadesi açıkça yüce Allah’ın gözünde de Havva’nın esas suçlu olarak tanındığını gösteriyor.17

Ancak islam öğretilerinde ilk günahtan sunulan görüntü şöyledir:

Kur’ân-ı Kerim ayetlerinde yasak ağacın meyvesinden yeme suçu, Âdem ve Havva’nın “ortak günahı” olarak belirtir ve şeytanın ilkin Havva’yı ve daha sonra Havva aracılığı ile Âdem’i kandırdığı gibi bir du-rum, ne doğrudan ne de dolaylı bir şekilde yoktur. Bilakis şeytanın Âdem ve Havva’yı birlikte vesvese verdiği ve her ikisinin birlikte yüce Allah ta-rafından sorgulandığı ve sonuçta her ikisinin birlikte pişman olup tevbe ettiği ifade edilir.18

Bir yerde ise özel olarak Âdem’in vesveseye kapıldığından söz edilmektedir.19

17 cf. www.Jewishencyclopedia.com-eve.

18 A’raf, 19-23 ve Bakara, 35-36.

19 Tâhâ, 117-121.

Bu arada, içeriği Yahudi ve Hıristiyan inançlarının öğretileri ile örtü-şen ve Şia ve Ehlisünnet kaynaklarında yer alan bazı rivayetlere de rast-lamaktayız, ama aralarında güvenilir bir belgeye dayandırılan bir rivayet göze çarpmamaktadır.20

Bunun dışında söz konusu rivayetlerin bazılarında istinat edilen bel-geler, Ehlibeyt imamlarına (a.s) dayanmıyor ve sadece Asr-ı Saadet’te bazı müfessirlerin dilinden nakledilmektedir. Dolayısıyla rivayetlerin çokluğu, Ehlibeyt imamları (a.s) tarafından beyan edildiği anlamına gelmemekle birlikte ve bu rivayetlerin, bazı yeni müslüman olmuş Yahudilerin müs-lümanların arasında yayılmasında rol ifa ettiği ve “israiliyat” olarak anı-lan hadislerden olmaları da ihtimaller arasındadır.

Ayrıca, şunu de bilmekte yarar var: Bu rivayetlerden Havva’nın Âdem’den önce şeytana kandığı ve daha sonra Âdem’i yasak ağacın mey-vesini yemeye teşvik ettiği sonucu çıkmadığı gibi, Âdem’in de herhangi bir sorumluluğu olmadığı ve bu konuda masum olduğu sonucu ortaya çıkmamaktadır. Eğer son algılama, yani Âdem’in suçsuzluğu herhangi bir rivayette yer almışsa, Kur’ân-ı Kerim’in muhalefeti yüzünden, söz konusu rivayetin reddedilmesi gerekmektedir.