• Sonuç bulunamadı

Evlilik Öncesi Tanışma

Eş Seçimi ve Evlilik

3. Evlilik Öncesi Tanışma

Eşlerinin evlilikten önce bedensel, ruhsal, ahlakî, kültürel ve iktisadî olmak üzere çeşitli açılardan karşılıklı olarak birbirlerini tanımalarının ge-rekliliği hem dinî metinlerde, hem de aile konularında uzman olan gö-rüş sahipleri tarafından önemle üzerinde durulan meselelerden biridir.

12 eş-Şevkanî, Fethu’l-Kadir, c.4, s.169 ve el-Ensarî, Tefsir-i Kurtubî, c.13, s.271.

13 Vesailu’ş-Şia, c.14, mukaddimatu’n-nikâh bablarından 12. bab, s.26-27.

Çünkü bu konunun evlilik bağının başarılı olması ve devam etmesi üze-rinde inkâr edilmez bir etkisi vardır. cinsiyet açısından da bu konuda kadın ile erkek arasında önemli bir ayrıcalık gözükmemektedir ve ka-dınla erkek müstakbel eşini tanımalıdır. Bu genel iddiayı nakzedebile-cek tek husus, kadın ve erkeğin evlilik niyeti zamanında müstakbel eşine bakma farklılığıdır. Bu faraziye farkın anlamı, karşı cinse bakmanın ya-sak olduğuna dair hükmün belli bir kadınla evlenmek isteyen bir erkeye has oluşu ve erkeğin o kadına bakmasının caiz olmasıdır. Hâlbuki kadı-nın vazifesi, hatta bu özel durumda bile erkeğe bakmaktan sakınmaktır.

Fakat bu meselenin fıkhî incelemesi bu ayrıcalığın doğru olmadığını or-taya koymaktadır.14

4. Kızların Eş Seçiminde Serbest Oluşları 4.1. Baliğ Kızlar

Sosyoloji açısından gençlerin, özellikle de kızların eş seçiminde öz-gürlüklerinin sınırlı ve kısıtlı oluşu geleneksel toplumların yapısı ile bi-rebir ilişki içerisindedir ve bu akrabalık bağının bu toplumlarda sahip ol-duğu özel yeri nedeniyledir. Aksine, bir toplumda birey eğilimli değerler ne kadar fazla kabul edilirse, gençlerin eş seçimindeki serbestlikleri de bir o kadar artar. Bu konuda önemli olan şey, islam’ın bu konuda kız ve erkekler için göz önünde bulundurduğu görünüşte eşitsizliklerdir. is-lam buluğ çağına ulaşan erkeklerin istedikleri eşi seçme konusunda tam bir serbestliğe sahip olmalarını resmen tanımasına rağmen, buluğ çağına eren kızlar bu açıdan daha az bir serbestliğe sahiptirler ve en azından ba-basının veya baba-basının baba-basının bu evliliğe onay vermesi gerekli sayıl-mıştır. Hatta bazen kızların evliliğinde babanın veya babalarının babala-rının velayetinden söz edilmektedir.15 Ve belki de bu düşünceyi pratikte kabul etmek geleneksel islamî toplumların bazı bölümlerinde zorla evli-lik olgusunun ortaya çıkmasında etkisiz değildir.

Bu konuya değinen rivayetlerin sayısı çok olmakla birlikte zahirde birbirleri ile çelişki içerisindedirler. Kitabın sonundaki fıkhî konumuzda,

14 Vesailu’ş-Şia, c.14, mukaddimatu’n-nikâh bablarından 12. bab, s.26-27.

15 Şubeyrî zencanî, Takrirat-ı Ders-i nikâh, c.11, ders: 431, s.1-2.

fakihlerin görüşlerini değerlendirmeksizin, bu rivayetleri inceleyip onlar-dan şu sonucu aldık: Diğer iktisadî ve toplumsal faaliyetlerde müstakil olarak hareket eden bakire ve reşit kızlar, kendi evliliklerinde de müsta-kil ve bağımsızdırlar. Bunun karşısında diğer faaliyetlerde başkalarına ba-ğımlı olan kızlar ise evlilikte de müstakil değillerdir. Bu rivayetlerin, son zamanlara kadar da devam ettiklerine şahit olduğumuz Peygamber (s.a.a) veya Ehlibeyt imamlarından alındığı dönemdeki toplumsal durumları, özellikle evlilik yaşının düşük olduğunu ve yeni buluğ çağına eren kızla-rın toplumsal ilişkilerinin sınırlılığını göz önünde bulundurduğumuzda, çeşitli hadislerde kızın evlilik hususunda babası ve babasının babası kar-şısında bağımsız olmadığının vurgulanmasının sebebini birazcık anlaya-bilmekteyiz. Gerçekte bu, kızın evlilikteki başarısının güven oranını yük-selten bir tedbir olarak göz önünde bulundurulabilir.

Burada şunu da bildirmekte fayda var: Bir hadiste, kızın babasının karşısında yetkisinin olmayışının sebebi, babanın kızın maslahat ve çı-karlarını onun kendisinden daha iyi göz önünde bulundurduğu şeklinde açıklanmıştır.16 Buna rağmen, bu hükmün ölçüsünün sırf bu grup kız-ların pişkin olmayışı olduğunu söyleyemeyiz; aksine babaya ve babanın babasına ulaşma imkânı olması durumunda bu hükmün onlara has kı-lınmasına sebep olan diğer etkenler de söz konusu olabilir. Bu nedenle, babası ve babasının babası olmayan veya onlara ulaşması mümkün ol-mayan bir kız evlilikte bağımsızdır ve hiç kimse onun hakkında karar verme yetkisine sahip değildir.

Her hâlükârda, buradan şu sonucu alıyoruz: Sadece tam olarak top-lumsal ergenliğe ulaşmayan kızların evlenebilmeleri için babalarının izni şarttır. Ama diğer kızlar evliliklerinde müstakil davranabilirler. Ancak bu reşit ve müstakil kızlar hakkında şöyle bir soruyla daha karşılaşmaktayız:

Acaba bu baba kızının rızası olmadan onu bir erkekle evlendirebilir mi?

Babanın böyle bir hakkının olduğunun ispatlanması durumunda, baba ve kızın evlilik konusunda aynı zamanda müstakil oldukları sonucuna va-racağız. Şöyle ki: Hem babası kızın izni ve rızası olmadan onu evlendire-bilir, hem de kız babasının izni olmadan bir erkekle evlenebilir.

16 Vesailu’ş-Şia, c.14, s.202, h. 6.

Bu sorunun ayrıntılı cevabı da o fıkhî bahiste söz konusu edilmiştir.

Fakat burada özet olarak söyleyebileceğimiz şey, babanın böyle bir hak-kının olduğunun ispatlanması durumunda, rivayetlerde ve fetvalarda bu hüküm için belirtilen fesada yol açmaması ve ona zarar vermemesi gibi şartlarla, onun ayırımcılık olduğu şüphesi defedilebilir. Açıktır ki, fesada yol açma ve zarar verme gibi kavramlar somut örneklilik bakımından sa-bit değil ve değişkendirler. Bu nedenle, günümüzdeki toplumsal gelişme-lerde, babaların inatçı kararlarından ve evlilikte kızların isteklerini umur-samamalarından kaynaklanan bireysel ve toplumsal fesatları ve olumsuz sonuçları hakkında çok az kişi şüphe eder. nitekim babanın, kızını onun rızasını almadan evlendirmeye kalkışması çoğu yerlerde zarar vermenin apaçık bir örneğidir. Bu açıklama ile, kızın kendi görüşünü dikkate al-manın gerekli olduğu apaçık bir şekilde ispatlanmış oluyor.

4.2. Baliğ Olmayan Kızlar

Çocukların evliliği konusunun bir önceki konu ile yakın bir ilişkisi var. nikâh akdinin, çocukların şerî velileri (babaları veya babalarının ba-baları) tarafından ve onların maslahatlarını, çıkarlarını gözetmek şartıyla okunması durumunda rivayetler ve fıkhî fetvalar açısından bu evliliğin meşruiyetinde hiçbir şüphe yoktur. Ama ne var ki, çocuklarda cinsel ih-tiyacın normalde fiiliyata dönüşmemesi, ayrıca buluğ çağına ermeyen kız-larda özel ilişki yöntemiyle cinsel açıdan tatminin şerî açıdan yasak olması gayet açıktır. Dolayısıyla islam’da bu evliliğe müsaade edilmesinin hedefi, çocukluk dönemindeki cinsel ihtiyacı giderme imkânını sağlamak değil, bilakis esasen evliliğin birtakım diğer fonksiyonlarını temin imkânını oluş-turmak içindir. Çocuğu himaye etme, koruyup kollama, mirasın intikali, özellikle geleneksel toplumlarda büyük bir önemi olan aileler ve kabile-ler arasında dayanışma oluşturmak gibi. Buna rağmen, çocuklar arasında güçlü cinsel çekicilik ve duygusal etkenlerin olmayışı, yine onların lerine ısınma ihtimalinin zayıf oluşu sebebiyle islam’da çocukların birbir-leriyle evlenmelerine olumlu bakıldığı gözlemlenmektedir.17

17 rivayetlerde şöyle geçmektedir: imam’a (a.s), “Biz küçük yaşlardaki çocuklarımızı evlendiriyoruz.” dedikleri zaman imam şöyle buyurdu: “Çocuk yaşlarda evlendiklerinde birbirlerine ısınmaları söz konusu olmaz.” age. mukaddimatu’n-nikâh bablarından 46.

bab, s.72.

Çocukların evliliğinin meşruiyeti meselesini bir yana bırakırsak, fa-kihler buluğ çağına eriştikten sonra bu evliliğin kız ve erkek tarafından feshedilemeyeceği anlamındaki gerekliliği de tartışmış ve bazen önemli bir cinsiyet farklılığı içeren birtakım sonuçlara varmışlardır. Kimi fakihler erkeğin buluğ çağına eriştikten sonra bu evliliği feshetme hakkına sahip olduğunu ispatlayıp, kızın böyle bir hakka sahip olduğunu kabul etme-mişlerdir. Buna rağmen, bu meselede bu farklılığı reddeden diğer fıkhî gö-rüşler de vardır ki bu gögö-rüşler daha fazla savunulabilir durumdadırlar.

5. Mehir

Dünyanın birçok kültürlerinde bilinen evlilik örf ve âdetlerinden biri de koca tarafından kadına veya akrabalarına mehir verilmesidir. Bu âdet, mevcut farklılıkları görmezden gelirsek, Afrika, Çin ve Japon kültürlerin dışında müslümanların kültüründe de kabul edilmiş ve bugün tamamen yaygınlaşmıştır. Şimdi şöyle bir soru ile karşılaşmaktayız: Acaba cinsiyet sosyolojisi açısından, bu gelenek cinsiyet farklılığı ve kadınların kölelik-lerinin bir göstergesi midir, yoksa bunun başka bir açıklaması mı var-dır? Gerçekte, kadının mehir alması kendiliğinden kadınlara karşı hiçbir şekilde cinsiyet ayrımcılığı şaibesi içermediği gibi ilk bakışta, erkeklerin aleyhine bir ayrımcılık sayılabilir. Evet, mehir konusuna menfi tefsirler penceresinden bakılacak olursa ve örneğin, kadını satın alma bedeli ola-rak değerlendirilirse, yukarıdaki soru için zemin hazırlanır.

Bu sorunun cevabında özetle şunu söyleyebiliriz: Ayet ve rivayet-ler apaçık bir şekilde şuna delalet etmektedir: mehir sadece erkek tara-fından kadına sunulan bir hediye ve kadının özel malıdır; hiç kimsenin, hatta kadının babasının bile onda bir payı yoktur. Kur’ân-ı Kerim şöyle buyurmaktadır:

“Kadınların mehirlerini gönül hoşluğu ile kendilerine verin.”18 rivayetlerde de, islam’dan önceki şeriatlarda yaygın ve caiz olan

“damadın kiralama çerçevesinde kadının babasına verdiği mehrin”

orta-18 nisâ, 4.

dan kaldırıldığı ve mehrin kadının özel hakkı olduğu,19 hatta bir kısmı-nın bile kadıkısmı-nın babası için şart koşulamayacağı [ve ona verilemeyeceği]

vurgulanmıştır.20 Diğer taraftan, kadının evlilikten sonra iktisadî ve malî bağımsızlığını kaybetmediğini dikkate alarak, yine fakihlerin meşhur gö-rüşlerine göre, kocasına sunduğu cinsel hizmetler karşısında kadın için tayin edilen şey mehir değil, nafaka hakkıdır. O halde mehri paha, ücret veya kadının iktisadî mahrumiyeti olarak değerlendiremeyiz, özellikle ha-dislerde mehrin yüksek olmamasına,21 yine kadınların mehirlerini kocala-rına bağışlamalakocala-rına teşvik edildiğini göz önünde bulunduracak olursak bu daha fazla bir netlik kazanacaktır.22 Bu kanıtları göz önünde bulun-durduğumuzda, bazı rivayetlerde mehir hakkında “semen (fiyat, paha)”

ifadesinin kullanıldığını görsek de23 bunun temsil ve teşbih amaçlı oldu-ğunu, hakiki anlamının kastedilmediğini söylemeliyiz. Dolayısıyla islam’da mehir geleneğinin onaylanmasının cinsiyet ayrımcılığı meselesi ile hiçbir ilişkisi yoktur ve mehriye hakkındaki menfi yorumlar, sadece bazı eski kültürler için geçerlidir.24