• Sonuç bulunamadı

Hukukî Bir Kavram Olarak Kişi

VERGİYİ DOĞURAN (TİPE UYGUN) OLAYIN UNSURLARI

B. Hukukî Bir Kavram Olarak Kişi

1. Özel Hukuk Açısından

Hukuk, kısaca toplum yaşamını düzenleyen ve kamu gücü ile desteklenen kurallar bütünü olarak tanımlanabilmektedir345. Hukuk kuralarının temel amacı da kişiler arasındaki ilişkileri düzenlemektir346. Dolayısıyla kişiler arasındaki ilişkileri düzenleyen, aralarındaki karşılıklı hak ve yükümlülükleri belirleyen maddi yaptırımlı kuralların bütünü olan hukuk kuralları, kişi kavramı olmaksızın düşünülemez. Hukuk varlığını ancak kişilerle sürdürebildiğinden, kişi sadece medeni hukukun veya özel hukukun değil, bütün hukuk dallarının ana kavramını oluşturmaktadır. Çünkü hukuk kuralları tarafından düzenlenen hak ve yükümlülüklerin sahibi yani süjesi kişilerdir347.

Hukukun temel bir kavramı olarak kişi, hak ehliyetine yani haklar edinebilme ehliyetine ve borçlar yüklenebilme ehliyetine sahip bulunan varlıklardır348. Diğer bir ifadeyle hukukî anlamda kişi, haklara ve borçlara sahip olabilen varlıkları ifade etmek üzere kullanılan bir kavramdır349. Hukuk düzeninin toplumsal yaşamı düzenlemek amacıyla öngördüğü hak ve yükümlülükler kişilere yönelik olup, hak

344 Tipke, Tatbestandslehre, s. 105.

345 Gözübüyük, s. 5.

346 Güriz, s. 17.

347 Jale G. Akipek ve Turgut Akıntürk, Türk Medeni Hukuku Başlangıç Hükümleri Kişiler Hukuku, 6. Bası, Beta Basım Yayım Dağıtım, İstanbul, 2007, s. 229.

348 Önen, s. 165.

349 M. Kemal Oğuzman, Özer Seliçi ve Saibe Oktay-Özdemir, Kişiler Hukuku-Gerçek ve Tüzel Kişiler, 10. Bası, Filiz Kitabevi, İstanbul, 2010, s. 2; Akipek ve Akıntürk, s. 229; Mustafa Dural ve Tufan Öğüz, Türk Özel Hukuku C.2 Kişiler Hukuku, 8. Bası, Filiz Kitabevi, İstanbul, 2006, s. 5; Bilge Öztan, Şahsın Hukuku Hakiki Şahıslar, 9. Bası, Turhan Kitabevi, Ankara, 2000, s. 4; Zevkliler ve Havutçu, s. 97.

sahibi olabilmek ehliyeti sadece kişi denilen varlıklara tanınmıştır. Bu nedenle kişi, hak ve yükümlülüklerin süjesi konumundadır350.

Hukuk bakımından kişi, hukuk düzeni tarafından kendisine hak sahibi, hak süjesi olma iktidarı tanınmış varlık olduğuna göre, kişi kavramı doğal değil tamamen hukukî bir kavram olmaktadır. Çünkü kimlerin veya hangi varlıkların kişi sayılacağını belirlemek, doğrudan doğruya hukuk düzenine kalmıştır351. Hak sahibi belirlenirken kanun koyucu, irade sahibi olmanın hukuk düzeninin yarattığı varlıklar (tüzel kişiler) dışında, doğal olarak sadece insana özgü bir nitelik olduğunu dikkate almak mecburiyetindedir352. Nitekim günümüz hukukunda her insan bir kişi ve eşit haklara sahip varlık olarak kabul edilmekte353, hak süjesi olma özelliği öncelikle insana tanınmaktadır354. Doğal bir varlığı kişi olarak kabul eden hukuk düzeni, toplum ihtiyaçlarına cevap verebilmek için bazı kişi ve mal topluluklarına da kanunlarda gösterilen şartları taşımak kaydıyla kişilik yani hak süjesi olma özelliği tanımıştır355. Bu çerçevede Türk Medeni Kanunu, hak sahibi varlık olarak insanlar (gerçek kişiler) ile bir amaç etrafında birleşmiş insanların meydana getirdiği toplulukları veya bir amaca özgülenmiş malları (tüzel kişiler-hükmi şahsılar) kişi olarak düzenlemektedir.

Gerçek kişiler ve tüzel kişiler, özel hukukun her alanında hak ve yükümlülük sahibi varlıklar olarak kabul edildiğinden, özel hukuk ilişkilerinin tümü gerçek veya tüzel kişiler arasındaki ilişkilerden kaynaklanmaktadır. Kişilerin birbirleriyle hukuken herhangi bir üstün güç kullanımı sözkonusu olmaksızın eşit şartlar dâhilinde gerçekleştirdikleri hukukî eylem veya işlemler, özel hukuk dallarının temelini oluşturmaktadır. Bu çerçevede medeni hukuk, borçlar hukuku, ticaret hukuku, iş hukuku ve hatta milletlerarası özel hukuk, kişiler arasında eşitlik temelinde cereyan eden hukukî ilişkileri düzenlemektedir. Bu nedenle kişi kavramının özel hukuka

350 Öztan, s. 4.

351 Akipek ve Akıntürk, s. 229. Bu çerçevede Roma Hukuku’nda köleler, kişi sayılmamıştır.

Köleler, efendileri tarafından satılabilir, dövülebilir, istendiği gibi kullanılabilir ve hatta öldürülebilir olduğundan, hakkın sahibi (süjesi) değil, hakkın konusunu oluşturmaktadır. (Önen, s. 166).

352 Oğuzman, Seliçi ve Oktay-Özdemir, s. 2.

353 “Her insanın hak ehliyeti vardır. / Buna göre bütün insanlar, hukuk düzeninin sınırları içinde, haklara ve borçlara ehil olmada eşittirler.” (ZGB § 11; TMK.m.8).

354 Öztan, s. 4.

355 Oğuzman, Seliçi ve Oktay-Özdemir, s. 2; Dural ve Öğüz, s. 8; Öztan, s. 4.

varlık kazandıran en temel kavram olduğu ve kişi kavramı olmaksızın özel hukukun düşünülemeyeceği rahatlıkla söylenebilir.

2. Kamu Hukuku Açısından

Bir kamu gücü kullanılmasını gerektiren hukuk kuralları olarak tanımlanabilecek olan kamu hukuku kuralları356, belirli bir devletin veya kamu kuruluşunun diğer gerçek ve tüzel kişilerle olan ilişkilerini içeren genel bir kavram olarak kullanılmaktadır357. Özel hukuk ile kamu hukuku ayırımı için kullanılan çeşitli ölçütler bulunmakla birlikte358, günümüzde kamusal bir gücün kullanılıyor olması kamu hukukunun en belirgin özelliği olarak kabul edilmektedir. Dolayısıyla kamu hukuku, kamu adına güç kullanabilecek olan bazı kişi veya kurumların varlığını gerektirmektedir.

Kamu adına güç kullanabilecek olan en önemli tüzel kişilik, devlettir.

Kuramsal olarak, bütün kamu hizmetlerinin Devlet tüzel kişiliği tarafından yürütülmesi düşünülebilirse de merkezden yönetim ilkesinin yanında yerinden yönetim ilkesinin de kullanılmasına gerek duyulması, Devlet tüzel kişiliğinden başka özel hukuk kişilerinden farklı kamuya özgü tüzel kişilerin kurulmasına neden olmuştur359. İl özel idaresi, belediye ve köy olarak kurulan yerel yönetimler ile hizmet yönünden yerinden yönetim kuruluşları360, kanunlarla belirlenen usul ve esaslar çerçevesinde ve yine kanunlara uygun olarak kamusal yetki kullanabilmektedir.

Kamu hukuku ilişkisinde kamu gücünü kullanan kişinin karşısında da yine bir kamu hukuku veya özel hukuk kişisi bulunmakta; bu gücü kullanan kişi ile bu güce muhatap olan kişi arasında gerçekleşen ilişki kamu hukuku ilişkisi olarak kabul edilmektedir361. Örneğin, ceza hukukunda cezalandırma yetkisini kullanan devletin

356 Önen, s. 52.

357 Esener, s. 243.

358 Bu ölçütler, çıkar ölçütü, egemenlik ölçütü, irade özgürlüğü ölçütü ve eşitlik ölçütüdür. Bkz.

Gözübüyük, ss. 24-25.

359 Gözübüyük, s. 96.

360 Günday, s. 417 vd.

361 Bu anlatılanlardan kamu gücüne muhatap olan kişilerin kamu gücünü kullanan kişiler karşısında hukuken korumasız olduğu sonucu çıkarılamamalıdır. Kamusal güce muhatap olan kişiler, sadece yükümlülük değil aynı zamanda hak sahibi kişiler olarak başta Anayasa olmak üzere kanunlarla ve diğer düzenleyici işlemlerle belirlenen hakları kullanabilirler. Anayasa’nın

karşısında, suç adı verilen fiili işlediği iddia edilen fail ve/veya suç ortakları bulunmaktadır. Benzer şekilde idare hukukunda bir kamulaştırma işleminde, kamu adına yetki kullanmak suretiyle taşınmazın mülkiyetine el atabilen kamu tüzel kişisi ile gayrimenkul üzerindeki mülkiyeti sınırlandırılabilen gerçek veya özel hukuk tüzel kişisi bulunmaktadır. Yine vergi borcu ilişkisinde, kanunla vergi almak yetkisine sahip olan devlet ile malvarlığından belirli bir ekonomik değeri vergi olarak ödemekle yükümlendirilen kişi bulunmaktadır. Bu örneklerden açıkça anlaşılacağı üzere, kamu hukuku ilişkileri de kişiler arasındaki hukukî ilişkilerden kaynaklanmakta, ancak bu hukukî ilişkilerin kendine özgü bazı nitelikleri bulunmaktadır.