• Sonuç bulunamadı

2. GÜNLÜK YAŞAMDAKİ SIRADAN İLİŞKİLERDE ETKİLEŞİM RİTÜELLERİNE

2.7. Harold Garfinkel ve Gündelik Hayata Bakışı

Garfinkel’in sosyolojisi de gündelik hayata öncelik tanıyan bir konum sergilemektedir. Ona göre; sosyolojinin özü gündelik hayattan geçmektedir ve sosyolog da öncelikle inceleme nesnesi olarak gündelik yaşamı seçmelidir. (Binici ve Tatlıcan,2018:215). Toplumdaki bireyler, gündelik yaşamdaki etkinliklerinde ve etkileşimlerinde toplumsal gerçekliği tanımlayan, yeri geldiğinde müzakere edip uygulayan bir çizgidedir. Garfinkel’in temel önerisi ise bu etkinliklerin nasıl ve hangi metotlarla gerçekleştiğini ortaya koymaktır (Cuff, Sharrock ve Francis,2013:215).

Garfinkel’in, sosyolojinin bir nesne olarak gündelik hayatı ele almasını öngörürken yaptığı ilk şey; Durkheim’ın toplumsal olgunun bizlere nesnel gerçeklik olarak dayattığı fikrine karşılık gösterdiği karşı duruştur. Ona göre; toplumsal olgu karşımıza nesnel bir yapıdan ziyade; sıradan insanın gündelik hayattaki etkinlikleri içinde biçimlenen bir özellikle meydana gelmektedir. Garfinkel, sosyal bir sistem veya sosyal bir düzenden yola çıkarak; gündelik yaşamı yorumlamayıp, hareket noktası olarak; gündelik hayatın işleyişini ve bu işleyişteki unsurları seçmiştir. Garfinkel’in, sürekli olarak gündelik hayata referans vererek inşa ettiği teorik kurgu çerçevesinde oluşturduğu önemli iki analizi kabulü mevcuttur. Bunlar:

sağduyusal bilgini kabulü ve faillik ilişkisidir (Binici ve Tatlıcan,2018:216).

Garfinkel, sağduyunun merkezi önemini ele alırken Alfred Schutz’un düşüncelerinden etkilenerek; toplumsal dünyanın, sıradan insanın sürekli olarak oluşturduğu

sağduyusal yorumuyla inşa edildiğini ileri sürmektedir. Bu inşalar, bireylerin kendisinin

eylem koşullarını tanımladıkları, diğerlerinin niyetlerini kavradıkları ve ortak anlayışa ulaştıkları; bununla birlikte eylemlerini kontrol ederek toplumsal dünyayı sürdürdükleri inşalarıdır. İnşaların temel referans çerçevesini ise; gündelik yaşam ve sıradan insanın deneyimleri oluşturmaktadır (Heritage,2013:258).

Sağduyusal bilginin sosyolojiden ayıklanma düşüncesinin önemli bir kısmı Durkheim’ın görüşleriyle şekillenmektedir. Durkheim, sağduyusal bilginin sosyolojinin içerisinden ayıklanması gerektiğini savunmaktadır. Ne kadar bireylerin toplumsal dünyayı betimleme kapasitesine sahip olduğu vurgusunu yapsa da bu betimlemelerin; bilimsellikten uzak, muğlak ve bulanık olmasından yakınmaktadır (Coulon,2010). Bu sebeple; sosyolojinin inceleme nesnesi sağduyu olamaz (Durkheim,2013:322). Garfinkel ise, bu düşünceye karşıt olarak, sosyolojinin inceleme nesnesinin insani deneyimler ve bireylerin etkileşimlerle gündelik hayatlarında yaşadıkları şeyler olarak değerlendirmektedir. Bunlar sosyolojinin

elinden geçmeden önce insanlar tarafından deneyimlenmiş şeylerdir. Sosyoloji önceden verilen nesneler aracılığıyla değil, öznelerin aktif eylemleriyle inşa edilen bir inşayla şekil bulmaktadır. Öznelerin aktif eylemlerinin en önemli dayanağı ise; sağduyusal bilgidir (Giddens,2003:211). Tüm bunların yanında Garfinkel, sağduyusal bilginin olduğu gibi ele alınmasını, herhangi bir yorum veya düzeltmeye gidilmemesi gerektiğini dile getirerek

etnometodolojik kayıtsızlık düşüncesini sunmaktadır (Heritage,2013). Etnometodolojik

kayıtsızlıkla sağduyusal bilgi arılığını koruyacak ve oluşturulduğu haliyle aktarılacaktır. Garfinkel’in sağduyu anlayışını tamamlayıcısı ise failliktir. Garfinkel, bireyi normları direkt uygulayan bir insan olarak görmemektedir. Normlar ve bireylerin uygulamaları arasında çok büyük olasılıklar ve yorum alanları vardır. Bu alanlar hiçbir zaman hazır bir modelin taklidi olmamaktadır. (Borlandi, Boudon, Cherkaoui ve Valade,2011:248-249). Garfinkel için bireyler; sosyal sistemin pasif varlıkları değil, kendi varlığı ve yaşadığı dünya hakkında bilgi sahibi olan aktörlerdir. Bu yönüyle de toplumun, bireyin bilgili icrasıyla inşa edildiğini savunmaktadır. Bu anlamda sosyal gerçeklik, insanların ürettikleri ve yeniden ürettikleriyle şekil bulmaktadır. Sosyal gerçeklik bağlamında failler, içinde bulundukları toplum hakkında bilgiye sahiplerdir. Bu bilgileri de kendi icralarında; düşünerek ve yorumlayarak kullanmaktadırlar. Faillik kavramı, bilgililikle ilgili bir kavram olduğundan Garfinkel bunu dilbilimcilerden aldığı; bağlama gönderimlilik, fenomenolojiden aldığı;

refleksivite ve açıklanabilirlilik kavramlarıyla ilişkilendirmiştir. (Binici ve Tatlıcan,2018:219).

Garfinkel açısından faillik, büyük oranda bireyin çevresindeki dünya hakkında bilgili olma durumuyla alakalıdır. Bir şeyi icra ederken içinde bulunduğumuz duruma göre davranışlar sergilemekteyiz. Garfinkel bu durumu, dilbilimden aldığı bağlama gönderimlilikle açıklamaktadır. Bir konuşmada sözcükler yalnız başına eksik durumdadır. Anlamını dilsel bir alışverişte, bağlama gönderme yaparak kazanırlar. “Bir sözcük veya ifadenin anlamı konuşmacının biyografisi, asıl niyeti, dinleyiciyle arasındaki özel ilişki ve aralarında daha önceden geçen konuşmalar gibi bağlamsal faktörlerden gelmektedir” (Coulon,2010:30). İnsanlar büyük oranda bu bağlamın farkında olarak konuşmakta ve buna uygun olarak bir davranış sergilemektedirler. Bu farkında olma durumu ise; refleksiviteyle ilişkilendirilmiştir. (Binici ve Tatlıcan,2018:221).

Refleksivite; faillerin kendi eylemlerine bir an bile kesintiye uğramadan pratik bir şekilde dikkat kesilmesidir. Giddens’a (2003) göre bu gündelik etkinliğin sürekli bir

yapmaktadırlar. Bunlar failler tarafından geçekleşen bilinçli eylemlerdir. Fakat insanlar refleksif karakterinin farkında değildir. İnsan gerçekleştirdiği icraları muğlak biçimde bilir ve açıklama gereği duymadan kullanır (Garfinkel,2014).

Garfinkel (2014), bireylerin yaptığı betimleyici açıklamaların gündelik hayat akışına dahil olan refleksif karakterine vurgu yapmaktadır. Bir şeyi yapma ve betimleme birbirinden kopuk süreçler değillerdir. Garfinkel, gündelik pratikler sergilemenin bizzat açıklamalarla ilgili olduğunu vurgulamaktadır (Binici ve Tatlıcan,2018:222-223). Betimleyici açıklamalar sadece betimleme değil; aynı zamanda betimlenen dünyanın inşasının önemli bir boyutudur. Gündelik bir etkinliği betimlerken, bunu dünyayı betimlemek için değil; bu betimleme sayesinde toplumsal dünyayı yeniden oluşturmak için yaparız (Coulon,2010:39). Garfinkel’e göre; “betimlenebilir, anlaşılabilir, çözümlenebilir bir dünyada yaşıyoruz. Bu betimlenebilirlik gündelik hayatımızdaki pratik etkinliklerimizle kendini göstermektedir” (Borlandi vd.,2011:248-249)

Garfinkel’in etnometodolojisinde bir diğer özellik de gündelik hayat pratiklerimizin arkasında arka plan özelliklerinin olduğudur. “Toplumun üyesi arka-plan beklentilerini bir yorumlama şeması olarak kullanmaktadır. Kişi bu yorumlama şemaları sayesinde somut görünüşleri bilinen durumların tezahürleri olarak tanıyabilmekte ve anlaşılır kılabilmektedir (Garfinkel,2014:61). “Kişi belirli varsayımlarla hareket eder, karşısındakinin bazı şeyleri varsaydığını varsayar ve benzer şekilde karşısındakinin de onun belirli şeyleri varsaydığını varsayarak hareket eder” (Garfinkel,2014:81).

“Arka plan beklentilerinin neyi içerdiği bireylere sorulduğunda, onlar derli toplu bir şeyler anlatamaz veya hiçbir açıklama yapamazlar. Çünkü; arka plan beklentiler hayatın alışagelen bir özelliği olarak kişinin zaman içinde yabancılaştığı görüşlerine dönüşmektedir. Garfinkel, gündelik hayatın alışagelen bu yönlerini görünür kılmak için çeşitli araştırma prosedürleri tasarlamaktadır” (Binici ve Tatlıcan,2018:225). Garfinkel, Coulon’un (2010:59) ifadesiyle; gündelik “rutinlerimizin akışını bozarak” arka plan beklentileri ortaya çıkarmaya çalışmaktadır. Bunlar üzerine de çeşitli deneyler yaparak tezini kanıtlamaya çalışmaktadır.