• Sonuç bulunamadı

Esnaflığın Toplumsal Kültür ve İnanç Üzerindeki Etkisi

4. BULGULAR VE YORUM

4.4. ESNAFIN GÖZÜNDEN ESNAFLIĞA VE PERTEK’E FENOMENOLOJİK BİR BAKIŞ

4.4.4. KÜLTÜREL PRATİKLER AÇISINDAN PERTEK’TEKİ ESNAFLIK VE ESNAF TİPLERİNE

4.4.4.2. SOSYO-KÜLTÜREL ROLLERİ AÇISINDAN ESNAFLIĞIN TOPLUM ÜZERİNDEKİ

4.4.4.2.1. Esnaflığın Toplumsal Kültür ve İnanç Üzerindeki Etkisi

Pertek’in toplumsal dokusunda önemli bir yer tutan yardımlaşma ve dayanışma kültürü içerisinde; toplumsal birlik ve bütünleşmeyi sağlayıcı rolüyle yardımlaşma ve

dayanışmacı olan esnaf tipi; esnaflar ve Pertekli açısından önemli kişilerdir. Bu tiplerden

bazıları, esnafın ahilik teşkilatıyla gelen yardımlaşma ve dayanışma kültürünü elinden geldiklerince yaşattıklarını ifade etmektedirler. Esnaflık kültürünün özününde yardımlaşma ve dayanışma olduğunu dile getiren esnaflar, ellerinden geldikçe çevredeki insanlarla yardımlaştıklarını; durumları el verdikçe öğrencilere cüzi miktarda burs sağladıklarını, bazen Pertek’te bulunan ihtiyaç sahibi insanlara yardım topladıklarını veya vermiş oldukları hizmeti bu insanlara ücretsiz olarak sunduklarını dile getirmektedirler. Ayrıca bazı esnaflar, yardımlaşma ve dayanışma kültürlerini kendi inançlarında önemli bir yer tutan özel günlerde de yansıttıklarını aktarmaktadırlar. Bu noktada esnaflık kültürünün, inançsal olarak işleyen kültüre de etkilediğini ifade etmektedirler. Bu iddialarının kanıtı olarak da Tunceli yöresinde inançsal bir yeri olan Gağand50

ritüelini göstermektedirler.

50

Gağand Bayramı’nda sergilenen oyunun rivayeti şöyle anlatılmaktadır: Eskiden Tunceli yöresinde Khal ve Fatık adında iki genç yaşamaktadır. Bunlar birbirine sevdalansalar da zengin olan Fatık’ ın ailesi fakir olan Khal ile evlenmesine müsaade etmemektedir. Ailesi karşı dursa da Fatık, Khal ile evlenmekte ve yaşayacakları tüm zorluklara birlikte göğüs gerecekleri adına söz vermektedir. Fatık, Khal ne kadar fakir olsa da ondaki sevgi dolu, zengin yüreğin kimsede olmadığını düşünmektedir. Khal ise Fatık’a olan aşkından daha evlendiklerinin ilk senesinde; dışarıya dahi çıkmadan Fatık ile yiyip içmekte, dünyayı umursamakta; bundan dolayı da yazın hiçbir erzak toplamadan karısını kışa aç ve meteliksiz sokmaktadır. Bunlar yetmezmiş gibi eve, Fatık elini sıcaktan soğuğa sokmasın diye bir de hizmetçi almaktadır. Khal’ın aşktan başka hiçbir şeyi umursaması köylü tarafından yerilmekte ve yaptığı şey yanlış olduğundan dolayı sürekli uyarılmaktadır. Khal için bu durumun bir önemi olmasa da kış gelip çattığında, yiyecek ekmekleri kalmadığında, yaptığının yanlış bir şey olduğunu anlamaktadır. Ama daha önce kimseyi dinlemediği için kimseden yardım dileyecek yüzü de kalmamaktadır. Ayrıca bugüne kadar yokluk yüzü görmemiş Fatık’a da böyle bir durumdan nasıl bahsedeceğini bilmemektedir. Ne yapacağını düşünürken aklına bir fikir gelmektedir. Köylüden yardım alabilmenin tek yolunun kılık değiştirip onlardan yardım dilemek olduğu fikriyle; içinde bulundukları çıkmazı Fatık’ a anlatmaktadır. Fatık çok kızıp bu durumu onaylamasa bile, Khal’ ın ona olan aşkı yüzünden bu duruma geldiğinin bilinciyle, kocasının oyununa ortak olmaktadır. Khal için; halktan yardıma almanın en kolay yolu, köylünün en hassas olduğu inançları üzerinden giderek sağlanacaktır. Bu düşünceyle Fatık’ı koyunyününden yaptığı sakalla Alevilerce toplumda en üst mertebelerden biri sayılan; dede kılığına, kendini kırmızı bir duvak örterek dedenin karısı olan; ana kılığına ve hizmetçisini de yüzünü kömürle karaya boyayarak onun için yiyecek topladıkları; gariban bir Arap kılığına sokmaktadır. Fatık, köyde kapısını çaldığı her eve; uzak bir köyün dedesi olduğunu, yanındaki yardıma muhtaç Arap ve diğer köylerdeki yetim, öksüz, dul ve yoksullar için yiyecek topladığını söylemektedir. Köylüler de dedeye hürmet ederek onu geri çevirmeyip ellerindeki yazdan biriktirdikleri elma, armut, buğday, nohut, üzüm ve kayısı kurusu gibi yiyecekler vermektedirler.

Gağand, Kirmancki / Zazaca’da aralık ayına verilen isimdir. Aralık’ın üçüncü haftası ile başlayan Gağand, ocağın ilk haftasına kadar sürmektedir. Ritüelin amacı; yeni yıla merhaba demek, geçmiş yıldan çıkıp yeni bir yıla girildiği için Allah’a şükran sunmak, elindekinin fazlasını toplayıp niyazlar(lokmalar)51

pişirilip kurbanlar keserek; bir tiyatroyla-eğlence ile kaynaştırarak- toplumdaki yoksullara dağıtmaktır. Gağand’ın dayanışma ve aynı zamanda oruç ve kurbanlarla desteklenen inançsal tarafı insanları bütünleştirmektedir. Bu ritüel aynı zamanda; Tunceli Aleviliğiyle özdeşleşen kültürel bir uygulamadır.

Her yıl Gağand ayında, tiyatro havasında, köylerde gerçekleşen bu ritüel; göçler ve değişen zamanla birlikte şehre kaymakta ve ev ev gezerek gerçekleşen gelenek; ekonomik durumu iyi olmasa bile toplumda varlıklı olarak anılan esnafları gezerek gerçekleşmeye başlanmaktadır. Eskiden ev ev gezilerek toplanan üzüm, nohut gibi yazdan depolanan erzaklar, yardıma muhtaç insanlara paylaştırıldıktan sonra; geri kalanları da herkesin bir eve toplanarak yedikleri bir yemek halini alırken; şimdi bir tiyatro eşliğinde dükkâna gelen insanlara; pirinç, yağ, bisküvi gibi yiyecekler ikram edilmektedir. Pertek’teki Alevi esnaflar, içinde bulunan zamanda Gağand ritüeli yapılmasa bile; bu ritüelin inançsal boyutu ağır bastığından dolayı her Gağand ayında yardıma muhtaç olan kişilere erzak veya para yardımında bulunduklarını ifade etmektedirler. Bu yardımla birlikte hem manevi olarak bir borcu ödeyip sevap kazanacaklarına hem de bu sevap neticesinde gelen yeni yılda bol kazanç ve bereket elde edeceklerine inanmaktadırlar.

Evlerine gittiklerinde bu kadar yiyeceği topladıkları için mutlu olacaklarına köylüyü kandırdıkları ve onların da üç kafadara inanarak elinde avucundakileri paylaştıkları için üzülmekte ve pişman olmaktadırlar. Bu pişmanlıkla topladıkları yiyeceklerin bir kısmıyla bir ziyafet düzenleyip köylüyü af dilemek için evlerine çağırmaya ve kalan kısmını da köydeki yardıma ihtiyacı olan insanlara dağıtmaya karar vermektedirler. Bu düşünceyle ziyafet düzenleyip köylüyü evlerine çağırıp oynadıkları oyunu anlatarak pişman olduklarını ve onları affetmelerini istediklerini dile getirmektedirler. Böyle bir hatayı bir daha yapmayacaklarını ve topladıkları yiyecekleri de fakir fukaraya dağıtacaklarını söylemektedirler. Köylüler, yaptıkları yanlış olsa da hatalarını anlayıp böyle güzel bir düşünce ile hem köylüyü kaynaştırıp hem de yoksulları doyurdukları için onları affetmektedirler. Ayrıca her ne kadar özü kandırmayla başlasa bile sonu takdir edilecek bir olayla bittiği için, bundan sonra her yıl, üç kişi kılık değiştirerek bu ritüelin aynısını tekrarlayacağı kararına varmaktadırlar. Bu kararla birlikte her yıl aralık (Gağand) ayında üç kişi kılık değiştirerek, ev ev dolaşıp, bir tiyatro eşliğinde yiyecek toplamaktadır. Hangi üç kişi yiyecekleri toplamışsa o akşam topladıkları yiyeceklerle bir yemek düzenlemekte ve geri kalan yiyecekleri de toplumdaki yardıma ihtiyacı olan insanlara dağıtmaktadırlar. Ayrıca her ev, bu ayda kurbanlar kesip lokmalar dağıtarak; oruç tutup ziyaret ve türbeleri ziyaret ederek; Allah’a, yazın verdiği bolluk ve bereketi kışın ağız tadıyla yedirdiği için; şükranlarını sunmaktadırlar. Oyunla başlayan bu miras Tunceli Aleviliğine işleyerek eğlence ve inanç harmanlanması olan bir ritüel halini almış bulunmaktadır.

51

Niyaz(lokma): Tunceli yöresinde özel dini günlerde, bayramlarda, hayır yemeklerinde; duaların kabul edilmesi ve Allah’a şükranların iletilmesi amacıyla pişirilip insanlara dağıtılan; genellikle un ve hamurdan yapılan gömbe, katmer, helva gibi yiyeceklerdir.

Pertek esnafının, esnaf kültürü içerisinde, bereket ve bolluk getireceğine inandığı bir diğer davranış da gelen müşteriyi iyi ağırlamak ve güler yüz göstermektir. Esnaflar, bir müşteri o anda geldiği dükkânda bir şey almasa dahi, esnaf tarafından karşılaştığı memnuniyet ortamı sayesinde dönüp dolaşıp mutlaka o esnaftan alışveriş yapacağını dile getirmektedirler.

“… Nasıl ki bir insan ilim Çin’de de olsa almaya gidiyorsa müşteri de bazen sırf bir

güler yüz almak- görmek- için dükkâna gelip alışveriş yapar.” (Alan Notu: Şarküteri1, 3

Nisan 2019).

“… Hep hürmetkar ve güler yüzlü olacaksın. Alışveriş yapmasa da müşterinin ayağının tozu bile berekettir.” (Alan Notu: Kırtasiyeci3, 5 Nisan 2019)

Bolluk ve bereketin olması için kapılarını dualarla açan, dükkânına karınca duası veya 12 İmamları resmeden posterler asan, gün içerisinde geleni gideni güler yüzle ağırlayan esnaflar, asıl bolluğun, kazanılan paranın dışında; insan kazanmak olduğunu ifade etmektedirler. Bir esnaf gün içerisinde dükkanına gelen giden insanlara ne kadar manevi bir bollukla yaklaşırsa; gün sonunda dükkânını içinde yaşadığı manevi huzur ve vicdan rahatlığıyla kapatacaktır.

Esnaf için manevi bolluk; sadece kendi çevresi değil daha uzağındaki çevreler için de sorunları gözetmek ve bu sorunların çözümüne katkı sağlamaktır. Topluma ne tür bir destek lazımsa her esnaf, toplum içerisinde yaşayan bir birey olarak destek sağlamalı, bir sorun varsa çözüm yolları aramalı ve her daim yaşadığı çevreyi gözetlemelidir. Her esnaf yaşadığı toplum için ne kadar huzur ortamı sunuyorsa kendini o kadar huzurlu hissedecek ve yaşadığı manevi bollukla birlikte toplum içinde değerli bir yeri olan bir yüz olmayı hak edecektir.

“…Her esnafın aslında toplum içinde bir yüzü var diyorsun, hoş diyorsun da şunu

bilmiyorsun: Her esnafın bir yüzü var… Ama Perteklinin karşısında; oturup kalkması, konuşması, insanlara yaklaşması yüzünden; yüzü kara olan var, yüzü tutmayan var, yüzüne tükürülecek olan var. Bu sadece Pertek’te veya esnaflıkta değil; yüz yüze baktığın, dışarı çıktığında yüz yüze değdiğin; kısacası insanın olduğu her yerde var.” (Alan Notu: Fırıncı2,17

Nisan 2019).

“… Asıl iş para kazanmak değil; nalları diktikten sonra ne kadar dua ne kadar beddua alacağını düşünerek insan gibi kalmaya çalışmaktır.” (Alan Notu: Terzi1, 10 Nisan 2019).

“… Vallahi kazandığımız da para değil ama boynumuza yüklenen külfet hepsinden ağır. Esnaflık vicdan işidir. Hak yiyorsan, sadece kazancın için yaşıyorsan, yaralı bir parmağa

işemiyorsan; uyuduğun yastık her gece diken olup yüzüne batar.” (Alan Notu: Fırıncı1, 5

Nisan 2019).

Topluma kattığı değerler ve mevcut kültürü yaşatması bakımından belli bir yüze sahip olan her esnaf; sadece sunduğu hizmeti değil, bunun dışında Pertekliye sunduğu maddi ve manevi desteği de boynunun borcu ve esnaflık kültürünün yansıması olarak değerlendirmektedir.