• Sonuç bulunamadı

4. BULGULAR VE YORUM

4.2. ESNAF İLİŞKİLERİNDE ETKİLEŞİM RİTÜELLERİNİN MAHİYETİ

4.2.7. YÜZ YÜZE ETKİLEŞİM RİTÜELLERİNDE SOSYAL DAVRANIŞ KURALLARI

4.2.7.1. Esnaf Odaklı Etkileşim Ritüellerinde Hürmet

Goffman (2016), hürmeti; bir alıcı ve alıcıyı temsil eden sıfatı hakkında; ona düzenli

olarak takdir ve minnetkarlık ileten faaliyetlerin simgesel aracı olarak değerlendirmiştir. Hürmet kavramı, içerisinde bağlılık ve samimiyet gibi duyguları barındırırken; hürmet

duyulan şey olarak alıcı sadece insanlar olmayabilir. Buna en güzel örnek; insanların ritüel olarak gerçekleştirdiği türbe ziyaretleridir. Türbe başında diz çökülüp dua etme ritüeli veya türbesi olan kişi şu an yaşıyormuş gibi mezarına selam verip veda etme ritüeli; belli bir hürmet tavrını sunmaktadır. Ama araştırmamız bu hürmet şekillerinden ziyade hürmeti; sosyal münasebetleri vurgulayan, statü ve kişiler arası ritüelleri kapsayan bir çerçevede ele alacaktır. Hürmet, bireylerin sosyal ortamlarda sağlandığı bir durumdur. Toplum içerisindeki birey diğer insanları önemsediğinden dolayı bir davranış sergilemiş ve bu davranışın takdiri olarak da gereken hürmeti elde etmiştir. Hürmet gösteren çoğu insan gösterdiği hürmetin şahsi bir meseleden dolayı değil de hürmet gösterilene zaten yapılması gereken bir saygı ifadesiymiş gibi algılamaktadır. Mesela; emir altında çalışan insanların itaat, boyun eğme gibi sürdürdükleri ritüel modelleri buna örnektir.

Oysa ki toplumsal manada hürmet şekilleri hem üstün asta hem de toplumsal olarak eşit mesafedeki kişilerin karşılıklı olarak sergilediği biçimlerdir. Örneğin; esnafların her sabah, birbirlerini önemsediklerinden dolayı, selam vermeden dükkanlarına geçmemesi; eşit durumdaki bireylerin birbirlerine gösterdiği hürmet biçimidir. Bunun yanında Alevi toplumlarında kanaat önderi olarak değerlendirilen dedelerin, halka değer vermesi ve sıradan insanlara gösterdiği incelik bu hürmet biçimlerine örnektir.

“Ekim yağmurları başlamaktaydı ve alışveriş için köyden gelenler minibüsten iner inmez,

gözüne kestirdikleri dükkâna kaçmakta idiler. Ayakkabıların tozunu alırken kapının önünde Dede H.G.’i fark ettim. İçeri gelince eline eğildim. Alevi olanlar arasında, dedenin yaşı kaç olursa olsun elini öpmek; ona yüklenen kutsallık açısından önemli bir hürmet biçimidir. Dede, buna müsaade etmeden iki eliyle elimi tutarak dua etmeye başladı ve sandalyeye oturdu. Soğuktan üşüdüğü için bir bardak çay doldurup ikram ettim. Tam şekerini karıştırıyorken içeriye sırılsıklam olmuş bir kadın girdi. Dede yerinden kalktı ve sandalyesini kadına uzattı. Elindeki çayı da kadına verdi...” (Alan Notu: Ayakkabıcı Çalışanı (Araştırmacı), Ekim-2018).

Kişiler arası hürmet biçimlerinde alıcıya gösterilen saygı veya korkunun dışında başka önemseme biçimleri de barındırmaktadır.

“… Sebze arabam Yeniköy22’ e girmeden yolda kaldı. Yürüyerek köye gittim ve ileride önünde traktör park edilen evin kapısını çaldım. Kapıyı açan kadın, kocasını çağırdı. Adama durumu anlattım; bu işlerden anlıyormuş, sağ olsun arabamı onardı. Teşekkür edip arabama

binecekken elimden tutup geri çekti: “Bir lokma ekmeğimizi yemeden mi gideceksin?” deyip beni evine davet etti. Allah ne verdiyse ikram ettiler. İçimden: “Hala dünyada böyle iyi insanlar yaşıyor demek.” diye geçirdim.” (Alan Notu: Bakkal1, Temmuz- 2018).

“Hürmetteki önemseme hissi toplumsal bir aidiyet ve duygusal bir yakınlıktan dolayı oluşan bir histir.” (Goffman,2016:71). Bu önemseme duygusunu yanı sıra belli bir faaliyet içinde bulunan bireylerin birbirlerine duydukları hürmet şekilleri üstü kapalı bir şekilde iletilen statüye dair mesajlar içermektedir. Çalışanların müşterinin yanında patronlarına, abi ya da abla hitap etmek yerine; bey ya da hanım diye hitap etmeleri patronlarının statülerini dışa vurmaktadır.

Goffman’a (2016) göre; sosyal yaşam içerisinde en belirgin olan hürmet biçimleri

kaçınma ve takdim ritüelleri olarak ikiye ayrılmaktadır. Hürmet biçimi olarak ele

alabileceğimiz kaçınma ritüelleri; aktörün mesafesini güvence altına alıp koruduğu, alıcının da etrafını çevreleyip kırmızı çizgiler koyarak, kendine ait olan ideal alanların diğerleri tarafından ihlal etmemesini sağladığı hürmet biçimleridir.

Toplumsal yapı içerisinde, sınıfların farklılığından doğan bir mesafe biçimi bulunmaktadır. İnsanların mahremiyetlerine karşılık birbirine gösterdikleri özen ve dikkat birbirinden farklıyken; genellikle üst sınıf insanlar, mahremiyetlerini muhafaza etmek adına, alt sınıflarla çok az iletişim ve etkileşim içeren çevrelerde bulunmak istemektedirler. Bu tür isteklerin nedeninde; kişisel mesafeyi aşma ve şahsiyetin karalanması korkusu bulunmaktadır. Böyle durumlar yalnızca alt- üst tabakanın birbiriyle ilişkisinde değil; paralel olan katmanlar arasında da yaşanmaktadır.

“…Bizim Ağa (Patron), çok ilginç bir adamdır. Kendisi, biz her mola verdiğimizde

yanımıza gelir, paparazziler gibi, bize aşk hayatımıza dair sorular sorar; biz onun özel hayatıyla ilgili bir şey sorduğumuzda da ağzı kapalı bir kutu kesilir.” (Alan Notu: Şarküteri

Yardımcısı1, Mayıs-2017).

Hürmetkar kaçınmanın bir diğer önemli boyutunu da sözlü etkileşimlerdeki aktörlerin, alıcı açısından; mahcup edici, can sıkıcı, aşağılayıcı olabilecek durumlardan uzak durması oluşturmaktadır.

“Patronum rahmetli babamın çok değer verdiği, kardeşi gibi gördüğü bir biriydi.

Babamla ilgili bir şey duyduğumda ne kadar üzüleceğimi biliyordu. O yüzden, işten vakit bulup sohbet ettiğimiz zamanlarda asla babamla ilgili bir konuşma açmazdı. Ben açtığımda

da hemen ortamı esprilere boğup konuyu değiştirirdi.” (Genel Alan Notu: Ayakkabıcı

Çalışanı (Araştırmacı)).

Yaşamın çoğu sahasında, kılıf olarak hürmeti çağrıştıran kendini dizginleme biçimleri arasında; aynı zamanda kendini koruma, lekelenme ve kirlenme korkusuyla doğan törensel kaçınma türleri de mevcuttur. Yüksek statüdeki insanlar genellikle kendinden düşük statüdeki insanlardan korunmak adına bir mesafe sergilerken; düşük seviyedeki insanlar yüksek statüdeki insanlara saygı duyduğundan dolayı bir mesafe göstermektedirler. Bu mesafe biçimleri sadece statü olarak denk olmayan insanlar arasında değil eşit pozisyondaki insanlar arasında da geçerlidir. Kendi bakış açısıyla karşı tarafı birer damgalı23

veya harici24 olarak değerlendiren insanlar, böyle değerlendirdikleri insanlarla etkileşime geçtikleri takdirde, sanki onlarda bulunan olumsuz özelliklerin üstlerine geçeceği inancına kapılmaktadırlar. İnsanların bu kaçınma ritüellerinin çarpıcı örneklerini Sigmund Freud,

Totem ve Tabu eseriyle açıklamıştır. İlkel toplumların kaçınma gibi davranışlarının

sebeplerini psikanaliz yöntemiyle açıklayan psikolog, kabileler arasındaki yasaklayıcı ve kaçınıcı tabuları da açıklamıştır. Örneğin; kabilenin mevcut kurallarına ters düşen bir etkinlikte bulunan kabile üyesiyle, diğer kabile üyelerinin aralarına katı bir sosyal mesafe koyduklarını görmekteyiz. Onlara göre; adet ve geleneklerce belirlenen kurallara ters düşen bir insanla iletişime geçmek demek; o insandaki kötü ruhun ve dolayısıyla da onaylanmayan kötü davranışın, sosyal bir temasla diğer insanlara geçmesi demektir. Bu durum da kötü ruhlar vesilesiyle; teması gerçekleştiren kişiyi kirletmektedir.

“… Mezardan anam çıksa yine kızımı o hayduta vermem. Kır atın yanında duran ya huyundan ya suyundan… Eli bıçaklı katil, bizim de şerefimize leke sürer. Yarın ondan türeyenler de ya adam keser ya da yan bakanın topuğuna sıkar.” (Alan Notu: Tüpçü1,

Aralık-2016).

Goffman’a (2016) göre; ikinci hürmet türü de takdim ritüelleridir. Takdim ritüelleri, kişilerin alıcıları önemseme biçimiyle herhangi bir etkileşime girerken onlara nasıl davranacağına dair belirlemeleri kapsamaktadır. Takdimler, içerisinde saygı örüntülü olarak oluşturulan; davet, iltifat, yardım gibi davranış şekillerini kapsamaktadır. Araştırma sahası

23

Damga; Erving Goffman’ın (2014), toplumdaki herhangi bir eksikliğinden dolayı kişilerin kimliklerine yapıştırılan bir sıfat olarak kullandığı tabirdir.

24

Harici; Hovard S. Becker’in (2015) değerlendirmesiyle; toplumda kuralları ihlal eden kişileri ötekileştirmek adına belirginleştirilen bir kişiliktir.

olarak seçilen ayakkabıcı dükkanında, komşu dükkanlarla gerçekleşen irtibatlar; bu takdim türlerine ait örnekler barındırmaktadır.

Hemen her işletme sahibi selamlaşmadan başlanılan günün uğursuzluğuna ve bereketsizliğine inanmaktadır. Dükkanını açmaya giden her esnaf, önce yolda rastladığı varsa yoldakilerle yoksa da dükkanını açtığında komşu dükkandaki esnaflarla selamlaşmakta; hâl hatır sormaktadır. Sohbet sonlarında ise; “Bereketin bol olsun.” gibi nezaket içerikli vedalarla dükkanına gitmektedir. Bu ritüel, tüm etkileşimlerin olumlu geçmesi açısındaki ilk kuraldır. Komşunla selamlaşırsan; ilişkilerin kuvvetlenecek, müşterinle selamlaşırsan; kazancın artacaktır. Bu takdim ritüeli esnaf için de müşteri de bir önemsenme biçimi olarak algılanarak sıcak ilişkilerin yaşanmasına kaynaklık etmektedir.

Bununla birlikte esnafların birbirlerini ayrıcalıklı bir yere koyduklarını veya moral verip birbirleri gözünden değerli olduklarını gösteren bazı davranış biçimleri de vardır. Örneğin; yakını olan birinin düğün kartını dağıtan bir esnaf, bir aracı vasıtasıyla diğer esnafları düğüne davet etmek yerine; tüm esnafların dükkanını bizzat ziyaret ederek davet etmektedir. Eğer aksi gerçekleşirse kimi yerde diğer esnaf gönül koyacak belki de düğünde bulunmayacaktır. Bu durumun işlevsel bir yanı da mevcuttur. Herhangi bir aracı yoluyla davet edilen bir esnaf, bu durumdan hoşnut olmasa dahi daveti geri çevirmeyebilir. Bu durum, davetini geri çevireceği esnafın da herhangi bir daveti çevirmesi veya kendisinin esnaflar arası dayanışma ahlakına ters düşmesi korkusundan kaynaklanmaktadır.

Küçük yardımlaşmalar ve karşılıklı süren iltifatlar da takdim ritüellerinin başka bir türünü oluşturmaktadır. Örneğin; esnafların birbirlerine karşı, giyimine, saçına, üslubuna vs. gösterdikleri iltifatlar; iltifat gerçekleştirilen kişi tarafından bir hoşluk olarak algılanmakta ve samimi etkileşimler doğurmaktadır. İltifat sadece esnaflar arasında değil müşteriler açısından da arzu edilen bir durumdur. Özellikle kadın olan müşteriler bu durumdan oldukça hoşnutturlar. Bunun bilincinde olan bazı esnaf ve çalışanlar, ara sıra müşterilerine yalandan iltifatlar ederek; bu iltifat etme halini fayda amacıyla kullanmaktadırlar.

“En zor müşteriler hep kadınlardı. Bazısı tüm dükkânı birbirine katar; bir şey almadan

çekip giderlerdi. Bazısı önce yıkar döker, bir şey almaz; sonra gezer dolaşır tekrar gelip yıkar döker, biraz oturur dinlenir; bir çift terlik alıp giderdi. Kadınlara ne kadar kızsam da en iyi müşterilerim onlardı. Hele hele bazıları da var ki; kendilerine iki tane hoş söz ettiğimde tüm dükkânı alıp giderlerdi. Bu yüzden, ayakkabıyı satmak uğruna, kanına girmeye çalıştığım çok kadın olmuştur: “Aaa, abla saçların ne kadar güzel ya! Hele kıyafetine bayıldım. Dur bu

güzelliğine bir dokundurma da ben yapayım. Bak, sen beni dinle; al şu deri sandaleti. Sonra tak ayağına bir yürü; bu sandaletle çarşıyı sallarsın valla.” (Alan Notu: Ayakkabıcı Çalışanı

(Araştırmacı), Mart-2018).

Bir başka takdim örneği de esnafların birbirine karşı gösterdikleri yardımlaşma biçimleridir. Bir esnafın, komşu esnaf dükkanına mal getirirken, malı içeriye taşımasında yardım etmesi veya bir işi çıkınca diğer esnafın geçici olarak dükkanına bakması aralarındaki bağları güçlendirmektedir.

Netice itibariyle anlatmaya çalıştığımız iki temel saygı türü; birincisi yasaklanma, engellenme, tabular şeklindeki mesafeye dayalı olan kaçınma ritüelleri; ikincisi kişilerin birbirlerine takdir ve değerini açık bir şekilde ifade ettikleri takdim ritüelleridir. Durkheim, bu ayrımı; pozitif ve negatif kurallar olarak değerlendirmiştir. (Goffman,2016:85).