• Sonuç bulunamadı

3.2. Sorumluluğun Niteliği

3.2.1. Haksız Fiil Sorumluluğu

818 Sayılı Borçlar Kanunumuza göre borcun kaynaklarından biri de Haksız Fiiller‘dir. Borçlar Kanununun 41–60‘ıncı374 maddelerinin yer aldığı Ġkinci faslının baĢlığındaki ―Haksız Muamelelerden Doğan Borçlar‖ deyimi ile ―Haksız Fiillerden doğan Borçların‖ kastedildi anlaĢılmaktadır.

Borçlar Kanununun 41. maddesine göre, hukuka aykırı kusurlu bir fiille baĢkasına zarar veren kimse bu zararı tazmine mecburdur. Böylece haksız fiilden sorumluluk, tazminat borcunun kaynağını oluĢturmaktadır. 375

373 SARIGÖLLÜ: a.g.e.-s.65

374 Haksız Fiillere iliĢkin düzenleme, Türk Borçlar Kanunu Tasarısının 49-75‘inci maddeleri arasında düzenlenmiĢtir. Bu Bölüm‘ün ―BaĢlığı Haksız Fiillerden Doğan Borç ĠliĢkileri‖dir. Tasarının 49‘uncu maddesi – (F.1) Kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille baĢkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür. (F.2) Zarar verici fiili yasaklayan bir hukuk kuralı bulunmasa bile, ahlaka aykırı bir fiille baĢkasına kasten zarar veren de, bu zararı gidermekle yükümlüdür. – hükmünü getirmiĢtir.

Madde Gerekçesinde de, 818 sayılı Borçlar Kanununun 41 inci maddesinin birinci fıkrasına göre, kasten veya ihmal sonucunda, ―haksız bir surette‖, diğer bir kimseye bir zarar ika eden Ģahıs, o zararı tazmin etmek zorundadır. Tasarıda ise, kast ve ihmalin, kusurun çeĢitlerinden olduğu göz önünde tutularak, söz konusu fıkra, kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille baĢkasına zarar veren kiĢinin, bu zararı gidermekle yükümlü olduğu Ģekline dönüĢtürülmüĢtür. Ayrıca 818 sayılı Borçlar Kanununun 41 inci maddesinin ikinci fıkrasından farklı olarak, Tasarının 49 uncu maddesinin ikinci fıkrasının baĢına ―Zarar verici fiili yasaklayan bir hukuk kuralı bulunmasa bile‖ Ģeklinde bir ibare eklenmiĢtir. Aynı fıkrada, 818 sayılı Borçlar Kanununda olduğu gibi, ahlaka aykırı bir fiille baĢkasına kasten zarar veren kiĢinin de, bu zararı gidermekle yükümlü olduğu belirtilerek, bu kural açıklığa kavuĢturulmuĢtur. Tasarının 49 uncu ve devamındaki maddelerinde, 818 sayılı Borçlar kanunundan farklı olan diğer bir düzenleme de, haksız fiil unsurlarının her birinin ayrı ayrı belirtilmiĢ olmasıdır. Metninde yapılan düzeltme ve arılaĢtırmalar dıĢında, maddede 818 sayılı Borçlar Kanununa göre bir hüküm değiĢikliği yoktur. Bkz. Türk Borçlar Kanunu Tasarısı, Ankara ġubat 2008, s. 232.

375 TUHR, Andreas Von, Borçlar Hukukunun UmumiĠ Kısmı, Yargıtay Yayınları, CĠLT:1–2 Yayın No:15, ANKARA 1983, (Çev. Edege, C.), s. 361–377.

Daha önce yüklenilmiĢ bir borca aykırı davranıĢtan doğan sorumluluktan farklı olarak, haksız fiil sorumluluğunda genel davranıĢ kurallarına aykırılık söz konusu olmaktadır.

Borçlar Kanununun 41. maddesi, haksız fiil sorumluluğunu, fiilin hukuka aykırılığına ve failin kusurlu olmasına dayandırılmıĢsa da, Borçlar Kanununda da, baĢka kanunlarda da, kusur aranmaksızın, hatta bazen hukuka aykırılık söz konusu olmaksızın sorumluluğun düzenlendiği durumlar vardır.

Bu hallerde, haksız fiilden söz edilip edilemeyeceği tartıĢma konusudur. Biz, borca aykırı davranıĢ dıĢında, hukuka aykırı Ģekilde verilen zarardan sorumluluğun hepsini kapsayacak Ģekilde haksız fiil sorumluluğu deyimini kullanmayı, kusur aranmadan sorumluluğun söz konusu olduğu hallere de bu kısımda yer vermeyi tercih ettik.

Hukuka aykırılık söz konusu olmamasına rağmen sorumluluğun kabul edildiği halleri ise haksız fiilden sorumluluğun dıĢında tutuyoruz.376

Burada sorumluluğun dayandığı esas açısından haksız fiil sorumluluğunun düzenlenmesindeki eğilimlerden kısaca bahsetmek gerekirse;

Kusur esası: Buna göre, bir kimseyi bir fiilinden doğan zararı tazminle

yükümlü kılabilmek için o kimsenin kınanmayı gerektiren bir davranıĢta bulunmuĢ olması yani ―kusurlu olması‖ aranmalıdır. Aksi halde bir adaletsizliğe yol açılmıĢ olur. Bu eğilime göre, sorumluluk için kusuru aramak hem adildir, hem ahlaki bir ihtiyaçtır.

Sebebiyet verme esası: Buna göre, bir Ģahsın kusuru olmadan baĢkasına zarar

vermesi halinde bu zarara mağdurun katlanmasını istemek adalete aykırıdır. Bir kimse, ister kusurlu olsun, ister kusuru bulunmasın baĢkasına verdiği zararı tazmin etmelidir. Zarara uğrayan kimse ona nazaran daha masumdur. Adalet, herkesin davranıĢlarının sonuçlarına katlanmasını gerektirir. Buna “sebep sorumluluğu” veya

“objektif sorumluluk” denilmektedir.

Tehlike esası: Çağımızda, çeĢitli faaliyetler nitelikleri icabı Ģahıslar için

sürekli veya büyük tehlike yaratmaktadırlar. Motorlu TaĢıt Araçlarının, Tren, Uçak veya Gemilerin kullanılması, Enerji iĢletmeleri, Atom Reaktörleri bu tehlike yaratan faaliyetlere örneklerdir.

Bu faaliyetlerden zarara uğrayan kimseler çok kere herhangi bir kusuru ispat imkânından mahrumdurlar. Kaldı ki, bu tarz faaliyetlerde hiçbir kusur bulunmasa dahi, zarara mağdurun katlanmasını istemek adil değildir. BaĢkaları için tehlike arz eden iĢlere giriĢenler, bunun doğuracağı zararlara katlanmalıdırlar. ġüphesiz ki, bu esasa dayanan kusursuz sorumluluk ancak özel tehlike arz eden faaliyet alanlarında söz konusu olacaktır. ÇeĢitli kanunlarda bu esasa dayanan sorumluluklar yer almaktadır.

Hâkimiyet ve yararlanma alanı esası: Buna göre bir kimse, özel bir tehlike

yaratmasa dahi, hâkimiyeti alanındaki Ģahıslardan veya mallardan yararlanmasına mukabil, bunların yol açtığı hasarları da yüklenmesi gerekir. Bazı hallerde bu sorumluluk, hâkimiyet sahibine yükletilmiĢ bir “Objektif özen yükümlülüğünün” yerine getirilmemiĢ olduğu karinesine dayanmakta, bazı hallerde ise sadece “bir

maldan en üst düzeyde yararlanan kimse olmak”, o malın yol açtığı zarardan

sorumlu olmak için yetmektedir.

Hakkaniyet esası: Kusursuz sorumluluk hallerinin hepsinin kabulünde

hakkaniyet düĢüncesi vardır. Fakat hakkaniyet esasına dayanan sorumluluktan maksat, bir kimsenin kusursuz sorumlu tutulması için diğer gerekçeler söz konusu olmamasına rağmen hâkimin, takdir yetkisine dayanarak hakkaniyet gerektiriyorsa sorumluluğu kabul edebilmesidir.

Fedakârlığın denkleĢtirilmesi esası: Yukarıdaki bütün hallerde zarar vermede

hukuka aykırılık unsuru mevcut olmasına mukabil, bazı hallerde, hukuk düzeninin bir kimsenin baĢkasını zarara uğratmasına cevaz vermesine, diğer bir ifade ile, zarar verici davranıĢta hukuka aykırılığı önleyen bir sebep bulunmasına rağmen, zarara katlanacak Ģahsa yükletilen fedakarlığa karĢılık, davranıĢı hukuka aykırı olmayan failin, mağdurun zararını tazmin etmesi, fedakarlığın denkleĢtirilmesi esası ile izah edilmektedir. Gerçekte bu hallerde bir haksız fiil sorumluluğundan değil, “hukuka

aykırı olmayan bir fiilden sorumluluk dan” söz edilmesi gerekir.377

Bu kısa açıklamalardan sonra; Sivil Hava Aracı ĠĢletenin, üçüncü kiĢilerin uğradıkları zararlardan doğan sorumluluğu haksız fiil sorumluluğudur. Bu sorumluluk aynı zamanda istihdam edenin sorumluluğu niteliğini de taĢımaktadır.

Kanun'umuz 134. maddesinde zarardan iĢletenin sorumlu olduğunu ifade etmekle beraber, haksız fiil sorumluluğunun doğal bir hükmü olarak, iĢletenin zarara neden olan adamlarının da sorumlu olduklarını kabul etmemiz gerekecektir. Kanun'da, iĢletenin adamlarının sorumluluğuna dair bir hüküm yok ise de, aksi de belirtilmiĢ değildir. Bu durumda, iĢletenin adamları aley- hine genel hükümlere dayanılarak dava açılması mümkün olacaktır.378