• Sonuç bulunamadı

İKİNCİ BÖLÜM: KAVRAMSAL ÇERÇEVE

2.3. Gündelik Hayat ve Toplumsal Karşılaşmalar

2.3.1. Gündelik Hayatın Dönüşümü

“Toplumsal yeniden-üretim”, “yinelenebilirlik” ve benzeri terimler gündelik yaşamın tekrara dayalı yapısını, geçip giden (ancak sürekli olarak yeniden gelen) günler ve mevsimlerin kesişmesine göre biçimlenmiş rutinleri gösterir. Günlük yaşam bir süreye, bir akışa sahiptir, ancak o hiçbir yere gitmez: “gündelik” sıfatı ve eşanlamda sözcükler zamanın burada yalnız tekrar içinde inşa edildiğini gösterir. Bireyin yaşamı, aksine, yalnızca sonlu değil aynı zamanda yinelenemezdir: “ölümlü varlık”. ‘Bu ölüm, ölmek ve onu bilmektir. Yaşantılarımız, organizmanın yaşamını geçip gitmesiyle yinelenemez zaman içinde “geçip gider” (Giddens, 1984:34-35).

Genel itibariyle, gündelik hayat, toplumun temel değerlerinin farklı toplumsal konumlardaki kişilerce paylaşıldığı, öğrenildiği ve haklılaştırıldığı bir alandır (Oskay, 1989:7). Gündelik hayatın bilinci, kişiye sıradan olaylar arasında yolunu bulma ve yaşamını diğer bireylerin arasında sürdürme olanağı veren bir anlamlar ağı sağlar. Bu ağların tümü, özel bir sosyal yaşam dünyası inşa etmektedir (Berger vd. 1985:23).

Gündelik hayat kavramı esas kaynağını güneş sistemindeki hareketi sırasında 24 saatte bir tekrar eden kendi ekseni etrafında dönüşünden ve onun insan yaşamına getirdiği düzenlilikten almaktadır (Tekeli, 2000:46). Yaşamda gündelikliğin modernitenin sonucu olduğunu söyleyen ve gündelik hayatın sıradanlığı ve göstergesizliği üzerinde duran Henri Lefebvre’ye (1998:28) göre:

“Gündelik hayat ekonomik, psikolojik veya sosyolojiktir, özel yöntemler ve yollarla kavranması gereken özel nesneler ve alanlardır. Gündelik hayat dendiğinde, genellikle toplumdaki bireylerin günlük zaman bütçesi içerisinde yer tutan beslenme, giyinme, barınma, uyuma vb. faaliyetleri anlıyoruz. Bu faaliyetler yiyecekler, giyecekler, ev eşyaları gibi özel nesneler kullanılarak yapılmaktadır. Bu nesneler ve faaliyetler bir bütünlük içinde o toplumun maddi kültürünü oluşturmaktadır”.

Lefebvre’in gündelik yaşam kuramının temel varsayımı şudur: Yaşamın her alanını bütünsel olarak manipule eden ve içeren genelleştirilmiş bir ideoloji olarak gündeliklik, bireylerin toplumsal dünyaya bağlılıklarını pekiştirmekle kalmaz, gündelik yaşam, aynı zamanda ideolojik bir kitle kültürü tarafından cesaretlendirilmiş bir kaçış olanağına da zemin hazırlar. Gündelik yaşam, her iki işlevini yerine getirirken, büyük

ölçüde kitle iletişim araçlarının etkili gücüne başvurur (Enrique; Passin, 2002; akt. Köse, 2008:12).

Bazen de gündelik hayat, yorumlanmış bir gerçeklik alanı olarak kendini sunar ve bu sunum çok kere insanlar için anlamlı ve tutarlı bir bütünlük içinde görünür. Onun bütünlüklü dünyası, toplumun sıradan üyelerince, hayatlarının sübjektif bir şekilde anlamlı hareketi içinde kabul edilen bir gerçeklik olarak görülmekle kalmaz, ayrıca bu, onların düşünce ve eylemlerine kök salmış bir dünya olarak da dikkat çeker. Çünkü hayat, ancak bunlarla gerçek bir şekilde korunup sürdürülebilir. Bu nedenle, gündelik hayat formlarına dikkatlice bir bakış, toplumsalın derin havsalasına ve bilgi envanterine ulaşabilmeyi sosyolog için mümkün kılar (Lefebvre, 1998).

Bu bakış açısıyla yaklaşımını geliştiren Lefebvre’e (1998:73‐111) göre, gündelik olan, tekrar tekrar ortaya çıkan, sıradan olanının gündeme gelmesidir. Modern dünyada gündelik hayatı belirleyen tekrarlamalı ve planlı hareket doğal düzeni bozar. Burada gündelik hayatı yeniden yapılandıran, hayatın ritimlerini bozan kapitalist ortamın eseri bürokratik yönlendirilmiş tüketim toplumundan bahseder.

Lefebvre’ye (1958:40; akt. Köse, 2008:15) göre, gündelik yaşam kavramının kendisinde belli bir belirsizlik göze çarpmaktadır. Her şeyden önce, gündelik yaşam nerededir? Çalışmada mı, yoksa serbest zamanda mı? Aile ve özel yaşamda mı, yoksa kültürün dışındaki ‘yaşamsal deneyim’ anlarında mı? Esas itibariyle, gündelik yaşam, bu üç alanın ya da görüngünün tümünde birden gelişir ve tümü tarafından içerilmiştir. Bu üç farklı alanın bütünlüğü içinde vardır ve somut bireyi belirleyen de budur. Ne var ki, ona göre gündelik yaşamın içerildiği her üç alanın birbiriyle olan karmaşık ilişkisini dikkate alan bir analiz gereklidir

Şahin ve Balta’ya (2001:185) göre ise “gündelik” olan; bilebildiğimiz bütün toplumlarda insan soyunun varlığını sürdürmek için geliştirdiği etkinliklerden oluşur. Yeme, içme, güvenlik, soyun yeniden üretimi gibi basit insani ihtiyaçları karşılamak üzere yapılan tüm etkinlikler, gündelik rutinlerin yığılmış bilgilerin, ritüellerin, toplumsal işbölümünün arasına dağılmış bir yığın işi kapsar.

Michel De Certau (akt. Tekeli, 2000:42) ise gündelik hayatı değerlendirirken; bireyin faaliyetleri üzerinden giden değil konuşma, okuma, hareket etme, alışveriş yapma vb. yaşam pratikleri üzerinden giden bir yaklaşım üzerinde durmaktadır. Gündelik hayatın tanımı ile ilgili olarak insanlar ve onların söylemlerini de dahil ederek olguları sorgulamak gerektiğini vurgulayan Lefebvre (1998:31), ilişkilere dikkat çekmek gerektiğini belirterek, çözümleme birimini birey olarak değerlendirir. Bu yaşam pratikleri üzerinde durulduğunda bireylerin ilişkileri ön plana çıkmaktadır. Belirleyici olan özneler değil ilişkiler olmaktadır. Bu diyalektik birliktelik bizi bir sisteme götürmektedir. Bir toplumsal sistemin işlerliği, gündelik hayatın sürekli olarak kendisini tekrarına bağlıdır. Bir toplumda gündelik hayat yeniden üretilemiyorsa, o toplum kriz içine girmiş demektir (Tekeli, 2000:43).

Subaşı’ya (2004:34) göre, aslında toplumsal hayat ekonomik, politik ve ideolojik olayların tamamından soyutlandığında da, geriye kalan yine sadece gündelik hayattır. Ne var ki bu hayat, toplumsal görünümün öteki yanlarından ya da düzeylerinden ancak zihinsel bir biçimde ayrıştırılabilir, çünkü o düzeylerle de kopmaz bir şekilde iç içedir.

Netice itibariyle, gündelik hayatın dönüşümü tam da bu bağlamda zaman ve mekana bağlı unsur ve temaların, sosyal hayatta değişime uğramasıdır. Çünkü sosyal hareketliliğin gündelik hayatı etkilememesi düşünülemez. Yanı sıra hegemonyatik anlamda devlet toplum ayrışmasının kendini açıkça hissettirdiği bir düzlemde, gündelik hayatın, bu kopuşmalar içinde, yeni bir tarzı üretmesinden de söz edilebilir. Tabiri caizse gündelik hayatın dönüşümü, günlük siyasi-politik, uluslar arası ve medyatik değişim komplekslerinin parçası olarak, hızlı farklılaşan bir süreç içinde gerçekleşmektedir (Subaşı, 2004:34).

Gündelik hayat denildiğinde her gün rutin ve rutin dışı süren yaşamımızdan

bahsediyoruz. Hayat tarzlarını da gündelik rutin pratikler çerçevesinde

düşündüğümüzde farklı hayat tarzları veya çeşitli yaşantı dünyalarının varlığı ön plana çıkmaktadır. Nitekim, bir sonraki kısımda yaşantı dünyalarının çeşitliliği çerçevesinde hayat tarzı kavramı ele alınmaktadır.

Benzer Belgeler