• Sonuç bulunamadı

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM: ARAŞTIRMA BULGULARI ve YORUMU

3.1. ARAŞTIRMAYA KATILANLARIN GENEL ÖZELLİKLERİNE İLİŞKİN BİLGİLER

3.1.2. Bireylerin Farklı Kimlik Eksenleri Bağlamında Kategorileştirilmesi

Diğeriyle ilişki, ister bireyler arası, isterse bireyin kendini ait saydığı grup veya gruplar ile diğer grupların ilişkisi tarzında olsun, daima kendini ya farklılaştırma ya da benzer kılma yönünde şekillenmektedir. Birey toplumsal ilişkilerinden ve diğerleriyle olan karmaşık bağlarından referans alır. Bu yüzden, her birey hemen her zaman çok sayıda kimliğe sahip olmuştur. Çünkü, her birey üyesi olduğu her toplumsal gruba farklı bir bağlılık besler ve bunlar da farklı kimliklerin oluşumuna imkan sağlar. Bu kimlikler ise, birbirlerine oranla daha özel veya genel konumlarda bulunur ve buna göre sıralanır (Vatandaş, 2004:17).

Kimlik kelimesinin dini, öğrenci veya bilimsel kimlik gibi farklı anlamlarda kullanılması bireyin toplum içinde çeşitli yönleriyle ortaya çıkmasını ifade etmektedir. Buna göre her tür sosyal özellik bir başka kimliğe işarettir. Böylece bir sosyal nitelik vurgulanmaktadır. Dini, seküler, bilimsel, dinsel, siyasi, milli vs. kimlik gibi. Dini kimlik inançla, dilsel kimlik lisanla, siyasi kimlik ise politik görüşler, tutum ve davranışlarla ilgili nitelikleri ifade etmektedir (Birkök, 1994:75). Dolayısıyla, bu kimlikler arasından kişinin hangisini ne derece ön plana çıkardığı önemli bir konu olarak karşımıza çıkmaktadır.

Alex Mucchielli’ye (1994:5) göre, kimlik, bir özneyi tanımlamak için gerekli olan unsurların tümünü ve buna ek olarak aidiyetle ilgili içsel bir duyguyu ifade eder. Bu kimlik duygusu, yaşam sırasında inşa edilen birlik, bağlantı, aidiyet, değer, özerklik ve güven gibi bir dizi farklı duyguların toplamından oluşur.

Nitekim, kimlik sorusu, hepimizin gündelik yaşamındaki temel sorulardan biri haline gelmiştir. Bilgin’in (2007) ifadesiyle, kimlik sorununa verilen cevaplar, daha genel bir düzlemde evrenselcilik ve farkçılık arasında yapacağımız tercihlerle yakından ilişkilidir, insanın kendini, kendi gözünde ve diğerlerinin aynasında nasıl gördüğünü ifade eden kimlik, kendini sosyal bir çevrede tanımlama ve konumlamayı içerir. Dolayısıyla bu sorun, insanın dünya görüşünü ve diğerleriyle ilişkilerinin çerçevesini gündeme getirmektedir.

Kimliğin tanımlanmasında özne, öznenin belirlenmesinde öteki dayanak noktasıdır; öteki olmadan kimlik de oluşmaz. Smith’e (1986) göre, toplumsal kimlik, bir bireyin kendini nasıl gördüğü ile ilişkili olmasına rağmen bir o kadar da kendisi dışındakilerin onları nasıl gördüğüyle ilişkili bir durumdur. Bu ikisinin kesiştiği noktada kimlik algısı ortaya çıkar. Kimlik inşasını gerçekleştirecek olan ise sosyal yapı ve kültürel hammaddedir.

Bu anlamda, bireyin inşa ettiği bir yapı olarak kimlik genel olarak, “ben kimim” sorusuna verilen cevapların anlamlı bir bütünü olarak tanımlanır. İnsan toplulukları kendilerini farklılaştıran çeşitli ayrımlayıcılarla ifade etme çabasında olmuşlardır. Bu çaba, bireylerin ve toplulukların farklılık ve benzerliklerini belirleyerek, kategorik düzeyde bir konum kazanma bilincidir. Kategorik bir konumda bulunmak, bireyi ve topluluğu kendi ve öteki olarak belirleyebilme ve sınırlandırabilme zemini oluşturduğu için, kimlik bilincinin de inşasını kolaylaştırmaktadır. Kimlik inşa etmeye yönelik çözümleyici soru; “ben ve öteki kimdir?” sorusudur. Aslında kimlik bir tanımdır, insanın hem toplumsal hem de psikolojik anlamda kendisinin ne ve nerede olduğunu açıklamasıdır. Birey, kimlik edindiğinde duruşunu ve bakışını da belirtmiş olur; yani katıldığı veya üyesi olduğu toplumsal ilişkiler ağında bir toplumsal özne olarak şekillenir (Karakaş, 2006:78). Neticede, kimlik en genel manada, kolektif aidiyetlerden

katıldıklarımız, arzularımız, hayallerimiz, kendimizi tasavvur etme, yaşama biçimimiz gibi hayattaki duruş yerimizi bildiren niteliklerin toplamıdır (Bostancı, 2003:6-7).

Derrida (2003:26-27) kişinin kendini tanımlarken kendisiyle benzeşenlerden bir kimlik kategorisi oluşturduğunu ve bunun aynılıktan ve özdeşlikten kaynaklandığını, ama öte yandan farkında olmadan bu tanım yapılırken kendinden farklı bir kimlikte bütünleştirildiğini ve bu ikinci kimliğin de ayrılık ve mütekabiliyetten, farklı bir deyişle kişinin kendini karşısındakine göre konumlandırmasından kaynaklandığını ifade etmektedir. Bu yönde, araştırmanın tasarımı kendisini daha çok “muhafazakâr-dindar” kimlik ekseninde görenler ile kendisini daha çok “cumhuriyetçi-laik” kimlik ekseninde değerlendirenlerin karşılaştırılması üzerine kurulmuş olmasına rağmen bu iki kimlik eksenine de dahil edilemeyecek olanlar veya kendisini bu her iki kimlik eksenine de uzak görenler ‘ortadakiler’ olarak tanımlanmıştır. Dolayısıyla, araştırma tasarlanırken üç ana grup göz önünde bulunduruldu. Daha önce de belirtildiği üzere, sosyal bilimlerde mutlak kategorileştirmenin olamayacağı açık olmasına rağmen bunun çoğu zaman bir gereklilik olduğu düşünülmektedir. Nitekim, söz konusu kimlik eksenlerinin veya kategorilerin belirlenmesinde veya katılımcıların hangi kimlik ekseninde yer alacağı veya kategorilerin nasıl oluşturulacağı konusunda izlenen yol aşağıda yer almaktadır. Öncelikle her birinde dört sorunun bulunduğu iki soru kümesi oluşturulmuştur:

Birinci soru kümesinde; (1) “Kişinin kendisine daha yakın gördüğü kimlik”; (2) “İnanç durumu”; (3) “Kişi için farklı sosyal kesimlerin bir arada yaşamasını sağlayacak en önemli ortak değer”; (4) “Tehdit altında olduğu ya da mutlaka korunması gerektiği düşünülen değer” soruları yer almıştır.

İkinci soru kümesinde; (1) “Zorunlu din dersi konusundaki düşünceler”; (2) “Devlet dairelerinde çalışan kadınların başlarını örtebilmeleri konusu”; (3) “Ramazan ayında içkili lokantaların veya alkollü içki verilerin yerlerin durumu konusu”; (4) “İçki konusundaki tutum” soruları yer almıştır.

Soru kümelerindeki her bir soruya verilen yanıtlar “0-10 puan” değer aralıklarına göre puanlandırılmıştır. Buna göre 0-4 puan değer aralığı ‘cumhuriyetçi-laik kimlik ekseni’; 5-6 puan değer aralığı ‘ortadakiler kimlik ekseni’; 7-10 puan değer aralığı ‘muhafazakâr-dindar kimlik ekseni’ olarak belirlenmiştir.

Şekil-4: Kimlik Eksenleri Değer Aralıkları

Bu yönde katılımcıların her iki soru kümesinde yer alan sorulara verdikleri yanıtlardan aldıkları puanlar ayrı ayrı hesaplanmıştır. Bu şekilde her bir katılımcı için hem birinci soru kümesi hem de ikinci soru kümesi için (0-10 puan değer aralığında) iki puan elde edilmiştir. Böylelikle her bir katılımcı için iki farklı değişken elde edilmiştir. Elde edilen bu puan aralıklarına göre kişiler belirlenen kimlik eksenlerine yerleştirilmişlerdir.

Buna göre, araştırmaya katılanlar arasında muhafazakâr-dindar kimlik-eksenine daha yakın olanların oranı %43; cumhuriyetçi-laik kimlik eksenine daha yakın olanların oranı %32.2; her iki kimlik eksenine de yakın olmayanların yani ortadakilerin oranı ise %24.8’dir (Tablo B-9).

Bu yolla elde edilen kategorilerin güvenirliliğini test edebilmek için birinci ve ikinci soru kümelerinden elde edilen puanlar (yani değişkenler) arasındaki ilişkinin

Tablo B-9: Örnekleme Katılanların Yakın Oldukları Kimlik-Ekseni İZMİR KONYA İZMİR-KONYA TOPLAM % % % Cumhuriyetçi-Laik eksen (0-4 puan aralığı) 38,7% 23,5% 32,2% Ortadakiler (5-6 puan aralığı) 24,1% 25,7% 24,8% Muhafazakâr-Dindar eksen (7-10 puan aralığı) 37,3% 50,8% 43,0% Toplam 100% 100% 100%

yönü ve gücü arasındaki ilişkiyi tespit edebilmek amacıyla da korelasyon analizi yapılmıştır. Bu yönde beklenen şey birinci soru kümesiyle ikinci soru kümesinden elde edilen ortalama puanların doğrusal ve güçlü bir ilişki göstermesidir.

Nitekim yapılan korelasyon analizi yukarıdaki varsayımımızı doğrular niteliktedir. Buna göre, iki değişken (yani iki soru kümesine verilen yanıtlardan elde edilen ortalama puanlar) arasında doğrusal ve güçlü bir ilişki (r=0,890) olduğu tespit edilmiştir. Söz konusu bu değişkenler arasındaki doğrusal ve aynı yönlü (pozitif) ilişkiyi, iki veya daha fazla değişkenin gerçek değerlerinin iki veya üç boyutlu grafiğini sunmaya yarayan aşağıdaki “saçılım (scatter) grafiği”nde de görmek mümkündür.

Şekil-6: Saçılım (Scatter) Grafiği Çıktısı

Şekil-5: Soru Kümeleri Arasında Korelasyon Analizi

Skala 1 Birinci Soru Kümesi Ortalama puan Skala 2 İkinci Soru Kümesi Ortalama Puan Skala 1 Birinci Soru

Kümesi Ortalama Puan

Pearson Correlation 1 ,890**

Sig. (2-tailed) ,000

N 755 755

Skala 2 İkinci Soru Kümesi Ortalama Puan

Pearson Correlation ,890** 1

Sig. (2-tailed) ,000

N 755 755

Böylelikle örneklemde yer alanların hangi kimlik eksenlerinde yer aldığı veya alacağı veya kategorileştirmenin nasıl yapıldığı konusu aydınlatıldıktan sonra analizin bundan sonraki kısmı bu üç kimlik ekseni üzerinden gerçekleştirilmiştir. Şüphesiz, bu eksenler veya kategoriler karşılıklı olarak birbirini tamamen dışlamazlar; zaman zaman benzer argümanları, önermeleri ve hipotezleri de paylaşırlar veya her bir kategori başka alt kategorilere ayrılabilir. Burada yapılan üçlü kategorilendirme de kendi içinde elbette ki başka sınıflandırmalara tabi tutulabilir. Her bir sınıflamanın/kategorinin birçok çeşitlemesi geliştirilebilir. Bu o kadar çoğaltılabilir ki bir toplumda var olan insanların sayısına kadar çıkarılabilir (Akşit, 2005:11). Literatürden bununla ilgili bazı örnekler vermek mümkündür, ancak her kategorilendirme veya sınıflama çabası yine de toplumsal gerçekliği bir anlamda sabitleyerek kategoriler arasındaki geçişlilikleri, iç içelikleri ve sınır aşan durumları bazen görmezden gelmeyi gerektirir14. Zira, analitik açıdan kategorileştirme gerekli bir faaliyet olmakla birlikte kendi başına toplumsal gerçekliği anlamak için yeterli değildir. Çünkü, sosyal bilimlerde mutlak kategorileştirmenin olamayacağı açıktır. Kategorileştirme prizmasından sosyal olgulara bakmak, statik kalıp yargılar oluşumuna neden olmakta ve bu da toplumsal gerçekliğin kendisini o yönde etkileyip şekillendirebilmektedir. Öte yandan tüm bu sakıncalarına karşın günümüz sosyal bilimlerinde kategorilere ulaşmak bilimsel faaliyetin neredeyse temel hedefi olarak algılanabilmektedir. Oysa sosyal bilimlerde asıl yapılması gereken kaba tasniflerin ötesinde görünen olayların ardındaki ilişkisellikleri anlamak olmalıdır. Bu noktada sosyal olayları ve bu olayların farklı varyasyonlarını kavramaya çalışan betimleyici anlatılar olayların ardındaki ilişkisel mekanizmaların çözümlenmesine

olanak sağlayabilir. Bu yüzden, kategorileştirmenin de ötesine geçerek

14

Örneğin, bu ve benzeri az sayıdaki ampirik nitelikli çalışmalar arasında (dindar, dindar değil ve ortada şeklindeki) benzer bir üçlü sınıflamayı Akşit, B.; vd.’in (2012) Türkiye’de Dindarlık, Sosyal Gerilimler

Ekseninde İnanç ve Yaşam Biçimleri, adlı çalışmasında görmek mümkündür. Yine, daha çok

“katı/köktenci” veya “ılımlı/çoğulcu” gibi sıfatların getirilmesiyle oluşturulan ikili, üçlü ve dörtlü kategorizasyonları içeren bazı çalışmalar için bakınız; Akşit, B. (2005) “Laikleşme Tipolojisi ve Türkiye’de Laiklik Deneyimi”; Bayramoğlu, A. (2006) Algılar ve Zihniyet Yapıları: Dindarlık – Laiklik

Ekseni “Çağdaşlık Hurafe Kaldırmaz” Demokratikleşme Sürecinde Dindar ve Laikler; Çarkoğlu, A.;

Toprak, B. (1999, 2006) Değişen Türkiye’de Din, Toplum ve Siyaset; Toprak, B. (2008) Türkiye’de Farklı Olmak Din ve Muhafazakârlık Ekseninde Ötekileştirilenler; Üstel, F.; Caymaz, B. (2009) Seçkinler ve

Sosyal Mesafe; Macit, M. (2010) “Laiklikle İlgili Sosyal Temsillerin Yeniden Üretimi ve Medya; Yılmaz

H. (2006) Türkiye’de Muhafazakârlık. Yine, farklı sayılarda kategorilendirmeleri içeren Konda Araştırma şirketinin çeşitli dönemlerde gerçekleştirdiği çalışmalara bakılabilir; Ağırdır B. (2007) Gündelik Yaşamda Din, Laiklik ve Türban Araştırması; Ağırdır, B. (2009) “Biz Kimiz? Hayat Tarzları Araştırması”; Ağırdır, B. (2010) Konda Verileriyle “Kutuplaşmanın Fotoğrafı”.

kategorileştirmeleri aklımıza getiren temel bağlamlara odaklanmak gerekir (Akşit,vd., 2011:26). Ancak yine de, çalışmada oluşturulan böylesi genel bir üçlü sınıflandırmanın ya da kategorilendirmenin okuyucuya geniş bir tartışma koleksiyonunu değerlendirme ve onunla başa çıkma olanağı sağlayacağı; şematik bir çerçeve ya da harita işlevi görerek literatürün farklı rotalarını göstereceği düşünülmektedir.Ayrıca, bu çalışmadaki amaç daha önce de değinildiği üzere, literatürde görülenin aksine belli bir coğrafyada yaşayan farklı toplumsal kesimler ve kimlik eksenleri üzerinden belli sınıflamalara veya kategorilere ulaşmak ve bunları kendi içerisinde kategorilere tabi tutmaktan ziyade, belirli bazı kriterler çerçevesinde başta belirlenen/oluşturulan kategorilerin toplumsal etkilerine ve sonuçlarına odaklanmak, bu kategorilerin altında yatan temel gerilimleri, kırılmaları anlamlandırmak ve bu gerilimlerin veya kırılmaların nasıl tezahür ettiği ve gündelik toplumsal hayatta hangi boyutta yaşandığıdır. Dolayısıyla, bu çalışmanın temel dinamiğini kategorilere ulaşma çabasından çok başta belirlenen farklı kimlik eksenlerini veya kategorilerilerini anlamlandırma arzusu oluşturmaktadır.

3.1.3. Bireylerin Etnik, Dinsel, Mezhepsel ve Yurttaşlık Temelinde Kendilerine

Benzer Belgeler