• Sonuç bulunamadı

EVRENSEL MUHASEBE STANDARTLARINA DOĞRU…

KOBİ’lerin orta vadeli olarak “bilgi”yi tüm faaliyetlerinin merkezine almaları ve bir vizyon değişikliğine gitmeleri, profesyonel yönetim anlayışını benimsemeleri, eğitime önem vermeleri,

EVRENSEL MUHASEBE STANDARTLARINA DOĞRU…

Cansen BAŞARAN Serbest Muhasebeci Mali Müşavir

Çağdaş anlamda muhasebe, ekonomik olayları ölçme disiplinidir. Günümüzde dünya ekonomisinin ve iş dünyasının içinde bulunduğu koşullar söz konusu ölçümün önemini yadsınamaz hale getirmiştir.

Muhasebenin ekonomi ve siyaset ile etkileşimini anlamak işte bu açıdan çok büyük önem arz etmektedir.

Berlin duvarının 1990 yılında yıkılmasını izleyen yıllar, sosyalist doğu bloku ekonomilerinin liberalleşmesi sonucunda çok uluslu şirketlerin sınırötesi yatırımlarını önemli ölçüde arttırdığı yıllar olmuştur. Sermaye piyasalarının küreselleşmesi ve şirket alım-satım ve birleşmeleri bunu izlemiş, ülkelerarası yatırım ve sermaye hareketleri, ülkelerarası finansal raporlama ve muhasebe politikaları farklılıklarının giderilmesi ihtiyacını doğurmuştur.

Finansal raporlama ile ilgili sermaye piyasalarında geçerli mevcut yönetmelikler, uluslararası iş yapmanın gerçeklerini ve gereksinimlerini tam olarak yansıtmamaktadır. Piyasalar bugün artık globaldir ve birbirlerinden bağımsız düşünülemez. Sınırötesi ticaret ve yatırım faaliyeti günlük gerçeklerdir. Finansal bilgi artık eskisine kıyasla son derece yaygın olarak paylaşılmaktadır. Borsaya kayıtlı birçok şirket verilerini Internet’te yayınlamaktadır. Bugün yatırımcılar yatırım kararlarını verebilmek için bu bilgilere elektronik olarak ulaşabilmekte ve bunları analiz edebilmektedirler. Ancak dünyanın neredeyse bütün hükümetleri yerel firmaların o ülkeye özgü ulusal kurallara uymasını talep ettiği için temel finansal veriler geçerli uluslararası kıyaslamalarda doğrudan kullanılamamaktadır.

20. yüzyılın sonunda Uzakdoğu Asya, Latin Amerika ve özellikle 2000 yılından itibaren Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa Birliği’nde başlayan ekonomik durgunluk süreci kısa sürede ülkemizin de dahil olduğu gelişmekte olan ekonomilere de yansımış ve finansal ölçüm yani muhasebe alanında karşılaştırılabilirlik ve gerçek durumun yansıtılabilirliği tüm sermaye piyasalarının ve çokuluslu şirketlerin en önemli ortak gereksinimlerinden biri haline gelmiştir.

2000 yılı global finansal raporlama için bir dönüşüm yılı olmuştur. Bu kavramın ortaya çıkmasından otuz yıl sonra, Uluslararası Muhasebe Standartları (UMS) başta Avrupa’da olmak üzere finansal raporlama için ortak dil ve global çerçeve haline gelmek üzeredir. 2000 yılının Mayıs ayında Sermaye Piyasaları Komisyonları Uluslararası Örgütü (IOSCO) bütün ulusal borsaların sınır ötesi işlemleri ve borsaya kayıtları (ilk halka arzlar) için UMS mali tablolarının kullanımını mümkün kılmalarını tavsiye etmiştir. 2000 yılının Haziran ayında Avrupa Komisyonu, Avrupa Birliği (AB) ülkelerinde borsaya kayıtlı bütün şirketlerin 2005 yılına kadar konsolide mali tabloları için UMS kullanımını şart koşan bir öneriyi ortaya koymuştur. Buna göre Avrupa Birliği üyesi ülkelerin tüm borsaya kote şirketleri mali tablolarını 2005 yılından itibaren UMS’ye göre hazırlayacaktır. Söz konusu şirketler 2000 yılından itibaren çok kapsamlı ve planlı bir çalışma içerisine girmiş ve finansal raporlama sistemlerini ve muhasebe politikalarını UMS ile uygun hale getirme projelerini hayata geçirmişlerdir.

Neden UMS?

Geçerli kıyaslamalar yapabilmek için kıyaslanabilir verilere ihtiyaç vardır. Her gün artan sayıda şirket global piyasalarda faaliyet göstermekte ve sermaye arayışına girmektedir. Kendini ulusal oyuncu olarak konumlandıran firmalar bile yabancı hissedar almaya başlamaktadırlar. Internet sayesinde, bu sınır ötesi yatırımcılar arasında oldukça küçük hissedarlar da yer almaktadır. E-ticaret artık modern bir fikir değil, günlük bir gerçektir. Global bir raporlama çerçevesi oluşturulması yönündeki eğilimin temel faktörü internette finansal bilgilerin yaygın olarak bulunabilirliğidir. İnternette bulunan temel finansal veriler farklı ülkelerdeki farklı şirketler arasında kıyaslanabilir olana kadar, sınır ötesi yatırım kararları için bunların esas alınması ve bunlar baz alınarak sonuçlar çıkarılması doğru olmayabilir. Global bilgi çağında, yatırım ve yönetim kararlarının dayanacağı mali bilgilere ulaşabilmek çok kolaylaşmıştır. Ancak farklı ülkelerin farklı düzenlemeleri dünyada borsaya kayıtlı firmaların gerçekten kıyaslanabilir mali bilgileri ortaya koymalarını engellemektedir.

Bu sadece bir muhasebe ve finansal raporlama sorunu değildir. Şirketler ve yatırımcılar için gerçek bir problemdir. Şu anda neredeyse dünyadaki her ülke, kendi ülkesinde kurulu şirketlerin mali konulardaki bilgileri, o ülkeye has bir takım kurallar ve ulusal olarak kabul edilmiş muhasebe prensipleri çerçevesinde bildirmesini talep etmektedir. Dolayısıyla, analistler ve yatırımcılar, herhangibir ülkedeki bir şirketin peformansını, başka bir ülkedeki rakibi ile karşılaştıramamaktadır. Yatırımcılar, rakamları yanlış yorumladıkları takdirde hatalı bir karar verme riskiyle, rakamları kendi sistemlerine çevirmek için uzun bir süre gerektiğinden ise bir yatırım imkanını kaçırma riski ile karşı karşıyadır.

İş hayatı değişiklik yapmış olmak adına değişimi istemez. Ancak Dünya ve Avrupa çapında global standartlar kullanılması konusunda ulaşılan görüşbirliğinin arkasında çok haklı nedenler bulunmaktadır. Bu, birçok taraf için hayatı çok kolaylaştıracaktır. Uluslararası sermaye piyasalarında fon rekabeti çok daha etkin olarak sürdürebilecektir. Ulusal ve uluslararası kullanım için farklı bilgiler hazırlamanın maliyetini büyük ölçüde azaltacaktır. Şirketler ve yatırımcılar için ortak bir oyun sahası açılmış olacaktır. İşte tüm bunlar herhangi bir ülke ya da sermaye piyasasının tekelinde olmayan ve evrensel özellikler taşıyan Uluslararası Muhasebe Standartları’nın uygulanması ile mümkün olabilir.

UMS’ye geçiş basit bir işlem değildir. Yoğun çalışma gerektiren bir süreci kapsar. UMS uygulamasına geçiş etkin bir şekilde yönetilmesi gereken büyük bir projedir. Mali kaynak ve insan kaynağı gerektirir. Genel olarak ulusal standartlar ile UMS arasında önemli farklılıklar bulunabilmektedir ve bu geçiş dikkat ve konunun uzmanı kişilerin desteğini gerektirir. Bu değişim sürecini yaşayan şirketlerin en önem verdiği konunun iç yönetim raporlama sistemlerini, dış raporlama ile uyumlulaştırma çabaları olduğunu belirtmek gerekir. Henüz bu değişimi yapmamış olan şirketler, yeni raporlama sisteminin, analistlerin kendileri ile ilgili görüşlerini değiştireceğinden endişe etmektedirler.

Türkiye Avrupa Birliği’nin resmi bir adayıdır. Birçok Türk şirketinin sınırötesi yatırımları bulunmaktadır.

Gene önemli sayıda Türk şirketinin yabancı yatırımlar ya da kredi kurumları ile yoğun ilişkileri mevcuttur.

Bu bağlamda Türkiye’de geçerli finansal raporlama standartları yabancılar tarafından da anlaşılabilir ve karşılaştırılabilir olmalıdır. Bu ayrıca yerli yatırımcı açısından da gerçek tabloyu gösteren bilgi sağlanması yönünden son derece önemlidir.

Türkiye’de geçerli muhasebe standartlarının, özellikle Sermaye Piyasası Kurulu (SPK) Muhasebe Prensipleri’nin UMS ile uyumlu hale gelmesi sürecinde SPK’nın 2001 yılında yürürlüğe koyduğu enflasyon muhasebesi ve mali tabloların konsolidasyonu ile ilgili tebliğleri atılmış çok önemli adımlardır. Ancak enflasyon muhasebesi ve mali tabloların konsolidasyonu UMS’ye tam geçiş anlamı taşımamaktadır. Daha birçok alanda önemli muhasebe prensipleri farklılıkları vardır. Örnek vermek gerekirse leasing muhasebesi, ertelenmiş vergiler, inşaat ve taahhüt işlemleri, finansal varlık ve yükümlülüklerin muhasebeleştirilmesi bu farklılıkların sadece birkaçını teşkil eder.

Türkiye’de şirketlerin muhasebe bölümlerinde çalışanların en çok yakındıkları konulardan birisi de değişik kullanıcıları için çok sayıda mali tablo hazırlama gerekliliğidir. Bu yakınma genellikle kanuni mali tabloların şirketlerin gerçek finansal durumlarını ve faaliyetlerinin gerçek sonuçlarını yansıtmamasından ve bu nedenle de gerçek finansal bilgiyi ancak ek olarak yönetim muhasebesinin ürettiği bilgilerden ulaşılmasıdır. UMS’nin kanuni mali tabloların hazırlanmasında kullanılacak muhasebe prensipleri olarak hayata geçirilmesi yönetim muhasebesine duyulan gereksinimi ortadan kaldıracak ve muhasebecilerin üzerinden önemli bir iş yükünü alacaktır.

Her alanda kabuk değişim süreci geçirmekte olan Türkiye’nin muhasebe alanında da radikal bir değişim geçirmesi kaçınılmazdır. UMS’nin adaptasyonu Türkiye’nin yabancı yatırımları teşvik etmesinde, mali tabloların hissedarları doğru bilgilendirmesinde, sermaye piyasalarının derinleşmesinde ve ekonominin saydamlaşmasında en doğru ve etkin araçtır.

HİSSE SENEDİ İHRAÇ PRİMLERİNİN M.S.U.G.T., T.T.K., S.P.K. VE VERGİ KANUNLARI ÇERÇEVESİNDE İNCELENMESİ VE MUHASEBELEŞTİRİLMESİ

Dr. Barış Sipahi Marmara Üniversitesi, İ.İ.B.F.

İşletme Bölümü Muhasebe Finansman Anabilim Dalı

0. GİRİŞ

Enflasyonun yaşandığı ülkelerde, işletme sermayelerinin erimesi ve sermaye birikiminin yetersizleşmesi işletme ile birlikte ülkelerin ekonomik gelişim sürecini olumsuz yönde etkilemektedir. Özellikle de işletme sermayelerinde yaşanan erime işletmeleri işletme dışındaki finansal kaynaklara yöneltmektedir. İşletme dışından elde edilen finansal kaynaklar beraberinde bir faiz yükünü getirmekte ve bu faiz yükü işletme sermayesinde yaşanan erimeyi hızlandırmaktadır. İşletmelerin sermayelerini güçlendirebilmeleri ve ihtiyaçları olan finansmanı düşük maliyetli elde etmelerinin yollarından biri de hisse senedi ihraç etmeleridir.

Ülkemizde anonim şirketlerin çok büyük bir yüzdesinin aile şirketi olması ve hisse senedi bastırmanın yasal bir zorunluluk olmamasına rağmen işletmelerin, hisse senedi ihraç etmek suretiyle finansman sağlaması son yıllarda ülkemizde de sıklıkla kullanılmaktadır. Elde edilen finansmanın diğer finansman kaynaklarına nazaran maliyetinin de düşük olması yöntemin kullanılmasında en önemli sebeplerden biri olarak gösterilebilir.

Bu makalenin amacı; hisse senedi ihraç etmenin maliyeti, hisse senetlerini itibari değerleri üzerinde satılması sonucu oluşan hisse senedi ihraç primlerinin (emisyon primleri), muhasebeleştirilmesi ile konunun gerek vergi kanunları gerekse TTK, SPK ve MSUGT çerçevende incelenmesidir.

1- GENEL BİLGİLER

Hisse senedi, anonim ortaklıkların pay sahiplerinin sermaye payları üzerinde tasarruf hakkını temsil eden değerli evrak niteliğinde, ortaklıklar tarafından çıkartılan ve ortaklık sermayesinin bölünmüş olduğu sermaye paylarını temsil ve bu payların dolaşımını sağlayan belgedir.1

Anonim şirketlerin hisse senetleri nama yada hamiline yazılı olarak çıkartılır. (T.T.K. Md. 409) Hisse senedi bastırmamış anonim şirketlerin, hisse senedi yerine geçmek üzere ilmühaber (geçici, ara pay senedi) vermesi mümkündür. Bu durumda ilmühaberlerde henüz çıkarılmamış hisse senetlerini temsil ederler ve sahibine tüm ortaklık ve alacak hakkını tanırlar. İlmühaberlerin ise nama yazılı olması zorunludur.2 (T.T.K. Md.411) Hisse senetlerinin ihraç edilmesi, halka arz edilmesi ile ilgili olarak Sermaye Piyasası Kanunu 3/c de ihraç

“sermaye piyasası araçlarının ihraççılar tarafından çıkartılıp, halka arz edilerek veya halka arz edilmeksizin satışıdır.” şeklinde tanımlanmıştır. Aynı madde de halka arz “sermaye piyasası araçlarının satın alınması için her türlü yoldan halka çağrıda bulunulması, halkın bir anonim ortaklığa katılmaya veya kurucu olmaya davet edilmesini, hisse senetlerinin borsalar veya teşkilatlanmış diğer piyasalarda devamlı işlem görmesini, bu kanuna göre halka açık anonim ortaklıkların sermaye artırımları dolayısıyla paylarının veya hisse senetlerinin satışını ifade eder.” şeklindedir.

Şirketler halka arz işlemlerini kuruluş esnasında (tedrici kuruluş) yada kuruluş sonrası gerçekleştirebilirler.

Ancak şirketin tedrici kuruluşu gerçekleştirmesi için hem T.T.K hem de S.P.K. hükümlerine tabi olması kuruluş esnasında halka arzın ülkemizde pek tercih edilmemesine sebebiyet vermektedir.

Konumuz açısından açıklanması gereken kavram hisse senedi ihraç primi yada diğer adıyla emisyon primidir. Bu kavrama ilişkin ayrıntılı açıklama 2.3. Hisse Senetleri İhraç Primlerinin Muhasebeleştirilmesi kısmında yapılacaktır.

1 ATAMAN Ümit; “Genel Muhasebe”, Cilt II, Türkmen Kitabevi, İstanbul 1999, s.45

2 KIZILOT Şükrü; “Hisse Senedi Bastırmanın Vergi Avantajı”, Yaklaşım Dergisi, Sayı 100, Yıl 9, Nisan 2001, s.29

2- HİSSE SENEDİ İHRAÇ PRİMLERİNİN (EMİSYON PRİMLERİNİN)

MUHASEBELEŞTİRİLMESİ VE VERGİ KANUNLARI KARŞISINDAKİ DURUMU

Outline

Benzer Belgeler