• Sonuç bulunamadı

Eski Çağlardan Osmanlı Dönemine Kadar Arnavutluk

III. TARİH İÇERİSİNDE ARNAVUTLUK

III.1. Eski Çağlardan Osmanlı Dönemine Kadar Arnavutluk

Arnavutların ataları İlliryalılardır. Bronz çağı ve Demir çağının ilk zamanları boyunca bu insanların Orta Avrupa’da yaşadıkları ve daha sonra, Balkan yarımadasının batı kısmına, kuzey Yunanistan’daki Arta körfezine, güneye doğru yayıldıkları sanılmaktadır.

İlk çağda büyük bir İllirya Devleti kurmuşlardır. İllirya ismi ise Adriyatik denizinin kuzey kısmındaki dağlık bölgeden gelmektedir. İlliryalılar, kuzeyden gelerek günümüzde Sırbistan, Hırvatistan, Dalmaçya ve Kuzey İtalya’nın bulunduğu topraklara, yani Balkan Yarımadasının batısına yerleşerek yaşamaya başlamış, komşu oldukları diğer halklarla, özellikle de, Yunanlılarla yakın ilişki içinde olmalarına rağmen etnik kimliklerini ve dillerini muhafaza ederek zamanla çeşitli krallıklar kurmuşlardır.111

Roma işgalinin ilk yüzyılları boyunca İllirya, Roma’yı İmparatorluğun doğu eyaletlerine bağlayan ana yolların başlangıç noktasıydı. İşgalciler İllirya bölgesini Romalılaştırmaya çalıştılar ama özellikle halkın manevi yaratıcılığının paha biçilmez değerlerinin ve değerli geleneklerinin kalesi haline gelen dağ kabileleri başta olmak üzere yerli halk Romalılaştırmaya karşı direndi. Tarihçiler bu kabilelerden söz eder. İskenderiye tarihçisi Ptolemy, aynı zamanda bugünkü Durres ve Dilora arasında Albanol kabilesinden söz eder. Arnavutluk ismi bu aşiretten gelir.112

M.Ö. 2500-2000 yılları arasında Balkanlara doğudan başka insanların geldiği, bu gelen insanların yerli halkla karıştığı ve böylece Balkan milletini oluşturduğu bilinmektedir. “Pellazgıların” İlliriyalılardan ve Helen’lerden daha önce Balkan’da yaşadığı kabul edilmiştir. Nitekim M.S. 1. Yy. eski tarihçisi olan Strabon diyor ki ”Balkanlarda Pellazgıllar Helenlerden daha eski bir millettir.”113

Balkan kıyılarının en eski halkı olan İlliryalıların kökeni ise Avrupa’nın en eski sakinlerinden olan Pelagslardan gelmektedir. İlliryalılar, M.Ö.1250-1233 yılları arasında Kuzey Arnavutluk’ta ve Tuna ile Adriyatik Denizi arasında büyük bir medeniyet kurmuşlardır.114

111 William M. SLOANE, a.g.e., s. 46. 112 Gökhan S.,a.g.e., s. 14.

113 Tayfun Atmaca, a.g.e., s. 37.

Balkan tarihi üzerine yapılmış çalışmalarda birçok akademisyen; Arnavutların kökenlerinin Balkan Yarımadası’na en erken gelip yerleşmiş toplum olan İlliryalılar’a dayandırmaktadır.115

Arnavutluk’un menşei hakkında kesin bilgi veremeyen tarihçilerin büyük bir kısmı ise İlliryalılar’ı, diğer bir kısım da Etrüskleri atası olarak göstermektedirler. Ancak, Arnavutların İlliryalılar soyundan geldikleri fikri bugün ağırlık kazanmıştır.116

Avusturyalı ünlü dil araştırmacısı Hahn, ”Pellazg” dili ile Arnavutça’nın kesinlikle aynı dil olduğunu ortaya koymuştur. M.Ö. 5. yy.da Herodotos, eski Yunan tarihçi olarak ”Pellazg” hakkında bilgiler vermiştir. Herodotos’a göre” Pellazg” dili Yunanca (Helen Dili) değildir. “Pellazg’lar” o dönemde gemicilik, tarım ve inşaat işleri ile ünlenmişlerdir. Herodotos’e göre “Pellazglar” Atina’nın ünlü Akropolisini inşa etmişler ve buna karşılık onlara Atina bölgesinden topraklar verilmiştir. Bu topraklar değersiz olup “Pellazglar” verimli topraklara çevirmişlerdir.117

M.Ö. 3. yy.da, Taulantalar devletine boyun eğdirerek Dalmaçya kıyıları boyunca güneye doğru genişleyen İllirya devletinde Ardianlar dönemi başlamıştır. İşkodra bu krallığın başkenti olmuş Ardianlar devletinin gücü M.Ö 221 yılında ölen Kral Agron zamanında doruğa ulaşmıştır

Arnavut topraklarında İşkodra Gölü’nün çevresinde; M.Ö. III. ve II. yy.larda bir İllirya Krallığı tartışma göstermez bir şekilde vardı.118

Bir başka görüşe göre ise İlliryalılar kendi ülkelerini M.Ö. 5.yy. veya M.Ö.3.yy.da kurmuşlardır. Adrians Krallığı adı ile kurulan krallık en göze çarpanıdır. Bu krallık Dalmaçya sahillerinden şimdiki Arnavutluk sahillerine kadar genişlemiş ve Kral Argon zamanında (M.Ö. 250-231) en üst seviyeye gelmiştir. Adriyatik kıyıları boyunca Yunan koloni şehirlerini ve Adriyatik’te bir dizi adayı işgal etmeyi başaran Adrianlar devleti, aynı zamanda önemli bir güce sahip deniz kuvveti oluşturmuşlardır.

M.Ö. 229’da; Roma İmparatorluğu İlliryalılar’a savaş ilan etmiştir. Bu savaş gerçek anlamda 62 yıl sürmüştür.119

Ordularını ilk defa Balkanlara gönderen Romalılar

115 Elez Biberaj, Albania-A Socialist Maverick, s. 10.

116 Hint-Avrupa kökenli antik bir toplum olan İlliryalılar, tarihte İllirya olarak bilinen bugünkü Arnavutluk’un kuzey ve güney bölgelerinde dağınık bir biçimde yerleşmişlerdir. İlliryalılar, birbirleri ile sürekli çatışma halinde bulunan bağımsız kabileler topluluğu olarak tanımlanmaktadır (Bkz. William M. Sloane, a.g.e., s. 45.)

117 Tayfun Atmaca, a.g.e., s. 37-38.

118 Andrew Baruch Wachtel, Dünya Tarihinde Balkanlar (Çeviren: Ali Cevat Akkoyunlu), İstanbul, 2009, s. 34; Tayfun Atmaca, a.g.e., s. 26.

Durres’i ele geçirmişlerdir.120

İlliryalılar ve Romalılar arasındaki savaş; Roma İmparatorluğu’nun, Adrianlar Krallığı’nı, Epiruslar’ı ve Makedonya’nın tümünü ele geçirmeyi başarana kadar, M.Ö. 167’e kadar sürmüş, İlliryalılar için Roma İmparatorluğu boyunduruğu altında beş yüzyıllık güç bir dönem başlamıştır.121

Nitekim işgalciler, yaklaşık 100 şehri yağma etmiş ve soymuşlar ve 150.000’den fazla erkek ve kadını köle yapmışlardır.122

M.Ö. 1. yy. ile M.S. 6. yy. arasında süren Roma hâkimiyeti altında, İlliryalı nüfusun büyük bir kısmı imparatorluk yönetimi ve kölelik kurumuna dayalı klasik Roma kültürünün etkisi altına girmiştir. Roma işgali öncesinde güney uçtaki İlliryalı nüfus büyük ölçüde Helen kültürünün etkisi altında olmuştur. Roma İmparatorluğu’nun bölgeye gelişiyle birlikte İlliryalı nüfusun bir kısmı, iç bölgelere sürülmüş, bir kısmı köleleştirilmiş, diğer bir kısmı da Roma askeri ve yönetsel örgütü içinde yer almıştır. Buna karşılık İllirya topraklarının özellikle dağlık kuzey bölgesinde daha kapalı bir yaşam süren İlliryalı kabileler Roma kültüründen etkilenmeden kalabilmişlerdir.123

385’de Kral Bardhylli 30 yıllık krallığı sırasında sınırlarını Dalmaçya’dan Makedonya’ya ve Kuzey Epir’de Visoya ırmağına kadar genişletti. Kralın 385 ölmesi üzerine devlet, Kuzey ve Güney İllirya olarak ikiye bölünmüştür. Büyük İskender İllirya Kralını öldürüp, ülkenin bir kısmını kendi topraklarına katmıştır. Romalılar Drin ırmağının kuzey kısmında kalan toprakları İllirya eyaleti olarak teşkilatlandırmışlardır.

M.S. 395‘de Roma İmparatorluğu ikiye bölünmüştür. İllirya Doğu İmparatorluğu’nda kalmıştır. Fakat inanç dünyası olarak Roma Katolik Kilisesi’nin bir parçası olmuştur.124

İllirya eyaletlerinin artık merkezde değil de, imparatorluğun batı kısmında bulunması dışında kölelik şartlarında hemen hiçbir değişiklik olmadı. İlk başta, bu yeni durum ülkenin ekonomik ve toplumsal gelişmesine olumlu bir etki yaptı. Limanları doğuya batıya bağlayan önemli ticaret merkezleri haline geldiler. 4.yy.ın başından itibaren bu şehirler kendi paralarını bastılar. Kabilelerin birleşmesi daha sonraları İllirya Devletlerinin kurulmasına yol açmıştır. Tarih özellikle Enchleanlar

119 Lou Giaffo, a.g.e., s. 79. 120 Robert Elsie, a.g.e., s. XXI.

121 Cemallettin Taşkıran, a.g.e., s. 54; Elez Biberaj, Albania-A Socialist Maverick, s.11. 122 Gökhan S., a.g.e., s.13-14; Lou Giaffo, a.g.e.,s. 79.

123 Osman Karatay Bilgehan A. Gökdağ, Balkanlar El Kitabı Cilt I, a.g.e, s. 262; Georgia E. Beilmann,

Albania: Religon, Identity and Solidarity, USA, 2005, s. 16; Nuray Bozbora, a.g.e., s. 24.

Devletinden (Güneydoğu Arnavutluk), Arta körfezinin güneyindeki Molosslar’dan ve kıyı bölgesindeki Taulantlardan söz etmiştir.125

441’de İllirya eyaleti Dardania (bugünkü Kosova) Atilla önderliğinde ki Hunlar tarafından istila edildi. Ostrogrotlar ise 461 ‘de geldiler.

5.yy.ın sonlarına doğru, Turan-Bulgarlar Bizans İmparatorluğu’na doğrudan saldırdılar ve Adriyatik’e ulaştılar. Bu saldırılar 6. yy. boyunca sürdü. Özellikle 7.yy. boyunca Slav grupları geldiler ve Arnavutluk’un çeşitli bölgelerinde yerleştiler. Birçok köy kurdular ve toprağı işlemeye başladılar. Buna karşın yerlilerden oluşan nüfusun çoğunluğu esas olarak engebeli dağlık bölgelerde yoğunlaşıyor ve çiftlik hayvanları yetiştirmekle uğraşıyordu. Slavların koloniler kurması, yerleşmesi asimilasyon tehlikesini yaratmıştır. Ancak yerliler bu tehlikeyi de atlattılar. Böylelikle onlar Ortaçağ dönemlerine yeni bir isimle “Albani, Albenese” ile girdiler.126

M.S.6.yy. ile 9.yy. arasında devam eden Slav göçü, siyasal, ekonomik, kültürel ve etnik değişimleri de beraberinde getirmiştir.127

10.yy.da Bulgar gücünün kırılması ve Bulgaristan’ın Bizans’ın bir eyaleti haline getirilmesi sonrasında bölgede, Bizans Devleti eliyle askeri-feodal bir yönetim biçimi oluşturulmuştur.

10 ve 11. yy. boyunca eski kölecilik sistemi, Arnavutluk’ta tümüyle çökmüştü ve şimdi feodalizm döneminin karakteristik unsurları görünmeye başlamıştı. Ama toplumsal gelişme aralıksız savaşlarla, imparatorluğun baskı yasalarıyla ve yabancıların akınlarıyla baltalanmıştı. 1082’de Arnavutluk, Normanlar tarafından istila edilmiştir. Ondan dört yıl sonra Birinci Haçlı Seferi Arnavutluk’tan geçmiştir.128

Arnavutluk 12. yy. boyunca, iki Norman saldırısı sonucunda tekrar işgal altında kalmış, feodal sistem Arnavutluk’un uzak bölgelerinde daha açıkça görülmüştür. Bu bölgelerde saf Arnavut asıllı feodal asiler de ortaya çıkmıştır. Yavaş yavaş güç kazanan bu asiler Slav işgalcileri ve Bizans prenslerinin iktidarıyla çelişkiye düşmüşlerdir. Yerli feodal şefler giderek, yabancılarla hesaplaşmaya ve bağımsız bir devlet kurmaya daha fazla eğilim göstermişlerdir.

125 Gökhan S., a.g.e., s. 12-13. 126 Gökhan S., a.g.e., s. 16-17.

127 Elez Bibiraj, Albania-A Socialist Maverick, s. 11.

12.yy.dan itibaren Bizans hâkimiyetinin zayıflaması ile tekrar Arnavutlar tekrar tarih sahnesine çıkmaya başlamıştır.129

Bununla birlikte Bizans İmparatorluğu’nun zayıf olduğu 1190 yılında Arnavut Prens Progon bağımsız bir devlet kurmuştur.

Etnik olarak Slav nüfusu bölgeye hızla yerleşerek, İlliryalı nüfus ile büyük ölçüde karışmıştır. Daha sonra bölgede büyük toprak sahibi güçlü aileler çıkmıştır. Bu aileler, hem kendi aralarında, hem de bölgeye yerleşmiş yabancı toprak sahipleri ile sürekli çatışma içinde olmuşlardır.

Bu fırsat, 12.yüzyılın sonuna doğru, Bizans İmparatorluğu derin bir siyasal bunalıma düştüğü zaman kendini göstermiştir. 1190’da Arnavut feodal şefler, bildiğimiz ilk feodal Arnavut devletini, bağımsız bir prensliği kurdular. Başkenti Kruja olan bu prenslik tüm Arnavutluk’a yayıldı. Bununla birlikte bu prenslik kendini, diğer feodal prensliklerle ve 4. Haçlı Seferi sırasında yabancı güçlerle olan çelişkileri ve Venedik Cumhuriyeti’nin gelişen gücü nedeniyle sağlamlaştırılamamıştır.130

Bu devlet M.S. 13.yy. ortalarına kadar sürmüştür.131

Slavlar tekrar 14.yy.da Arnavutluk’a egemen olmuşlardır.132

Bu çatışmalar 14. yy.ın ilk yarısında Arnavutluk bölgesini ele geçiren Stefan Duşan (Dushan) döneminde de devam etmiştir.133

13 ve 14.yy.ın en belirgin özelliği, Arnavutluk eyaletlerinin hızlı ekonomik gelişimiydi. Daha fazla toprak işlenmeye başlandı, tahıl, zeytin, üzüm ve çiftlik hayvanları üretimi gelişti. El sanatları ürünlerinin ticareti şehirlere kaydı. Bu durum aynı zamanda keskin sınıf farklılaşmasını gündeme getirdi ve yerel feodal beylerin siyasal ve ekonomik güçlerini arttırdı.134

Yine 13.yy.ın ikinci yarısı ile 14. yy.ın ilk yarısı arasındaki dönem içinde, Kuzey Arnavutluk’ta, Sicilya Kralı I. Charles Anjou yönetiminde, “Arnavut Krallığı” ilan edilmiştir. Bu süre içinde Arnavut Krallığına İtalyan ve Fransız feodalleri akın ederek, verimli ve geniş arazilerin yanı sıra önemli yönetsel görevleri de ellerine geçirmişlerdir. Kral I. Charles Anjou’yu yönetimden indirmişlerdir. Bundan sonraki dönemde, ”Kralsız

129 Osman Karatay-Bilgehan A. Gökdağ, Balkanlar El Kitabı, Cilt I, s. 263. 130 Gökhan S., a.g.e., s. 16-18.

131 Elez Biberaj, Albania-A Socialist Maverick, s. 11; Robert Elsie, a.g.e., s. XXI.

132 Mario I. Blejer, Mauro Mecagni, Ratna Sahay, Richard Hides, Barry Johnston, Piroska Nagy, Roy Pepper, Albania: From Isolation Toward Reform, Washington/Amerika, 1992, s. 3; Nuray Bozbora, a.g.e., s. 24; Tayfun Atmaca, a.g.e., s. 26.

133 Halil Akman, a.g.e., s. 153-154. 134 Gökhan S., a.g.e., s. 18.

bir Arnavutluk Krallığı” içinde tüm bölge yerli ve yabancı toprak sahipleri arasında paylaşılmıştır.135

14. Sırp kralı Stephan Dushan’ın 1355 yılında yıkılmasından sonra Arnavutlar feodal ailelerin yönetimine geçmişlerdir. Bu kapsamda; kuzeyde Topias and Dukagjinis aileleri, güzeyde ise Muzakas ve Shpates aileleri ülkeyi yönetmişlerdir.136

9. ve 12. yy. arasında İllirya toprakları tamamıyla yabancı güçlerin etkisi altındadır. Bu durumda; İlliryalılar, yabancı güçlere karşı koyabilecek bir kültürel birlik oluşturmak ya da devlet kurmak aşamasına henüz gelmemiş kabileler topluluğu olarak varlıklarını sürdürmek zorunda kalmışlardır.137