• Sonuç bulunamadı

III. TARİH İÇERİSİNDE ARNAVUTLUK

III.6. İkinci Dünya Savaşı Dönemi Arnavutluk (1939 1945)

2.1. Enver Hoca’nın Diktatörsel Yönetimi (1945-1985)

2.1.1. Enver Hoca’nın Diktatörsel Yönetimi ve İdeolojisi

2.1.1.1. Dikta Yönetimi

Enver Hoca Arnavutluk’un İkinci Dünya Savaşı’nda ve sonrasında içinde bulunduğu şartları göz önüne alarak kendisinin iktidarda kalmasına yönelik bir politika izlemiştir. Bu politika gereği önce İngilizlere, Yugoslavlara, Ruslara ve Çinlilere yaklaşmış, sonra savunucu milliyetçiliğin olanca gücüyle kendilerine sırt çevirmiştir. İstila korkusu Enver Hoca’nın hayatının bir parçası olmuş ve söz konusu istilayı önleyecek tek insanın kendisi olduğunu topluma inandırarak yönetimini diktatörlüğe doğru götürmüştür.

Sınır boylarında birkaç metrede bir korugan inşaatı, özel araba mülkiyeti yasağı, zorunlu sakal tıraşı ve hepsinin de üstünde Sovyet lideri Josef Stalin’in ve kendisinin diktatörlüğün belirtilerini taşıyan uygulamalar yapılmıştır. Enver Hoca’nın anısı, 1990’da yarım yüzyıllık bastırılmış bir öfkenin patlamasıyla, Arnavutluk parçalanıncaya kadar kutsal kalmıştır.18

Dünyada diktatör olmanın takip ettiği yollar birbirine çok benzemektedir. Özellikle ilk başvurulan yöntem muhalifleri susturmak veya etkisiz hale getirmektir. Bu kapsamda; Enver Hoca, rejim gereği, muhalifleri yıldırmak için de sistemli temizlik yoluna gittiği, eleştirenlerin işlerinden atıldığı, çalışma kamplarına gönderildiği, bu şahısların yurtdışına çıkışlarının da yasaklandığı veya öldürüldükleri bilinmektedir. Nitekim 1967’de dini kurumların resmen yasaklandığı ve tüm Müslüman ve Hıristiyanların ibadet yerleri kapatılıp, mal varlıklarına el konulduğu görülmektedir.19

Yine bu kapsamda; Enver Hoca iktidara geldiği ilk günden itibaren geçmiş döneme ait etkin kişi ve liderleri başta düşmanla işbirliği yapan bir hain olarak simgelemiş ve bu kimseleri ölüm cezası da dâhil olmak üzere en ağır şekilde cezalandırılmıştır. Bu çerçevede; 14 Şubat 1946’da; Roma Katolik ve Ortodoks Hıristiyan dini liderleri Anton Harapi ile Lef Nosi, eski başbakan Maliq Bey Bushati İtalya ve Almanya’ya ajanlık yaptıkları gerekçesi ile Tiran’da kurulan askeri

17 Paulin Kola, The Search for Greater Albania, London, 2003, s. 99. 18 Halil Akman, Paylaşılamayan Balkanlar, İstanbul, 2006, s. 161. 19 Halil Akman, a.g.e., s. 161.

mahkemede ölüm cezasına çarptırılmışlardır.20

Bu uygulamanın O’nu daha katı yaptığı ve hoşgörüye yönelik davranışlardan uzaklaştırdığı ve bir nevi paranoyak hale getirdiği düşünülmüştür.

Enver Hoca’nın diktatörsel yönetiminde Arnavutluk Sosyalist Halk Cumhuriyeti üç temel esasa göre oluşturulmuştur. Bunlar; merkezi demokrasi, kendi kendine yeterlilik ve planlama olmuştur.21

Enver Hoca iktidara geldiğinde güçlü, bağımsız, kendi içinde birleşmiş ve ileri bir Arnavutluk kurmak istemiştir. Politik ve ekonomik bağımsızlık için her Arnavut’un aynı hedefte birleşmesi esas almıştır. Bu kapsamda Enver Hoca’ya göre ulusal hedefler:

- 2000 yıldır süregelen aç gözlü komşuları uzak tutmak, - Arnavutluk kuzeyinde bulunan aşiret sistemini kaldırmak, - Feodal sistemi kaldırmak ve toprakları fakir çiftçiye dağıtmak, - Kamulaştırmak ve devlet kontrolünde üretim imkânı yaratmak, - Geg-Tosk ayrımını kaldırmak,

- Dinin ayrımlaşmasını “Albanianizm” ile gidermek, - Devletin merkezi kontrolünü sağlamak,

- Yugoslavya ile yakın işbirliği kurmak olarak belirlenmiştir.22

Enver Hoca kendi rejimi ile ilgili her çeşit kararı alma ve onaylama veya onaylanmasını sağlama özgürlüğüne sahip kılınmıştır. Bu kapsamda; 17 Aralık 1946’da; Arnavutluk Parlamentosu geçirmiş olduğu bir kanunla 19-35 yaşlarında olan tüm genç Arnavutların mecburi, 35-55 yaşları arasında olanların ise yedek olarak çağrıldığında yapılmak üzere askeri hizmete tabii olmalarını ve kısa bir eğitimle onları yeni teçhizat ve askeri hareketlere uyum sağlayacaklarını belirtebilmiştir.23

1946’da iktidarı ele geçiren ve kendi güçlerini yerleştiren bu kişiler, bugün olduğu gibi, komünizm dönemi boyunca Arnavutluk’ta kendi kimlik ve kültürlerini dayatmışlardır. Komünizm boyunca Arnavutluk’taki kültürel ve tarihi enstitüleri takip eden herkes, onların Ortodoks Hıristiyanlar ve güneyli Arnavutlar tarafından baskın bir şekilde elde tutulduğunu fark etmişlerdir. Arnavutluk’ta ki komünist yönetim, bu yolla

20 Owen Pearson, Albania as Dictatorship and Democracy, From Isolation to the Kosovo War(1946-

1998), London, 2006, s. 13.

21

Portrait Of Albania, The 8 Nentori Publishing House, Tirana, 1982, s. 218.

22 Edwin E. Jacques, a.g.e., s. 428-429.

23 Owen Pearson, Albania as Dictatorship and Democracy, From Isolation to the Kosovo War(1946-

ülkenin kültürel çevresinde baskın olan İkinci Dünya Savaşı öncesi İtalyan ve Avusturyalı rahiplerin işbirliği ile dayatılan Katolik etkiyi de yıkmayı başarmışlardır. Sünni Müslümanları da, güneyden gelen komünistlerin baskısı altında ezilen, mazlum bir gruba dönüştürmüşlerdir.24

Komünist Blok ülkeleri arasında Arnavutluk hayat standartı olarak savaş öncesi gibi en düşük ülke durumundaydı. Arnavutluk ordusunun tankları ve uçakları vardı ama Arnavut vatandaşın yeterli yiyeceği ve giyeceği bulunmamaktaydı. Arnavutluk bütçesinin büyük bir kısmı silahlanmaya ve diğer askeri harcamalara gitmekteydi. Böyle küçük bir ülke için bütçenin refah ve sağlık yerine silahlı kuvvetlere ayrılması çok büyüktü. Diğer bir mali yük ise oldukça abartılmış diplomatik ilişki kurma ve propaganda faaliyetlerine harcamanın yapılmasıydı.

Ulusal ekonomiye anılan dış siyaset politikası en büyük zararı vermekteydi. Arnavutluk ürettiği malları sadece Doğu Avrupa Komünist Blok ülkelerine satarak ekonomik olarak meydana gelen hesap açığını kapatmaya çalıştı. Bu ülkelerde Arnavutluk gibi tarım ülkesi idi. Arnavutluk’un ürettiklerine ihtiyacı yoktu. Hâlbuki Batı ülkelerinin bu ürünlere ihtiyacı vardı.25

Enver Hoca ülkesinin gerçek durumunu çok iyi bilmesine rağmen sırf iktidarda kalma uğruna birçok gerçeği görmemezlikten gelmiş, sıkı uyguladığı sansür ile de halkın dış dünyaya bağlantısını keserek bu görmezliğe halkını da ilave etmiştir.

1947’te; İngiliz ve Amerikan gizli servisleri Enver Hoca rejimini yıkmak için karmaşık bir plan içerisinde olmuş, İkinci Dünya Savaşı sırasında İngilizler bölgede direniş güçlerini örgütlemiş ve böylece Balkan gerilla hareketleri konusunda tecrübe sahibi olmuştur. Daha sonra, Arnavutluk içerisinde komünizm karşıtı hareketleri ile kraliyetçileri destekleme planları geliştirilmiştir.

Arnavutluk’ta başarıyla sonuçlanabilecek böyle bir girişimin hızla diğer Sovyet bloğu ülkelerine yayılabileceği umulmuştur. Göçmen halkları ve mülteci kamplarında bu tür eylemleri gerçekleştirecek gönüllüleri bulmak pek de güç görülmemiştir. Bunlardan bir kısmı eğitilmiş ve Arnavutluk’a gönderilmiştir.26

24 http://www.gaziantepyazarlar.com/News/Soylesi/05.01.2010/Arnavutluk-ve-Islamiyet.php 25 Arshi Pipa, Albanian Stalinism: İdeo-Political Aspects, s. 18

Enver Hoca “Emperyalist Batı” ve “Revizyonist Doğu” suçlamaları altında, korkuya dayalı sıkı bir diktatör idare kurmuştur.27

Arnavutluk Enver Hoca döneminde; önce İngilizlere, Yugoslavlara, Rus ve Çinlilere yanaşmış, sonra savunucu milliyetçiliğin olanca gücüyle kendilerine sırt çevirmiştir.28

Enver Hoca’nın diktatörsel yönetiminde merkeziyetçilik hâkim idi. Söz konusu merkeziyetçilik ekonomiyi planlama ve yön vermede; politik, sosyal ve kültürel yaşamın kontrol edilmesine dayanmaktaydı.29

Arnavutluk İşçi Partisi halkı izole ederek kontrol etmekteydi.30

(Bkz. EK-2 RESİMLER, RESİM-29 (Enver Hoca 1 Mayıs Kutlamalarında Halkı Selamlamakta, http://google.com.tr./Görseller/ Enver Hoxha.)Enver Hoca’nın diktatörsel yönetimi halkı “parti çizgisinde” gitmeye veya kendilerini yok olmaya yöneltmekteydi. Hiçbir serbest düşünce hoşgörülmezdi.31

Arnavutluk komünist dikta yönetimini başlangıçtan itibaren güçlü bir ülkenin desteğini alarak yürütmeyi düşünmüştür. Bu kapsamda başlangıçta; 1948 yılında ülke Belgrad ile sıkı birliktelikten, Sovyetler Birliğine benzer bir bağımlılık ile bağlanmaya doğru bir kayma göstermiştir. Bu büyük gücün desteğinin kazanılması hükümetin siyasi anlamda hayatiyetini devam ettirme ve devletin bölünmez toprak bütünlüğünü sürdürebilme alanındaki korkularını bir miktar azaltmıştır. Ancak yine de eski tehlikelerin tam anlamıyla sona erdiğini söylemek mümkün olmamıştır.

Enver Hoca’nın diktatörsel yönetimi öyle katı kurallar içerisinde yönetiliyordu ki buna yalnız karşı gelenler değil aynı zamanda o şahısların aileleri de toptan cezalandırılmaktaydı. Bu kapsamda birçok örnek bulunmaktadır. Bunlardan biri de akademisyen ve dil bilimcisi Kolec Topalli’dir. İşkodra 1938 doğumlu Topalli daha on yaşındayken ağabeyinin Arnavutluk dışına kaçması nedeniyle ailesi ile birlikte Enver Hoca yönetimi tarafından gözaltına alınmış ve ancak komünist yönetim düştükten sonra kendini bilime ve kitap basmaya adayabilmiştir.32

27 James Filippatos, ” Ethnic Identity and Political Stability in Albania: The Human Rights Status of the

Grek Minority”, Mediterranean Quarterly, (Winter), 1999, s. 136

28

Halil Akman, a.g.e., s. 161.

29 Mario I. Blejer, Mauro Necagni, Ranta Sahay, Richard Hides, Barry Lohnston, Piroska Nagy, Roy

Pepper,” Albania: From Isolation Toward Reform”, International Monetary Fund, Washington/America, (Eylül), 1992, s. 5.

30

Edwin E. Jacques, a.g.e., s. 527.

31 Lou Giaffo, Albania: Eye of the Balkan Vortex, USA, 1999, s. 428.

32 Robert Elsie, Historical Dictionary of Albania”, European Historical Dictionaries, No:42, Lanham,

01 Ekim 1948’de; Enver Hoca’nın dikta yönetiminde kendi iktidarını korumak için gerektiğinde binlerce kişiye bile “toplu kapatılma” yapmıştır. Nitekim bunlardan ilki Arnavutluk-Yugoslavya ilişkileri bozulmaya başlayınca Enver Hoca 3000’den fazla Arnavut komünisti Mareşal Tito hayranı diye tutuklatmış ve çok zor şartlar içinde bıraktırmıştır. Enver Hoca kendisine rakip olan her çeşit karşı koymaya toplu kapatılma yaptırtmıştır. Bunlar arasında Kral Zogu taraftarı olanlarda bulunmaktadır. Amaç Zogu’nun tekrar yönetime gelmemesidir. Toplu kapatılma Arnavut halkı üzerinde derin etki yaratmıştır. Korku ve mutlak itaat düşünceleri halkın farklı fikir üretme becerisini yitirmesine ve Enver Hoca’nın katı yönetimini tamamıyla uygulama imkânı vermesine neden olmuştur.

1949 yılında ise faaliyet iyice ciddi bir boyut kazanmıştır. Amerikan Haberalma Örgütü (CIA)’de işin içine girmiştir. Yunan iç savaşı neredeyse her tarafa yayılmış ve Tito’nun Stalin ile arası bozulmuştu. Arnavutluk, Sovyet tarafında olmasına rağmen yalıtılmış bir duruma düşmüştür. İngiliz ve Amerikan gizli servisleri Kral Zogu ile birlikte çalışmış ve onun koruması olan bazı kişileri kullanmışlardır.

1952’de; İtalya, Mısır ve Yunanistan’daki Arnavut mülteciler eğitim için toplanarak Kıbrıs’ta eğitilmişlerdir. Bu grupların ilki 1950 yılında, son grup ise 1952 yılında Arnavutluk’a gönderilmiştir. Ancak çabaların hepsi başarısızlıkla sonuçlanmıştır: Gerillalar yakalanmış ya da öldürülmüştür.33

Dış güçlerin söz konusu girişimleri Enver Hoca’nın diktatör olma sevdasını daha da arttırmıştır. Aldığı tedbirleri gereğinden fazla abartarak halka karşı katı tutum içerisine girmiştir.

Arnavutluk’ta diktatörsel yönetimin birçok açık belirtileri bulunmaktadır. Bunlardan en göze çarpanı ise seçimlerde halkın iktidardaki komünist partisine verdikleri oy oranıdır. Bu kapsamda; 1979 seçimlerinde halkoyların %100’nü, 1982 seçimlerinde ise % 99,9’nu söz konusu iktidar partisine vermiştir.34

Dünyanın hiçbir demokratik ülkesinde benzer bir görüntüye rastlanmamıştır.

Mayıs 1954’de; Arnavutluk Ulusal Meclisi Seçimi yapıldı. Bu seçimde 137 aday seçildi. Seçilen hükümet raporlarına göre seçime % 99,92 katılım olmuş ve bunun %99.86’nı hükümet tarafı aldı.35

Bu oranların ülkede diktatörsel yönetimin ne derecede uygulandığının en büyük göstergelerinden biri olduğu düşünülmektedir.

33

Barbara Jevavich, Balkan Tarihi 20. Yüzyıl, s. 406.

34 Anthony Daniels, ”In the Shadows”, National Review, July 14, 1989, s. 24.

35Owen Pearson, Albania as Dictatorship and Democracy, From Isolation to the Kosovo War(1946-

Enver Hoca dikta yönetimini ayakta tutabilmek için sürekli bir arayış içinde bulunmuştur. Bir yandan ülke içinde güvenliği ve hâkimiyeti sağlamak diğer yandan ekonomik olarak ilerlemek maksadıyla; hep bir güvenilecek güçlü bir devlet aramıştır. Yugoslavya ve Sovyetler Birliği ile ilişkilerinin bozulmasından sonra yeni arayış Çin Halk Cumhuriyetine doğru olmuştur. 7-13 Eylül 1956 tarihleri arasında Uzakdoğu ülkelerine yapmış olduğu ziyarette beraberinde Mehmet Şehu, Ramiz Alia ve Behar Shtylla olduğu halde Mongolia, Kore, Çin’i ziyaret etmiştir. Bu ülkeleri ziyaretiyle Enver Hoca’nın iyi bir gözlemci olarak dünya komünizmi hakkında oldukça fikir ve kültür sahibi olduğu görülmüştür.36

Enver Hoca’nın diktatör yönetiminde; 1956 ile 1971 yılları arasında Politbüro’nun sadece bir üyesi, Kiri Belşova ve Merkezi Komite’nin beş üyesi politik nedenlerden dolayı uzaklaştırılmıştır. Benzer bir şekilde Batı Avrupa tecrübesi olan Mehmet Şehu37

ile yakın çalışmıştır.38

Enver Hoca’nın uzun süren iktidarlık döneminde dayandığı iki güç bulunmaktaydı. Biri silahlı kuvvetler diğeri ise “SIGURIMI” adlı gizli istihbarat ve polis örgütüdür. Sovyetler Birliğindeki KGB’yi örnek alarak oluşturduğu bu gizli polis örgütü; Arnavutluk Devlet Güvenlik Müdürlüğü( The Albanian Directorate of State Security), Arnavut halkının yaşamını etkilemekteydi. Çünkü Enver Hoca döneminde hemen hemen her üç kişiden biri bu gizli polis örgütünce bir şekilde sorgulanmaktaydı. Amacı halkı kontrol altında tutmaktı.39

Enver Hoca döneminin istihbarat merkezli gizli polis örgütü SIGURIMI; 19 Mart 1943’te oluşturulmuş ve içişleri bakanının emir ve komutasına verilmiştir. Bu örgütün ilk amacı; komünist rejime karşı olanları/olabilecekleri ortaya çıkarmak, ayrıca normal cinayet, hırsızlık gibi hususları da araştırmaktır. Bu örgütün ne kadar başarılı çalıştığının ölçüsü ise Enver Hoca döneminde tüm muhaliflerin ortaya çıkartılmasında saklıdır. Bu örgüt; ancak 1991’de komünist idarenin bitmesi ile yasaklanmış ve yerine

36

Owen Pearson, Albania as Dictatorship and Democracy, From Isolation to the Kosovo War(1946-

1998), a.g.e., s. 511.

37 O da 1913 yılında Müslüman bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi. Tiran’daki Amerikan okuluna

devam etti ve daha sonra bir İtalyan askeri kolejinde eğitim gördü. İkinci okulundan komünist aktiviteleri nedeniyle atılınca Arnavutluk’a geri döndü ve orada devlet memurluğu okuluna gitti. Ardından İspanyol iç savaşına katıldı. Bir dönem Fransız ve ardından İtalyan enterne kampında kaldıktan sonra, savaş sırasında Arnavutluk’a geri döndü ve direniş lideri oldu. 1945-1946 yıllarında Moskova’da ki askeri akademiye katıldı. (Bkz. Barbara Jevavich, Balkan Tarihi 20. Yüzyıl, a.g.e., s. 407.)

38 Barbara Jevavich, Balkan Tarihi 20. Yüzyıl, s. 407.

39 James O’Donnel, “Albania’s Sigurimi: The Ultimate Agents of Social Control”, Problems of Post-

Ulusal İstihbat Servisi kurulmuştur. 30 Kasım 1995’te çıkartılan bir kanuna göre; SIGURIMI dosyaları 2025 yılına kadar kapalı kalacaktır.40

Enver Hoca döneminde Arnavutluk hükümeti ülkede tam kontrolü sağlamak için birtakım yasaklar uygulamıştır. Bunların en başında da “Bireysel Hürriyette Yasaklamalar” gelmektedir. Örneğin yabancı mektuplara sansür getirilmiştir. Gizli polis SIGURIMI ve muhbirler insanların hareketlerine dostça yaklaşımlarına şüphe ile bakıp Parti’ye bağlılıklarını gözetlerlerdi. Yabancı ve dini gazete, dergi ve kitaplar yasaktı. Yabancı radyo ve televizyon programları önerilmezdi. Bir insan bir işten diğer işe kolaylıkla değişim yapamazdı. Ülke dışında seyahat yapmak kesinlikle yasaktı ve sonucu cezalandırmaktı. Hiç kimse şahsi ticaret, şahsi iş yapamazdı.41

Enver Hoca ölürken bir polis devleti bırakmıştır. Anayasa ve kanunlar çiğnenemez. Fakat devlete bağlı olmamanın cezası değişkendir. Örneğin Yugoslav televizyonu seyretmek, turistlerle irtibat kurmak, devlet otoritelerinin onaylamadığı bir kitabı okumak hapis yatmak için yeterli bir neden olmaktadır. Halk polisten ve özellikle de gizli polis SIGURIMI’den çok korkmaktadır. Rejime bağlılığından süphelenilenlerle kötü hareket yapanlar herhangi bir başvuruya meydan vermeksizin alıkonmaktadır.42

Enver Hoca iktidarda kaldığı 40 yıl boyunca ülkede kontrolü her yerde teşkilatı bulunan Sigurimi gizli polis teşkilatı ile gerçekleştirmiştir.43

Enver Hoca’nın uzun süren önderliği altında Arnavutluk çok kapalı bir ülke olarak kaldı; Anayasada seyahat özgürlüğü yer almıyordu ve resmi heyetler ile az sayıda öğrenci dışında Arnavutluk yurttaşlarının ülkeden ayrılmalarına asla izin verilmedi. Sınır bölgelerinde yaşayanlar sıkı gözetim altında tutuldu ve resmi izin olmadan ülke dışına çıkmaya çalışanlar ya sınır muhafızları tarafından vuruldular ya da uzun hapis cezalarına çarptırıldılar.44

09 Nisan 1961’de; Arnavutluk Kralı Zogu yakalandığı kanser hastalığı sonucu Paris’te ölmüştür. 65 yaşında ölen Zogu 08 Nisan 1939’da sürgün edildiğinden bu yana ülkesini görmemiştir. Zogu’nun ölüm haberi Arnavut medyasında duyurulmamıştır.45

Bu tamamı ile Arnavutluk’ta Enver Hoca’nın sansürü nasıl uyguladığının en belirgin

40

Robert Elsie, a.g.e., s. 390-391.

41 Edwin E. Jacques, a.g.e., s. 538. 42 Edwin E. Jacques, a.g.e., s. 526.

43 Elizabeth Pond, Endgame in the Balkans-Regime Change, European Style, Washgniton, 2006, s. 95. 44

Hugh Poulton, Balkanlar –Çatışan Azınlıklar, Çatışan Devletler,(Çeviren: Yavuz Alagon), İstanbul, 1993, s. 234-235.

45 Owen Pearson, Albania as Dictatorship and Democracy, From Isolation to the Kosovo War(1946-

örneğini teşkil etmektedir. Kral’ın cenazesi Fransa’nın Orly şehrinin Thiais kısmında gömülmüştür. Törene oğlu Prens Leka İskender ile başta Abbas Kupi olmak üzere Arnavutluk’tan sürgün edilen diğer şahıslarda katılmışlardır.46

Enver Hoca, Kral’ın Arnavutluk’ta varlığını hissetmeye yönelik her şeyi yasakladığından halk Zogu’nun ölümünü bile öğrenememiştir. Buna benzer davranışlar “kralcıların” girişimlerini hep cılız bırakmıştır.

Enver Hoca’nın diktatörsel yönetimi boyunca; biri 1946’da diğeri ise 1976’da olmak üzere iki anayasa kabul edilmiş, 1950’de de, 1946 anayasası revize edilmiştir. Enver Hoca tarafından hazırlanan 1976 anayasasında Arnavutluk “Halk Cumhuriyeti” ismi “Sosyalist Halk Cumhuriyeti” olarak değişmiştir. Arnavutluk işçi sınıfının diktatörlüğündeki ülke olarak tanımlanmışır. Diğer komünist ülkelerin anayasalarından farklı olarak Arnavutluk’ta Parti Sekreteri hem Genelkurmay Başkanı hem de Savunma Konseyi başıdır. Böylece silahlı kuvvetleri kontrolü altında tutmuş ve Arnavutluk İşçi Partisine karşı gelebilecek tehlikelerin önüne geçilmiştir. Anayasaya göre ülkenin savunulması en büyük görev ve onurdur. Anayasaya göre ayrıca yabancı askeri birliklerin bulunması veya oluşturulması Arnavutluk sınırları içinde yasaklanmıştır.47

21 Ocak 1953’te; Enver Hoca diktatör yönetimini sağlamlaştırmak için herçeşit yönteme başvurmuştur. Bu kapsamda; ülkede sürekli bir iç tehdit ve bunu destekleyen dış tehdit oluşturmuş ve halkın söz konusu tehditlere karşı hazır olmasını sağlamak için 19-55 yaş grubunu zorunlu askerlik yapmaya kanunla mecbur etmiştir. Tehdit yaratmak ve var olan tehditi abartarak muhafaza etmek Enver Hoca paranoyaklığının en belirgin özelliği olmuş ve bu O’na 40 yıl iktidarda kalma yolunda önemli bir güç oluşturmuştur.

30 Ekim 1956’da; Enver Hoca’nın dikta yönetiminin uzun süreli olmasında bazı olayların oldukça önemli yeri olmuştur. Bunların başında gelen olay ise anti-Rus düşüncelerin patlak verdiği Macaristan’ı Sovyet Rusya’nın kanlı bir şekilde işgal etmesi teşkil etmiştir. Rus tanklarının Macar karşı devrimini devirmesinden Arnavut İşçi Partisi oldukça önemli dersler çıkarmıştır.

Bu kapsamda; Dışişleri Bakanlığı memurlarından iki kişinin Arnavutluk İşçi Partisi hakkında gizli bilgileri Sovyet Ataşesine ilettiği için tutuklandığı

46 Owen Pearson, Albania as Dictatorship and Democracy, From Isolation to the Kosovo War(1946-

1998), s. 594.

belirtilmiştir.48Diğer bir yöntemde toplumu bir fikir altında toplamak ve o fikrin her

şeyden üstün olduğuna inandırarak onları yönlendirmektir. Nitekim Arnavutluk Devlet Başkanı Enver Hoca ülkesini yönettiği 40 yıl boyunca Marksist-Leninist Teoriyi esas alan ve dünya proletaryasına dayanan bir fikri benimsemiştir. (Bkz. Ek-2 Resimler, Resim-15.) Dünyada Marksist-Leninist düşünceye bu kadar sahip çıkan başka bir lidere rastlamak pek kolay gözükmemektedir. Ancak ülkenin içinde bulunduğu şartlarda zaman zaman bu fikrin yumuşatılması ortamı olmasına rağmen Enver Hoca gerek ülke içinde ve gerekse ülke dışındaki ilişkilerini yani başka devletlerle ilişkilerini onların Marksist-Leninist düşüncesine bağlılığı ile orantılı olarak artırmış veya azaltmış ve hatta tamamen bitirmiştir. Bu fikir kendisine sadece iktidarda kalmayı sağlamamış aynı zamanda güçlü bir diktatör olmanın da fırsatını vermiştir.

Diktatörlüğünün kilit taşı bu düşünce ve bu düşünceye bağlılık oluşturmuştur. Bu düşünceden ayrılmak isteyenleri veya ayrılanları ya sistemden tamamıyla çıkarmış ya da cezalandırmıştır.49

Bunun yanında Enver Hoca’nın söz konusu düşüncenin esiri olması ise O’nun “yalnızlık politikası” gütmesine sebep olmuştur. Bugün Enver Hoca dönemini eleştiren aydınların en dikkat çektiği hususların başında Arnavutluk’un yalnız ve dışa kapalı bir ülke olarak geçirdiği günlerdir.

Enver Hoca’nın diktatörsel yönetiminde “İşverme” önem arz etmiştir. Bu kapsamda devlet kadın veya erkek olsun, köyde veya şehirde yaşasın çalışma yeterliliği olan herkese iş imkânı sağlamaktaydı. İş garantiydi. Hiç işsiz yoktu. Bununla birlikte