• Sonuç bulunamadı

III. TARİH İÇERİSİNDE ARNAVUTLUK

III.6. İkinci Dünya Savaşı Dönemi Arnavutluk (1939 1945)

2.1. Enver Hoca’nın Diktatörsel Yönetimi (1945-1985)

2.1.1. Enver Hoca’nın Diktatörsel Yönetimi ve İdeolojisi

2.1.1.2. Enver Hoca İdeolojisi

Arnavutluk Sosyalist Halk Cumhuriyeti’nin kurulmasında iki ana unsur etkili olmuştur: Bunlardan birincisi sosyalizmin maddi teknik temelini oluşturan sosyalist ekonominin kurulması ve geliştirilmesi; ikincisi ise komünist eğitimidir. 97

Enver Hoca’ya göre Arnavutluk’ta sosyalist devrimin bütün tecrübelerinin doğruladığı gerçek şudur: “Sosyalist inşanın başarılı bir şekilde yürütülmesi, her şeyden önce Marksizm-Leninizm’e kararlılıkla sarılmaya, onun öğretilerini tavizsizce ve yaratıcı bir tarzda uygulamaya bağlıdır.”98

Enver Hoca; 20 Eylül 1978 tarihinde; Arnavutluk Demokratik Cephesi Genel Kurul Toplantısında yaptığı konuşmada; Arnavut toplumunun proletarya diktatörlüğünün ve sosyalist demokrasinin yasalarınca yönetildiğini belirtmiştir.99

Yine aynı konuşmaya sömürü bir düzeni savunan ve ona dayanan bir toplumun ilerici ve demokratik olmadığını da ilave etmiştir.100

Enver Hoca diktatör yönetiminde oluşturduğu prensiplerin kendisini yaşamı boyunca iktidarda tutacak ve ölümünden sonra da Marksist-Leninist düşüncenin devamına imkân verecek şekilde yeni bir anayasa çıkmasını sağlamıştır. Enver Hoca döneminde yapılan anayasa zaman zaman Enver Hoca’nın konuşmalarında referans olarak gösterilmiştir. Bu kapsamda; 20 Eylül 1978 tarihinde; Arnavutluk Cephesi Genel Kurul Toplantısında Enver Hoca; anayasalarının devleti tanımlarken; devlet: tüm ekonomik ve sosyal yaşamı tek bir genel plan aracılığıyla örgütler, yönetir ve geliştirir şeklinde olmuştur.

Enver Hoca ayrıca o planın bütün halklarda ve bütün göstergelerde uygulanmasını denetlemek devletin hakkı ve görevi olduğunu düşünmektedir. Proleter denetim biçimleri olan işçi ve köylü denetimini, devletin Parti ve kitle örgütlerinin denetimi aracılığı ile gerçekleştireceğine de değinmiştir.101

Enver Hoca aynı konuşmasında insanların proletarya diktatörlüğünün devletin yasalarına uymalarını sağlayan bir zorbalık olmadığını; tersine, yasalara uymalarını sağlayan ve toplumun yararına olduğu konusundaki tam inançları olduğunu belirtmiştir.102

97 Sosyalizmin Sarsılmaz Kalesi: Arnavutluk Sosyalist Cumhuriyeti, s. 8. 98 Sosyalizmin Sarsılmaz Kalesi: Arnavutluk Sosyalist Cumhuriyeti, s. 10. 99

Enver Hoca, Proleter Demokrasisi Gerçek Demokrasidir, İstanbul, 1978, s. 8.

100 Enver Hoca, Proleter Demokrasisi Gerçek Demokrasidir, s. 16. 101 Enver Hoca, Proleter Demokrasisi Gerçek Demokrasidir, s. 20. 102 Enver Hoca, Proleter Demokrasisi Gerçek Demokrasidir, a.g.e., s. 25.

Türkler’de ki “Turan103” ve “Kızılelma”104

gibi Arnavutluk’ta Enver Hoca döneminde dünyadaki tüm Arnavutların birleşmesi ve Büyük Arnavutluk’u kurmak gibi bir “Arnavut Turanı” ve “Kızılelması” vb.gibi fikri hiçbir zaman yaşama geçmemiştir. Bir Tosk olan Enver Hoca ülke dışındaki Arnavutlar’ın çoğunlukla Geg olması nedeniyle böyle bir Arnavut ülküsünü gündeme getirmemeye gayret göstermiştir. Yugoslavya’nın bir özerk bölgesi olan ve halkının % 90’ı Arnavut olan Kosova’daki soydaşlarını sırf bu ülkü gerçekleşir diye yalnız bırakmıştır. Arnavutluk dışındaki Arnavutların birleşmesi bir anlamda yeni lider arayışı başlatabileceği ve bunun da bir Geg olma olası nedeniyle Enver Hoca tarafından engellendiği kıymetlendirilmiştir.

Enver Hoca’nın radikal Stalinistlik bakış açısına rağmen, milliyetçilik Enver Hoca’nın siyasetinin bel kemiğini oluşturmuştur.105

Enver Hoca Stalinist yöntemi oldukça faydalı bulmuş ve gerek kendi durumunu iç ve dış düşmanlara karşı korumada ve gerekse komünist rejimi korumada söz konusu yöntemden istifade etmiştir.106

(Ek-2 Resimler, Resim-4.)

Enver Hoca’nın diktatörsel yönetiminde başarılı sonuç alınmıştır. Bu sonuçlar özellikle sağlık, eğitim, kadın hakları ve kültürel alanlarda gerçekleşmiştir. Bununla birlikte Hoca’nın sabit ideolojik düşüncesi, uç noktaya varan kendi kendine yetme düşüncesi ve eylemlerinde teröre başvurması söz konusu başarıların daha fazla gelişmemesine neden olduğu görülmüştür.107

Enver Hoca’nın yukarıda belirtilen katı tutumu o öldükten ve Arnavutluk’ta komünizmin 1991’de yıkılmasından sonra da Arnavutluk’un normal düzene geçmesini engelleyen bir etken olmuştur. Diğer Doğu Avrupa ülkeleri çok çabuk yeni düzene ayak uydururken Arnavutluk bu konu da oldukça zorlanmıştır.108

103 Turan: Bütün bağımsız Türk ülkelerini, kendi bayrağı altında toplayacak olan büyük ve güçlü vatanın

adı Turan’dır. Turan Türk ülkücülüğüne göre maddi bir inşa davası değil yalnız manevi bir ülküydü. Hiçbir zaman ulaşılamayacak hayali bir ülkünün adıydı. Bir başka deyişle bir “Kızılelma” idi. Türk ülkücülüğünde Kızılelma’nın ne olduğu belli değildi. Yüzyıllarca, ona herkes, kendi hayalinin dilediğine göre mana vermişti. Uzak bir ülke, bir ülkü diye bilinirdi.(Bkz. Şevket Süreyya Aydemir,”Suyu Arayan Adam” Remzi Kitapevi, İstanbul, Mart 2008,s.151-155)

104 Kızılelma: Şevket Süreyya Aydemir Kızılelma’yı “Turan ülküsü; bizim bu bahislerde işlenen gençlik

yıllarımızın, gerçi itici gücüydü. Ama bu ülkü; ne eylemci, ne yön tayin edici önderini bulamadığı için, Turan davası, daha ziyade bir özlem, hayal ve heyecan kaynağı olarak kaldı. Ve sonıyorum ki, en kapsayıcı ifadesini, Kızılelma sembolünde, yani bir belirsizlikte buldu” demiştir.(Bkz. Şevket Süreyya

Aydemir,”Suyu Arayan Adam” Remzi Kitapevi, İstanbul, Mart 2008,s.139)

105 Ger Duijzings, Albanian Identities –Myth and History-Editor: Stephanie Schwander-Sievers Bernd J.

Fischer-Religion and Politics of Albanianism, USA, 2002, s. 63.

106

Anton Logoreci, The Albanians-Europe’s Forgotten Survivors, London, 1977, s. 106.

107 Bernd J. Fischer, Balkan Strongmen, Dictators and Authoritarian Rulers of Southeast Europe, s. 266. 108 Bernd J. Fischer, Balkan Strongmen, Dictators and Authoritarian Rulers of Southeast Europe, a.g.e., s.

Arnavutluk’u inceleyen birçok araştırmacı Enver Hoca’yı Arnavutluk milliyetçiliğinin şampiyonu olarak ilan etmiştir. Bu düşünceyi ifade ederken Enver Hoca’nın ülkenin menfaatine ters düşme ihtimaline karşın 1940’larda Yugoslavya, 1960’larda Sovyetler Birliği ve 1970’lerde Çin Halk Cumhuriyeti ile bağlarının kopartılması ve kendi kendine yeterli hale gelmesini örnek vermişlerdir.109