• Sonuç bulunamadı

EĞİTİM, ÖĞRETİM VE ÖĞRENME KAVRAMLARINA GENEL BAKIŞ Eğitim ile ilgili birçok tanım olsa da en yaygın olarak kullanılan ve kabul

Belgede Tarımsal Yayım ve Danışmanlık (sayfa 146-148)

YETİŞKİN EĞİTİMİ VE YANSITICI UYGULAMA

1. EĞİTİM, ÖĞRETİM VE ÖĞRENME KAVRAMLARINA GENEL BAKIŞ Eğitim ile ilgili birçok tanım olsa da en yaygın olarak kullanılan ve kabul

edilen tanım şüphesiz Ertürk’ün tanımdır. Eğitim; “bireyin davranışlarında, kendi yaşantısı yoluyla ve kasıtlı olarak istendik değişme meydana getirme sürecidir” (Ertürk, 1991). Tanımdan da anlaşılacağı üzere, eğitim bireyin merkezde olduğu ve bizzat farkında olduğu bir sürecin tanımıdır. Bir başka deyişle, eğitimi alacak kişinin istendikleri öğrenmeye hazır olması ve süreci yaşayarak bunu yapması beklenmektedir. Dolayısıyla, etkili ve amaçlarına ulaşmış bir eğitimin temelinde, etkili bir öğrenme yaşantısı vardır denilebillir.

Bir başka açıdan değerlendilirse, eğitim, bireyin neyi nasıl öğreneceği ve bilişsel, duyuşsal ve psikomotor becerileri konusunda kendi postansiyellerinin farkında olmalarına rehberlik etmek olarak düşünülebilir. Burada bireyin kendi çabası gerekliyken, öğreticinin rolü de çok önemlidir. Öğretimin gerçekleşmesinde iyi bir rehberlikle birlikte, pedagojik ve alan bilgisi yeterlikleri de öğretici için oldukça önemlidir.

Iyi bir öğretimi anlamak için öncelikle öğrenmenin ne olduğu ve nasıl gerçekleştiğini anlamak gereklidir.

Öğrenme; “bireyin çevresiyle belli bir düzeydeki etkileşimleri sonucunda meydana gelen nispeten kalıcı izli davranış değişmesidir” (Senemoğlu, 2005). Bu tanım çerçevesinde, refleks, hastalık, ilaç kullanımı sonucunda ortaya çıkan davranışlar öğrenme kapsamında yer almazlar. Öğrenme için kalıcı olmanın yanında çevreyle etkileşim sonucunda olması yani yaşantı ürünü olması gerekmektedir.

Günümüze kadar öğrenme alanında çalışan bilim adamları ve teorisyenler hep onun nasıl gerçekleştiğini açıklamaya çalışmışlardır. Bu çalışmaların sonucu olarak ortaya çıkan öğrenme teorileri, öğrenmeye farklı açılardan bakmıştır. Öğrenme teorileri, temelde davranışçı, bilişsel, duyuşsal ve nörofizyolojik kuramlar olarak 4 ana başlıkta incelenmektedir.

a) Davranışçılar, öğrenmenin uyarıcı ve uyarıcıya verilen tepki arasındaki bağ kurma işlemleri yoluyla gerçekleştiğini varsaymaktadırlar. Temelde davranışların gözlenebilir ve ölçülebilir olmasına dayalıdır. Yaparak öğrenme, pekiştirme, tekrar ve güdülenme gibi kavramlar bu teoride önem kazanmıştır. Klasik koşullanmada tepkilerin koşullandırılması, öğrenmenin en iyi deneme yanılma yoluyla gerçekleşmesi, ödüle götüren ve ya cezadan kurtaran davranışların öğrenilmesi, pekiştirme yoluyla öğrenmenin gerçekleşmesi gibi ifadeler kısaca davranışçılığı özetlemektedir. Bu bağ kurma sürecinde rol oynayan, dikkat, algı, muhakeme gibi karmaşık bilişsel süreçlerin nasıl gerçekleştiğini açıklamada yetersiz kaldığı için 1970’lere kadar etkisini devam ettirebilmiş ve sonunda yerini bilişsel yaklaşıma bırakmıştır.

b) Bilişsel teoriler, temelde öğrenmenin içsel bir süreç olduğu ve gözlenmese de gerçekleştiği varsayımına dayanmaktaydı. Öğrenme sürecinde meydana gelen içsel süreçlerle ilgilenen dışa yansıması ile öğrenmenin gerçekleştiğini düşünmektedirler. Bilgiyi işleme modeli, bu sürecin daha anlaşılır olmasını sağlamak için, bilişsel süreçlerin bilgisayardaki sürece benzetilmesi ile ortaya çıkmıştır. Dışarıdan alınan bilgiler, duyusal kayıt

aracılığıyla algılanır ve kısa süreli bellekte hangilerinin önemli olduğuna karar verilerek kodlama ve tekrar gibi zihinsel süreçlerle uzun süreli belleğe gönderilerek orada saklanır. İhtiyaç durumunda depolanan bilgiler geri çağrılarak, hatırlama gerçekleşir. Bu süreç, aynen bilgisayarın işleme sürecine benzemektedir.

Bilişsel yaklaşım temelde Gestalt psikoljisine dayanmaktadır. Gestalt psikolojisine göre, beyin bütüncül ve paralel işlemler yapar ve bütün parçaların birleşiminden farklı bir şeydir. Bilişsel kuramcılara göre öğrenme zihinsel bir süreçtir ve doğrudan gözlenemez, ancak dışa yansımaları anlaşılabilir. Anlamlandırma, kavrama, düşünme, muhakeme etme ve sentez etme gibi kavramların nasıl oluştuklarını açıklamaya çalışırlar.

c) Duyuşsal teoriler, öğrenmenin bir sonucu olarak sağlıklı bir benlik ve ahlak gelişiminin gerçekleşmesi gerektiğini düşünmektedirler. Öğrenmenin sonuçlarıyla ilgilenirler. Davranışlardaki değişimler zihinsel değişimin bir göstergesidir. Zihinsel değişim ise, duyuşsal çıktıları etkileyecektir. Duyuşsal değişim, bireyin kendini gerçekleştirmesi ve ahlaklı bir kişilik oluşturmasında kilit noktada bulunmaktadır. Eğitimin bir amacı öğretim yoluyla bilgi kazandırmak ise bir diğer amacı da kişilikli ve ahlaklı bireyler yetiştirmektir. Dolayısıyla eğitimin amacına ulaşması için, öğrenme yaşantıları, duyuşsal çıktılar da düşünülerek belirlenmelidir. Eğitimin de nihai amacı kendini gerçekleştiren bireyler yetiştirmektir. Kendini gerçekleştiren bireyler toplumsal gelişme ve ahlakın gelişiminde önemli rol alacaktır. Kendisi ve başkalarıyla barışık, iç huzuru ve mutluluğu sağlamış bireyler, gerekli bilgi ve donanıma da sahip olduklarında, eğitim amacına ulaşmıştır diyebiliriz.

d) Nörofizyolojik teori, öğrenme sürecinin fizyolojik olduğu, öğrenme sırasında beyinde meydana gelen değişimlerin esas alınarak öğrenmenin açıklaması gerektiğine dayanmaktadır. Buna göre, öğrenme sırasında nöronlarda axon iplikçikleri ve sinaptik bağları oluşmaktadır. Beyindeki nöronlar ve bağların nasıl çalıştığı ve öğrenme sırasında ve sonrasında ne gibi değişikliklere uğradığını bilmeksizin öğrenmenin anlaşılamayacağı düşünülmektedir. Öğrenmenin biyokimyasal yapısından dolayı bazı besin maddeleri veya ilaçlar yoluyla öğrenmenin ve kalıcılığın arttırılabileceği düşünülmektedir.

Öğretim; “öğrenmenin gerçekleşmesi ve bireyde istenen davranışların gelişmesi için uygulanan süreçlerin tümüdür” (Varış, 1994). Öğretim süreci genellikle okulda gerçekleşen bir süreçtir. Tanımdan da anlaşılacağı üzere öğretim, öğrenmenin okulda planlı bir şekilde gerçekleştirilme sürecidir. Okulda sağlanan bu yaşantının kalitesi ve durumu doğrudan öğrenmenin kalitesi ve kalıcılığını etkileyecektir. Öğretim uygulamalarının başarısı, öğrenen ve öğreticinin özelliklerinden başlayarak eğitim programlarına, aktivitelere, fiziksel ekipmana kadar bir çok şeyle ilişkilidir. Etkili bir öğretimin gerçekleşmesinde öncelikle öğrenenlerin gelişim ve öğrenme özelliklerinin bilinmesi gereklidir. Örneğin, çocukların öğretimi ile yetişkinlerin öğretimi birbirinden bir çok bakımdan farklılaşmaktadır. Pedagoji ve Andragoji kavramları tam da bunu karşılamak için kullanılabilecek kavramlardır. Konuyu daha detaylı bir şekilde anlayabilmek için öncelikle kavramların içeriği ve muhatapları hakkında bilgi

sahibi olunması gerekmektedir. Aşağıda sırasıyla, pedagoji ve andragoji, yetişkin, yetişkin öğretimi, yetişkin ve yansıtıcı uygulama kavramlarına ve içerikleriyle ilişkili diğer kavramlar verilmiştir.

Belgede Tarımsal Yayım ve Danışmanlık (sayfa 146-148)