• Sonuç bulunamadı

DEYİMİ ÜZERİNE BİR İNCELEME

All photos taken at the event has been published in IKSAD CONGRESS SOCIETY Facebook Group // to get the pictures, please, visit the group and become a member…

DEYİMİ ÜZERİNE BİR İNCELEME

Dr. Öğr. Üyesi Murat PARLAKPINAR

Bitlis Eren Üniversitesi

Özet

Türk Dil Kurumunun çevrimiçi Güncel Türkçe Sözlüğü’nde; “Genellikle gerçek anlamından az çok ayrı, kendine özgü bir anlam taşıyan kalıplaşmış söz öbeği, tabir” olarak tanımlanan deyimler Türkçenin temel söz varlığı içinde önemli bir yere sahiptir. Dilin bünyesinde kalıplaşmış olarak kullanılan deyimler anlatıma canlılık ve güç katarlar. Bu sayede düşünceler ve olaylar muhataba daha etkili biçimde aktarılır. İlgi çekici bir anlatımı bulunan, ifadeyi daha zengin kılan deyimler genellikle bir hikâyeye, bir efsane veya olaya dayanır. Bazı kişilerle ilgili anılar ve hikâyeler, tarihte yaşanmış çeşitli olaylar deyimlerin ortaya çıkış nedenleri arasında ön sıralarda yer alır. Yaşanmış olayların, tarihi kişiliklerin konu olduğu deyimlerin ortaya çıkış hikâyeleri çoğu zaman ilginç ve şaşırtıcı olabilmektedir. Kimi deyimler geçmişten günümüze canlılığını ve işlekliğini korurken kimi deyimler sosyal ve kültürel yaşamımızdaki değişimlerin etkisiyle kullanılmaz olmuş, yok olup gitmiştir. Günümüzde artık kullanılmayan, terk edilmiş deyimlerimizden biri de “başa/başta hasır yakmak” deyimidir. Kaynağı hakkındaki en eski bilgileri İstanbul Ansiklopedisi adlı eserinde veren Reşad Ekrem Koçu İstanbul ağzı sohbet dilinde kullanılan bu deyimin, “her tehlikeyi göze alarak ve bütün engelleri yıkarak en son, en büyük makama başvurmak manasında” söylenen bir deyim olduğunu ve ateş istidası denilen bir gelenekten ortaya çıktığını belirtmektedir. İstanbul yaşamında görülen bu geleneğin izleri aslında çok eskilere götürülebilmektedir. Kaynağı kültürel bir ananeye dayanan bu deyimin sadece günlük konuşma dilinde kullanılmadığı edebiyatımızda özellikle de divan ve halk şairlerinin imaj dünyasında da yer alarak onların eserlerinde kullandıkları bir unsura dönüştüğü görülmektedir. Bu bildiride başa/başta hasır yakmak deyiminin kaynağı ortaya konulacak ve deyimin Divan ve halk şiirinde kullanılış şekilleri tespit edilmeye çalışılacaktır.

KONGRE ÖZET KİTABI www.iksadkongre.org www.iksadkongre.com Sayfa 29 İŞ VE İŞLEYİŞLERİ BAKIMINDAN MİLLİ EĞİTİMDE İŞ SAĞLIĞI VE

GÜVENLİĞİ

OCCUPATIONAL HEALTH AND SAFETY IN TERMS OF WORK AND FUNCTIONING IN NATIONAL EDUCATION

Hürmüz Elif ÖZLEVENT

MBA

Özet

İş Sağlığı ve Güvenliği (İSG), işyerlerinde oluşacak tehlikeleri önlemek ve çalışanların sağlığını korumak için yürütülen sistemli ve bilimsel çalışmaları ifade etmektedir. 2016 yılından itibaren Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı tüm İl ve İlçe Milli Eğitim Müdürlükleri’nde İşyeri Sağlık ve Güvenlik Birimi (İSGB) kurulmuştur. Bu Birimlerin amacı, okullarda, 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’ndan ve ilgili mevzuattan doğan yükümlülüklerin yerine getirilmesini sağlamak; İş Sağlığı ve Güvenliği kültürünü oluşturmak ve yaygınlaştırmak; rehberlik etmek; eğitim ve öğretim faaliyetlerinin yürütülmesinde öğretmen ve öğrencilerin sağlık ve güvenliğine ilişkin gerekli tedbirlerin alınmasını sağlamak için iş ve işleyişlerde bulunmaktadır. Bu iş ve işleyişleri gerçekleştirmek üzere İSGB, bulunduğu İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü bünyesinde yer alan okul ve kurumlarda İSG Kurulu, Risk Değerlendirme Ekibi, Acil Durum Plan ve Ekibi oluşturulmasını; tahliye ve kaçış planlarının hazırlanmasını; Temel İSG Eğitimlerinin tamamlanmasını sağlamaktadır.

Milli Eğitimde İSG iş ve işleyişlerinde ulaşılmak istenen hedeflere yaklaşılmakla birlikte daha etkin iş ve işleyişler için yeni yaklaşımların da ortaya konması gerekmektedir. Sözgelimi okullarda İSG kültürü istenen düzeyde değildir. Bu duruma bir çözüm olarak ilk öğretim, orta öğretim, lise ve dengi okullar ve hatta yüksek öğrenim düzeyinde, İSG kültürü dersi müfredata eklenmelidir. Nitekim Avrupa Birliği İSG Strateji Belgesinde, en az sekiz saatlik İSG eğitimi öngörülmektedir. Ayrıca, İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü’ne bağlı tüm okul ve kurumlarda İş Sağlığı ve Güvenliği Uzmanı Sertifikası’na sahip öğretmenlerin İş Güvenliği Uzmanı olarak atanması öngörülmüştür. Ne var ki bu atamalar henüz gerçekleşmemiş, 2020 yılına ertelenmiştir. Söz konusu okul ve kurumlarda İSG iş ve işleyişlerinin daha sağlıklı olarak yürütülmesi bakımından bu atamaların gerçekleşmesi gerekmektedir.

Çalışmada, öncelikli olarak Milli Eğitimde İş Sağlığı ve Güvenliği’nin iş ve işleyişlerinin neler olduğu ele alınmış, İSG iş ve işleyişlerinde istenen başarının elde edilip edilmediği incelendikten sonra, bu faaliyetlerin daha sağlıklı biçimde yürütülebilmesi için çözüm önerileri getirilmeye çalışılmıştır.

Anahtar Kelimeler: iş sağlığı ve güvenliği, milli eğitim, isg, isgb, okullar ve güvenlik, risk,

KONGRE ÖZET KİTABI www.iksadkongre.org www.iksadkongre.com Sayfa 30 DULKADİRLİ MEMLUKLU ARASINDA BİR SEFİRE: HATİCE (MISIR) HATUN

Dr. Öğr. Gör. Mehibe ŞAHBAZ

Çukurova Üniversitesi

Özet

Türk siyaset kültüründe önemli bir konuma sahip olan kadınların, devlet idaresindeki etkisi ve bu etkinin derecesi oldukça önemlidir. Gerek Selçuklular gerekse Beylikler ve Osmanlılar döneminde kadınların sosyal hayatın içerisinde etkin olduğu, seferlere çıkıp, savaşlara katıldığı devlet ve siyasetten ayrı düşünülmediği görülmüştür. Siyasi evlilikler, en eski devirlerden günümüze farklı coğrafyalarda birçok devletin başvurduğu bir araç olmuştur. Bilhassa da Anadolu’da kurula beylikler ile çağdaşı olan komşu devletlerarasında uygulanmış ve zamanla da devlet politikasına haline gelmiştir. Anadolu’da en fazla Türkmen oymağı ihraç eden Dulkadir Beyliği, Maraş’tan başka Diyarbakır, Halep, Boz ok, Adana hatta Kütahya ve Aydın’a kadar geniş bir coğrafyada yaklaşık 185 yıl hüküm süren Dulkadiroğulları beyliği çağdaşı olan birçok beylik ve devletlerle kız alıp kız vermiştir. Bu tür amaçlı evlilikleri Mısır Memluklarıyla, Kadı Burhaneddin Ahmet’le, Akkoyunlularla, ve Osmanlılarla yapmıştır. Bu sayede Dulkadiroğulları beyliği düşmanlarına karşı akrabalık kurmuş olduğu devlet ve beyliklerle birlikte hareket edip kendi nüfuslarını sağlayabilmişlerdir. Çalışmamızda Dulkadirli sarayına gelin gelen, Kadı Burhaneddin Ahmet'in kızı Hatice (Mısır Hatun) ile Dulkadir Beyi Nasireddin Mehmet Beyle evliliği ele alınırken Dulkadiroğulları Beyi Nasireddin Mehmet Bey dönemindeki komşu beylikler ve devletler arsındaki siyasi ilişkiler ele alınmıştır. Dukkadiroğulları ve Memluklular arasında hâkim oldukları bölgenin egemenliği için yapmış oldukları savaş ve sulh dönemlerinde iki devlet arasında birçok sorunun halledilmesi için sefirelik görevini üstlenen Hatice (Mısır Hatun) ‘un sefireliği ve devletin iç ve dış ilişkilerinde çeşitli vesileler ile üstlendiği önemli misyonla devlet siyasetine ve diplomatik ilişkilere yön vermiştir. Hatice (Mısır Hatun) Akıllı ve zeki siyasî hamleleri, himayeci tavırları ile siyasî ve idarî hayattaki etkin ve dirayetli bir kadın olmasının yanı sıra oldukça hayırsever bir banidir. Hatice (Mısır Hatun) ‘un adına Kayseri ve Kudüs’te yaptırılan mimari eserler üzerinde de durulmuştur.

KONGRE ÖZET KİTABI www.iksadkongre.org www.iksadkongre.com Sayfa 31 İSLAMİYET ÖNCESİ TÜRK KÜLTÜRÜNDE DÖVME

Dr. Öğr. Gör. Mehibe ŞAHBAZ

Çukurova Üniversitesi

Özet

İnsanlık tarihi kadar eski bir geçmişe sahip olan “dövme” yazının icadından önceki dönemlerden itibaren insanın kendisini sembolik olarak ifade etmesinin en eski yöntemlerinden biri olmuştur. İnsanlık tarihi sözden imgeye geçerken içerisinde yaşadığı doğa olaylarından etkilenmiş, anlayamadığı şeylerden korkmuş ve tanımlayamadığını da cisimlendirerek ona simgeler yüklemiştir. İnsanoğlu korku, çaresizlik, kötü güçlerden korunma, geleceği bilme arzusu gibi sebeplerden dolayı oluşturmuş olduğu soyut kavramlara simgesel anlamlar yüklemişlerdir. Eski dönemlerden değişik kültürlerden günümüze kadar gelebilen dövme motiflerinin hiç şüphesiz ki derin anlamları ve gizemleri vardır. Birçok kültürde farklı anlamlarda kendisini ifade eden dövme bazen bir kabilenin totemi olurken, bazen de dövmeye insanları kötülükten koruyan bir tılsım ve kahramanlığın nişanesi olarak bakılmıştır. İslam Öncesi Türk kültüründe dövme ise başlangıçta şaman din adamlarınca yapılmış ve bu yapılan dövme sayesinde kötülüğün ve uğursuzluğun bedenden uzaklaştırıldığına inanılmıştır. Daha sonraki dönemlerde de Eski Türklerde dövme, daha çok Türk kültürünün ayırıcı özelliklerinden biri olan "tamgalama" ya da "daglama" geleneğinin bir parçası olarak ortaya çıkmıştır. Amacımız bir beden bezeme türü olan dövme bir toplumun simgesel iletişimi olmakla beraber toplumların dövmeye nasıl özgün anlam ve işlevler yüklediğini ve dövme geleneğinin yıllar içerisinde çeşitlenerek nasıl çok zengin anlam, işlev ve uygulamalara sahip olduğunu açıklığa kavuşturmaktır. Çalışmamızda dövme’nin İslamiyet Öncesi Türklerde ne anlama geldiğini, yapılış amaçları, taşıdığı anlamlar ve anlamların zaman içerisinde değişerek ne anlama geldiği ve farklı kültürlerin dövmeye yükledikleri benzer ve farklı anlamlar da göz önünde bulundurulmuştur. Böylece, Eski Türk toplumlarında dövmenin kendine özgü tarihsel, coğrafi ve kültürel koşulları dikkate alınarak incelenmeye çalışılmıştır. Çünkü Eski Türk devletlerinde dövmelerin yaşanılan coğrafyayı, bu coğrafyadaki yaşam tarzını ve inanç sistemlerini temsil ettiği ileri sürülmektedir. Önceleri çoğunlukla bir inanca olan bağlılığı ya da bir gruba aitliğin simgesi olan dövmelerin zaman içerisinde değiştiği görülmektedir.

KONGRE ÖZET KİTABI www.iksadkongre.org www.iksadkongre.com Sayfa 32 TÜRKİYE’NİN ÖDEME ŞEKİLLERİNE GÖRE DIŞ TİCARETİNDE J-EĞRİSİ

HİPOTEZİ

M.Sami SÜYGÜN Fatih KAPLAN Safa KOCADEMİR

Tarsus Üniversitesi Türkiye dış ticaret istatistiklerinin üretilmesinde “Özel Ticaret Sistemi”ni uygulamaktadır. Dış ticaret istatistikleri, diğer ülkelerden Türkiye’nin istatistik bölgesine giren veya istatistik bölgesinden diğer ülkelere giden; katı ihracat ve ithalat rejimi, dahilde ve hariçte işleme rejimi, sınır ticareti, finansal kiralama yoluyla ithalat, parasal olmayan altın, yeniden ihracat/ithalat sınıflandırmasına ait olan malların ticaretini içermektedir. J-eğrisi hipotezi ise literatürde; yerli kurun değer kaybetmesiyle birlikte dış ticaret açığının kısa dönemde önce artmasını, daha sonra azalmasını ifade etmektedir. Bu çalışmanın amacı Türkiye’nin ödeme şekillerine göre dış ticaretinde J-eğrisi hipotezinin geçerliliğini test etmektedir. Bu amaç doğrultusunda öncelikle, ödeme şekillerine göre dış ticaret açıklarının grafiksel analizi yapılmış, reel döviz kur endeksi ile söz konusu dış ticaret açıkları karşılaştırılmıştır. Çalışmanın analiz kısmında ise Rose ve Yellen (1989) metodolojisi izlenerek 2007:01-2017:4 ödemine ait üçer aylık verileri ile regresyon tahminleri yapılmıştır. Yapılan analizlerden elde edilen sonuçlara göre j eğrisi hipotezi kısmen geçerlidir.

KONGRE ÖZET KİTABI www.iksadkongre.org www.iksadkongre.com Sayfa 33 PATENT SAYILARININ TEKNOLOJİ SINIFLANDIRMASINA GÖRE ÜRÜN İHRA-