• Sonuç bulunamadı

II. BÖLÜM

2. DEVLET ANLAYIŞI

2.1. Devlet Yönetiminde Yetki

Said Halim Paşa’ya göre devlet yönetiminde siyasal uygulamaların sürekliliğini sağlamak amacıyla belirlenen prensipleri yapılandırma yetkisi, kurum ve kuruluşların yüklendiği sorumluluk oranıyla paralel olmalıdır. Yönetimle ilgili işleri düzenleyen her kurumun sahip olacağı yetkinin derecesi, bu kurumların üstlendiği görevleri yerine getirme yönünde ortaya koydukları yeterliliğe göre, artırılmalı ya da eksiltilmelidir. Çünkü devletin herhangi bir kurumunun gösterdiği yeterliliğe göre yetki gücünün belirlenmesi, devlet yönetimi açısından önemlidir. Siyasal organizasyonunu bu şekilde oluşturmuş bir yönetimde, problemlere çözüm bulma sorumluluğu taşıyan kurumların göstereceği performans, hem yönetim işleriyle ilgili sahip olunan yetki derecesini, hem de yeterlilik derecesini sürekli artıracaktır. Buna göre Said Halim Paşa, devlet yönetiminde, milleti temsil etme yetkisine sahip olan meclisin dahi, temsil gücünü yerine getirdiği sürece yetkilerini koruyabilmesi veya artırabilmesi ilkesinin uygulanması taraftarıdır. Meclis, ancak bu ilkeye uygun davrandığı takdirde, devlet adına toplumu yönetme ve hükümetin icraatlarını eleştirme yetkisini elinde bulundurur. Bu düşünceye göre toplumun verdiği gücü, yine toplumun lehine kullanma sorumluluğu taşıyan meclisin sahip olduğu yetki ve yeterlilik, topluma sağladığı katkıya göre artar veya azalır.

Said Halim Paşa, sahip olduğu yetkilerin kullanılmasının sürekli kontrol edilmesi şartıyla, yönetimin bir kişinin elinde toplanmasına sıcak bakmaktadır. Devlet ve toplum tarafından verilen siyasal gücün farklı kurum veya kişilere dağıtılmasının, kurumsal ya da kişisel rekabetlerin ortaya çıkmasına zemin hazırlayacağı endişesiyle, siyasal gücün parçalanmasına karşıdır. Bu nedenle de, siyasal uygulamalarda topluma karşı tek kişinin sorumlu olmasını ve bu sorumlulukları yerine getirmediği zaman, milletin de içinde yer alacağı bir heyet tarafından yetkilerinin kısıtlanması veya görevine son verilmesini sağlayacak bir siyasal yapılanmanın, devlet ve toplum için daha faydalı olacağını savunur.463 Fakat bu durum, tek kişinin mutlak hakimiyetine dayalı siyasal sistemlerle de karıştırılmamalıdır. Çünkü bu tarz bir yönetim şekli, topluma karşı sorumlu olması gereken yöneticinin keyfi davranmasına sebep olur. Keyfi davranışlara açık olan bir

yönetim şeklinde, devlet başkanına sorumluluklarını hatırlatacak vicdani bir makam olamayacağı gibi, bu durumu engelleyecek siyasal ve toplumsal kurumlara da müsaade edilmeyecektir. Bunun sonucunda, toplumun baskı rejimine tabi tutulması her zaman mümkün olacağı için, buna benzer bir yönetim şeklinin uygulanmasına fırsat verilmemesi, devlet ve toplum için faydalıdır.464

Said Halim Paşa’nın devlet ve toplum adına karar verme ve uygulamaları yürürlüğe koyma yetkisinin bir kişide toplanmasına sıcak bakmasının en önemli sebebinin siyasal gücün bölünmemesi için olduğu anlaşılmaktadır. Fakat, siyasal gücün tamamını kullanmakla yetkilendirilen devlet başkanının her isteğine kayıtsız şartsız itaat eden ve sahip oldukları yetkiyi toplum adına kullanmaktan aciz olan kurumların da içinde yer aldığı bir yönetim şekli, ister tek kişinin yönetimine dayalı monarşi sistemi olsun isterse çoğunluğun seçimine dayanan demokrasi sistemi olsun, devlet ve toplumun yararına olacağı söylenemez. Bu nedenle, her türlü siyasal gelişmeyi devlet ve toplumun lehine olabilecek şekilde değerlendirmek amacıyla hazırlanan bir siyasal sistemde izlenmesi gereken yöntemlerin belirlenmesiyle ilgili yetkilendirilen güçlerden birisi de toplum olmalıdır. Asıl görevi milleti temsil etmek olan siyasal kurumların kullanabileceği yetkiler ve sınırları, bu kurumların taşımakla sorumlu olduğu yükümlülükler dikkate alınarak millet tarafından belirlenmelidir.

Buradan anlaşılan şudur ki, bir devlette uygulanan yönetim şekli ne olursa olsun, devlet ve toplumun mevcut durumu ve geleceğiyle ilgili sorumlulukların yerine getirilmesi yönünde, toplumun tamamı yetki ve söz söyleme hakkına sahip olmalıdır.465 Önemli olan, herhangi bir siyasal sistemin yazılı temel ilkelerinin niteliklerinden çok söz konusu siyasal sistemi benimsemiş, sahip olduğu yetkilerin farkında olan ve mensubu olduğu devlette uygulanan siyasal yöntemle ilgili düşüncelerini seslendirebilen, medeni cesarete sahip nesillerin çoğaltılmasıdır. Gelecekte kendini temsil edecek nesillerin böyle bir anlayışa sahip olmasını arzu eden toplumlar mensubu oldukları devletin en iyi şekilde idare edilmesini sağlayacak yöntemleri ortaya koymaya çalışan kimseleri tespit edip, devlet yönetiminde onları iş başına getirmek zorundadır. Böyle bir toplumun yetki verdiği devlet yöneticilerinden beklediği tek şey, mensubu olduğu devletin, diğer toplum ve devletlere karşı

464 Said Halim Paşa, Buhranlarımız, s. 3, 4. 465 Said Halim Paşa, Buhranlarımız, s. 25, 26.

üstünlük sağlayabileceği bir idare şeklini uygulamasıdır. Bu yüzden idare edileceği siyasal sistemin isminden daha ziyade, en iyi şekilde yönetilmesini sağlayacak idare şeklinin uygulanmasıyla ilgilenir. Toplumun, bu saf isteği doğrultusunda kendisini yönetmekle görevlendirdiği yöneticilerin emrine, gerekli yerlerde kullanması için birçok yetkiyi vermekten kaçınmayacağı da bilinen bir gerçektir.466

Said Halim Paşa’ya göre, Osmanlı Devleti’nde İslam dininin hükümleri, siyasal ve toplumsal yapının esaslarını belirleyen ilk unsur olmalıdır. Bu hükümler ışığında yetkiler; sırayla, devlet başkanını seçen toplumda, yönetim adına birçok yetki verilmiş devlet başkanında, devlet başkanı tarafından oluşturulan icra kuvvetinde, devlet başkanı ve icra kuvvetini millet ve dini hükümler adına denetleyen ve kontrol eden toplum tarafından yetkilendirilmiş bir mecliste toplanmalıdır. Bu sistemde toplum devlet başkanını seçerken nasıl yetki sahibi ise, görevine son verirken de, sadece şikayetçi olmakla kalmayacak, aynı zamanda yetkili olacaktır.

Siyasal gücün bölünmesini engellemek amacıyla devlet ve toplumla ilgili siyasal gelişmelerin tek sorumlusu olan devlet başkanı, yönetimde kiminle çalışacağını belirleme yetkisine sahip olmalıdır. Devlet yönetiminde görevlendirilen kadroların başarısızlığından sorumlu olacağı için de, bu kadroları istediği gibi değiştirme yetkisi olmalıdır. Millet ise verdiği yetkilerin, kendi lehine kullanılmadığı durumlarda, dini ilkelerin öngördüğü şekilde, devlet başkanının görevine son verme veya verdiği güçleri sınırlandırma yetkisini her dönem korumalıdır. Bu durum, toplumu temsil eden yetkili bir meclisin oluşturulmasını gerekli kılan en önemli sebeptir. Devlet başkanın da içinde yer aldığı hükümetin denetlenmesi467 ve yanlış uygulamalardan toplumun haberdar edilmesi için, bu şekilde yetkilendirilmiş bir meclisin oluşturulması zorunludur.

Siyasal uygulamaların denetlendiği ve yeri geldiği zaman yetkilerin geri alındığı yönetimlerde, yöneticilerin bir takım endişeleri bahane ederek veya keyfi uygulamalara dayanarak, topluma baskı uygulaması daha zor olacaktır. Bunun aksine bir yönetim tarzı, toplumun gelişmesine katkı sağlamayacağı gibi, her toplum için uygulanması vazgeçilmez bir ilke olan adalet duygusunu ortadan kaldırır. Böyle bir

466 Said Halim Paşa, “İslam’da Teşkilat-ı Siyasiyye”, Sebîlürreşâd, c. 20, S. 498, s. 38, 39. 467 Said Halim Paşa, a.g.m., c. 20, S. 500, s. 62.

yanlışlığa düşülmemesi için, devlet yönetiminde yetkilendirilecek bireylerin nitelik yönünden, söz konusu makama uygun vasıflara sahip olması ve devlet idaresinin bu kişilere teslim edilmesi önemlidir.468 Bu nedenle, devlet yönetiminde yetki sahibi olan kimseler, üstlendikleri sorumlulukların bilinciyle hareket etmeli ve hayalci yaklaşımlardan kendilerini uzak tutmalıdır. Bu kimseler, mensubu oldukları devlet ve toplumun temel dinamiklerine uygun kararlar almalı, diğer milletlerin siyasal kararlarının, kendi devletlerinde uygulanmasıyla arzulanan düzenin sağlanacağı gibi yanlış bir tavır takınmaktan şiddetle kaçınmalıdır.469 Çünkü bu gibi uygulamalar, siyasal yapıda karışıklıkların oluşmasına yol açar. Bu gibi ortamlar toplumu anarşi ortamına sürükleyerek, maddi ve manevi ihtiyaçların tahrip edilmesine sebep olabilir.470

Said Halim Paşa’ya göre, başka toplumların kurumsal uygulamaları ve kanunlarının, kendi toplum ve devletleri için de faydalı olacağını düşünenler, büyük bir yanılgı içindedirler. Çünkü hiç bir toplumun, kendine yabancı olan uygulamalara itibar göstereceği düşünülemez. Yönetici kadronun, mensubu oldukları toplumun hiçbir değerine önem vermeksizin yapacakları değişikliklerin, toplumun siyasal ve toplumsal yapısına zarar vereceğini bilmeleri ve bu durumu göz önünde bulundurarak hareket etmeleri gerekir.471 Devlet adına alınacak kararlarda söz ve yetki sahibi toplum değil, toplum adına düşünen aydınlar ve uygulamaları yürüten yöneticiler olmalıdır. Fakat, bu kimseler, yürüttükleri uygulamalarda ve benimsedikleri düşüncelerde, toplumun temel dinamiklerini dikkate almalıdır.

468 Said Halim Paşa, a.g.m., c. 20, S. 495, s. 2. 469 Said Halim Paşa, Buhranlarımız, s. 10. 470 Said Halim Paşa, a.g.e., s. 7.