• Sonuç bulunamadı

II. BÖLÜM

3. HÜRRİYET ANLAYIŞI

3.3. Birey Hürriyeti

Herhangi bir devlette veya toplumda, gerçek manada bir hürriyet anlayışının varlığından bahsedebilmek için, sadece anayasadaki kanunları dikkate almak konuyu yeteri kadar aydınlatmaya kafi gelmeyecektir. Bu durumun tam olarak anlaşılması için siyasal sistemdeki uygulamaların da gözlemlenmesi gerekmektedir.520 Toplumdaki her birey, toplumun önemsediği manevi ve aklî unsurlara uygun davranarak, kendi hürriyetinin sınırlarını belirleyebilmelidir. Bireylerin olgunlaşmasına ve yetişmesine katkı sağlayan bu unsurların belirlediği hayat standartlarına uygun yaşamayanların hürriyet hakkına dayanarak kullanmak istedikleri imkanlar kısıtlanmalıdır.521 Öyle ki, bireyin kendisine belirlemiş olduğu yaşam şekli sebebiyle kısıtlanan hürriyet hakkı, kendisini geliştirme imkanını da kısıtlayacaktır.

519 Said Halim Paşa, Buhranlarımız, s. 14, 15. 520 Said Halim Paşa, a.g.e., s. 5.

Anlaşılan şudur ki, bireyin sahip olacağı hürriyet hakkı, kazanılan yetilere göre genişleyebildiği gibi yetilerin yerinde ve lüzumu halinde kullanılmamasıyla da kısıtlanmaktadır. Bu nedenle kişiye hak edebildiği kadar hürriyete sahip olabilme imkanının tanınması gerekmektedir. Fakat bireye hak etmediği halde fazla hür davranma serbestliği verilirse, bunun bireyin hürriyet hakkıyla alakası olmadığı gibi, kendisine bu hak verilenlerden toplumun beklediği saygıyı görmesi mümkün değildir. Çünkü bir toplumda, yöneten de yönetilen de aynı haklara sahip olacağından, bu şekilde kabul edilen hürriyet anlayışının, yönetici ve yönetilen ilişkileri açısından bir sonraki aşaması diktatörlük rejimini ortaya çıkarabilir. Yönetilenler için de, hak edilenden fazla hürriyet anlayışının geliştirilme çabası, başkaldırıların başlangıcına ortam hazırlayacağı gibi, toplumsal huzuru bozan ihtilallerin oluşmasına da zemin hazırlayabilir.522

İlkeli bir hürriyet anlayışı uygulanan toplumlarda, fertler veya bunların bir araya gelerek oluşturdukları gruplar, kendi becerileri neticesinde elde ettikleri hürriyet hakkına sahip çıkabilmelidirler. Bu şartı yerine getirdikleri sürece de, sahip olunan hürriyet hakkından istedikleri gibi faydalanabilmeleri mümkün olmalıdır. Toplum içerisinde duyulan ihtiyaca göre oluşmuş veya oluşturulmuş sınıfların mensubu olan bireyler, bulundukları statüden daha üst statülere ulaşarak, hürriyet haklarını genişletme imkanına her zaman sahip olmalıdırlar. Toplumun gelişmesi için böyle bir uygulama şarttır ve bütün fertler için ahlaki bir görevdir. Bireyler bu görevin getirdiği yükümlülüklere uymakla, hak ettikleri hür davranma yetisini koruyacaklardır. Bu şekilde, bireylerin birbirinin hakkına saygı duyması ve hürriyet hakkının bütün toplumda eşit olarak uygulanabilmesi sağlanacaktır. Siyasal ve toplumsal düzende böyle bir anlayışın geliştirilmesi için gerekli olan şartlardan birisi de, toplumun hürriyet haklarının geliştirilmesi konusunda mensuplarının gösterdiği gayreti desteklemesidir. Böylece, toplumla birey arasında, bulunması gereken dayanışma tesis edilecek ve bu dayanışma bütün bireylerin kabullendiği yaygın bir anlayış haline gelecektir.523

Demek oluyor ki, herhangi bir devletin veya toplumun kendi varlığını sürdürebilmesinin önemli şartlarından birisinin, kendini meydana getiren fertlere

522 Said Halim Paşa, a.g.e., s. 10, 11. 523 Said Halim Paşa, a.g.e., s. 10.

sunduğu hürriyet imkanının içeriğiyle ilgili olduğu anlaşılmaktadır. Bireye veya gruba tanınan hürriyet hakkının derecesi, devlete veya topluma karşı yükümlü olunan davranışlara uygun davranıp davranmadığına göre, artmalı ya da eksilmelidir. Hak edilmeden verilen bu gibi imkanların, yanlış veya art niyetli kullanılmasıyla meydana gelecek olan zararların telafi edilmesi zordur. Bu nedenle, bireylere verilecek hür davranma hakkının sınırları belirlenirken, toplumsal ilkeler ve bu ilkelerin yönlendirmesine göre şekil kazanan toplumsal görevler, dikkate alınmalıdır. Bireyin toplum içerisinde nasıl davranması gerektiğini belirleyen bu görevler, sergilenen becerilere göre değişiklik arz eder. Bu değişikliklere göre de, bireysel hürriyetin sınırlarında genişleme veya daralma olur. Bu durumda, toplumsal görevlerin yerine getirilip getirilmemesi, bireyin nasıl bir hürriyet imkanına sahip olacağını belirleyen en önemli etken olacaktır. Birey, bu sistemde hak edebildiği kadar hürriyet imkanına sahip olacaktır. Bir çeşit ödüllendirme anlayışına dayanan bu sistem, toplumun varlığını devam ettirebilmesi için gereklidir.524

Bireylerin hak ettikleri sürece sahip olacakları hür davranma yetkisinin derecesini belirleyen unsurlardan biri de, toplum içinde kurulmuş olan “toplumsal dayanışma ve toplumsal denge” ilkelerinin işletilmesiyle ilgilidir. Çünkü, toplumda bütün bireylerin faydalanacağı şekilde tesis edilmesi gereken “toplumsal adalet” anlayışının nasıl uygulanacağı, bu ilkelerin desteğiyle belirlenir. Sadece, bu dayanışma ilkesini uygulayan ve bu sayede bireyler ile sınıflar arasında oluşabilecek çekişmeler yerine, karşılıklı yardımlaşmayı tesis eden toplumların veya devletlerin uygulamalarında, tam bir hürriyet anlayışından bahsedilebilir. Hürriyet anlayışının tam olarak uygulandığı toplumlarda hiçbir fert veya hiçbir sınıfa ayrıcalık gösterilmez. Bu ilkelerin tahrip edildiği toplumlarda, gelişme ve ilerleme sağlansa bile, hürriyet anlayışıyla ilgili uygulamalara yeterli önemin verildiği söylenemez.525

524 Said Halim Paşa, “Buhrân-ı İçtimâ’imiz”, Sebîlürreşâd, c. 15, S. 376, s. 216. 525 Said Halim Paşa, “İslam’da Teşkilat-ı Siyasiyye”, Sebîlürreşâd, c. 20, S. 496, s. 17.

3.3.1. Birey Olarak Kadın Hürriyeti

Said Halim Paşa’ya göre, toplumsal yapıda kadının sahip olacağı hür davranma hakkı, her birey gibi, toplumun devamlılığıyla ilgili üstlendiği görevi yerine getirip getirmemesine bağlıdır. Herhangi bir toplumda kadınlar, erkeklerin sahip olduğu kadar hür davranma hakkına sahip değilse, bu durum kadınların üstlendiği görevin derecesine bakılarak açıklanmalıdır. Eğer sahip olunan hürriyet imkanı kadınları tatmin etmiyorsa, yapılacak en iyi şey, hür davranma haklarını genişletebilecekleri işleri üstlenmeleridir.

Hangi toplumda olursa olsun, kadınlar beğenmedikleri hürriyet haklarını genişletmek için erkekleri örnek gösterip, onların sahip oldukları kadar hürriyet hakkı istemek suretiyle amaçlarını gerçekleştirmiş olmayacaklardır. Çünkü hürriyet hakkının gelişmesini sağlayan şey, kadın veya erkek olmakla ilgili olmayıp, bizzat üstlenilen sorumluluk düzeyiyle alakalıdır. Bu yüzden, Said Halim Paşa’ya göre, toplumda her birey gibi belirli bir statüye sahip olan kadınların, hür davranabilme yetkisinin artırılması, başkalarının sahip olduğu hürriyet haklarına saldırmakla değil, üstlenmiş oldukları görevlerin geliştirilmesiyle mümkündür.526

Kadının hürriyeti konusuna başka bir açıdan bakıldığı zaman şu husus dikkati çekmektedir. Toplumsal düzenin bir parçası olan kadın, toplum için, inkar edilemez büyük bir değere sahiptir. Fakat, toplumda kadının özgürlüklerinin kısıtlandığı gerekçe gösterilerek, siyasal ve toplumsal düzeni bu yönde düzenlemekle, gelişmiş medeniyetler seviyesine ulaşılacağını ileri sürmek, yanlış yaklaşımlardan birisidir. Bu düşünceden hareketle, kadın haklarıyla ilgili gereksiz ve yanlış atılımlar yapmamak gerekir. Toplumsal yapının dengesini sağlayıcı bir unsur olan kadın, kendi özgürlüğü ve sahip olması gereken haklarını, yaşadığı toplumsal çevrenin standartlarına göre kendisi belirleyebilecek konuma sahiptir. Kazanılmış veya kazanılması gereken hürriyet anlayışı, kadının toplumsal çevresine göre yaptığı işlerle çok yakın ilişki içerisindedir. Kadın toplumsal yapı içerisinde yaptığı işe ve yaptığı işin statüsüne göre hürriyet ve serbestlik haklarını elde etmelidir. Yazılı kanunlarla, genel hürriyet ve serbestlik anlayışının geliştirilmesi ve hak edilenden fazlasının sunulması çok önemli değildir. Önemli olan husus, toplumun bir ferdi

olarak görülen kadının topluma en yararlı hale gelebileceği şekilde yönlendirilmesidir.

Bütün toplumlarda kadın, kendi üstlendiği görevle orantılı olarak kendi hak ve hürriyetini geliştirmiştir. Bu toplumsal gerçek ihmal edilerek, kadın haklarını arttırma girişimleri toplumsal düzene, kadının yanlış yönlendirilmesinden başka bir kazanç sağlamayacaktır. Kadın toplumsal yapıya ve çevreye göre, elde etmesi gerektiği kadar hürriyet statüsüne sahip olmalı ve yaptığı işin statüsü değiştiğinde bu kazanımların derecesi de değişmelidir. Bu yüzden, bir toplumda kadın erkek arasında oluşmuş eşitsizliklerin, baskıyla meydana gelmiş bir hak ihlali olarak değerlendirilmeyip, kadının toplumsal çevrede üstlendiği göreve göre değerlendirilmesi gerekmektedir. Bu husus göz önüne alınmaksızın, kadınların hürriyet haklarının gereğinden fazla geliştirilmesinin düşünülmesi, toplumsal huzuru sağlamayıp, aksine bozmaya müsait bir ortam hazırlayacaktır.527 Bu nedenle, bir toplumda kadınların üstlendiği ve içinde yer aldığı statüye bakılmadan, kadının hür davranma hakkının olmadığı veya erkeklerden daha az hür davranma hakkına sahip olduğu ileri sürülemez. Toplum içinde erkekler gibi kadınlar da birer bireydir. Nasıl toplumda her birey kendi hür davranma hakkını kendisi elde edebiliyor ve genişletebiliyorsa, kadınlar için de aynı durum söz konusudur. Bir toplumda bu şartlara bakılmaksızın kadına verilen değerin veya söz konusu toplumun medeniyet seviyesinin belirlenmeye çalışılması doğru bir yaklaşım tarzı değildir.528

Said Halim Paşa’ya göre, “Her selâhiyet bir hak getirir ve her hak da bir

selâhiyet tanır. Hak ile selâhiyetin birleşmesinden ise istiklâl ortaya çıkar.”529 Öyle

ki, toplumun üyesi olan her birey gibi kadının da mensubu olduğu topluma faydalı şekilde kendini yetiştirmesi sahip olduğu yetkileri artıracaktır. Kadının toplumsal alanlardaki haklarını artırmasına yardımcı olan bu yetkiler, onun toplum içindeki statüsünün belirlenmesi konusunda da en önemli etken olacaktır.

Toplumsal düzende meydana gelen gelişmeler, kadının sahip olması gerektiği kadar hürriyet hakkını kendisine sunacaktır. Bu gelişmeler kadının sahip olduğu hürriyetin sınırlarını da doğal olarak belirleyecektir. Kadının zaman içinde

527 Said Halim Paşa, a.g.m., s. 215, 216. 528 Said Halim Paşa, a.g.m., s. 217.

kazanacağı hürriyet hakkı, hürriyet sahasının genişletilmesiyle ilgili isteklerden daha çok, siyasal ve toplumsal olayların getirdiği bir zorunluluk olacaktır. Bu durum toplumun gelişmesiyle paralellik arz eden doğal sürecin gereğidir. Doğal gelişime göre hareket edildiği sürece, toplumun bir ferdi olan kadının hak ve hürriyetleri, olması gerektiği kadar gelişecek ve gelecek nesillerle birlikte bu gelişmeler daha da olumlu sonuçlar doğuracaktır. Toplumsal düzen bu gelişmenin haricinde bir hürriyet anlayışını benimsemeye zorlanırsa, bu durum toplumsal yapıyı temsil eden siyasal sistemde bir takım sıkıntıların oluşmasına sebep olabilir. Özellikle de, siyasal alanda yaşanılan sıkıntıların yoğunluk kazandığı dönemlerde, toplumsal düzenle ilgili radikal değişiklikleri öngören bu gibi istekler toplumun felakete sürüklenmesini daha da kolaylaştırabilir.530