• Sonuç bulunamadı

2.3. DİNÎ VE TASAVVUFÎ UNSURLAR

2.3.1. Dinî Unsurlar

2.3.1.6. Dört Halife

Eserde çehâr ve çâr-ı yâr ibareleriyle dört halifenin tamamı anılırken, Hz. Ebûbekir,

“Sıddık”; Hz. Ömer, “Fârûk”; Hz. Ali, “Haydar” lakaplarıyla da anılmıştır. Dört halife, Hz. Muhammed’in ashabı ve ahbabıdır:

Anuñ aśĥābıdur Śıddįķ u Fārūķ

Anuñ aĥbābıdur ǾOŝmān u Ĥaydar (2a, 20)

Çār-ı yārı Bū Bekr Śıddįķ çün

Hem ǾÖmer ǾOŝmān çün rabbeǿl-enām (13b, 1)

Çehār aśĥābıdur aĥbābı dostı

Gelüp beyǾat ķılup eyledi maǾhūd (70b, 7)

Çâr-yâr terkibiyle dört halife anılırken Hz. Ali, cümlesinin üstünü, şâhı olarak zikredilmiştir:

Çār-ı yārį ĥaķķı çün oldı velį

Efđālidür cümlesinüñ Şāh ǾAlį (42b, 8)

Allah’ın aslanı olan Hz. Ali, din için müşriklerle yaptığı savaşlardan dolayı yiğitliğiyle anılırken, “lâ-fetâ” ibâresiyle de Hz. Ali ile ilgili hadisten iktibas yapılmıştır:

Lā-fetānuñ ĥaķķı didük şįr-i Ĥaķ

Müşrikįnden dįni çün aldı intiķām (13b, 2) 2.3.1.7. Ȃl-i Resûl

Ȃl-i Resûl terkibi Hz. Muhammed ile birlikte Hz. Ali, Fâtıma, Hasan, Hüseyin için kullanılmaktadır. Bu terkip yerine Ehl-i Beyt ya da Ȃl-i Abâ da kullanılmaktadır.245 Hz. Muhammed’in evlâtları mahşere kadar hayırla yâd edilip onlar için Allah’a duâ edilmelidir:

Resūlüñ āl ü evlādına her dem

Hezār tuĥf-ı taĥiyyet virelüm zūd (2b, 1)

Hz. Ali’nin göz bebeği olan Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin aynı zamanda Hz.

Muhammed’in iki gözüdür:

Ĥüseyn ile Ħasan çeşm-i Muĥammed ǾAlįnüñ kurretüǿl-Ǿaynı dü-bihter (2a, 21) 2.3.1.8. Kazâ ve Kader

Kader, sözlükte “İnanılması İslâmî îman esaslarından olmak üzere insanların başına gelecek her türlü işlere dâir Allah’ın ezelî hüküm ve takdiri”246 şeklinde tanımlanırken

“Olacağı evvelden takdir olunan şeylerin yani kaderin vukû bulması, ortaya çıkmasına” 247 da kazâ denir. Süleymân-nâme’de kazâ ve kader İslâmî esaslara uygun olarak ele alınmış, insanın kaderine rızâ göstermesi gerektiği pek çok örnekte ifâde edilmiştir. Eserde kazâ kelimesi daha çok kullanılırken kader kelimesiyle birlikte takdir kelimesi de kullanılmıştır.

Kazâ ve kader Allah’ın takdiri, bir anlamda alın yazısı olduğu için insanın bu durumu değiştirmesi mümkün değildir. Dolayısıyla insan kazâya rızâ göstermeli, dâima Allah’a tevekkül etmelidir. Aşağıdaki örneklerde insanın kaderinde yazılanı yaşayacağı vurgulanarak başka bir arayışa girmesinin beyhûde olduğu ifâde edilmiştir:

Er gerek ķıla tevekkül ol Ħudāya her zamān Ki alna ne kim yazdıysa ol olısar bį-gümān (7a, 3)

Cidd ü cehdüñ nefǾį yoķdur zor ile ķılma ŧaleb

245 Uludağ, a.g.e., s. 36.

246 Devellioğlu, a.g.e., s. 478.

247 Pala, a.g.e., s. 247.

Ķısmetüñden ŧaşra nesne bulmazsın sen hemān (7a, 4)

Hz. Süleymân’dan önce cihâna yüz yirmi dört binden bir eksik peygamber gelmiştir.

Bu peygamberlerden kimin ne zaman peygamber olup ne zaman peygamberliklerinin son bulacağı levh-i mahfûzda248 yed-i kudretle yazılmıştır:

…ol ķabr-i müvekkel-i (16) Cevhiyāǿįl Allāhuñ emri birle ol Süleymānuñ ħātemin elinden alup Süleymānlıķ tamām oldı diyüp (17) ħātemin ol ķubbe yirine ķodı daħı bu vech ile yüz yigirmi dört biñden bir eksük Süleymānlaruñ (18) ħātemler ile ol ķubbe tamām ol illā ki senüñ ħātemüñ yiri eksük ķaldı āħir senüñ menzilüñ (19) daħı ol araya varacaķdur velį İsrāfįl-i aǾžamdan şöyle işitdüm ki levĥ-i maĥfūžda yed-i ķudret ile (20) yazılmışdur ki yüz yigirmi dört biñden bir eksük Süleymān ki cihān milkine geldiler nübüvvet ħātemin ki ellerine (21) aldılar… (76b, 16-21) Allah’ın âlem-i ezelde takdir etmediği hiçbir şey asla vukû bulamaz:

yā nebįyyaǿllāh Ĥaķ TeǾālā selįmligi ve ĥalįmligi (19) Ǿālem-i ezelde saña muķadder ķılmayınca taķdįrinde bu Ǿažįm salŧanat-ı Süleymānįyi muķadder ķılmamışdur (93b, 18-19)

Ezelde ceffelkalem ile alna ne yazılmışsa onlar yaşanacaktır:

Ne ki yazdı başa ezel ceffǿel-ķalem Şek getürme olıserdür pįş u kem (101b, 5)

Hicr sûresinin 21. âyetinden iktibas yapılan aşağıdaki örnekte her şeyin Allah’ın takdirinde olduğu zikredilmiştir:

Ĥaķ TeǾālā kelāmında buyurdı ve kullü şeyǿin Ǿindehu bi-miķdārin (7) ve daħı eyitdi kim ve mā nunezziluhu illā bi-ķaderin maǾlūmin pes ol miķdār dünyāda insāna niǾmet olur ol (100b, 6-7)

2.3.1.9. Âhiret İle İlgili Mefhumlar

2.3.1.9.1. Âhiret

Îmânın şartlarından biri olan uhrevî âlem terkibiyle de anılan ve öbür dünya249, öteki dünya250 anlamlarına gelen âhiret kelimesi eserde daha çok dünya ile birlikte anılmış,

248 “Korunmuş levha. Ulvi âlemde, olmuş ve olacak her şeyi içeren ilahî levhaların adıdır.” Ethem Cebecioğlu, Tasavvuf Terimleri ve Deyimleri Sözlüğü, 6. bs., Otto Yayınları, Ankara, 2014, s. 308.

249 Pala, a.g.e., s. 12.

dünyanın geçici olduğu ve asıl ikâmetgâhın âhiret olduğu ifâde edilmiştir. Zâhid, Hz.

Süleymân’a adâletten hiçbir zaman şaşmaması ve dâima Allah’a ibâdet etmesi yönünde nasîhatlerde bulunarak dünyanın fânî, âhiretin ise bâkî olduğunu ifâde etmiştir:

…yā Süleymān naśįĥatum budur ki Allāha lāyıķ Ǿamel ķılasın innaǿllāhe yeǿmuru biǿl-Ǿadli veǿl-iĥsāni mūcebince (6)Ǿadl u dādı elden ķomayasın ve cihān milkine ġarre olmayasın kim cihān fānįdür bāķį āħiretdür aña göre ŧāǾat (7) idesin… (16a, 3-7)

Âhiret son ikâmet, varılacak son menzil olduğu için ruhun dünyadan kurtuluş yolu Allah’a ibâdettir:

Āħiretdür añla kūh-ıǾArafāt

Menzil oldur añla āħir her cihāt (25a, 17)

Ĥaķķa ŧāǾat eyle dāǿim hem-çü Nūĥa Keydi dünyādan ħalāśı böyle rūĥ (25a, 18)

Ölüm, âhiret şehrinin sahilidir. Ölümden sonraki mekân âhiret şehridir:

Mevt olur sāĥil daħı eyle fehm

Āħiret şehrüñ durur oldı mekān (82a, 15)

Aşağıdaki örnekte âhiretteki meskenin cennet olması dileğinde bulunulmuştur:

Tā ķıyāmet devlet ile bulıban Ǿizzet u şeref

Āħiretde mesken olsun cennet u dārüǿs-selām (110a, 21) Dü-cihân ifâdesiyle dünya ve âhiret birlikte zikredilmiştir:

Eylügi bilmek gerek ādem daħı

Dü-cihānda görmeye ol ġam daħı (42b, 18)

Bazı insanların ömrü uzun, dirliği ve refahı az olur; bazılarının da ömrü kısa, dirliği ve refahı çok olur. Bu durum tamamıyla Allah’ın takdiridir. Allah, her insan için saâdet ve nimeti bu dünya ve âhiret için olmak üzere ikiye ayırmıştır (100a, 20-21; 100b, 1-6).

2.3.1.9.2. Mahşer

Mahşer kelimesi sözlükte “Bir araya gelinip toplanılan yer, toplanma yeri. Bütün canlı varlıkların ölümden sonra Allah’ın emriyle dirilip toplanacakları yer.”251şeklinde tanımlanmıştır. Eserde “rûz-ı mahşer ve ʻarasât” kelimeleriyle de anılan mahşer; hayır ve şerlerin ortaya koyulacağı ve Hz. Muhammed’in şefâatinin beklendiği yer ve zaman olarak ele alınmıştır. Mahşer günü tüm âlemin övüncü olan Hz. Muhammed’in şefâat etmesi istenmiştir:

Diñle imdi ķıśśa nedür vir śalavāt Aĥmede Tā ki rūz-ı mahşer içre ķıla saña şefķati (142a, 8)

…daħı bu Süleymān ki Ādem-i Śafį neslidür eşref-i maħlūķātdur ve benüm ĥabįbüm Muĥammed Muśŧafā (15) ümmetidür ki şefįǾaraśātdur…(77a, 14-15)

Mahşer günü tüm insanlar Allah’ın emriyle dirilecek, tüm günah ve sevaplarıyla sorguya çekilecektirler. Bu sorgulamadan sonra son ikâmetgâhları olacak cennet ya da cehenneme gideceklerdir.252 Hz. Süleymân ile Zâhid arasındaki konuşmada Zâhid, Hz.

Süleymân’a koşulsuz şartsız cennete gitmek istediğini söyler. Hz. Süleymân ise bunun mümkün olamayacağını çünkü cennet ya da cehenneme gitmenin ancak mahşer günü amel defterine bakıldıktan sonra Allah’ın takdiriyle mümkün olabileceğini ifâde etmiştir:

…dilerim ki Allāh TeǾālā beni śorusuz uçmaġa ķoya Süleymān eyitdi ol daħı elümden gelmez yarlıġamaķ uçmaġa [61a] (1) ķoymaķ Allāh ellindedür zāhid yine didi ki kirāmāñ kātibįn daħı her ādemįde vardur ħayrın yazar śaġ omuzında (2) oturur ve şerrin yazan śol omuzında oturur imdi dilerem ki şer yazan kirāmāñ kātibįne diyesin benüm (3) şerrüm yazmaya merĥamet ķıla Süleymān didi ki ol daħı elümden gelmez emr-i Ĥaķ ile anlar ħayr şer cümlesin yazsa (4) gerek rūz-ı maĥşerde elüñe śunulsa gerek…(60b, 21; 61a, 1-4)

Aşağıdaki örnekte “devr-i kıyâmet” terkibiyle zamanın uzunluğuna işâret edilmiştir:

… Ġażbān eyitdi iy Lehrūz vezįr (16) ne ķadar śınup ķaçdumsa yine Rüstemden yüz çevirmezin velį Rüstem didükleri bizden bir đarb-ı (17) ĥarb gördi kim devr-i ķıyāmete dek içinden ħavfı gitmeye ardumuzca gelmek ķanda ķaldı didi (53a, 15-17)

251 Pala, a.g.e., s. 295.

Kıyâmet kelimesi “kıyâmet koparmak”253 şeklinde bir deyimde kullanılmıştır:

…yā kerm-i çeres ve iy żaǾįf cānavar bundandur ki bu ķadar cūşa ile ve bu ķadar ķadd ü ķāmet ile (20) ķıyāmet ķoparur… (20a, 19-20)

Rûz-ı mahşer terkibi bir örnekte Hz. Süleymân’ın tahtını görmeye gelen kalabalığı anlatmak için kullanılmıştır:

Tūdmūr şehrinüñ begleri ve yegleri žurefāsı şuǾarāsı pįr ü bernāsı cemǾ olup maĥbūbları (8) ħūbları ħalķı ne ķadar kim erkek dişi yemen yaħşı var ise evlü evinden ŧaşra çıķdılar maǾşūķlarla Ǿāşıķlar (9) zāhidlerle fāsıķlar kāźiblerle śādıķlar rūz-ı maĥşer gibi birbirine ķarışup ķarçaşma olup (10) burc bārūlar üzerine çıķup taħt-ı Süleymānı görüp baķışup ŧururlardı (9a, 7-10)

2.3.1.9.3. Ȃhir zaman

Devr-i kamer olarak da anılan âhir zaman “Hz. Muhammed’den kıyâmete kadar olan zamandır.”254 İslâmî inanışa göre Hz. Muhammed son peygamberdir ve kendisinden sonra peygamber gelmeyecektir. Dolayısıyla insanları kıyâmete kadar Allah yoluna dâvet etme onun adına olacaktır.255 Bu zamanda birçok fitne ve karışıklık çıkacak sonrasında ise kıyâmet kopacaktır. Divan edebiyatında âhir zaman ile daha çok fitne ve karışıklığa işâret edilmiştir.256 Eserde Hz. Muhammed’in âhir zaman peygamberi olduğu ifâde edilmiştir (61a, 16-20).

2.3.1.9.4. Cennet

Cenn kökünden türeyen cennet “bitki ve ağaçları ile toprağı örten”257 mânasına gelip Allah’ın takdirine mazhar olan müminlerin ebedî ikâmetgâhıdır. Rivâyete göre “Naîm, Adn, Huld, Firdevs, Meʻvâ, Aʻlâ, Darûʼs-selâm ve Ravza”258 adında sekiz cennet vardır. Cennet kelimesi eserde “bâğ-ı İrem, cennet-i Firdevsi, cinân, uçmak, dârüʼs-selâm, Firdevs, Firdevs-i cennet, huld” şeklinde de anılmıştır.

253 “Bir şeye çok kızıp bağırıp çağırmak, feryad etmek; aşırı gürültülere, kargaşalara yol açmak” M. Ali Tanyeri, Örneklerle Divan Şiirinde Deyimler, Akçağ Yayınları, Ankara, 1999, s. 178.

254 Cemal Kurnaz, Hayâlî Bey Divanı’nın Tahlili, Kurgan Edebiyat Yayınları, Ankara, 2012, s. 62.

255 Günay Tümer, “Ȃhir Zaman” DİA, I. Cilt, 1988, s. 543.

256 Pala, a.g.e., s. 115.

257 M. Süreyya Şahin, “Cennet” DİA, VII. Cilt,1993, s. 374.

258 Onay, a.g.e., s. 111.

Cenneti ebedî mekân edinmek isteyenler her dâim Hz. Muhammed’e salât ve selâm getirmelidirler:

Mesken idinmek dilerseñ cenneti

Vir śalāvat Muśŧafāya ümmeti (40a, 15)

Her kim ki ölümden sonraki mekânının cennet olmasını istiyorsa nefsin isteklerine boyun eğmemeli ve her zaman Allah’a duâ etmelidir:

Kim ide ħayr duǾā ķılup kerem

Ĥaķ mekānın eylesün bāġ-ı İrem (96a, 13)

Firdevsî, Allah’a duâ edip günahlarının affını dilerken aynı zamanda Allah’tan makamını cennet yapmasını dilemektedir:

ǾAvf idüp Firdevsinüñ cürmin tamām Cāyin eyle cennet-i dārüǿs-selām (40a, 14)

Bahar mevsiminin gelmesiyle her yer yeniden canlanır, her taraf yeşillenir. Bağda güller, çemende yâseminler, dağda lâleler, taşta nesterenler açar. Bu yönüyle dünya âdeta cennete döner:

Cennete döndi cihān açıldı gül

Ġamgįn olma iy belābil sen de gül (13b, 6)

Tûbâ “Sidre’de bulunan ve kökü yukarıda, dalları aşağıda olmak üzere bütün cenneti gölgeleyen ilâhî bir ağaç”259 tır. Sevgilinin boyu Tûbâ’ya benzetilirken, onun yaşadığı mahalle de cennete tercih edilir:

Ŧūbį-ķaddüñ variken men serve meyl itmezem

Cennet-i kūyuñ variken ħulde kim ider nažar (82b, 9)

Firdevsî, sevgilisine seslenerek onsuz asla cenneti istemeyeceğini, onun olmadığı bir cennetin de kendisi için cehennemden farksız olacağını zikreder:

İy śanem Firdevsi sensüz istemez firdevsi ħuld

Kim cinān olur cehennem Ǿāşıķa dįźārsuz (96a, 21)

Bir âsî, işlediği günahlardan pişman olur. Hz. Muhammed’nin nûru için Allah’tan affını dileyip cehennem ateşinden kurtulmak ister. Allah, âsîyi Hz. Muhammed’i yâd ettiği için bağışlar. Âsî, Allah’ın emriyle cehennemden çıkarılıp dördüncü kat cennete ulaştırılıp cennetin kapıcısı Rıdvân’a teslim edilir. Rıdvân tarafından Tesnîm suyuyla yıkanıp Selsebîl ırmağında temizlenen âsî Allah’ın izniyle cennete gönderilir (113a, 7-13).

Âsî olan zincire vurulup cehenneme gidecekken, mümine ise cennet bahşedilecektir:

ǾĀśįye dūzaħ virür zencr eyleyüp

Müǿmine baħşiş ķılur cennet cinān (82a, 17)

Aşağıdaki örnekte Hz. İdrîs’in mekânının cennet olduğu ifâde edilmiştir:

Cennete dāĥil olan İdrįs içün

Dįn içün ġayret çeken Çercįs içün (65, 13) 2.3.1.9.5. Cehennem

Cehennem, Allah’ın emir ve yasaklarına uymayanların “âhiretteki azap yurdu”260 dur.

Cahîm, Cehennem, Hâviye, Hutame, Lezâ, Saîr, Sakar adında yedi cehennem vardır.261 Eserde “Duzâh, tamu, nâr-ı girdâb” şeklinde de anılan cehennem, daha çok ateşle birlikte ve günahkârların cezalarını çekeceği yer olarak zikredilmiştir. Âlemin yaratıcısı, ezelî ve ebedî olan Allah’ın yarattığı cehennemin tabakaları aşağıdaki metinde ayrıntılı bir şekilde tasvir edilmiştir:

…ki ol ejderhānuñ aġzında yidi ŧabaķa-ı cehennem vardur üç cehennem (9) śaġ ŧarafında üç dişleri ķovuķları arasındadur ve üç cehennem daħı śol ŧarafında dişlerinüñ ķovuķları (10) arasındadur ammā ki esfel-i sāfilįn ol Ǿažįm ejderhānuñ dili altındadur bu źikr olan cehennemlerüñ (11) Ǿažameti şol ķadardur ki her birinüñ bir ķapusı vardur ŧūl-ı Ǿarż elli biñ yıllıķ yoldur ve her bir ķapusınuñ işgin (12) gördük yirde yitmiş biñ ŧaġ vardur oddan ve her bir ŧaġda yitmiş biñ dere vardur oddan ve her derede (13) yitmiş kez yüz biñ serāy vardur oddan ve her bir serāyda yitmiş kez yüz biñ ĥücürāt vardur āteşden ve her bir ĥücerātda (14) yitmiş kez yüz biñ kerre yüz biñ Ǿaźāb vardur biribirinden ķatıraķ Ǿāśįler içün ve daħı yā nebįyyuǿllāh ol ejderhānuñ (15) aġzınuñ śaġ ŧarafındaġı dişi ķovuķlarındaġı üç

260 Pala, a.g.e., s. 85.

261 Bekir Topaloğlu, “Cehennem” DİA, VII. Cilt,1993, s. 227.

cehennemlerüñ adları birinüñ adı Lažādur (16) içün ħilķat olmışdur ve birinüñ adı Ħuŧamedür cühūdlar içün ħilķat olmışdur ve üçünci cehennem adı Hāviyedür (17) kāfirler içün ħilķat olmışdur ve śol ŧarafında dişleri ķovuķlarında olan üç cehennem adları birinüñ (18) adı Caĥįmdur şeyŧān içün ħilķat olmışdur ve ikincinüñ adı SaǾįrdür münafıklar içün ħilķat (19) olmışdur ve üçüncinüñ adı Saķardur bį-namāzlar içün ve yidinci cehennem ki dili altıntadur esfel-i sāfilįn ol (20) cehennemüñ deresindedür… (112b, 8-20)

Yedi ulu dağ ile ilgili tasvirlerin yapıldığı örnekte cehennemde bulunduğu rivâyet edilen Veylü262 vadisi de zikredilmiştir:

bu ki her ŧaġuñ iki ŧarafında külħān ocaġı gibi iki yirde āteş yanar velį eyle āteş ki (20) yıldırım gibi berķ urur ve bundan Ǿacebter daħı bu ki bu iki ǾArab ocaġı miŝāl nesnenüñ ķulle-i Ķāf gibi bir (21) ķulle görinür eyle ķulle ki dükendük yirde vādį-i Veylü miŝālinde nār-ı cehennemden bir ķapu görinür eyle (34a, 19-21)

Yedi başlı ejdere benzeyen dağın her bir kubbesi cehennem kapısı gibi görünüp ateş saçan çah-ı siccîn ve maden-i nîrândır:

…her biri ķubbe-i Hermāna beñzer ve her ķubbenüñ yanındaġı mįl mināreler ķulaķlarıdur ki her biri (12) sedd-i İskender-i zamāna beñzer ve cehennem ķapusı gibi görinüp āteş śaçan aġızdur ki çāh-ı siccįn (13) ve maǾden-i nįrāna beñzer (34b, 9-13)

Cehennem ateşinden kurtulmak ve ebedî mekânın cehennem olmaması için her dâim Allah’a duâlar okunup ibâdetler edilmelidir:

eyle āteş ki cehennem tuturġıdur ol oduñ şerrinden ħalāś olmaġ içün enbiyā-yı mürselįn ve evliyā-yı müttaķįn (12) ve Ǿulemā-yı muǾtemedįn ve cemįǾ müǿmināt-ı müǿminįn ve müsilmāt-ı müslimįn ellü elinden geldükçe iǾŧāǾat-ı (13) Ĥaķķa iħlāś ile ŧāǾat ķılurlar nār-ı cehennemi görmeyelüm diyü evrād oķuyup münācāt iderler (44b, 11-13)

İnsan; nefsine uyup dünya malına meyletmemeli, mâsivâyı canıgönülden katiyen terk etmelidir. Eğer bunlar yapılmazsa son pişmanlık fayda etmeyecek, kişi cehennem ateşinden kurtulamayacaktır:

Māǿil olma bu cihānuñ mālına Cevherine itme ŧamaǾ iy kāmrān

262 “Çeşitli sûrelerde yirmi yedi defa geçen veyl, bir kötülük ve musibetin vukuu halinde, "Yazıklar olsun, vay haline!" anlamında kullanılan bir ünlem olmakla birlikte bir kısım müfessirler bunun

Bu hevā-yı nefse uyup yılma sen Mā-sivādan ķaŧıǾ ide gör dil u cān

Yoķsa düşer nār-ı girdāba canuñ

Aśśı ķılmaz śoñ peşįmān āh fiġān (82a, 10-11)

“Tamu” ve “nar-ı cahîm” şeklinde ifâde edilen cehennem, ateşi çağrıştırması münâsebetiyle de söz konusu edilmiştir:

İy ĥacer-zāde-i seng aśluñdurur Ǿulvįde nār

Ŧamu odın görmege çün ŧāǾat ider ħalķ iy nār (45b, 16) 2.3.1.10. Diğer Îtikadî Mefhumlar

2.3.1.10.1. Ölüm

Eserde “mevt, memât, şehîd, canı çıkmak, kefen, tabut, mezar” vb. kelimelerle anılan ölüm, her canlının er ya da geç yaşayacağı takdir-i ilâhîdir. Bu durum Kur’ân-ı Kerîm’de “Her nefis ölümü tadacaktır”263 şeklinde ifâde edilmiştir. İster hükümdar, ister Firdevsî, Ȃtâyî, Çâkerî gibi bir şair, ister sıradan bir âdemoğlu olsun herkes bir gün ölümden nasibini alacaktır:

Her ne deñlü varsa ādem az u çoħ

Ölmemekden yoķ naśįbi dime yoħ (25b, 6)

Yirde anlar yatduġunca śaġlıġ ile sür Ǿömr

Kim cihān ĥāli budur ŧoġan ölür yoķdur gümān (51b, 19)

Ķanı Firdevsį ǾAtāyį Çākerį

Sinde ölümüñ oldı bunlar çākeri (79a, 18)

Fânî olan bu dünyada bahar mevsimi hazana dönmeden, ölüm kapıyı çalmadan fırsat elde varken gam, keder terkedilmeli; mey içilip dâima neşeli olunmalıdır:

Çün geçer faśl-ı bahār irer ħazān

263 Bk. Ȃl-i İmrân sûresi, 3/185. âyet; Enbiyâ sûresi, 21/35. âyet; Ankebût sûresi, 29/57. âyet.

Dem bu demdür ġuśśa çekme ol şādmān (13b, 7)

Süleymân-nâme’de ölüm mefhumu deyimler içinde de kullanılmıştır. Aşağıdaki örnekte ölüm mefhumu “canı çıkmak” deyimiyle ifâde edilmiştir:

Ķan yaġardı yerlere bārān revān

Cān çıķardı göklere hem-çün ki cān (25a, 15)

Bir başka beyitte ölüm mefhumu için “canı fedâ etmek” deyimi kullanılmıştır:

Yā Tehemten yoluña ol dört emįri pehlevān

Cān fidā itdi senüñ çün ķıluban ceng-i ķırān (51b, 19)

Eserde savaşta şehit olan Rüstem’in serverlerinin definleri ayrıntılarıyla anlatılmıştır.

Serverlerinin ölüm haberlerini alan Rüstem, onların bedenlerini yıkatmış, kara atlastan kefenlere sarıp tabutlar ile defnettirmek için mezarlarını kazdırmıştır. Rüstem, defin işleminden sonra mezarlar için kubbe yaptırıp kubbenin kemerine tarih yazdırmıştır (52a, 2-8).

Sevgilinin “Îsî-nefes” olarak zikredildiği örnekte sevgilisiz yaşamaktansa kefen yeğlenmektedir:

Śanma ki iy ǾĪsį-nefes sensüz ĥayātum var benim Cismümüz cān meyyitinedür kefen yir eylerem (4a, 5)

2.3.1.10.2. Ecel

Sözlükte “ Muayyen olan vâde, ömrün sonu” 264 şeklinde tanımlanan ecel, Allah’ın takdiridir. Eserde ecel kelimesinin geçtiği örneklerde ecelsiz kimsenin ölmeyeceği ifâde edilmiştir. Aşağıdaki örneklerde ölüm korkusu gönle düşse de bu korkunun yersiz olduğu, çünkü ecelsiz kimsenin ölmeyeceği zikredilmiştir:

Göñline düşdükçe key nā-geh ölüm

Gerçi ecelsüz ölmedi ölmez beşer (32a, 20)

Firdevsî, aşağıdaki örnekte söyleyecek sözlerinin olduğunu, ecel gelmeden bunları ifâde etmek istediğini dile getirmiştir:

Söz gerek emlaĥ kim ħāne söylene

Söz gerek emlaĥ ola ġāyet śaĥįĥ (40b, 12)

Söz gerek emlaĥ ola ġāyet śaĥįĥ

Kim göre müstaĥsin anı her faśįĥ (40b, 13)

Fânî olan bu dünyaya sayısız Süleymân gelmiş, tüm mahlûkata hükmetmiştir. Ancak ecel geldiğinde o Süleymânlar tacını tahtını bırakıp gitmiş, yerle yeksan olmuşlardır:

Çoķ Süleymān geldi ġāyet işbu fānį Ǿāleme Oldı ĥākim dįv ü cinn ü vaĥş u ŧayr u ādeme

Śoñra taħtın yile virdi tācını aldı ecel

Ħāke yeksān oldı desti irmiş iken ħāteme (83a, 5)

Allah’ın takdiri olan ecel ne ileri ne de geri alınabilir.265 Eceli gelen biri bir dakika daha fazla nefes alıp hayat bulamaz:

…benüm taķdįrümden ŧaşra (6) iş yoķdur vaķtį ki bir kimsenenüñ eceli yaķın gelse bir nefes daħı ĥayāt bulmaķ mümkin degüldür (100b, 5-6)

Ecelin bir terziye benzetildiği örnekte ecel kime don biçerse onun can vereceği ifâde edilmiştir:

Śındı ķılıç süñü arşun egnine anda oķ olup

Biçdi ecel ħayyāŧı ŧonları kim geyen cān virür iy yār (136a, 10) 2.3.1.10.3. Rûh

Can anlamıyla da anılan ruh “Canlılığı sağlayan şey. Duygu ve tutkuların merkezi”266 şeklinde tanımlanır. Eserde ruh, bedeni terk edişi, bedene hapsolması vb. ifâdelerle bedenle olan münâsebeti dolayısıyla ele alınmıştır. Eserdeki pek çok örnekte ruh ve beden için teşbihler kullanılmıştır. Örneğin beden bir gemiye teşbih edilirken ruh da Hz. Nûh’a teşbih edilmiştir.

265 Pala, a.g.e., s. 133.

266 A.g.e., s. 379.

Hz. Süleymân’ın dergâhında bulunan evliyâ, etkıyâ, mümin, âlim vb. herkesten, evvel Hz. Ȃdem’e, âhir Hz. Muhammed’e olmak üzere gelmiş geçmiş bütün peygamberlerin ruhlarına salavat getirilmesi istenmiştir:

…Ĥażret-i Süleymāna geldi Ǿaleyhiǿs-selām nübüvvet taħtı üzerinde oturmuş idi (2) on iki biñ enbiyā ile ve on iki biñ daħı evliyā ve etķıyā ile müǿmin muvaĥĥid Ǿulemā ile ŧabįb-i ĥāźıķ (3) ĥükemā ile evvel Ādem āħir Muĥammed geçmiş gelecek mürsel peyġāmberler ervāĥına śalavāt virüp Allāha tekbįr (4) getürürlerdi…(4b, 1-4)

Ölmek mânasındaki “cânı çıkmak” deyimiyle anılan ruh, göğe yükselişi dolayısıyla

Ölmek mânasındaki “cânı çıkmak” deyimiyle anılan ruh, göğe yükselişi dolayısıyla