• Sonuç bulunamadı

2.4. TARİHÎ UNSURLAR

2.4.3. Şairler

2.4.3.1. Ahmedî

Divan edebiyatının XIV. yüzyıldaki önemli temsilcilerinden biri olan Ahmedî333, mezarda ölümün kölesi olsa da bıraktığı şiirleriyle anılmaya devam edilecektir. (79a, 17-19).

Firdevsî, Ahmedî’yi anarak tıpkı onun gibi sözün şeyhi olduğunu dile getirip kendisini övmüştür:

Ħüsrev-i Şįrin sözüñ Şeyħįsin

Aĥmedįveş söz erinüñ şeyħisin (40b, 2) 2.4.3.2. Atayî, Çakerî

Firdevsî-i Rûmî’ye göre divan edebiyatı şairlerinden Atayî, Çakerî mezarda ölümün kölesi olsalar da yâdigâr bıraktıkları şiirleriyle anılmaya devam edileceklerdir:

Ķanı Firdevsį ǾAtāyį Çākerį Sinde ölümüñ oldı bunlar çakeri

Gitdi bunlar ķaldı sözi yādgār

Ħalķ-ı Ǿālem itdi tārįħ yādgār (79a, 18-19) 2.4.3.3. Enverî

İran edebiyatının en büyük kaside şairlerinden olan Enverî334’nin adı bir beyitte geçer:

Ķanı Ķāsım Enverį ħˇāce Kemāl Kim söz ile buldılar ķamu kemāl

333 Ahmet Atillâ Şentürk, Üniversiteler İçin Klasik Türk Edebiyatı Tarihi, 3. bs., Dergâh Yayınları, Ankara, 2006, s.134.

334 Abdülkadir Karahan, “Enverî” DİA, XI. Cilt, 1995, s. 268.

2.4.3.4. Hâce Kemâl, Kâsım

Eserde her iki şair bir beyitte anılmış, ölüp gitmiş olsalar da yâdigâr bıraktıkları şiirleriyle dâima hatırlanacakları vurgulanmıştır:

Ķanı Ķāsım Enverį ħˇāce Kemāl Kim söz ile buldılar ķamu kemāl

Gitdi anlar ķaldı sözi yādgār

Nažmı birle yād olur leyl ü nehār (40b, 8-9) 2.4.3.5. Hâtem

Arapların Tayy kabilesinin cömertliğiyle ün salmış şairlerinden biridir.335 Eserde övülen için cömertliği dolayısıyla benzetilen olarak anılmıştır:

ǾAdlinde Kisrįsin fażl ile Ħātem

Leŧāfetde Şeh-i Sulŧān-ı Maĥmūd (70b, 14) 2.4.3.6. Nizâmî

Firdevsî-i Rûmî’ye göre Nizâmî, Şeyhî, Ahmedî gibi şairler söz denizinin ölümsüzleridir:

Ķanı Şeyĥį yā Nižāmį Aĥmedį

Kim meǾānį baĥrınuñdur sermedi (79a, 17)

Firdevsî, bir diğer beyittte de Nizâmî’ye övgülerini devam ettirip kendisinin de tıpkı onun gibi nazma nizam verdiğini ifâde etmiştir:

Hem-çü ħōcū buldı şöhret sözlerüm

Çün Nižāmį virmişem nažma nižām (13a, 18) 2.4.3.7. Nizâmî-i Gencevî

Fars edebiyatında hamse türünün kurucusu sayılan Nizâmî336, Firdevsî’ye göre söz ehlidir ve bıraktığı şiirleriyle dâima yaşamaya devam edecektir:

K’ölmedi Ħˇāce Nižāmį diridür

Kim söz ehli ölmez diriseñ yiridür (40b, 15)

335 Tökel, a.g.e., s. 357.

2.4.3.8. Şeyhî

Divan edebiyatının kurucularından sayılan Şeyhî337, Hüsrev ü Şîrîn adlı eserine yapılan telmih ve adının tevriyeli kullanılması dolayısıyla zikretmiştir:

Ħüsrev-i Şįrin sözüñ Şeyħįsin

Aĥmedįveş söz erinüñ şeyħisin (40b, 2) 2.4.4. Hükemâ ve Filozoflar

2.4.4.1. Batlamyus

İskenderiye’de yaşadığı rivâyet edilen Batlamyus, kozmografya, coğrafya ve matematik âlimidir.338 Astronomi alanında kendi “yer merkezli âlem modeli”339ni geliştirmiştir. Divan edebiyatında âlimliği dolayısıyla anılmıştır.340 Eserde Batlamyus, diğer ilim adamlarıyla birlikte Hz. Süleymân’ın divanında felek ilmiyle ilgili sohbetler etmiştir (3a, 1-6).

2.4.4.2. Câlînûs Hakȋm

Eski Greklerin önemli filozoflarından biri olan Câlînûs, hekimlik alanında ortaya koyduğu eserlerle İslâm dünyasını etkilemiştir.341Câlînûs, yaşanılan sorunlar karşısında kendisine danışılan ve bu sorunlara çözümler üreten biridir (103b, 16-21).

2.4.4.3. Câmâsb-ı Ekber

Câmâsbnâme adlı eseri kaleme almış olan Câmâsb, eski İran bilgesi ve hekimi olarak anılır. Şahnâme’ye göre Câmâsb, Goştâsp’ın kılavuzu, Zerdüştlerin önde gelenlerinden biri olup astronomi yanında pek çok bilim dalının da önemli isimlerindendir.342 Süleymân-name’de Câmâsb, diğer filozoflarla birlikte Hz.

Süleymân’ın divanında bulunması dolayısıyla anılmıştır (56a, 6-8).

2.4.4.4. Cevherî

337 Halit Biltekin, “Şeyhî” DİA, XXXIX. Cilt, 2000, s. 80.

338 Pala, a.g.e., s. 59.

339 Bk. Cengiz Aydın, Gülseren Aydın, “Batlamyus” DİA, V. Cilt, 1992, s. 196-199.

340 Pala, a.g.e., s. 59.

341 A.g.e., s. 82.

342 Nimet Yıldırım, Fars Mitolojisi Sözlüğü, Kabalcı Yayınevi, İstanbul, 2008, s. 194-195.

Arap dili âlimi olan Cevherî’nin asıl adı Ebû Nasr İsmâîl b. Hammad el-Cevherî’dir.

Tâcüʼl-luġa adlı sözlüğün yazarıdır.343 Sözün gühere benzetildiği örneklerde Cevherî’nin adı eserde tevriyeli olarak kullanılmıştır:

Söz güherdür Cevherį bilür anı

Büriyā-bāf añlamaķ gevher muĥāl (54a, 1)

Söz güher aġzı śadefdür söyleyende Cevherį

Gūşe śalup dürr-i şehvār işid imdi śaĥ ħaber (112a, 13)

2.4.4.5. Eflâtun-ı Yunânî

Sokrat’ın öğrencisi ve Aristo’nun hocası olan Eflâtun, meşhur Yunanlı filozoftur.

Divan edebiyatında akıl ve hikmetin timsali olarak anılmıştır.344 Eserde hikâyeleri nakletmesi münâsebetiyle zikredilmiştir (4a, 12-14; 59a, 10-11).

2.4.4.6. Feylesûf-ı Kebîr, Feysâgûris-i Tevhidî

Pisagor, Grek’in en önemli matematikçisi ve filozufudur.345 Eserde Feysâgûris-i Tevhidî adıyla anılmıştır. Feylesûf-ı Kebîr ve diğer hükemâlarla birlikte Hz.

Süleymân’ın divanında hazır bulunup ilgilendikleri ilimler hakkında sohbetler etmişlerdir (3a, 1-5).

2.4.4.7. İbn Sînâ

Büyük tabip ve filozof olan İbn Sînâ, yalnızca İslâm dünyasında değil, Batı dünyasında da oldukça önemli bir yere sâhip olup “Batı'da genellikle Avicenna olarak bilinmekte ve ʻfilozofların prensiʼ diye nitelendirilmektedir.”346 Bunun yanı sıra İbn Sînâ,

"hüccetü'l-hak, şerefü'l-mülk, ed-düstûr"347 gibi vasıflarla da anılmıştır. Aklın ve bilgeliğin timsali olan İbn Sînâ, divan edebiyatında matematik, felsefe ve tıp alanındaki bilgi ve becerisiyle anılmıştır.348 Eserde bir örnekte benzetilen olması (26a, 7) ve diğer bir örnekte Kanûn-ı Şifâ adlı eseri (10a, 4-5) dolayısıyla anılmıştır.

343 Hulûsi Kılıç, “Cevherî” DİA, VII. Cilt, 1993, s. 459.

344 Pala, a.g.e., s. 135.

345 Melek Dosay Gökdoğan, “Pisagor” DİA, XXXIV. Cilt, 2007, s. 292.

346 Ömer Mahir Alper, “İbn-i Sînâ” DİA, XX. Cilt, 1999, s. 319.

347 A.g.m., s. 319.

2.4.4.8. Lokmân Hakȋm

Lokmân Hakîm, hikmet ve hekimliğin piri ve sembolü olarak anılmıştır. Peygamber mi yoksa veli mi olduğu hakkında fikir ayrılıkları olsa da genel kanı Lokmân Hakîm’in bir veli olduğu yönündedir.349 Eserde Lokmân Hakîm, hem hikâyeleri nakleden hem de Hz. Süleymân’ın yanında bulunan en önemli danışmanlarından biridir (12a, 6-21;

14a-14b; 85b, 6-7; 99b, 2-4).

2.4.5. Acem Menşeli Şahıslar

2.4.5.1. Cemşîd

Pişdâdiyen sülâlesinin dördüncü hükümdarı olan Cemşîd, saltanatındaki güç ve ihtişamı, şarabı buluşu, taht ve parlak tacı vb. hususlar dolasıyla divan şiirinde adı sıklıkla anılan şahıslardan biridir.350Eserde övülenin benzetileni olarak söz konusu edilmiştir:

SaǾādet taħtına sulŧān-ı Cemşįd

Siyāset milkine destān-ı Nevźer (2b, 7)

2.4.5.2. Dahhâk

Dahhâk, İran’ın Pişdâdiyan hanedanı hükümdarlarından olup zulüm ve kötülüğün timsalidir.351 Eserde de Dahhâk zulmü dolayısıyla söz konusu edilmiştir:

Žulm-i Đaĥĥāk añlıyıcaķ laǾnet ider cümle ħalķ ǾAdl-i Kisrį yād olıncaķ alķış ider ħalķ iy yār (88a, 2)

2.4.5.3. Efrâsiyâb

Efrâsiyâb, Alp Er-Tunga’nın Şahnâme’deki adı olup Turan melikidir. Edebiyatta kahramanlık sembolü olarak anılır.352 Eserde Efrâsiyâb, Turan meliki olarak diğer dünya padişahlarıyla birlikte Hz. Süleymân’ın divanında hazır bulunması (3a, 1-13),

349 Tökel, a.g.e., s. 335-336.

350 A.g.e., s. 106.

351 Yıldırım, a.g.e., s. 227-228.

352 Pala, a.g.e., s.135.

kızı Gül Çehre adına yapılan kasr (16a, 17-21) ve Sâm’ın boy bakımından benzetileni (102b, 7-8) olması dolayısıyla zikedilmiştir.

2.4.5.4. Ferîdûn

Pişdâdiyân hanedanından altıncı hükümdar olup Dahhâk’ı öldürüp tahta geçmiştir.

Lakabı Ferruh’tur. Divan şiirinde adaletin sembolü olarak anılır.353 Eserde lakabıyla anılmıştır:

Şeh-i Ferruħ ruĥ-ı ferħunde ŧāliǾ

Tehemtenten ġażanferfer hünerver (2b, 6) 2.4.5.5. İskender

Kaynaklarda İskender-i Zülkarneyn ve Makedonyalı İskender olmak üzere iki İskender’den bahsedilir. Hem peygamber hem de padişah olduğu rivâyet edilen İskender-i Zülkarneyn’in adı Kur’ân-ı Kerîm’de354 de geçer. Makedonyalı İskender, İran’ı baştan başa zapt etmiş, İskender-i Yunânî adıyla da anılmıştır. İki İskender’in hayatı çoğu kez birbiriyle karıştırılmıştır.355 İskender, edebiyatımızda Hızır ile birlikte Zulümât ülkesine gidip âb-ı hayât suyunu araması, Yeʼcüc ve Meʼcüc kavmine karşı yaptırdığı seddi, İran hükümdarı Dârâ ile yaptığı savaşı kazanması, memduhun benzetileni olması dolayısıyla ele alınmıştır.356 Eserde “İskender-i Kübrâ”, “İskender bin Feylekûs-ı Yunânî” ve “İskender-i Sugrâ” olmak üzere üç İskender’in adı zikredilmiştir:

…zįrā kim İskender cihāna üç gelmişdür (2) birisi İskender-i Kübrādür ki bulut taħtın götürdi dört yüz yıl Ǿömr sürdi ve ikinci İskender bin Feyleķūs-ı (3) Yūnānįdür kim şarķ u ġarbFeyleķūs-ı gezüp seyrān itdi ve üçünci İskender-i Rūmįdur ki Źüǿl-mennān-ı ħamįrį (4) dirler (80b, 1-4)

Eserde Sikender adıyla da anılan İskender daha çok “sedd-i İskender” terkibi münâsebetiyle söz konusu edilmiştir:

…Rüstem-i Dāstān anı görüp bir kez raǾduvār naǾra ĥayķırup sedd-i İskender (15) gibi turup ķatına gelenleri iki pāre ķılurdı… (92a, 14-15)

353 Pala, a.g.e., s. 153.

354 Bk. Kur’ân-ı Kerîm, Kehf sûresi, 83-99. Âyetler.

355 Pala, a.g.e., s. 236-237.

2.4.5.6. Kahramân

Kahramân, Pişdâdiyan hanedanındandır. Divan şiirinde kahramanlık ve yiğitliğin timsali olan357 Kahramân, eserde de özellikleriyle benzetilen olarak anılmıştır (24b, 13-17; 102b, 7-8).

2.4.5.7. Keykubâd, Dârâ

Keyâniyân hanedanının ilk hükümdarı Keykubâd, divan şiirinde adaletli olmasının yanında azamet ve şaʼşaanın timsali olarak anılır.358 Dârâ, Keyâniyân hanedanının sonuncu hükümdarı olup ihtişam ve ululuğun sembolü olarak anılır.359 Dârâ, İskenderle yaptığı savaşta yenilmiş ve öldürülmüştür. Bundan dolayı genellikle İskender ile birlikte zikredilir.360 Sultan Bâyezid’in övüldüğü manzumede Keykubâd;

İskender ve Dârâ ile birlikte söz konusu edilmiştir:

Beglerinüñ kemterį İskender-i Dārā-Ķubād

Bendesinüñ aĥķarı Behrām-ı şeh ħāķān-ı Çįn (145b, 2)

2.4.5.8. Nûşirevân

İran’ın Sâsaniyân sülalesinden adaletiyle ün salan Nûşirevân, Kisrâ lakabını ilk defa kullanan İran hükümdarıdır. “Tâk-ı Kisrâ” veya “Eyvân-ı Kisrâ” adıyla saray yaptırmış ve bu saraya adâletle hükmetmiştir. Divan şiirinde adâletin sembolüdür.361 Nûşirevân övülenin benzetileni olarak adâleti dolayısıyla anılmıştır:

ǾĀdilde Kisrįdür fażlıla Ħātem

Ǿİlimde feylesūf oldur muķarrer (2b, 6)

Žulm-i Đaĥĥāk añlıyıcaķ laǾnet ider cümle ħalķ ǾAdl-i Kisrį yād olıncaķ alķış ider ħalķ iy yār (88a, 2)

Aşağıdaki örnekte Hz. Muhammed’in âleme gelmesiyle Tâk-ı Kisrâ’nın yıkılması hâdisesine telmih vardır:

357 Tökel, a.g.e., s. 163.

358 A.g.e.., s. 178.

359 Pala, a.g.e., s. 106.

360 Kurnaz, a.g.e., s. 93.

361 Tökel, a.g.e., s. 190-192.

Çü geldi Ǿāleme ol pāk cūdį

Yıķıldı ŧāķ-ı Kisrį düşdi ķayśer (2a, 19) 2.4.5.9. Nerimân

Şahnâme’de adı geçen pehlivanlığıyla ünlü olan Nerimân, Sâm’ın babası, Zâl’ın dedesidir. Divan edebiyatında kahramanlığın ve yiğitiliğin sembolü olarak anılır.362 Eserde Nerimân övülen için benzetilen olarak zikredilmiştir (24b, 7; 102b, 7).

2.4.5.10. Rüstem

Zâl’in oğlu olan Rüstem, kahramanlığı ve pehlivanlığıyla ünlüdür. Divan şirinde kahramanlığın sembolüdür.363 Eserde i Tehemten, i Destân, Rüstem-i Zâl adlarıyla da anılan Rüstem, kahramanlığının yanında adâletlRüstem-i ve affedRüstem-icRüstem-i bRüstem-irRüstem-idRüstem-ir.

Rüstem, eserde Hz. Süleymân’ın kardeşi olan ve ona ihânet eden Edünyâ bin Dâvûd’ı bulup Hz. Süleymân’ın huzuruna getirmek için yola koyulmuştur. Edünyâ bin Dâvûd’ı arayışı sırasında zâlimliğiyle nam salmış Gazbân Şah’la da savaşmış, bu savaş neticesinde, Gazbân ve oğullarını esir alıp daha sonra onları affederek himâyesine almıştır. (24a-25a; 49b-53b; 89b- 93b; 118b-122a).

2.4.5.11. Sâm

Sâm, Nerimân’ın oğlu Zâl’in babası olup Ferîdûn tarafından kendisine cihân pehlivanı unvanı verilmiştir.364 Divan şiirinde kahramanlığın timsali olan Sâm, övülen kişinin kahramanlığından bahsedilirken kıyas konusu edilip övülen kişinin yanında kendisiniden âciz bir kişi olarak söz edilir.365 Eserde, “pehlivan-ı rûzgâr”, “pehlivân-ı cihân” ve “server-i Süleymân” terkipleriyle de anılan Sâm, Hz. Süleymân’ın en önemli pehlivanlarından biri olup Hz. Süleymân’ın düşmanları Câbir-i Cadı ve cadının emri altındaki Hindistan şahı Maklânı Hindî ile mücâdele halindedir. Sâm, Kahramân-ı kâtil şevketli, Nerimân heybetli Efrâsiyāb kâmetli bir pehlivandır. O öyle güçlü, kuvvetli bir pehlivandır ki nice padişahları tahtından etmiş; Horasan, Bedehşan, Sindüstan gibi

362 Tökel, a.g.e., s. 188-189.

363 Pala, a.g.e., s. 382.

364 Yıldırım, a.g.e., s. 603-604.

nice memleketleri fethedip nice ganimetler elde etmiştir (36a-39b; 40b, 18-21; 64a-68a;101b-109b; 132a-136b).

2.4.5.12. Zâl

Zâl, Sâm’ın oğlu, Rüstem’in babasıdır. Saçı, kaşı ve kirpiği beyaz olarak doğduğundan ihtiyar anlamına gelen Zâl adı verilmiştir. Babası Sâm, Zâl’i bu hâliyle görünce ondan kurtulmaya karar vermiş ve onu Sîmurgun yaşadığı Elbürz dağına bırakmıştır. Burada Sîmurg tarafından büyütülmüştür.366 Zâl, divan şirinde ihtiyarlığın ve kahramanlığın timsali olarak anılmaktadır.367

Zâl’in, Sâm’ın oğlu, Rüstem’in babası olduğu eserde de zikredilmiştir (23a, 1-9).

Eserde Zâl, Kârûn-ı Pîl-ten ile birlikte cadı ve cadının ordusuyla savaşan Sâm’a yardım ederler. Fakat savaşı kazamayacaklarını anlayınca Zâl ve Kârûn-ı Pîl-ten Sâm’ın yanından ayrılırlar ve yolda türlü mâcerâlar yaşarlar (31b- 35b; 78a- 79a).

2.4.6. Dinî Şahşiyetler

2.4.6.1. Ebû Leheb (Bû Leheb), Ebû Cehl (Bû Cehl)

Ebû Cehl ve Ebû Leheb İslâmiyet’in ve Hz. Muhammed’in en büyük düşmanlarındandır.368 Her iki isim eserde münkir olmaları dolayısıyla anılmıştır:

Ne var kim Bū-Leheb münkir olursa

Güvāhįdür baĥr ü berre şütür ü ester (2a, 19)

Ħalįlüñ neslidür ervāĥı aña dost

Ne var münkirse Bū Cehl ile Nemrūd (70b, 7) 2.4.6.2. Mervân

366 Bk. Tökel, a.g.e., s. 209-211.

367 Zavatçu, a.g.e., s. 807.

368 Pala, a.g.e., s. 132.

Emevi halifesi olan Mervân, Hz. Muhammed ve İslâmiyet’e düşmandır. Bu düşmanlık dört halife döneminde de devam etmiştir.369 Eserde Mervân adı iki örnekte zikredilmiştir:

Muĥibbi ħānedānem şāhid Allāh

Hezār laǾnet o Mervāna ki odur ħar (2b, 1)

Yirde kelbüñ Ǿav Ǿavından māha ne

ŦaǾn-ı Mervāndan muĥibbi şāha ne (13b, 18) 2.4.7. Mutasavvıf Şahşiyetler

2.4.7.1. Hallâc-ı Mansûr

Ene’l-Hakk dediği için darağacına asılarak öldürülen Hallâc-ı Mansûr, edebiyatta darağacına asılması, inancı uğruna ölüme gitmesi münâsebetiyle anılmıştır.370 Eserde de Hallac-ı Mansûr’un kıssasına telmih yapılmıştır:

Zülfinüñ şaǾrįne ber-dār oldı dil Manśūr içün

Cism-i cāndan el yuyuban ismi taġyįr eylerem (4a, 8) 2.4.8. Kutsal Kitaplarda Zikredilen Ünlü Şahıslar

2.4.8.1. Âsaf

Ȃsaf, İslamî kaynaklarda Hz. Süleyman’ın kâtibi veya veziri olarak zikredilir.371 İsm-i azam’ı bİsm-ildİsm-iğİsm-i ve duâlarının Allah tarafından kabul edİsm-ildİsm-iğİsm-i aktarılan Ȃsaf’ın İsm-ilm-İsm-i simyâ gibi bazı ilimlere de vâkıf olduğu rivâyet edilir. Divan edebiyatında Ȃsaf, vezirleri övmek için kullanılan bir benzetilen olmakla birlikte372, ileri görüşlülük, adâlet ve sadâkatin timsali olarak da zikredilmiştir.373 Hz. Süleymân’ın veziri olan Ȃsaf, eserde Hz. Süleymân’a eşlik edip onun emirlerini yerine getirmesi (13b, 21; 14a,

369 İrfan Aycan, “Mervân” DİA, XXIX. Cilt, 2004, s. 225-227.

370 Pala, a.g.e., s. 185-186.

371 Zavatçu, a.g.e., s. 76.

372 Tökel, a.g.e., s. ,257-259.

1-5; 88a, 8-16), Tevrat ve Zebûr gibi kutsal kitaplardan âyetler okuyup vaazlar vermesi (12b, 11-13) dolayısıyla anılmıştır.

2.4.8.2. Ashâb-ı Kehf

Yemlihâ, Mekseline, Meslinâ, Mernûş Debernûş, Sâzenûş ve Kefetayyuş adlı yedi gençten oluşan ve Yedi uyuyanlar veya Yedi âlimler diye de anılan Ashâb-ı Kehf374 eserde Gazbân Şah ile Rüstem arasında yaşanan şiddetli savaş münâsebetiyle söz konusu edilmiştir:

Kūhį Ġażbān birle Rüstem itdi ġāyet anda ceng

Ķorķudan burcına siñdi gökde Merrįħ oldı denk (93b, 6)

NaǾradan beliñledi yirden ŧurup Aśĥāb-ı Kehfi Śuya tinnįn ŧaġa arslan ŧaşa ķaçdı peleng (93b, 7) 2.4.8.3. Kârûn

Hz. Mûsâ zamanında yaşamış, evvelce fakir iken Hz. Mûsâ’dan öğrendiği ilm-i simyâ ile zengin olmuştur.375 Divan şiirinde zenginliği ve cimriliğiyle anılır.376 Kârûn eserde hazineleri dolayısıyla zikredilmiştir:

Gedāya baħş ider Ķārūn genci

Seħā vaķtį virür olsa odur zer (2b, 10) 2.4.8.4. Nemrûd

Hz. İbrâhim’i ateşe attıran Bâbil hükümdarı Nemrûd377, Hz. İbrâhim’le birlikte anılmıştır:

Ħalįlüñ neslidür ervāĥı aña dost

Ne var münkirse Bū Cehl ile Nemrūd (70b, 7)

Dimezem Nemrūd adın kim sögeler

374 Bk. Pala, a.g.e., s. 34-35.

375 Onay, a.g.e., s. 154.

376 Pala, a.g.e., s. 258.

377 A.g.e., s. 356.

Var Ħalįl adın ķazan kim ögeler (79a, 21) 2.4.8.5. Şeddâd

Şeddâd, Hz. Hûd zamanında yaşamış Ȃd kavmi hükümdarıdır. Tanrılık iddiasında bulunup Bâğ-ı İrem denilen bir bahçe ve bu bahçenin içine bir saray yaptırmıştır.378 Divan edebiyatında zulmün simgesi olarak anılır.379 Eserde Şeddâd, yaptırmış olduğu Bâğ-ı İrem ve Şeddâdî köşk terkibi dolayısıyla zikredilmiştir (33b, 14-17).

2.4.9. Diğer Şahıslar

2.4.9.1. Ahî Melih

Hz. Süleymân’ın hizmetkârlarında biri olan Ahî Melih, eserde Hz. Süleymân’a haberleri bildirmesi dolayısıyla anılmıştır (58a-58b; 100a, 1-17).

2.4.9.2. Ahlâf

Gazbân şahın kızı Mihrî Bânû’nun lâlâsı olan Ahlâf, Mihrî Bânû ile birlikte Gazbân Şah’ın düşmanları ile yaptığı mücâdele dolayısıyla eserde yerini almıştır (90b- 93a;

119b- 121b).

2.4.9.3. Ata Korkud

Hayatı hakkında kaynaklarda farklı bilgiler bulunan Ata Korkud, Dede Korkut kitabındaki hikâyelerin anlatıcısı, bir Oğuz büyüğü, halkın atası, bilge ve efsânevî bir kişiliktir:380

Şehinşāh-ı cihān sulŧān-ı ġāzį

Oġūzħān neslį ceddį Ata Ķorķud (70b, 9)

2.4.9.4. Bâd-pây-ı Medenî ve Câliyûs Hakȋm

Câliyûs Hakȋm ve Bâd-pây-ı Medenî çeşitli sorunlarla karşılaşıldığında kendilerine başvurulan danışmanlardandır (37b, 21; 38a, 1-4).

378 Pala, a.g.e., s. 423.

379 Zavotçu, a.g.e., s. 702.

2.4.9.5. Behrâm Reis

Edünyâ bin Dâvûd’un hizmetinde bulunan gemi kaptanıdır. Edünyâ bin Dâvûd ile denize açılıp denizde yaşadıkları mâcerâlar dolayısıyla anılmıştır (79b, 3-14; 80a; 80b;

81a; 81b).

2.4.9.6. Bercîs Hakȋm ve Berhemin Hakȋm

Bercîs Hakȋm ve Berhemin Hakȋm Rüstem’in danışmanlarındandır. Rüstem bir konuyla ilgili görüş almak istediğinde bu hakȋmlere danışırdı (120b, 8-9).

2.4.9.7. Bihrûz, Micder

Bihrûz, Maklân Şah’ın oğludur. Sâm’ın pehlivanlarıyla yaptığı savaşta esir düşmüş, daha sonra Sâm’a verdiği bilgiler ve yaptığı yardımlar sayesinde Sâm tarafından affedilmiştir(113b, 7-16; 134b, 11-16).

Maklân Şah’ın bir diğer oğlu Micder Şah’tır. Cesur bir savaşçıdır. Babası ile birlikte Sâm ile mücâdeleye girişmiş ve Sâm’a yenileceklerini anlayınca babasının isteği üzerine Hindistan’ın yolunu tutmuştur (108b, 14-21).

2.4.9.8. Bürzin-i Cihânsuz, Cebbâr-ı Aʻzam, Güderz-i Kine-sâz, Kerkîn Kala-güşây, Zerrin Saf-şiken, Zilzâl-i Ekber, Züpin-i Cihângîr

Rüstem’in pevlivanlarıdır. Rüstem için Gazbân Şah ve ordusuyla savaşmışlardır (49b, 18-20; 51b, 10-14; 118b, 7-9).

2.4.9.9. Cimşîd

Cimşîd, Hûrşîd Şah’ın hizmetinde bulunup ateşe tapanlar için bir ateşhane yapmıştır (11a- 11b).

2.4.9.10. Dermâyûs Hakîm

Sâm’ın danışmanlarından Dermâyûs Hakîm, Sâm ile berâber cadıya esir düşmüş, onunla berâber Allah’a niyaz etmiş ve cadının elinden kurtulmuştur (102a, 7-10; 132a, 16-20).

2.4.9.11. Edünyâ bin Dâvûd

Hz. Süleymân’ın kardeşi olan Edünyâ bin Dâvûd (23a, 10), Hz. Süleymân’ın saltanatına tamâ etmiş ve bu yüzden başı belâdan kurtulmamıştır (81b, 9-10). Hz.

Süleymân’ın taç ve tahtına meyletmesinden dolayı Hz. Süleymân’ın gazabından korkarak memleket memleket dolaşmak zorunda kalmıştır. Hz. Süleymân’ın pehlivanlarından Rüstem, Edünyâ bin Dâvûd’u yakalayıp Hz. Süleymân’ın huzuruna getirmek için pek çok sefere çıkmış, fakat Edünyâ bin Dâvûd her seferinde kaçmayı başarmıştır. Edünyâ bin Dâvûd, kendisine tâbi olan Arap beyleri ve Behrâm reisle gemilere binip denize açılmış ve denizde türlü mâcerâlar yaşamışlardır. Dünya malına düşkün olan ve memleket memleket dolaşmaktan artık yorulan Edünyâ bin Dâvûd ve beyleri, hazinelerle dolu olduğu düşünülen Cevheriye adasına gitmeye karar vermişlerdir. Ada yolunda türlü zorluklar yaşamalarına rağmen adaya çıkmayı başarmışlardır (79b-81b).

2.4.9.12. Erkân

Erkân, Gazbân Şah’ın hizmetinde bulunup Gazbân Şah’ın kızına tâlip olan bir serverdir. Gazbân Şah ve oğulları, Rüstem’in eline esir düşünce Erkân, Rüstem’in huzuruna gelip Rüstem’den Gazbân’ın affını dilemiş; bunun üzerine Rüstem, Gazbân’ı affetmiştir (122a-122b).

2.4.9.13. Gazbân Şah

“Gazbân-ı kûhî”, “Gazbân-ı büzürg”, “melik-i kûhistân” terkipleriyle de anılan Gazbân Şah oldukça güçlü, heybetli bir pehlivan olup bin altı yüz altmış yaşındadır.

Gazbân Şah, etrafına korku salmasıyla zâlim olarak anılan (21b, 12-17) ve ateşe tapan bir padişahtır. Rüstem ile girdiği savaşı kaybedip Rüstem’in şartı olan ateşe tapmayı bırakıp Hz. Dâvûd’un şeriatına girmiştir. Hz. Süleymân’a îmân edip Allah’a ibâdet etmeyi kabul etmiş, böylece Rüstem’in himâyesine girmiştir (21a-25a; 49b, 17-21;

50a- 53b; 89b- 93b; 118b, 4-21; 118b- 123a).

2.4.9.14. Gûr-ı Şimâl-i Kûhî, Kahtahân-ı Kûhî, Kârcâl-i Kûhî, Kedyûn-ı Kûhî, Siyâh Şîr-i Kûhî

Gazbân Şah’ın pehlivanları olup Rüstem’e karşı savaşmışlardır (93a, 2-9).

2.4.9.15. Hâmân Bî-Amân

Rüstem’in pehlivanlarından biri olup onun için Gazbân Şah ile savaşmıştır (22a, 13-18; 91a, 1-7).

2.4.9.16. İlyâ bin Yâhûnâsen

İlyâ bin Yâhûnâsen, av esnasında kendisine cin çarpması sonrasında gelişen olaylar münâsebetiyle konu edilmiştir (110a, 8-21; 137a, 1-21; 142a-142b).

2.4.9.17. İlyâv Şah

İlyâv Şah, Kişmîr meliki ve Hz. Süleymân’ın amcasıdır. Sâm’ın cadıya esir düşmesinden sonra Sâm’ı kurtarmak için verdiği mücâdele dolayısıyla anılmıştır (64b- 65a).

2.4.9.18. Kâhir bin Sâm

Sâm’ın oğlu olan Kâhir, kuvvetli, yiğit bir pehlivandır (56b, 1-3). Hz. Süleymân’dan icâzet alarak babası Sâm’ı, cadı ve şeytanın elinden kurtarmıştır.

2.4.9.19. Kaytakûn Reis

Rüstem’in gemi kaptanıdır. Kaytakûn Reis; Rüstem, Gazbân Şah’ın adasına giderken ona eşlik etmiştir (21b, 12-21).

2.4.9.20. Keylâlûs ve Keytârûs

Keylâlûs ve Keytârûs Gazbân Şah’ın damatları olup Gazbân Şah ile birlikte Rüstem ile savaşmışlardır (120a- 121b).

2.4.9.21. Lehrûz

Lehrûz, Gazbân Şah’ın veziridir. Gazbân Şah’a danışmanlık yapıp onun verdiği emirleri yerine getirmiştir (120a- 121b).

2.4.9.22. Mâh Ȃferîd

Mâh Ȃferîd, İlyâ bin Yâhûnâsen’in kız kardeşidir. Eserde Mâh Ȃferîd, Lokmân Hakȋm’e gelecekte iyi ve kötü neler yaşayabileceğine dair fal baktırması münâsebetiye söz konusu edilmiştir (137a- 137b).

2.4.9.23. Maklân-ı Hindî

Maklân-ı Hindî, cadıyı mâbudu olarak kabul eden Hindistan şahıdır (101b, 1). Eserde Maklân, Sâm ile mücâdele hâlindedir. Maklân-ı Hindî, şeytan ve cadının yardımıyla Sâm’ı esir alır. Sâm’ın esirliği sürecinde Sâm’a istediklerini yaptıramayan şeytan, Maklân’a Sâm’ın öldürülmesi emrini verir. Bu esnâda Sâm’ın oğlu Kâhir, babasını kurtarır. Sâm, kendisini esir alan Maklân’ın peşine düşer. Maklân, oğulları ve ordusuyla önce Hindistan’a daha sonra Tagurgur vilâyetine gider. Sâm ve ordusu ise peşinden gitmeye devam eder. Tagurgur’da Sâm’ın ordusu ile Maklân ve ona yardım

Maklân-ı Hindî, cadıyı mâbudu olarak kabul eden Hindistan şahıdır (101b, 1). Eserde Maklân, Sâm ile mücâdele hâlindedir. Maklân-ı Hindî, şeytan ve cadının yardımıyla Sâm’ı esir alır. Sâm’ın esirliği sürecinde Sâm’a istediklerini yaptıramayan şeytan, Maklân’a Sâm’ın öldürülmesi emrini verir. Bu esnâda Sâm’ın oğlu Kâhir, babasını kurtarır. Sâm, kendisini esir alan Maklân’ın peşine düşer. Maklân, oğulları ve ordusuyla önce Hindistan’a daha sonra Tagurgur vilâyetine gider. Sâm ve ordusu ise peşinden gitmeye devam eder. Tagurgur’da Sâm’ın ordusu ile Maklân ve ona yardım