• Sonuç bulunamadı

2.4. TARİHÎ UNSURLAR

2.4.8. Kutsal Kitaplarda Zikredilen Ünlü Şahıslar

2.4.8.2. Ashâb-ı Kehf

Yemlihâ, Mekseline, Meslinâ, Mernûş Debernûş, Sâzenûş ve Kefetayyuş adlı yedi gençten oluşan ve Yedi uyuyanlar veya Yedi âlimler diye de anılan Ashâb-ı Kehf374 eserde Gazbân Şah ile Rüstem arasında yaşanan şiddetli savaş münâsebetiyle söz konusu edilmiştir:

Kūhį Ġażbān birle Rüstem itdi ġāyet anda ceng

Ķorķudan burcına siñdi gökde Merrįħ oldı denk (93b, 6)

NaǾradan beliñledi yirden ŧurup Aśĥāb-ı Kehfi Śuya tinnįn ŧaġa arslan ŧaşa ķaçdı peleng (93b, 7) 2.4.8.3. Kârûn

Hz. Mûsâ zamanında yaşamış, evvelce fakir iken Hz. Mûsâ’dan öğrendiği ilm-i simyâ ile zengin olmuştur.375 Divan şiirinde zenginliği ve cimriliğiyle anılır.376 Kârûn eserde hazineleri dolayısıyla zikredilmiştir:

Gedāya baħş ider Ķārūn genci

Seħā vaķtį virür olsa odur zer (2b, 10) 2.4.8.4. Nemrûd

Hz. İbrâhim’i ateşe attıran Bâbil hükümdarı Nemrûd377, Hz. İbrâhim’le birlikte anılmıştır:

Ħalįlüñ neslidür ervāĥı aña dost

Ne var münkirse Bū Cehl ile Nemrūd (70b, 7)

Dimezem Nemrūd adın kim sögeler

374 Bk. Pala, a.g.e., s. 34-35.

375 Onay, a.g.e., s. 154.

376 Pala, a.g.e., s. 258.

377 A.g.e., s. 356.

Var Ħalįl adın ķazan kim ögeler (79a, 21) 2.4.8.5. Şeddâd

Şeddâd, Hz. Hûd zamanında yaşamış Ȃd kavmi hükümdarıdır. Tanrılık iddiasında bulunup Bâğ-ı İrem denilen bir bahçe ve bu bahçenin içine bir saray yaptırmıştır.378 Divan edebiyatında zulmün simgesi olarak anılır.379 Eserde Şeddâd, yaptırmış olduğu Bâğ-ı İrem ve Şeddâdî köşk terkibi dolayısıyla zikredilmiştir (33b, 14-17).

2.4.9. Diğer Şahıslar

2.4.9.1. Ahî Melih

Hz. Süleymân’ın hizmetkârlarında biri olan Ahî Melih, eserde Hz. Süleymân’a haberleri bildirmesi dolayısıyla anılmıştır (58a-58b; 100a, 1-17).

2.4.9.2. Ahlâf

Gazbân şahın kızı Mihrî Bânû’nun lâlâsı olan Ahlâf, Mihrî Bânû ile birlikte Gazbân Şah’ın düşmanları ile yaptığı mücâdele dolayısıyla eserde yerini almıştır (90b- 93a;

119b- 121b).

2.4.9.3. Ata Korkud

Hayatı hakkında kaynaklarda farklı bilgiler bulunan Ata Korkud, Dede Korkut kitabındaki hikâyelerin anlatıcısı, bir Oğuz büyüğü, halkın atası, bilge ve efsânevî bir kişiliktir:380

Şehinşāh-ı cihān sulŧān-ı ġāzį

Oġūzħān neslį ceddį Ata Ķorķud (70b, 9)

2.4.9.4. Bâd-pây-ı Medenî ve Câliyûs Hakȋm

Câliyûs Hakȋm ve Bâd-pây-ı Medenî çeşitli sorunlarla karşılaşıldığında kendilerine başvurulan danışmanlardandır (37b, 21; 38a, 1-4).

378 Pala, a.g.e., s. 423.

379 Zavotçu, a.g.e., s. 702.

2.4.9.5. Behrâm Reis

Edünyâ bin Dâvûd’un hizmetinde bulunan gemi kaptanıdır. Edünyâ bin Dâvûd ile denize açılıp denizde yaşadıkları mâcerâlar dolayısıyla anılmıştır (79b, 3-14; 80a; 80b;

81a; 81b).

2.4.9.6. Bercîs Hakȋm ve Berhemin Hakȋm

Bercîs Hakȋm ve Berhemin Hakȋm Rüstem’in danışmanlarındandır. Rüstem bir konuyla ilgili görüş almak istediğinde bu hakȋmlere danışırdı (120b, 8-9).

2.4.9.7. Bihrûz, Micder

Bihrûz, Maklân Şah’ın oğludur. Sâm’ın pehlivanlarıyla yaptığı savaşta esir düşmüş, daha sonra Sâm’a verdiği bilgiler ve yaptığı yardımlar sayesinde Sâm tarafından affedilmiştir(113b, 7-16; 134b, 11-16).

Maklân Şah’ın bir diğer oğlu Micder Şah’tır. Cesur bir savaşçıdır. Babası ile birlikte Sâm ile mücâdeleye girişmiş ve Sâm’a yenileceklerini anlayınca babasının isteği üzerine Hindistan’ın yolunu tutmuştur (108b, 14-21).

2.4.9.8. Bürzin-i Cihânsuz, Cebbâr-ı Aʻzam, Güderz-i Kine-sâz, Kerkîn Kala-güşây, Zerrin Saf-şiken, Zilzâl-i Ekber, Züpin-i Cihângîr

Rüstem’in pevlivanlarıdır. Rüstem için Gazbân Şah ve ordusuyla savaşmışlardır (49b, 18-20; 51b, 10-14; 118b, 7-9).

2.4.9.9. Cimşîd

Cimşîd, Hûrşîd Şah’ın hizmetinde bulunup ateşe tapanlar için bir ateşhane yapmıştır (11a- 11b).

2.4.9.10. Dermâyûs Hakîm

Sâm’ın danışmanlarından Dermâyûs Hakîm, Sâm ile berâber cadıya esir düşmüş, onunla berâber Allah’a niyaz etmiş ve cadının elinden kurtulmuştur (102a, 7-10; 132a, 16-20).

2.4.9.11. Edünyâ bin Dâvûd

Hz. Süleymân’ın kardeşi olan Edünyâ bin Dâvûd (23a, 10), Hz. Süleymân’ın saltanatına tamâ etmiş ve bu yüzden başı belâdan kurtulmamıştır (81b, 9-10). Hz.

Süleymân’ın taç ve tahtına meyletmesinden dolayı Hz. Süleymân’ın gazabından korkarak memleket memleket dolaşmak zorunda kalmıştır. Hz. Süleymân’ın pehlivanlarından Rüstem, Edünyâ bin Dâvûd’u yakalayıp Hz. Süleymân’ın huzuruna getirmek için pek çok sefere çıkmış, fakat Edünyâ bin Dâvûd her seferinde kaçmayı başarmıştır. Edünyâ bin Dâvûd, kendisine tâbi olan Arap beyleri ve Behrâm reisle gemilere binip denize açılmış ve denizde türlü mâcerâlar yaşamışlardır. Dünya malına düşkün olan ve memleket memleket dolaşmaktan artık yorulan Edünyâ bin Dâvûd ve beyleri, hazinelerle dolu olduğu düşünülen Cevheriye adasına gitmeye karar vermişlerdir. Ada yolunda türlü zorluklar yaşamalarına rağmen adaya çıkmayı başarmışlardır (79b-81b).

2.4.9.12. Erkân

Erkân, Gazbân Şah’ın hizmetinde bulunup Gazbân Şah’ın kızına tâlip olan bir serverdir. Gazbân Şah ve oğulları, Rüstem’in eline esir düşünce Erkân, Rüstem’in huzuruna gelip Rüstem’den Gazbân’ın affını dilemiş; bunun üzerine Rüstem, Gazbân’ı affetmiştir (122a-122b).

2.4.9.13. Gazbân Şah

“Gazbân-ı kûhî”, “Gazbân-ı büzürg”, “melik-i kûhistân” terkipleriyle de anılan Gazbân Şah oldukça güçlü, heybetli bir pehlivan olup bin altı yüz altmış yaşındadır.

Gazbân Şah, etrafına korku salmasıyla zâlim olarak anılan (21b, 12-17) ve ateşe tapan bir padişahtır. Rüstem ile girdiği savaşı kaybedip Rüstem’in şartı olan ateşe tapmayı bırakıp Hz. Dâvûd’un şeriatına girmiştir. Hz. Süleymân’a îmân edip Allah’a ibâdet etmeyi kabul etmiş, böylece Rüstem’in himâyesine girmiştir (21a-25a; 49b, 17-21;

50a- 53b; 89b- 93b; 118b, 4-21; 118b- 123a).

2.4.9.14. Gûr-ı Şimâl-i Kûhî, Kahtahân-ı Kûhî, Kârcâl-i Kûhî, Kedyûn-ı Kûhî, Siyâh Şîr-i Kûhî

Gazbân Şah’ın pehlivanları olup Rüstem’e karşı savaşmışlardır (93a, 2-9).

2.4.9.15. Hâmân Bî-Amân

Rüstem’in pehlivanlarından biri olup onun için Gazbân Şah ile savaşmıştır (22a, 13-18; 91a, 1-7).

2.4.9.16. İlyâ bin Yâhûnâsen

İlyâ bin Yâhûnâsen, av esnasında kendisine cin çarpması sonrasında gelişen olaylar münâsebetiyle konu edilmiştir (110a, 8-21; 137a, 1-21; 142a-142b).

2.4.9.17. İlyâv Şah

İlyâv Şah, Kişmîr meliki ve Hz. Süleymân’ın amcasıdır. Sâm’ın cadıya esir düşmesinden sonra Sâm’ı kurtarmak için verdiği mücâdele dolayısıyla anılmıştır (64b- 65a).

2.4.9.18. Kâhir bin Sâm

Sâm’ın oğlu olan Kâhir, kuvvetli, yiğit bir pehlivandır (56b, 1-3). Hz. Süleymân’dan icâzet alarak babası Sâm’ı, cadı ve şeytanın elinden kurtarmıştır.

2.4.9.19. Kaytakûn Reis

Rüstem’in gemi kaptanıdır. Kaytakûn Reis; Rüstem, Gazbân Şah’ın adasına giderken ona eşlik etmiştir (21b, 12-21).

2.4.9.20. Keylâlûs ve Keytârûs

Keylâlûs ve Keytârûs Gazbân Şah’ın damatları olup Gazbân Şah ile birlikte Rüstem ile savaşmışlardır (120a- 121b).

2.4.9.21. Lehrûz

Lehrûz, Gazbân Şah’ın veziridir. Gazbân Şah’a danışmanlık yapıp onun verdiği emirleri yerine getirmiştir (120a- 121b).

2.4.9.22. Mâh Ȃferîd

Mâh Ȃferîd, İlyâ bin Yâhûnâsen’in kız kardeşidir. Eserde Mâh Ȃferîd, Lokmân Hakȋm’e gelecekte iyi ve kötü neler yaşayabileceğine dair fal baktırması münâsebetiye söz konusu edilmiştir (137a- 137b).

2.4.9.23. Maklân-ı Hindî

Maklân-ı Hindî, cadıyı mâbudu olarak kabul eden Hindistan şahıdır (101b, 1). Eserde Maklân, Sâm ile mücâdele hâlindedir. Maklân-ı Hindî, şeytan ve cadının yardımıyla Sâm’ı esir alır. Sâm’ın esirliği sürecinde Sâm’a istediklerini yaptıramayan şeytan, Maklân’a Sâm’ın öldürülmesi emrini verir. Bu esnâda Sâm’ın oğlu Kâhir, babasını kurtarır. Sâm, kendisini esir alan Maklân’ın peşine düşer. Maklân, oğulları ve ordusuyla önce Hindistan’a daha sonra Tagurgur vilâyetine gider. Sâm ve ordusu ise peşinden gitmeye devam eder. Tagurgur’da Sâm’ın ordusu ile Maklân ve ona yardım eden Tagurgur vilâyeti şahı Tankûr Şah’ın ordusu savaşır. Maklân ve Tankûr Şah savaşı kaybedeceklerini anlayınca güvenli bir kaleye doğru çekilirler. Kaleyi bulup etrafını çeviren Gürcistan meliki ve Mısır sultanı Celâleddin askerleri ile birlikte kaleye girip günlerce Maklân-ı Hindî ve Tankûr Şah ile savaşırlar (36a- 39b; 64a, 15-21; 64b- 68a; 101b-109b; 132a- 136b).

2.4.9.24. Mihrî Bânû

Gazbân Şah’ın kızıdır. Mihrî Bânû, lâlâsı Ahlâf ile birlikte anılıp Gazbân Şah’ın düşmanları ile yaptığı mücâdele dolayısıyla eserde yerini almıştır (36a- 39a; 64a- 68a;

101b-109b; 132a- 136b).

2.4.9.25. Safvân bin Afvân

Safvân bin Afvân cadının cellâdıdır. Cadının elinde esir olan Sâm’ın öldürülmesi için cadının verdiği emri uygulamak istemez. Bir fırsatını bulup cadıyı öldürmek ister.

Sâm’ın oğlu Kâhir’in babasını kurtarmaya gelmesi ile fırsat eline geçer. Kâhir ile bir olup cadının cellâdları ile savaşır (106b-107b).

2.4.9.26. Sâkâ-i Hâmidî, Sâkâ-i Saȋd

Ömrü müflislikle geçen bir derviş olan Sâkâ-i Hâmidî, yardım istemek için Hz.

Süleymân’ın huzuruna çıkar. Kendisini Hz. Süleymân’a tanıttıktan sonra Hz.

Süleymân ile hayatın uzunluğu kısalığı hakkında sohbete başlar. Sâkâ’ya göre malı mülkü çok olanın ömrü kısa, az olanın ise ömrü uzun olur. Hz. Süleymân bunu imtihan etmek ister ve Sâkâ-i Hâmidî’ye oldukça yüklü bir para verir. Sâkâ, Hz. Süleymân’a duâlar edip huzurundan ayrılır.

Sâkâ-i Hâmidî’nin Saka-i Saîd adında bir yoldaşı vardır. Hz.Süleymân’ın Sâkâ-i Hamidî’ye para verdiğini duyunca o da Hz. Süleymân’ın huzuruna çıkıp yardım diler.

Hz. Süleymân, Sâkâ-i Saîde de üzerinde oturduğu ve altından yapılmış tahtını verir.

Sâkâ verilen paraları kısa zamanda harcayıp tekrar aç ve müflis kalır. Hz. Süleymân ile ömür konusunda sohbet eden Sâkâ birkaç ay geçtikten sonra vefat eder (98b-100b).

2.4.9.27. Tagtaga

Rüstem’in hizmetinde bulunan isimlerden biridir (52a-52b).

2.4.9.28. Tarhistân

Sâm’ın pehlivanlarından biridir (134a, 4-12).

2.4.9.29. Temlîhâ bin Bulkıyâ

Hz. Süleymân’ın kardeşi Edünyâ bin Dâvûd’un hocasıdır (79b, 3-10).

2.4.9.30. Terihtan

Sâm’ın askerlerinden biridir (132b, 12-17).

2.4.9.31. Tubba bin Asda

Hz. Süleymân’ın kaynatasıdır. Diğer dünya padişahlarıyla birlikte Hz. Süleymân’ın divanında hazır bulunması ve kızı adına bir saray yapılması dolayısıyla zikredilmiştir (16a, 20; 88b, 1-10).

2.4.9.32. Zâhid-i Fenâyî

Zâhid-i Fenâyî dünyadan elini ayağını çekmiş, tüm nefsânî arzuları terk etmiş, yalnızca Allah’a ibâdetle meşgul, kaşları gözlerinin üzerine dökülmüş, gözleri buruşmuş, oldukça yaşlı biridir. Yaşadığı mağarada seccâdesinden başka hiçbir şeyi yoktur. Hz.

Süleymân; Hz. Nâsen, Hz. Kaz, Hz. Evyâser, Lokmân Hakȋm ve Âsaf ile birlikte mağarada yaşayan Zâhid-i Fenâyî’yi ziyarete gider. Hz. Süleymân ve berâberindekiler Zâhid’i selamlar. Daha sonra Hz. Süleymân ve Zâhid sohbete başlarlar. Hz. Süleymân, Zâhid-i Fenâyî’den kendisine nasîhat vermesini ister. Bunun üzerine Zâhid-i Fenâyî;

Allah’a lâyık ameller işlemesini, adâlet ve doğruluktan asla ayrılmamasını, dünya

mülküne meyletmemesini, dünyanın fânȋ ve âhiretin ebedȋ olduğunu ifâde ederek Allah’a her zaman ibâdet etmesini öğütler (14a- 16a).

2.4.9.33. Zeyd ü Amr

Arap gramerinde örnek verilirken kullanılan erkek adları olan Zeyd ile Amr381, eserde birkaç örnekte anılmışlardır:

Çün cihān fānį durur giçer Ǿömr

Eylük it ħoşnūd ola Zeyd ü ǾAmr (73a, 9)

ǾÖmri żāyiǾ itme nefsüñ bile gör

Bilmesek Zeyd ü ǾAmrveş itme ķāl (144b, 16) 2.5. TABİAT

2.5.1. Kozmik Âlem

2.5.1.1. Gökyüzü

Eserde “çarh, felek, eflâk, gök, semâ, sipihr, âsumân” vb. kelimelerle de anılan gökyüzü; şekli, rengi, yüksekliği, katmanları, dönmesi, cefâ etmesi dolayısıyla çeşitli benzetmelere konu edilmiştir. Eserdeki bazı örneklerde “nüh felek” terkibiyle gökyüzünün dokuz kat olduğu ifâde edilirken bazı örneklerde de yedi kat olduğu ifâde edilmiştir:

Devrini çoķdan idermiş nüh felek

Virdini çoķdan oķurmış her melek (77b, 9)

…yā nebįyyuǿllāh Ĥaķ TeǾālā yidi(21) ķaŧ gökleri ki yaratdı yılduzlar ile bezedi ķandįller gibi nitekim (113b, 20-21)

Gök; birinci katında Ay, ikinci katında Utârit, üçüncü katında Zühre, dördüncü katında Güneş, beşinci katında Merih, altıncı katında Müşteri, yedinci katında Zühal olmak üzere seyyârelerden oluşmaktadır:

…Ĥaķ TeǾālā(8) her bir gögi bir yılduz ile bezemiş durur evvel ki gögi ay ile bezedi ikinci gögi ǾUŧārid ile bezedi üçünci (9) gögi Zühre ile bezedi

dördünci gögi güneş ile bezedi beşinci gögi Merrįħ ile bezedi altıncı gögi Müşterįle (10) bezedi yedinci gögi Züĥāl ile bezedi…(114a, 7-10)

Eserde dördüncü kat gök, Hz. İdrîs’in Allah tarafından göğe çekilmesi hâdisesine yapılan telmih ve güneşin bu katta bulunması, buradan doğması münâsebetiyle zikredilmiştir:

andan müvekkil-i ervāĥ melāǿikeyle Süleymān meyyitin Mekketuǿllāha iledüp dördünci ķat cennetden (6) İdrįs peyġāmber inüp namāzın enbiyālarıla ķılsa gerek… (77b- 5-6)

…zįrā ki Ķāf (17) ŧaġı anlaruñ vilāyetine yaķıncaķdur her seĥer ki güneş dördünci ķat felekden ŧulūǾ ider (18) güneş şuǾlesile Ķāf ŧaġları žāhir olur… (95a, 16-18)

Bir başka örnekte Beytüʼl- Maʻmûr’un dördüncü kat gökte olduğu ifâde edilmiştir:

…yā Süleymān ibn-i Dāvūd iy melik-i mevcūd Ǿālį-ĥažretüñe dördünci ķat gök içindeki (18) Beytüǿl-MaǾmūruñ ķapusında oturup ziyāret ķılan melāǿikeye vaǾž u naśįĥat ķılup…(8a, 17-18)

Felek-i atlas, felek-i aʻzam, felekü’l-eflâk adlarıyla da anılan ve diğer bütün felekleri saran, en büyük felek olan dokuzuncu felek, doğudan batıya dönerken ters istikâmette dönen diğer felekleri de kendi istikâmetine doğru dönmeye zorlar. Feleğin ters istikâmette dönüşü her türlü olumsuzluğun, kötülüğün sebebi olarak görülür. Bundan dolayı edebiyatta çoğu zaman çarh-ı felek, cevr-i felek vb. terkiplerle felekten şikâyet edilir.382 Aşağıdaki örneklerde feleğin tersine dönüşünden dolayı bütün kötülüklerin, uğursuzlukların kaynağı olduğu vurgulanmış; vefâsızlığından, cefâkârlığından şikâyet edilmiştir:

Nice biñ biñ çekelüm cevr-i felek

Cevher ile bulalum neyse dilek (79b, 16)

Çün Süleymān ibn-i Cānuñ ħātemin aldı melek Düşdi naĥse tāliǾį vü Ǿaksine döndi felek (97a, 8)

Feleğin dönüşünün ifâde edildiği aşağıdaki örnekte feleğin bazen şeker bazen de zehir verdiği zikredilmiştir:

382 Pala, a.g.e., s. 149.

Döndügince çarħ-ı ser-keş nüh felek devr-i sipihr Gāh şekker śuna aña gāh vire mühlik zehr (118b, 2)

Aşağıdaki örnekte “Sen olmasaydın, felekleri yaratmazdım.” hadisine yapılan telmihle feleklerin yaratılış sebebinin Hz. Muhammed olduğu vurgulanmıştır:

Anuñ naǾtį durur levlāke taĥķįķ

Anuñ eyvānıdur eflāk-ı çenber (2a, 16)

Bir diğer örnekte Allah’ın, arşı Hz. Muhammed’in nurundan yarattığı ifâde edilmiştir:

Yarattı nūr-ı Aĥmedden bu Ǿarşı

Ki tāb andan bulur mihr-i münevver (2a, 4)

Süleymân-nâme’de göklerin hayvanların değil, melekler ve ruhların âlemi olduğu vurgulanmıştır:

…yā nebįyyuǿllāh ĥāşā ki gökde Ǿaķreb ola yā ĥamel yā esed yā sereŧān ola (20) zįrā ki gökler melāǿike-i rūĥāniyyūn yirdür ĥayvānāt menzili degüldür…(113b, 19-20)

Eserde ruhların göğe yükselmesi inancıyla ilgili örnekler mevcuttur:

Gökdeki rūĥā niçün źikrüñdedür

Yirdeki insān içün şükrüñdedür (40a, 13)

Ķan yaġardı yerlere bārān revān

Cān çıķardı göklere hem-çün ki cān (25a, 15)

Allah’ın buyruklarını içeren kutsal kitaplar felekten indirilmiştir:

Söz felekden indi ħalķ-ı Ǿāleme

Söz melekden dindi efđal ādeme (40a, 20)

Âşık, sevgiliden ayrı kaldığından acılar çekip âhlar eder. Bu âhlar feleklere kadar çıkıp ayı kaplayıp, karartır:

Hicr-i dilberden iderse yirde āh

Dūd-ı āhından ķarara gökde māh (54b, 17)

Eserde felek çeşitli benzetmelere de konu olmuştur. Feleğin şekil bakımından tasa benzetildiği aşağıdaki örnekte savaş sırasında yaralananların attığı çığlıklar âdeta gök gürültüsü gibi her yeri inletip gümletmiştir:

…Ķārūn-ı Pįl-ten oķ ile urup çıķardı daħı ejdehā (15) göz acısından eyle ķızġırdı ki ŧās-ı felek āvāze virüp çıñladı burc-ı Ǿaķreb beliñledi…(35b, 14-15)

Feleğin yükseklik ve şekil bakımından kubbeye benzetildiği örnekte güneş kubbeye çıkınca etraf aydınlanmıştır:

…Ĥakįm ķavlince ol gün daħı (12) yil ile yüriyüp gün ķubbe-i felege dikilince nā-gāh bir Ǿažįm cezįre göründi…(21b, 11-12)

“Felek-i ayyuka” tertibiyle feleğin yüksekliğinin anlatıldığı örnekte mübâlağala yapılarak ejderhanın başının feleklere kadar uzandığı ifâde edilmiştir:

bir Ǿažįm heybetlü ķuvvetlü şecāǾatlü (14) śalābetlü mehābetlü ejderhā belürdi başı felek-i Ǿayyuķda bulutlardan yuķaru ve gövdesinüñ (15) ŧūl-ı Ǿarżına göz nūrı yitişmez (131a, 13-15)

2.5.1.2. Seyyâreler

2.5.1.2.1. Ay

Birinci felekte yer alan ve kamer, mah, meh, bedr gibi kelimelerle de anılan ay; daha çok sevgilinin yüzü, yanağı ve alnı için benzetme unsuru olarak söz konusu edilmiştir:

Alnuñ ol bedr-i ķamer ki aydan aya olmaz hilāl

Şems-i ruħsāruñ münevver görmesün naķś u żarar (112a, 9)

Māha alnuñ beñzeden zülfüñi burc-ı Ǿaķrebe

Şems-i ruħsāruñ ĥaķı beñzetdi eşküm kevkebe (129b, 12)

Ay, sevgilinin yüz güzelliği için benzetme unsuru olarak kullanılması dışında çeşitli benzetmelere de konu olmuştur. Sultan Bâyezid’in övüldüğü aşağıdaki örneklerde ay şekli dolayısıyla anılmıştır:

Ķamerdur rifǾati bābında ħalķa

Mihrdür ķubbesi ucında çenber (2b, 14)

Atı naǾlı olam diyü felekde

Ķamer ķaddin müdevver çenber eyler (2b, 12)

“Kandil-i meh” terkibiyle anılan ay, her gece doğup karanlığı aydınlatır:

Śubĥ-dem cāhuñ öper gökden güneş sürüp yüzin

Her gice şemǾüñ yaķar ķandįl-i meh iy baħtyār (17b, 9)

Eserde ayın burçlarla olan ilişkisi üzerinde de durulmuştur. Kişinin doğumu esnasında ay ve güneş hangi burçta ise kişinin bu burcun özelliklerini taşıyacağı ifâde edilmiştir:

…Loķmān-ı Ĥakįm ķamer u şems on iki burcı devr itdü ki taķdįrce ana raĥminden (11) raĥminden vucūda gelen mevlūduñ ŧāliǾin beyān itdiyse…(123a, 10-11)

Ay tutulması hâdisesinin hüsn-i talîl sanatıyla söz konusu edildiği örnekte ay, Hz.

Yûsuf’un güzelliği karşısında utancından ortadan kaybolmuştur:

…ne faħr idersin benüm ħōź nūr-ı envārum źātumdadur ĥüsn-i Yūsufa şemsi bį-küsūfuma ve bedr-i tābān bį-ħusūfuma (16) nažar iden kimesne kendi cemālini müşāhede ķılup…(44b, 15-16)

2.5.1.2.2. Utârid

İkinci felekte bulunan Utârid, kâtipliğin piri olarak kabul edilir:383 Züĥāl Behrām ile ķılduķça rāciǾ

ǾUŧārid ŧutduġınca elde defter (2b, 19)

“Utârit-fıtnat” terkibiyle aşağıdaki örnekte sevgilinin anlayışına, zekiliğine vurgu yapılmıştır:

…ve envāǾ şeklile cinniler ser-hengleri perrįler melikleri melek-śūret beşer-heyǿet ķamer-(6) ŧalǾat Uŧārid-fıtnad Merrįħ-śavlet Zühre-cebįnet maĥbūblar… (9b, 4-6)

2.5.1.2.3. Zühre

Zühre üçüncü felekte bulunur. Mûsıkî ve raksın temsilcisi olup384 bezmde ud çalar:

Çeker ŧįġin rezmde ħaśma Merrįħ

Çalar çengin bezmde Zühre dilber (2b, 13)

Zühre, sâzende olmasının yanında “zühre-sûret, zühre-sıfât, zühre-cebînet”

terkipleriyle sevgilin yüzü için benzetilen olarak zikredilmiştir:

Sįm-ten nāzuñ beden dilber ķamu

Zühre śūret hep ķamer manžar ķamu (33b, 21) 2.5.1.2.4. Güneş

Dördüncü felekte bulunan güneş; etrafına ısı ve ışık saçması, parlaklığı, şekli, rengi, gökyüzünde bulunuşu, burçlarla olan ilgisi vb. hususlar dolayısıyla ele alınmış ve çeşitli benzetmelere konu edilmiştir.

Güneşin doğuşunun anlatıldığı aşağıdaki örnekte güneş kişileştirilerek her sabah ayak öper:

Śubĥ-dem cāhuñ öper gökden güneş sürüp yüzin

Her gice şemǾüñ yaķar ķandįl-i meh iy baħtyār (17b, 9)

Hz. Muhammed’in Mîraç hâdisesine yapılan telmihte güneş bu hâdiseye şâhitlik etmiştir:

Anuñ miǾrācını taśdįķ ider ĥūr

Muġān içre şehādet idüp ejder (2a, 18)

Sultan Bâyezid’in övüldüğü örneklerde güneş, rengi ve şekli dolayısıyla söz konusu edilmiştir:

Güneş ħinkine urur zerrįn tamġa

ǾUŧārid ismine zer sikke ķazar (2b, 12)

Ķamerdur rifǾati bābında ħalķa

Mihrdür ķubbesi ucında çenber (2b, 14)

384 Pala, a.g.e., s. 494.

“Gün/güneş kubbe-i feleğe dikilince” terkibiyle sıkça anılan güneş, doğup gökyüzünde yükselince âlem aydınlanıp, ısınır:

şol ķadar gitdük ki dördünci gün gün kubbe-i felege dikilüp Ǿālem rūşen olduġı vaķt yir yüzine nažar ķılup (73a, 15)

Parlaklığıyla bilinen kuşluk güneşi doğunca yıldızlar kaybolur. Cihânın güneşi olan sevgili yoksa gönül parlak güneşi görmek istemez:

Encümį eflāk olursa ser-te-ser şems-i đuĥā

Sensüz iy şems-i cihān dil mihr-i tābān istemez (82b, 9)

Aşağıdaki örnekte güneş parlaklığı bakımından sevgilinin yüzü için benzetilen olarak söz konusu edilmiştir:

Alnuñ ol bedr-i ķamer ki aydan aya olmaz hilāl

Şems-i ruħsāruñ münevver görmesün naķś u żarar (112a, 9)

Sevgilinin güzelliğinin anlatıldığı örnekte güneş tutulması için hüsn-i talîl yapılarak güneşin sevgilinin güzelliği karşısında ortadan kaybolduğu ifâde edilmiştir:

Gökde güneş ŧutıluban yirde yir deprendügi Dāl añamış ide dilber ĥādiŝe işbu zamān (71a, 15)

Eserde güneşin bir burçtan başka bir burca devir hâlinde olduğu dile getirilip bu durumun insan tabiatına olan etkisiyle ilgili örneklere yer verilmiştir.385

2.5.1.2.5. Merih

Eserde adı en çok anılan seyyâre olan Merih, beşinci felekte bulunur ve feleğin başkomutanıdır. Kan dökücülüğü ile bilinen Merih, elinde kılıç veya hançerle tasvir edilir.386 Eserdeki bazı örneklerde bu tasvirler söz konusudur:

Çeker ŧįġin rezmde ħaśma Merrįħ

Çalar çengin bezmde Zühre dilber (2b, 13)

385 Bk. (115a-117b; 123a, 10-12).

Kan dökücülüğü, savaşçılığı ve yiğitliğiyle övünen Merih, Sâm ile Maklân arasında yaşanan şiddetli savaşı gördüğünde elindeki kılıcı bırakıp aman dilemiştir:

Ķan śızup yirden geçüp sįle verüp baĥr-ı Muĥįŧ Merrįħ ol cengi görüp tįġın atar ister emān (109a, 5)

Eserde Sâm’ın oğlu Kâhir’in vasıfları sıralanırken “Merih salâbet” terkibiyle Kâhir yiğitlik ve cesâret konusunda Merih’e benzetimiştir:

…Sām- (14)süvār kürsįsinde pehlevān-ı Ķāhir Merrįħ śalābet Keyvān secāǾat birle ŧoķsan ŧoķuz arış ķadd ü (15)ķāmet birle…(3a, 13-15)

Merih, eserde yalnızca kan dökücülüğü, savaşçılığı ve yiğitliğiyle değil, insan tâlihi üzerine olan etkileri ile de konu edilmiştir. Hz. Süleymân, Lokmân Hakȋme, tâlihi akreb, yıldızı Merih olanların sûreti, sıfatı ve maişetinin nasıl olduğunu sorduğunda,

Merih, eserde yalnızca kan dökücülüğü, savaşçılığı ve yiğitliğiyle değil, insan tâlihi üzerine olan etkileri ile de konu edilmiştir. Hz. Süleymân, Lokmân Hakȋme, tâlihi akreb, yıldızı Merih olanların sûreti, sıfatı ve maişetinin nasıl olduğunu sorduğunda,