• Sonuç bulunamadı

1.8. Bilgi Toplumunun Kendini Çevreleyen Unsurlarla İlişkisi

1.8.4. Bilgi Toplumu ve Politik Alan

Sosyal, kültürel ve ekonomik alanların bir anlamda koordinasyonunu ve işleyişini kontrol eden, mekanizmaların işleyişinde karşılaşılan sorunların tespit edilerek çözümünü sağlayan politik alan ya da yönetimde de bilgi toplumunun yol açtığı bir takım farklılaşmaların olması doğaldır.

Dünün dünya düzeninin geçmişte kaldığını ifade eden Drucker (1993: 113), yarının dünya düzenine ilişkin de henüz bir kestirimin yapılmasının güç olduğuna işaret etmektedir. Günümüz politikacılarının sürekli dillendirdiği “yeni dünya düzeni” ile hiç de karşı karşıya olunmadığını ifade eden yazara göre insanlığın karşısında aslında bir “yeni dünya düzensizliği” bulunmakta ve bunun ne kadar süreceği de hiç kimse tarafından bilinmemektetdir.

Sanayi toplumu anlayışının geride bırakıldığı bilgi toplumunda, belirli amaçlar için bir araya gelmiş sosyal grupların politikada doğrudan ya da dolaylı bir şekilde belirleyici rolü olacaktır. Sanayi toplumunda merkezi-ulusal düzeyde gerçekleşen parlementer-temsili demokrasideki katılım, bilgi toplumunda yerini, yerel birim ve kuruluşlar düzeyinde bir katılıma bırakacaktır (Masuda, 1990: 9). Özgürlük, sadece bireysel düzeyde değil; örgütsel, kamusal ve toplumsal düzeyde kendini gösterecek ve bu süreçte politik güç ve yetkinin önemli ölçüde gönüllü örgütlere aktarılarak sivil toplum kuruluşlarının hem sosyal hem de politik alanda etkinlik alanları genişleyecektir (Erkan, 2002: 226).

Halen dünyanın her yerinde hizmet sektörünün en büyük istihdamını oluşturan devlet örgütünde (Drucker, 1993: 84) çalışanların sayısında gerçekleşecek azalma, merkezi bürokrasinin yükünün önemli bir kısmını yerel birimlere ve örgütlere aktaracak, diğer önemli bir kısmı da bilişim sistem ve bilgi bankalarından, doğrudan ulaşılabilir duruma gelecektir. Bu durum bürokrasiyi küçültecektir. Bunun yanında bilginin dağıtımında geniş ölçüde serbestlik yaşanacak, karar alma süreçlerinde tarafların katılımının sağlanarak onlarla uzlaşma yolları aranacaktır (Martin, 1988: 40). Politik güç yerini geniş ölçüde organizasyon-katılım ve bilgi gücüne bırakacaktır. Yerelleşen, katılımcılık ve örgütlenme anlayışı ise, iletişim teknolojilerinin sağladığı imkanlar nispetinde küreselleşmeye yönelecektir (Erkan,

1998: 169-170). Bürokrasinin küçülüp tamamen ortadan kaldırılacağına ilişkin kuramcıların ortaya koyduğu görüşleri Frankel (1991: 89) biraz yetersiz bulur. Çünkü yeni toplumsal ilişkilerin nasıl kurulacağı, ne şekilde yenileneceği ve insancıl alternatiflerin geliştirilmesine ilişkin görüş belirtmede biraz yetersiz kaldığının altını çizmektedir.

Sosyal alan, kültürel alan ve ekonomik alanın koordinasyonunu ve yönetimini sağlayan ve bu alanlarda toplumda karşılaşılan bir takım sorunların çözümüne destek sağlayan politik alanda veya yönetim alanında atılacak bir takım adımlar kuşkusuz bu alanlar üzerinde de etki sağlayacaktır. Bürokratik anlayıştaki küçülme, hizmet hızının ve kalitesinin arttırılması, daha fazla katılımcı bir yönetim anlayışı, merkezi yönetim anlayışının yerini yerelleşmeye bırakması gibi özellikler klasik devlet yönetimi anlayışından sürekli şikayetçi olan yönetilenlerin de en büyük beklentisidir. Bu beklentilerin gerçekleştirilmesi yönünde atılacak olumlu adımlar kuşkusuz sosyal alana, kültürel alana ve ekonomik alana da olumlu olarak yansıyacaktır. Yeni toplumsal ilişkilerin nasıl kurulacağı ve kendini kendini yenileceğinin cevabı ise, her sistemin kendi içerisinde barındırdığı bir takım eksikliklerin olacağı gerçeğini göz ardı etmeksizin tüm kamusal işlemlerin elektronik ortama taşındığı yeni bir devlet anlayışında saklıdır.

İKİNCİ BÖLÜM

KAMU HİZMETİNİN SUNUMUNDA YENİ BİR UYGULAMA ALANI OLARAK ELEKTRONİK DEVLET

Bilgi ve iletişim teknolojilerinin insanların günlük yaşamında artan hayati rolü ve önemi, işlerin yapılış kurallarında, çalışma süreçlerinde ve boş zaman algısında köklü değişiklikleri gündeme getirmiştir. Yönetim alanında da, bilgi iletişim teknolojileriyle sadece devlet yönetimi ve işlemlerinin gelişmesiyle değil; aynı zamanda da vatandaşlık ve demokrasinin yeniden tanımlanmasıyla kamu mal ve hizmetlerinin vatandaşlara ulaştırılmasında umut verici gelişmeler yaşanmıştır (Pascual, 2003: 5).

Kamunun yönetimi ve bu süreçte devletin konumu, hemen hemen her devletin temel sorunlarından birisi haline gelmiştir. Kamu yönetiminde, doğumundan ölümüne kadar bireylerin talep ettiği çeşitli hizmetlerin sunumuyla birlikte, şirketlerle, sivil toplum örgütleriyle ve diğer devletlerle olan ilişkilerinde ve hizmet sunumunda yaşanan bir takım sorunlar ve çözüm yolları sürekli tartışılagelmektedir (Kırçova, 2003:11). Devletin yapısından ya da hizmet sunumundan kaynaklanan bir takım sorunların çözümüne ilişkin özellikle gelişen bilgi ve iletişim teknolojilerinden yararlanılması gerektiği konusu son dönemde sıklıkla gündeme gelmiştir.

Teknolojide yaşanan gelişmelere paralel olarak iletişim ve bilgiyi hizmet sunumunda ana unsur olarak benimseyen devletler, vatandaşlarıyla olan ilişkileri yeniden gözden geçirme ve geliştirme ihtiyacı hissetmiştir. Sunulan hizmetlerde vatandaşlarca dile getirilen bir takım sorunlara çözümler sağlayan; kamu hizmet ve işlemlerinin daha hızlı, daha kaliteli, daha ucuz, daha şeffaf, daha eşitlikçi ve daha güvenilir sunulmasını olanaklı hale getiren yeni bir yönetim modelini, elektronik devleti hayata geçirme yönünde adımlar atmıştır.

Bu bölümde, yöneten ile yönetilen arasındaki ilişkilerin yeniden tanımlanmasını gündeme getiren ve doğasında var olan bir takım kısıtlılıklara karşın yönetim alanında yeni bir açılım sağlayan e-devlet konusu ele alınacaktır. Bölümde sırasıyla e-devlet kavramı ve tarihsel süreç içerisindeki gelişimi, e-devleti oluşturan bileşenler ve bu bileşenler arası ilişkiler, e-devleti gerekli kılan etkenler, e-devletin

amaçları ve özellikleri, e-devlet olgunlaşma modelleri, e-devletin mücadele edeceği sınırlılıklar ele alınacak bu konular hakkında ayrıntılı bilgiler sunulacaktır.