• Sonuç bulunamadı

Reklamcılık sektöründe genellikle reklam veren ile reklamcı ajans arasında bir sözleşme akdedilmeden önce başlayan bir ilişki söz konusudur. Bu ilişkinin başlangıcında müşteri temsilcisinin, müşterisinin reklam gereksinimini ve reklam ajansından beklentilerini yazılı veya sözlü olarak ajansa iletmesi rol oynamaktadır. Bu bildirime yön bilgi (brief) denmektedir274.

Yön bilgi; reklam verenin, reklam kampanyasını oluşturulmasına ve uygulanmasına yol göstermesi amacıyla reklam ajansına ilettiği; kampanyadan beklentileri, seslenmek istediği tüketici kitlesi, ürünün nitelikleri ve pazarda karşı karşıya bulunduğu fırsatlarla sorunlar, pazarlama bileşenleri, strateji, zamanlama gibi bilgileri kapsayan özet belge olarak tanımlanmaktadır275. Yön bilgi genelde reklamın amacının ve hedeflerinin kısa ve özlü olarak anlatılmasıdır.

Yukarıda reklam verenin sürece katkısını anlatırken değindiğimiz, ürün ve pazar analizi, konumlandırma ve ücret araştırmaları gibi ciddi bilimsel verileri de ek olarak içerebildiğinden; bu unsurları bünyesinde barındıran yön bilginin, kanımızca iki açıdan eser niteliğinin incelenmesi yerinde olacaktır. Birincisi, FSEK m. 2/1’de tanımlı ilim ve edebiyat eserleri sınıfına giren bir metin olma ihtimalidir. Burada hazırlanan

271 Kaya, Reklam, s. 462. 272 Kaya, Reklam, s. 462.

273 Gerhard Schricker; Der Urheberrechtsschutz von Werbescpöpfungen, Werbeideen,

Werbekonzeptionen und Werbekampagnen, GRUR 1996, Heft 11, s. 815 (Aktaran: Kaya, Reklam, s. 462).

274 Đnal/Baysal, s. 108. 275 Gülsoy, s. 57.

dosyanın (sunumun) içerisinde reklama konu olan ürün ve yarıştığı rakipleri ile Pazar’ın mevcut durumu, gelecekteki muhtemel sosyo-ekonomik ve teknolojik gelişmeler üzerine ayrıntılı bir rapor hazırlanmış ise bu rapor pekâlâ ilim ve edebiyat eseri sayılacak hususiyeti barındırması şartıyla eser sayılabilecektir. Bu şekilde hazırlanan raporun benzersiz (orijinal) olmasından çok, fikri bir çaba ürünü olduğunun ve sahibinin hususiyetinin belirli olması diğer bir ifadeyle, az çok bağımsız bir fikri emeğin varlığının gözlenmesi eser sayılmak bakımından yeterli görülmelidir276.

Yön bilgiyi bu itibarla bilim ve edebiyat eserleri içerisinde dil ve yazı ile ifade olunan eserler içinde kabul etmek gerekecektir. Bazı ürünlerin bilimsel ve edebi amaçtan çok ticari ve sınai amaçlarla meydana getirilmeleri onların eser niteliğini etkilemez277. Bu tür eserlerin daha çok bilimsel eser olarak kabul edilmesi gerektiğinden, eserde konu ve muhtevanın dil ile ifade olunan diğer eserler kadar yaratıcılık veya bağımsızlık taşıması çoğu zaman aranmamalı, daha çok bilimsel tasniflerin ve ifade şeklinin özgünlüğü yeterli kabul edilmelidir278. Veri ve materyallerin toplanış ve işlenişinin, sistematiğin, yorum ve ifade ediş tarzının (stil,

276

Bir faaliyetin yahut mahsulün FSEK bakımından eser sayılabilmesi için sahibinin hususiyetini taşıması ve kanunda sayılan eser türlerinden birine dâhil olması gerekir. Hususiyetin tespiti noktasında yerli ve yabancı doktrinde farklı görüşler ileri sürülmüştür. Hirsch bu konuda; herkes tarafından vücuda getirilemeyen, yani bir hususiyeti haiz bulunan mahsuller himayeye layıktır ve ancak bunlara eser vasfı izafe edilebilir, derken [Ernst E. Hirsch; Hukuki Bakımdan Fikri Say II (Fikri Say), Đstanbul 1943, s. 12]; Arslanlı, eser olarak korumayı gerektirecek düzeyde nispi istiklale sahip bir fikri emeğin varlığını yeterli görmekte ve “nisbî istiklal” kavramını ortaya atmakta; Öztrak da bu görüşe iştirak etmektedir (Halil Arslanlı; Fikri Hukuk Dersleri II, Đstanbul 1954, s. 6–7; Đlhan Öztrak; Fikir ve Sanat Eserleri Üzerindeki Haklar, Ankara 1971, s. 16). Yarsuvat ve Belgesay, hususiyeti “orjinallik”te aramaktadır [Duygun Yarsuvat; Türk Hukukunda Eser Sahibi ve Hakları, Đstanbul 1984, s. 53; M.Reşit Belgesay; Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu Şerhi (Şerh), Đstanbul 2001, s. 13, 15]. Ayiter ise hususiyeti; “var olandan başkasını meydana getirmek” olarak algılamaktadır (Nuşin Ayiter; Hukukta Fikir ve Sanat Ürünleri, Ankara, 1981, s. 44). Erel kavrama; “bağımsız bir fikri çalışma ürünü olma ve sahibinin yaratıcı gücünün özelliğini yansıtabilme” açısından yaklaşmaktadır [Şafak N.Erel; Türk Fikir ve Sanat Hukuku (Fikir ve Sanat), Ankara 2009, s. 52]. Tekinalp hususiyeti; “şekil yahut içerikte kendini gösteren, mutad (sıradan) olmayan, belli bir düzeyi ve sahibinin yaratıcılığını gösteren anlatım (üslup) ”, olarak tarif etmektedir (Tekinalp, Fikri Mülkiyet, s. 99–101). Bir diğer görüş ise, hususiyetin, anlatımın (üslubun) ve bağımsızlığın varlığı yanı sıra, genelin ve amaca uygun olanın üstünde bir özelliğin bulunmasını gerektirdiğini belirtmekte ve daha sıkı kıstasları gerekli görmektedirler (Suluk/Nal s. 36–38). Kınacıoğlu hususiyete dair, bir yazının eser niteliğini kazanabilmesi için; kamu malından yani öncekilerin eserlerinden faydalanan yazarın, öz benliğinden bir şeyler katması gerektiğini dile getirmektedir [Naci Kınacıoğlu; “Türkiye’de Fikri Hakların Gelişimi ve Nazari Esasları” (Nazari Esaslar), Prof. Dr. Haluk Tandoğan Hatırasına Armağan, Ankara, 1990, s. 55]. Son olarak “hususiyet” kavramını makâle konusu yapan Bozgeyik; hususiyeti kısaca, eser sahibinin eserine kendi fikir, düşünce, duygu ve his dünyasından ve fikri temele dayanan yeteneklerinden kattığı özellikler olarak tanımlamaktadır (Hayri Bozgeyik; “Fikir ve Sanat Eserlerinde Hususiyet”, BATĐDER, C. 25, S. 3, Eylül 2009, s. 170).

277 K. Emre Gökyayla; Telif Hakkı ve Telif Hakkının Devri Sözleşmesi, Ankara 2001, s. 79. 278 Erel, s. 58, Ayiter, s. 48–49.

dilin kullanılışı ve düşüncelerin açıklanış biçimi) FSEK bakımından korunduğu noktasında öğretide görüş birliği vardır. Ayrıca metnin yanında, şekil, grafik, istatistik tabloları ve fotoğraflar gibi öğeler de bir bütün oluşturan eserin ayrılmaz parçaları olarak korunacaklardır279.

Đkinci ihtimal ise yön bilginin bir FSEK m. 6/b.11 de tanımlı “veri tabanı”280 olarak ortaya çıkması ihtimalidir281. Şöyle ki; reklam veren geniş manada, faaliyetleri icabı sektöre ilişkin; imalat, maliyet, pazarlama, dağıtım ve ürün/hizmet bilgileri gibi hususlarda sistematik veri toplama faaliyetine girişmiş olabilir. Eğer yön bilgi sistemli şekilde tutulan bilgiler ile sayısal veri ve materyalleri282 ihtiva eden bir veri tabanı (veri bankası) şeklinde belirmiş ise yine derleme eser kategorisinde korunmaya hak kazanabilecektir. FSEK m. 6/b.11’deki ifade şöyledir: “Belli bir maksada göre ve hususi bir plan dâhilinde verilerin ve materyallerin seçilip derlenmesi sonucu ortaya çıkan ve bir araç ile okunabilir veya diğer biçimdeki veri tabanları (Ancak burada sağlanan koruma, veri tabanı içinde bulunan veri ve materyalin korunması için genişletilemez). Madde metninden, sadece bilgisayar ile değerlendirilmeye yönelik olan CD, internet gibi ortamlar değil, kitapları da içerecek şekilde herhangi bir araç ile veya diğer bir biçimde okumaya ve değerlendirmeye müsait şekildeki tüm veri tabanlarının derleme olarak kabul edildiği anlaşılmaktadır283. Veri tabanları işlenmeden çok derleme olarak kabul edilen bir faaliyettir284.

279 Tekinalp, s. 108.

280 Belirli bir esas çerçevesine hazırlanarak sıraya konulan bilgi ve veri yığınlarına “veri tabanı” denilir.

Geniş bilgi için bkz.: Serhat Kaypakoğlu; Bilgisayar Programlarının Hukuki Korunması, Đzmir 1997, s. 69.

281 Veri tabanlarının derleme eser olarak değil, m.2/3 bağlamında ilim ve edebiyat eseri kategorisinde yer

alması gerektiği yönündeki görüş için bkz.: Gürsel Üstün; Fikri Hukukta Đşleme Eserler (Đşleme Eserler),

Đstanbul 2001, s. 154, dn. 362.

282

Veri, (data) sonuç çıkarılabilecek olgular, bilgiler ve rakamlardır. Materyaller ise veri dışındaki diğer bilgilerdir. Ayrıntılı bilgi için bkz.: Tekinalp, Fikri Mülkiyet, s. 131.

283 Erel ve Tekinalp, çeşitli veri ve materyallerin bilgisayarda kullanılmaya müsait bir veri tabanı teşkil

edecek tarzda düzenlenmesini veri tabanı (işleme) saymaktadır (Erel, Fikir ve Sanat, s. 83; Tekinlap, Fikri Mülkiyet, s. 131). Ancak şunu belirtmeliyiz ki; kanun metninden sadece bilgisayar ile okunabilecekler değil tam aksine “diğer biçimdeki” veri tabanlarının da derleme eser kabul edildiği rahatlıkla anlaşılmaktadır. Madde metnini tadil eden 4630 sayılı Kanun’un madde gerekçesinde de, aksi yönde yorumu haklı kılacak bir ifade yer almamaktadır. Gerekçede TRĐPS m. 10/2 metnine uyumlu bir düzenlemenin amaçlandığı belirtilmektedir. Aynı yöndeki görüş için bkz.: Mustafa Ateş; Fikri Hukukta Eser (Eser), Ankara 2007, s. 377; Suluk/Nal, s. 121.

284 Gökyayla, Telif Haklarının Devri, s. 120. Đşlenme ile derleme arasındaki fark kendini özgün esere

Erel, “Veri tabanlarında yaratıcı fikri emekten ziyade, çeşitli şekillerde değerlendirilmeye elverişli veri ve materyallerin bir araya getirilmesi için sarf edilen emeğin korunması söz konusudur” demektedir285. Ancak yine de FSEK m. 6/2 gereği işlenme ve derlemede bir hususiyetin belirmesi gereklidir. Burada 96/9/EC286 sayılı Avrupa Veri Tabanı Yönergesinin 3. maddesinde yer alan ifade tarzıyla, kişinin “kendi fikirsel yaratıcılığı” dikkate alınmalıdır287. Hususiyet derlemenin seçimi ve düzenlenmesinde aranmalıdır288.

Genellikle şu şekillerde yön bilgi veri tabanı olarak karşımıza çıkabilir289: Yön bilgi kapsamında kendilerinden sonuç çıkarılabilecek olan pazar bilgisi ve istatistikî rakamların, veri ve materyaller şeklinde bir araya getirilmesi mümkündür. Bir yıl içerisindeki ithalat ve ihracat rakamlarının bazı ürünler bakımından derlenmesi ve bir araya getirilmesi buna örnek olabilir. Ya da veriler belli bir maksada göre seçilip derlenmiş olabilir. Ürün geliştirmede kullanılacak şekilde belli bir ürüne ait piyasa araştırması yapılarak verilerin toplanması örnek verilebilir. Bir diğer ihtimal verilerin hususi bir plan dâhilinde seçilip derlenmesidir. Örnek olarak aynı türden ürünlerin hangi özellikleri dolayısıyla tüketici tarafından farklı talep gördüklerinin tespiti verilebilir. Bu ihtimalleri çoğaltmak mümkündür. Ancak her somut olaya göre derleme eserin varlığı ve şartları uzman bir bilirkişi tarafından ayrıca değerlendirilmelidir.

Derleme eser niteliğindeki veri tabanları sahiplerinin izni olmaksızın kullanılamazlar290. Đşlenmelerde koruma süresi eser sahibinin hayatı süresince ve ölümünden itibaren yetmiş yıldır. Ancak veri tabanı içinde bulunan veri ve materyaller kanun gereği işleme eser olarak korunmayacaktır291. Ancak 2004 yılında 5110 sayılı

eserlerden oluşmasına gerek yoktur. Antolojilerde eserler bir araya getirilirken, mevzuat ve karar derlemelerinde özgün eserlerden bahsetmek mümkün değildir. Ayrıca FSEK m. 1/B-d’de yer alan derleme tanımında “düşünce yaratıcılığı” kavramına vurgu vardır. Ayrıntılı bilgi için bkz.: Ünal Tekinalp; “Derleme Eser, Dününce Yaratıcılığı ve Bunun Hususiyet Üzerindeki Etkisi” (Derleme Eser), FMR, Cilt. 5, S. 1, Yıl. 5, s. 69–76.

285 Erel, Fikir ve Sanat, s. 84. 286 OJ L 77, 27.3.1996, p. 20–28.

287 Yönergenin ayrıntılı tahlili için bkz. Tekinalp, Derleme Eser, s. 73–76. 288 Suluk/Nal, s. 122.

289 Erel, Fikir ve Sanat, s. 84; Tekinalp, Fikri Mülkiyet, s. 131. 290

Erel, veri tabanlarının FSEK m. 38 anlamında şahsen kullanım amaçlı çoğaltılmalarının caiz olmadığını, veri tabanları zaten çoğunlukla şahsen kullanım amacıyla istifade edilmek üzere yaratıldıklarını belirtmektedir (Erel, Fikir ve Sanat, s. 84).

kanunla yapılan düzenleme ile FSEK’e eklenen Ek m. 8 ile veri tabanında bulunan veri ve materyallerin kendilerinin de kısmen korunabileceği bir düzenleme getirilmiştir292. Burada veri tabanına yatırım yapan yapımcıya, veri tabanı üzerinde aleniyetten itibaren 15 yıl boyunca geçerli olacak “sui generis” bir hak ve veri tabanına ilişkin koruma getirilerek; kanun tarafından, sahibinin hususiyetini taşımayan veri tabanları da dâhil olacak şekilde geniş bir koruma şemsiyesi sağlanmıştır293.