• Sonuç bulunamadı

Beyoğlu’nda Gezersin (2005)

NAZLI ERAY’IN ROMANLARINDA HALK BİLİMİ UNSURLARI 2.1 Anonim Edebiyat

15- Beyoğlu’nda Gezersin (2005)

Beyoğlu’nda Gezersin, yazarın son romanıdır.

Roman, anlatıcının farklı bir zaman diliminde yaşadığını anlatan tasvirlerle başlamaktadır. Bir anda ihtiyar bir adamla karşılaşan anlatıcı, konuşmaya başlarlar. İhtiyar, anlatıcı hakkında her şeyi bilmektedir. Roman; Ankara, İstanbul ve Fethiye arasında geçmektedir. Anlatıcı ve Şeyh Küçük Hüseyin Efendi ile beraber Fethiye’de Tayyareci Fethi Bey Parkına giderler. Anlatıcı, Tayyareci Fethi Bey’i merak etmeye başlar. Hakkında ne kadar kitap ve bilgi varsa öğrenmek ister.

Anlatıcı, birden kendisini İstanbul’daki evinde bulur. Televizyonda yayımlanan Deli Saati programını izler. Bu psikolojik programda sıra dışı hastalar doktoru arayıp yardım istemektedirler. Anlatıcı, her akşam bu programı keyifle izler, hastalar ilgisini çeker. Romandaki kahramanlarının ortak noktası, hepsinin bu doktorun hastaları olmalarıdır.

Anlatıcı, farklı bir zaman diliminden çıkmak için Beyoğlu’nda gezerken bir dükkâna girip korse alır. Korseyi takarsa kendi zaman dilimine gireceğini sanıyordu. Anlatıcı, deli doktorunu arayarak bu durumdan kurtulmayı ister. Doktor, onu muayenesine çağırır. Anlatıcı, muayene de sıra beklerken Tayyareci Fethi Beyi görür. Oda doktorun hastalarından biridir. Fethi Beyle konuşmak için doktordan tekrar randevu alır.

Muayeneden çıkarken dengesini kaybeden anlatıcıyı korseyi satan Albert tutar. Albert, anlatıcıyı evine götürerek yemek yedirir. Korseden rahatsız olan anlatıcı çıkarmak ister. Albert’te ne kadar uğraştıysa korseyi çıkaramaz. Albert’le beraber Markiz pastanesine gider. Anlatıcı, etrafına bakınırken sarışın bir bayana gözleri takılır. Bu bayanın Madam Tamara olduğunu öğrenir. Kahramanların bir diğer ortak noktası 1958 yılında ölen Madam Tamara’yı tanıyor olmalarıdır.

Anlatıcı, Tamara’nın hayatını merak etmeye başlar. İhtiyar adamla karşılaşan anlatıcı, Madam Tamara hakkında her şeyi öğrenmek ister. İhtiyar adam, boza satan Naki’de Tamara’nın günlüğü olduğunu söyler. Akşam bozacı geçerken anlatıcı, Tamara’nın günlüğünü ister. Ancak bozacı Naki, günlüğü vermek istemez. Naki’nin kendisini bu hayata verdiğini görür. Naki, içine girdiği günlük sayesinde yeni bir hayata başlamıştır.

Bu olaylar yaşarken anlatıcı, Eyüp Sultan sırtlarında dolaşırken ilginç iki karakterle karşılaşır. Arif, psikolojisi sağlam bir insan değildir. Yalnız başına hiçbir yere gidemez ve her defasında yanına Nazmi’yi de alır. Hayatta yalnız başına kalma korkusuyla yaşar. Nazmi de kalabalık ortamdan hoşlanan başına buyruk bir adamdır. Bu iki adamı birbirine bağlayan kişi ise Madam Tamara’dır.

Bu olayları olurken anlatıcı, bir taraftan da Tayyareci Fethi Bey Parkı’nda İhtiyar adam ve şehitlerle birlikte mistik bir yolculuğa çıkar. Geçmiş ve bugün arasında sürekli gidip gelen anlatıcı, bu kahramanlarla olağanüstü maceralar yaşar.

170

SONUÇ

Çağdaş Edebiyat dönemi Türk edebiyatında hikâyeleri ve romanlarıyla tanınan Nazlı Eray, fantastik ve düşsel bir düşünceye sahip olduğu için eserlerine de bu yönünü büyük oranda yansıtmıştır. Eray, halk kültürü ve halk biliminin birçok alanında eserler ortaya koymuştur. Roman, deneme ve hikâyeyle başlayan edebi çalışmalarını her geçen zamanda zenginleştirerek sürdürmüştür. Bu türlerin tamamı çalışmamızın sınırlarını aştığı için yalnızca romanlarındaki halk kültürünün üzerinde yoğunlaştık.

Bu tezin amacı Nazlı Eray’ın eserlerinde düşsel ve fantastik ögeleri ortaya çıkararak onun bu tarzın anlatım tekniklerini nasıl kullandığını incelemektir. Eray’ın romanlarında kullandığı başlıca öğeler şunlardır; fantastik, düşsel, büyülü, gerçeküstü, olağanüstü, masal, bilimkurgu, mitoloji gibi kavramlar etrafında kümelenmiştir. Tezimizin öncelikli amacı işlenen öğelerin tanımlarını vererek tezi netleştirmektir. Tezde asıl netleştirmek konular Nazlı Eray’ın romanlarında halk bilimi unsurlarını belirlemek ve nasıl teknikler kullandığını tespit ederek genel tanıları ortaya çıkarmaktır.

‘Nazlı Eray’ın Romanlarındaki Halk Bilimi Unsurları’ adlı başlıklı çalışmamızda, Eray’ın romanlarındaki halk bilimi unsurlarını tespit etmeye çalıştık. Bu çalışmamızda romanlarda yer alan motiflerin gelenekle benzer olduğunu tespit ettik. Halk anlatılarının romanlara giriş amaçları sorgulandığında en mühim sebebin, içinde yaşanılan ve mensubu olmaktan iftihar edilen milletin, folklorik unsurlarına olan bağlılık ve dikkatten kaynaklandığını söyleyebiliriz. Nazlı Eray, bütün romanlarında halk kültürü ürünlerine mutlaka yer vermektedir. Bu özelliği romanlarının konusuna göre yoğunluk yönünden değişiklik göstermektedir. Eray’ın eserlerinde gördüğümüz veya rastladığımız hiçbir halk bilimi ve halk kültürü unsuru, tesadüfi olarak kaleme alınmamıştır. Eray, halk bilimi unsurlarını eserlerinde bilinçli olarak kullandığı muhakkaktır. Bu unsurlar, yazarın isteyerek kullandığı ve vurguladığı noktalardan oluşmaktadır; hatta bazen çok gerekli olmadığı halde ayrıntı sayılabilecek bazı halk bilimi unsurlarına da yer vermiştir.

Eray, halk kültürü unsurlarını eserin konusuna uygun olanını seçerek kullanmıştır. Yazar, bu unsurları kullanırken üslubunu ve roman tekniğini bozmamıştır. Yani Eray, şive kullanmamıştır. Usta bir şekilde kullandığı halk kültürü unsurları; Eray’ın eserlerine ayrı bir canlılık ve zenginlik katmakla beraber, farklı bir hava da kazandırmıştır.

Türk edebiyatında fantezi yazarlığının önemli isimlerinden biri olan Nazlı Eray, yazın yaşamına 1960 yıllarda girer. Eray, bugüne kadar çizgisinden eserlerini fanteziler üzerine kurmuştur. Eray’ın, ilk yapıtlarında Sait Faik çizgisine yakın bulunmasının sebebi, öykülerinde dışlanmış, itilmiş, sıradan insanları konu etmesidir. Hikâyelerinde bu insanlara ve yaşantılarına yer veren yazar hem kendi hem de dışlanmış insanların yaşamdan beklentilerini kurduğu fantezilerle gerçekleştirir.

171

Yazmayı yaşama gayesi olarak gören Eray, bunu hakkıyla yerine getirmek için çok çalışır. Bu nedenle yazar, yaptığı büyük ve özverili hazırlıktan ötürü yazmadan evvel eserin dünyasında yaşamaya başlar. Romanlarının birçoğu otobiyografi özellik taşır. Romanlarda anılarını dahil etmeyi şu sözlerle anlatır: “Tozlu Altın Kafes'i yazmaya başladığımda, bir anı kitabı olarak düşünmemiştim. Kitabı, Budapeşte'ye giderken uçakta yazmaya başladım. Ve kitapta, İstanbul'un çok hâkim olduğunu fark ettim. Sonra yavaş yavaş anılar dökülmeye başladı. O zaman kitabı, otobiyografi kitabı yapmaya karar verdim.” der.

Eray, romanlarında sadece kendi hayat hikâyesini değil, başka şahısların hayatlarını da eserlerinde konu eder. Bu insanların hayat hikâyelerini ayrıntılarıyla vererek romanda anlatmaya çalışır. Bu anlamda kahramanın iyi bir araştırmacı olduğunu da söyleyebiliriz. Diğer kahramanların gerçek hayatlarını en ince ayrıntısına kadar bilen anlatıcı, bu insanların bakış açılarını yansıtmayı unutmaz. Annesi Şermin Hanım, dedesi Tahir Lütfü Tokay, dayısı Demir, Sadrazam Mahmut Şevket Paşa, Rıza Nur, Eddie Fisher, Kraliçe Elisabeth, Şeyh Küçük Hüseyin Efendi, Sebilci Hafız Süleyman Efendi, Tayyareci Nuri Bey, Werner Herzog, Che Guevera, Danton, Mozart, Fouche, Robespierre, Sihirbaz Hans Morettti, Sihirbaz Kalanag, Kraliçe Marie Antoinetıe, Roberto Cavalli gibi pek çok kişiyi gerçek hayattan seçmiştir. Bu kişilerin hayat hikâyelerini eselerlerin de başarılı bir şekilde kullanır.

Eray, yer verdiği unsurların kültürel birikimleriyle birlikte dış yapı özelliklerini, işlevlerini ve renklerini de ustaca kullanır. Yazar, kültürel birikimlerin ve geleneklerin taşıdıkları anlamlardan faydalanarak toplumun görünür görünmez yasalarını eserlerinde anlatmaya çalışır. İlk romanı Pasifik Günleri ile roman türünde başarıyı yakalayan Eray, bu türde yazmaya ve ilerlemeye devam eder. Eray, romanda oldukça büyük bir başarı yakalamıştır.

Eray, eserlerinde gelenek ve göreneklere yer vermenin yanında fantastik ve düşsel konuda roman yazmaktadır. Fantastik konularda yazdığı romanlarında halk kültürü ve halk biliminden çokça yararlanan yazar, eserlerindeki postmodern bilgisiyle dikkatleri üzerine çekmiş birisidir. Eray, yaptığı araştırmalar ve başvurduğu anlatım teknikleri sayesinde eserlerinde ayrıntılı bir şekilde bilgi verebilmektedir. Söz gelimi Orphée romanında Orphée ve Eurydice’i anlatırken oldukça güçlü ayrıntılara yer verebilmektedir. Otobiyografik hususta yazdığı romanlarında halk bilimi ve halk kültüründen çokça faydalandığından, lakaplar, deyimlerin kullanılması romana samimi bir hava katmıştır. Eray’ın akıcı ve canlı bir üslubu olan yazarın dile hâkimiyeti de tartışılmazdır.

Eray’da öne çıkan en önemli temalar, otobiyografik, fantastik ve düştür. Romanlarının en belirgin özelliklerinden birisi kadın kahramanları ön plana çıkarmasıdır. Eray’ın romanlarında genellikle kadın, başkahramandır. Çünkü o; güçlü, kendi ayakları üzerinde durabilen ve cesur bir kişidir.

Eray’ın tiplerinin bir kısmı ölü veya tarihi özelliği olan kişilerden oluşur. Aşkı Giyinen Adam romanında Eddie Fisher, Arzu Sapağında İnecek Var romanında Marie Antonie ve Monsieur Fouche örnek gösterilebilir.

172

Eray, sadece gerçeklerden ya da tarihi özelliğe sahip kişilerden tip ve kahramanlara yer vermemiş; aynı zamanda hayal dünyasını da kullanarak ölü insanları da romana dahil etmiştir. Onun kahramanları eserdeki konu ve yere göre kendiliğinden doğar. Tiplerini iyi tanıyarak çizen yazar, tarih bilincini tiplerinin ve karakterlerinin şahsında vermeyi başarmış biridir. Yıldızlar Mektup Yazar romanında Anna Maria, İmparator Çay Bahçesi Celal Dülger, Ayışığı Sofrası Aşo örnek gösterilebilir.

Eray’ın romanlarında farklı görüş ve ideolojiler tarihsel bir ortamda temellenmiştir. Yazar bu farklı tarihi görüş ve ideolojilerle beraber, kahramanlarının duygu ve düşüncelerine de yer verir.

Eray’ın romanlarında zaman ve mekân; halk kültürü gibi mühim bir unsurdur. Onun romanlarında zaman ve mekân sosyal ve toplumsal gerçeklerden oluşmuştur. Mekân, Eray’ın eserlerinde olayın meydana geldiği yer kadar, olayın oluşmasına zemin hazırlayan bir unsurdur. Eray’da zaman mekân gibi ayrı bir öneme sahiptir. Zaman şimdiki zaman ve geçmiş zaman olmak üzere ayrılır ve Eray bu iki zaman dilimi arasında bir denge kurarak, zamanı sunmada başarılı olmuştur.

Eray, romanlarında çerçeve öykü tekniğini kullanır. Bir dış öyküyü iç içe geçmiş başka öykülerle işleyerek düşselliği ortaya çıkarmaya çalışır. Binbir Gece Masalları’nı andıran bu teknik, Eray’ın romanlarında sıkça görülür. Yazar, postmodern anlatım tekniğiyle çerçeve öykü tekniğini başarılı bir şekilde romanlarında işler.

Eray, fantezi gerçekliği içinde yazılan bu öykülerin çoğunluğu bireysel temalar üzerine kurulurken, toplumsal travmalar istisna sayılacak kadar az sayıdaki öyküde işlenir. Çalışmamızın başlangıcında halk bilimi unsurları ve alt sınıfları belirlenmiştir. Yazarın romanlarında tespit edilen konular şunlardır: otobiyografi, toplumcu gerçekçilik, evlilik, kadın- erkek ilişkileri, rüya, fal ve büyüdür.

Sonuç olarak Eray, edebiyat tarihimiz ve günümüz açısından üzerinde durulması gereken seçkin bir yazarımızdır. Eray, eserlerinde halk kültürü unsurlarında bilinçli bir şekilde yer vermektedir. Eray’ın eserlerinde en önemli özelliği ise Halk Kültürü ile beraber, sosyal ve toplumsal gerçekliğin bir ifadesi olan zaman ve mekân unsurudur. Romanlarının birçoğunda imkânsız olanı gerçekleştirerek şaşırtmayı ve insanları mutlu etmeyi hedefler. Nazlı Eray Türk romanlarında fantezileriyle bir arada anılmaktadır.

173

KAYNAKÇA