• Sonuç bulunamadı

BERLİN KONFERANSI (BERLİN KONGRESİ)

SAVAŞIN SONU

3.13. BERLİN KONFERANSI (BERLİN KONGRESİ)

Berlin Kongresi çalışmalarına 13 Haziran 1878’de başlandı. Bu kongre Rusya, Almanya, Avusturya, Fransa, İngiltere, İtalya ve Osmanlı İmparatorluğunun katılımı ve “dürüst bir komisyoncu” olan Alman Başbakanı Bismarck’ın başkanlığında gerçekleşti.523 İlk toplantıda, asıl sorunun Bulgaristan meselesi olduğu

ortaya çıktı. Bu sorunun çözümü, Rusya’nın İngiltere ile anlaşmasıyla genel anlamda önceden belirlenmişti, ancak detaylar, özellikle de Balkan Yarımadası’nın

521 Belyayev, Russko-Turetskaya Voyna 1877-1878 gg., s.469-470 522 Belyayev, Russko-Turetskaya Voyna 1877-1878 gg., s.471

191

sınırlarının açıklığa kavuşturulması, sıcak tartışmalara neden oldu. Sonuç olarak, Bulgaristan Osmanlının bir uydu ülkesi olarak tanımlandı. Buna rağmen Osmanlıya haraç ödese de hâlâ bağımsızdı. Bulgaristan, halk tarafından seçilen, ancak Osmanlının Avrupa ülkelerinin rızasıyla onayladığı bir knyaz (Prens) tarafından yönetilecekti. Knyaz’ın yüce yönetimi anayasa ile sınırlıydı. Anayasanın nihai taslağına kadar, fakat Berlin Antlaşması’nın onaylanma tarihinden itibaren dokuz aydan fazla olmamak üzere, Bulgaristan’daki iktidar, başında Rus Komiserin bulunduğu, yardımcı olarak Türk komiser ve Avrupa konsolosların yer aldığı “Geçici İdare”nin elinde olacaktı. Bulgaristan’ın Rus birlikleri tarafından işgaline ilişkin süre San Stefano Antlaşması hükümlerindeki iki yıl yerine dokuz ay olarak belirlendi. Bulgaristan toprakları, 163.000 km²’den 63.000 km²’ye, nüfusu 4 milyondan 1,5 milyona azaltılmıştı.524

Kongrenin çalışma takviminde bir sonraki konu Bosna-Hersek sorunuydu. Almanya’nın da desteklediği Salisbury’nin önerisi üzerine, Bosna-Hersek, “rahatlaması amacıyla” Avusturya-Macaristan’ın işgali için devredildi. Ardından kongre Sırbistan ve Karadağ konusunu karara bağladı. San Stefano Antlaşması ile Bosna’dan alınıp Sırbistan’a bağlanan bölgeler Avusturya-Macaristan’a verildi, karşılığında da Bulgaristan’dan alınan bölgeler iade edildi. Karadağ bölgesi, yüzölçümü olarak iki katına çıkmasına rağmen, San Stefano Antlaşması’na kıyasla üçte iki oranında azaldı. Karadağ’ın denize girişine izni verildi, ancak donanma bulundurma hakkı elinden alındı. Kıyıdaki polis gümrük kontrolleri bile Avusturya- Macaristan’a teslim edildi. Osmanlı yönetiminde kalmasına rağmen, Avusturya- Macaristan, Novo-Bazar sancaklarında garnizon bulundurma hakkını aldı.525 Bu nedenle, Rusya’nın, Avusturya-Macaristan’a taviz vermemek için İngiltere ile antlaşma yapmasına rağmen, Alman desteği sayesinde, Avusturya-Macaristan, Çar hükümetinden taleplerinin neredeyse tümünü karşılaması için baskı uyguladı. Buna Çar Hükümeti’nin zamanında Almanya’nın rolünü anlamaktaki yetersizliği sebep oldu. Besarabya konusunda Rusya için olumlu bir karar verildi, ancak kongre ayrıca Dobruca’yı Bulgaristan’dan alıp Romanya’ya kattı. Asya kazanımları sorunu, kongre

524 Belyayev, Russko-Turetskaya Voyna 1877-1878 gg., s.473 525 Rostunov, Russko-Turetskaya Voyna 1877-1878, s.245-246

192

tarafından Anglo-Rus anlaşması çerçevesinde çözüldü.526 Osmanlının Ermenistan’da

reformların uygulanmasının gözlenmesi, Osmanlının tazminat ödemesi ve birtakım diğer hususlar, Kongre tarafından Rusya’nın aleyhine çözülmüştür. Kongre sona ermeden 8 Temmuz’da, İngiltere’nin Kars, Ardahan ve Batum’un Rusya’ya katılımı konusundaki göreceli "esnekliğinin" nedeni ortaya çıktı. O gün, Beaconsfield, İngiltere’nin 4 Haziran’da Osmanlıya “zorla kabul ettirdiği İngiliz-Türk antlaşmasının” bir sonucu olarak İngiltere’nin Kıbrıs adasını işgal ettiğini açıkladı.527

Sonuç olarak, kongre sonucunda, Çar hükümeti diplomatik bir yenilgiye uğradı, Rus imtiyazlarının sonuçları ise savaşta yer almayan İngiltere ve Avusturya- Macaristan tarafından kullanıldı. 1877-1878 savaşının ve Rusya’ya yönelik Berlin kongresinin nesnel, tarihsel önemi, ikinci kez ülkenin ekonomik ve siyasi gelişmesini geciktiren Çarlık hâkimiyetinin bir sonucu olan sosyo-ekonomik geri kalmışlığının ortaya çıkarmış olmasıdır. Berlin Kongresi, Çarlığın egemenliği altındaki Rusya’nın, gelişmiş kapitalist güçlerle diplomatik mücadele sırasında savaş alanında büyük bir bedelle elde ettiği askeri zaferi kendi lehine sonuçlandıramadığını gösterdi. Hem 1877-1878 savaşı hem de Berlin Kongresi, Kırım savaşı döneminden bu yana çarlığın özellikle Avrupa dış politikasında rolünün önemli ölçüde azaldığını göstermiştir.528

526 Kolenkovskiy, Belolipetskiy, Russko-Turetskaya Voyna 1877-1878, s. 45-46 527 Belyayev, Russko-Turetskaya Voyna 1877-1878 gg., s.474-475

193

SONUÇ

Osmanlı tarihi açısından bir facia olarak nitelendirebileceğimiz 1877-1878 Rus-Türk savaşı, diğer adıyla 93 harbi, siyasi, askeri, ekonomik vb. birçok açıdan çok farklı sonuçlar doğuran, Balkan coğrafyasında yeniden haritaların çizilmesine yol açan bir savaştır. Bu savaş, Rus kaynaklarına göre değerlendirilmeye çalışılmıştır.

Bu savaşın kaybedilmesi ile Osmanlının çöküşü hızlanmış, yenilen Osmanlı İmparatorluğu, 3 Mart 1878’de, Bulgaristan Prensliğinin kurulması, Sırbistan, Karadağ ve Romanya’nın bağımsız olması, Kars, Ardahan, Batum ve Doğubayazıt’ın Rusya’ya verilmesi gibi çok ağır şartları içinde barındıran Ayastefanos Antlaşmasını imzalamak zorunda kalmıştır. Osmanlının Balkanlardaki varlığının sona ermesi anlamına gelen bu antlaşma, Balkan coğrafyasının yeniden şekillenmesini sağlarken, Osmanlı için ise sonun başlangıcıdır denebilir. İki ülke arasında gerçekleşen bu savaş ve sonucunda imzalanan antlaşma Rusya’ya büyük kazanımlar ve Balkan halkları arasında saygınlık kazandırmıştır. Fakat bu durum, başta İngiltere olmak üzere Avusturya ve diğer batılı ülkeler çıkarlarına ters düştüğü için memnun etmemiş, bu sebeple Bismarck’ın başkanlığında Berlin Konferansını düzenlemiş ve bu mesele birden bire tüm Avrupa’nın meselesi oluvermiştir. İmzalanan antlaşma Osmanlının kaybına yeni kayıpların eklenmesi ile son bulmuştur.

Rusların gözüyle bu savaşın altında yatan sebepler kısaca şu şekilde özetlenebilir; Osmanlı İmparatorluğu fethettiği Balkanlardaki halkların durumunu iyileştirmek yerine onları köleleştirmiş ve sömürmüştür. Ruslara göre ise asıl sebep Bosna Hersek ve ardından gelen Sırp ve Karadağ isyanlarıydı. Bu isyanların Osmanlı tarafından hızla bastırılmıştır. Bunun sonucu olarak Rusya, başta barışçıl yollarla bir

194

çözüm başvurmuş, sonuç alınamayınca da ateşkes ilan edilmesi için ultimatom vermiş, sonunda da savaş ilan etmiştir.

Rus Tarihçilerine göre Ruslar, uluslararası konumunu yükseltmek istemekteydi ve bu amacına Balkanlardaki Slav halkları üzerindeki etkinliğini arttırarak ve onların desteğini alarak ulaşabilirdi. Bunun Balkanlardaki isyanlara destek vermiş ve bu isyanları “Halk hareketi” olarak nitelendirmiştir. Doğal olarak Osmanlı bu duruma sessiz kalmamıştır. Belki de en önemli sebeplerden biri Rusya ve Osmanlının Boğazların statüsü konusundaki çatışması ve Kırım Savaşı’nda alınan yenilginin intikamını alma hırsıdır. Bununla Rus Çarı II. Aleksandr, Rusya’yı güçlü bir devlet olarak göstermek istiyordu. Bunun yanı sıra Osmanlı hem Rusya’nın hem de Avrupalı ülkelerin isteklerini dikkate almamış ve uzlaşıdan uzak bir tavır sergilemiştir. Bu konuda Rus kaynaklarından edindiğimiz izlenim, bu tavrın başlıca sebebi İngiliz diplomasisinin Osmanlı üzerindeki etkisidir. Bahsettiğimiz gibi incelediğimiz kaynaklarda doğrudan bu savaşın sebepleri ele alınmamış olsa da, bilgiler ışığında çok farklı sebepleri sıralamak mümkündür. Osmanlı Devleti doğal olarak Balkan topraklarını diğer Avrupa ülkelerine karşı olduğu gibi Rus işgaline karşı da korumak ve topraklarını Rusya’ya kaptırmamak için mücadele vermiştir. Oysa Rusya Balkanlardaki Türk varlığını ortadan kaldırmak, Ege Denizi’ne inmek ve İstanbul’u da almak niyetindeydi. Bu sebeple kendisi Asya’ya da katliamlar yapmasına rağmen Rus kaynakları asılsız olarak Osmanlı Devleti’nin Hıristiyan halka baskı yaptığını iddia ediyordu. Rus kaynaklarından edindiğimiz sebepleri kısaca bu şekilde sıralayabiliriz.

Rus kaynaklarına göre bu savaş, siyasi hedefler açısından hiçbir haklı tarafı olmayan, tamamen işgalci bir zihniyet ürünü bir savaştır. Rus burjuvazisinin çıkarları düşünülerek yapılan bir savaş olarak nitelendirilmesine rağmen Slav ve Ortodoks halklarını korumaya yönelik olduğu ileri sürülerek haklı gösterilmeye çalışılmıştır.

Savaşın sonunda, Bulgaristan Prensliği kurulmuş kurulmasıyla Rusya Bulgaristan’ı tamamen olmasa da Osmanlı’dan koparmayı başarmıştır. Böylece Rusya’nın Bulgaristan’ın üzerindeki etkisi artmış ve bu savaş sırasında Bulgar ve Rus halkları arasında başlayan sempati iki toplumu birbirine yakınlaştırmıştır.