• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM 1: OSMANLI YÖNETİMİNDEN ÖNCE BATUM

1.1. Başlangıcından Rus İhtilallerine Kadar Batum

1.1.1. Batum’un Tarihçesi

Batum1 bölgesinde Korolistskali, Çoruh, Çolok nehirleri boylarında M.Ö. 3000‟li yıllardan beri yerleşimin olduğu bilinse de2

, bu dönem ile ilgili yeterli ve sağlıklı bilgiler bulunmamaktadır. M.Ö. X. yüzyıldan itibaren bugünkü Gagra‟dan Çoruh nehrine kadar uzanan ve Batum‟u da kapsayan bölgeye Kolhis (Kolheti- Kolhidya) adı verilmişti (Ustaoğlu Mahmut Mithat, 1339:3; Çiloğlu, 1993:34). Yunan denizcileri M.Ö. X. Yüzyılın başlarında Kolhis kıyılarına ulaşmış, bu tarihten sonra bölgede koloniler ortaya çıkmaya başlamıştır (Buxton, 1926:4). Yunan kolonilerinden hemen sonra Roma kolonileri de bölgede kurulmuştur (Komahidze, 1956:9). Bu kolonilerden bugünkü Batum‟un bulunduğu yerde kurulup kurulmadığı tartışma konusudur. Ancak Batum ve çevresiyle ilgili önemli bir kaynak durumundaki Kızıl Acaristan

Salnamesi’nde Batum bölgesinin bu dönemlerde insanların yerleşimine açık

olmadığından kesin olarak bahsedilmektedir (Kızıl Acaristan Salnamesi, 1922:31). Ayrıca, David Marshall Lang da, Poti, Sinop, Amisus (Samsun yakınlarında) gibi bu

1

Günümüzde Gürcistan‟a bağlı Acaristan özerk bölgesinin başkenti olan Batum, Karadeniz‟in güneydoğu kıyısında yer almaktadır. Şehir, Poti‟nin 59 km güneyinde, Trabzon‟un 178 km kuzeydoğusunda ve Çoruh suyu kaynağının 11 km kuzeyinde olup (Sami, c. II, 1316:1199), 41° 39' 30" kuzey enlemi ve 41° 38' 15" doğu boylamında yer almaktadır (Kızıl Acaristan Salnamesi, 1922:28). Bölgenin yeryüzü şekilleri oldukça engebelidir. Kuzeyde Acara sıradağları yer almakta, bu sıradağlardan güneye doğru Arsiyan dağları uzanmaktadır. Güney kısımda ise üç bin metreyi bulan Karçal dağının olduğu Pontus (Torus) dağları bulunmaktadır. Sahil mıntıkasında ise dar ve uzun olarak tek bir düz arazi vardır. Arazi volkanik olup bazı kısımlar balçık topraklıdır (Harbiye, 1334/1918:13). Bölgede birçok nehir, çay ve dere vardır. Çoruh Suyu, Acara Suyu, Sahali, Butuskuvi ve Şavşuri bunlardan bazılarıdır (Kızıl Acaristan Salnamesi, 1922:28). Bu akarsular bölgede derin vadiler ve geçitler meydana gelmesine neden olmaktadır (Harbiye, 1334/1918:13). Batum yüksek dağlar ile çevrili olması nedeniyle (Inisimof, 1926:56; Inisimof,1930:97) kuzey rüzgârlarının bölgeye girmeleri engellenir (Kızıl Acaristan Salnamesi, 1922:28). Böylece Batum ve çevresinde iklim genelde ılımandır (The Times, February/Şubat 1, 1881, n. 30106, s. 4; Komahidze, 1956:3). Bölgeye yıllık 2500 mm yağmur düşmektedir (Rickmers, 1934:467). Coğrafî şartlarının yanında iklimin de elverişli olması nedeni ile Batum‟un bitki örtüsü zengindir. Kıyılarda zengin subtropikal ağaçlar vardır (Komahidze, 1956:3). Dağların ise tamamı ormanlarla kaplıdır ve ağaçlar geniş yapraklıdır. 2000-2100 metre yükseklikten sonra dağ çayırları başlamaktadır (Inisimov, 1930:97; Rickmers, 1934:470). Ilıman iklimin sunduğu koşullar sayesinde bölgede çok çeşitli tarım ürünleri yetiştirilmektedir. Limon, portakal, mandalina, çay, mısır, buğday, arpa, pirinç, üzüm, zeytin ve pamuk bunlar arasında en önemlileri olarak sayılabilir (Badjelidze, 1973:13; Kızıl Acaristan Salnamesi, 1922:28; Harbiye, 1334:14).

2

http://www.everyculture.com/Russia-Eurasia-China/Ajarians-History-and-Cultural-Relations.html (21. 03. 2009).

dönemde Karadeniz‟de kurulan kolonileri anlatırken Batum‟dan bahsetmemektedir (Lang, 1997:71-72). Dolayısıyla Batum‟un bu dönemine ait bilgilerde bazı muğlâk ifadeler vardır ve kaynakların azlığı nedeniyle bu durum normal olarak kabul edilebilir. Batum bölgesi, M.Ö. 4. yüzyılda Batı Gürcistan Krallığı topraklarına (Komahidze, 1956:9), M.Ö. 66-64 yılları arasında da bütün Kafkasya ile birlikte Roma hâkimiyetine girmişti (Suny, 1989:14; Buxton, 1926:4). Roma‟nın buralara yayılması ile birlikle Batum, Romalı yazarların dikkatini çekmiştir. Batum ismini de ilk kez Romalı yazar Plinya (D. Ö. 23-73) kullanmıştır (Obzor Batumskoy, 1912:1; Komahidze, 1956:9; Kızıl

Acaristan Salnamesi, 1922:31). O, Kolhis‟in nehirlerinden bahsederken Bathus/Bathys‟dan söz etmektedir. Bu nehrin Gürcüce adı Batumi kelimesinin de türemiş olduğu Bat‟dır. Yunanlılar ise bu nehri Yunanca derin anlamına gelen Badus olarak isimlendirmişlerdir (Komahidze, 1956:9). Plinya‟dan sonra Arrianos (D. Ö. 80-160) da Bathus/Bathys isminden bahsetmiştir (Bıjışkyan, 1969:66; Kızıl Acaristan

Salnamesi, 1922:31).

Bathus/Bathys diye isimlendirilen nehir aslında Korolistskali‟dir ve derin de değildir (Komahidze, 1956:9). Bu nedenle burada şu hususu vurgulamak yerinde olacaktır. Batum şehrinin liman tarafında denizin çok derin olduğunu birçok yazar belirtmektedir. Hatta bu konuda efsaneler bile ortaya çıkmıştır1. Ayrıca, Kafkasya ve Gürcüler üzerinde araştırmalarıyla tanınan William Edward David Allen, Bathus/Bathys‟den bahsederken derin demirleme Bathys Limen anlamını kullanmış ve liman/denize atıfta bulunmuştur (Allen, 1932:50). Belki de Bathus/Bathys derin anlamında bir nehrin ismi değil, liman tarafındaki derin koyun ismidir. Bu bilgilerden yola çıkarak kesin olmamakla birlikte Bathys nehrinin ismi bu derin koydan geldiği söylenebilir.

Kolhis bölgesi Roma hâkimiyetine geçtikten sonra, Bathus/Bathys nehrinin girişi Romalıların ticaret ve savaş gemileri için bir sığınma yeri olarak kullanılmaya başlanmıştır. Böylece zamanla Bathus/Bathys nehrinin denize döküldüğü yerde gemiler için ticaret mahalli olarak kullanılan bir nevi kasaba meydana gelmişti (Kızıl Acaristan

Salnamesi, 1922:31). Romalılar Kolhis‟te hâkimiyetlerini sağlamlaştırmak ve İranlıların

üzerine yapacakları seferlerde lojistik destek sağlayabilmek için Batum limanını askerî

1

Bıjikşyan bu durumu şu şekilde anlatmaktadır: “Batum tarafında o kadar derin bir yer vardır ki dipsiz olduğunu ve Karadeniz‟in buradan Hazar Denizi ile bağlı olduğunu söylerler, fakat bunun aslı yoktur”. (Bıjışkyan, 1969:3).

üs olarak kullanmışlardı. Bunun yayında liman, Roma ticaret gemileri için de Karadeniz‟de önemli limanlardan birisi olmuştur (Komahidze, 1956:10). Böylece Romalılar zamanında Batum ve çevresi askerî ve ticarî olarak gelişmeye başlamıştı. Bu bilgiler doğrultusunda Batum şehri ve limanı hakkında iki soru ortaya çıkmaktadır. Bunlar; Batum‟da ilk yerleşimin ne zaman kurulduğu ile nerede kurulduğudur. İlk soru için şunlar söylenebilir: Batum civarında M.Ö. 3000‟li yıllardan beri yerleşimin olduğu bilinse de, bugünkü Batum şehri civarında yerleşimin ilk olarak ne zaman başladığı konusunda kesin bir bilgi yoktur. M.Ö. X. yüzyılda Yunan kolonisi olarak kurulduğu ifade edilse de, asıl yerleşime M.Ö. 65 yılından itibaren Romalılar zamanında açıldığı daha muhtemeldir1. Peki, Batum bölgesinde M.Ö. 3000 yılından itibaren insanların yerleşmeye başladıkları bilindiği halde neden şehrin bulunduğu sahil bölgesinde bu durum ancak M.Ö. I. yüzyılda gerçekleşmiştir? Bu sorunun cevabı, sahil mıntıkalarının genel problemi olan bataklıklardır. Batum şehrinin de bulunduğu düzlüklerde çok büyük bataklıklar vardı. Bu bataklıklar başta sıtma olmak üzere çeşitli bulaşıcı hastalıkların ortaya çıkmasının ana nedeniydi. Bunun yanında tarıma elverişli arazileri de azaltmaktadır. Bu nedenlerle insanlar bu bataklıkların olduğu düzlük arazilere değil, daha yukarı bölgelere yerleşmeyi tercih etmişlerdir. İkinci sorunun cevabı ise, Batum kasabasının günümüzdeki Batum‟a 3 km uzaklıkta olan ve Bathus/Bathys adı verilen Korolistskali nehrinin ağzında ticaret yerleşkesi olarak kurulduğudur. Daha sonra Batum, günümüzdeki yerine doğru genişleyecekti2

.

Roma İmparatorluğu ikiye ayrıldıktan sonra, VI. yüzyılda Bizans İmparatorluğu‟nun eline geçen Batum (Kızıl Acaristan Salnamesi, 1922:32; Meydan Larousse, c. II, 1969:209), Bizanslılar tarafından, vassalları olan Eğrisi (Laz Krallığı) idaresine verilmiştir (Bostan, 1992:210). Bu zamanda da askerî ve ticarî bir üs olarak hizmet veren Batum (Quelquejay, 1960:1108), özellikle Batum ile İstanbul arasındaki ticaret bu dönemde oldukça gelişme göstermiştir (Meydan Larousse, c. II, 1969:209). Bizans

1

Kaynaklar da Acara bölgesinde bu dönemde üç büyük yerleşim yerinden bahsetmektedirler: Batum, Kobuleti, Petra (Tsihisdziri) ve Gönye (http://www.everyculture.com/Russia-Eurasia-China/Ajarians-History-and-Cultural-Relations.html (21.03.2009)). Fakat bu bilgilere rağmen Claudius Ptolemy Batum‟da ilk yerleşimin ancak M.S. II. yüzyılda kesinlik gösterdiğini söylemiştir (Çanturiya, 1940:7).

2

İleri de bahsedileceği üzere Batum bugünkü mahalline 18. yüzyıl başlarında Sadrazam Hasan Paşa tarafından taşınacaktır.

İmparatoru Justinian (527-565) Batum‟a çok yakın bir yerde bulunan Petra kalesini1

kuvvetlendirmiş, kalede bir garnizon kurmuştur (Suny, 1989:24). Bu imparator döneminde, 542-562 yılları arasında Kafkasya bölgesi, İran (Pers) ile Bizans arasında savaş alanı olurken (Komahidze, 1956:10), bu savaşta Petra Kalesi ve Batum önemli bir rol üstlenmiştir. İranlılar bu savaştan mağlubiyetle ayrılmışlar ve Batum Bizanslılar elinde kalmıştır. Bizanslıların Batum‟daki hâkimiyetleri İmparator Heraklius (610-641) zamanına kadar devam etmiştir2

.

Bizans‟tan sonra VII. yüzyıldan itibaren Kafkasya‟da yeni bir güç ortaya çıkmıştır: Müslüman Araplar (Komahidze, 1956:10; Georgian National Comitee, 1919:9). Hz. Osman (644-656) zamanında 645 yılında Tiflis Araplar tarafından ele geçirilmiş (Suny, 1989:27), Emeviler zamanında Kafkaslardaki İslam hâkimiyeti daha da kuvvetlenmiş ve Batum da dâhil olmak tüm Kafkasya fethedilmişti (Mahmut Mithat, 1339:13)3

. Müslüman Araplar, X. yüzyılın başlarına kadar burada hüküm sürmüşler (Komahidze, 1956:10) ve bu tarihten itibaren Arap hâkimiyeti yıkılmış ve yerine yeni feodal prenslikler/beylikler kurulmuştur (Komahidze, 1956:10). IX-X. yüzyıllarda bu prenslikler arasında Gürcistan‟ı tek bir devletin çatısı altında birleştirme mücadeleleri meydana gelmiş (Badjelidze, 1973:7), sonunda Gürcistan Birleşik Krallığı kurulmuş ve Batum X. Yüzyılda Gürcistan Birleşik Krallığının idaresine girmiş ve Samtshe-Saatabago (Ahıska-Ahılkelek) yöneticileri tarafından idare edilmiştir (Bostan, 1992:210; Quelquejay, 1960:1108). Fakat Batum bölgesinde Gürcistan prenslikleri zamanı çok uzun sürmeyecekti.

Nitekim XI. yüzyılın 2. yarısından itibaren Gürcistan, Selçuklu Türklerinin hâkimiyeti altına girmiştir. 1064–1065 yılları arasında Selçuklu hükümdarı Alparslan Gürcistan‟a akınlar düzenlemeye başlamış ve 1066‟da Saatabago (Ahılkelek)‟yu ele geçirmiştir. 1071 yılında Malazgirt savaşında Bizanslılar Selçuklulara yenildikten sonra, Gürcistan üzerindeki Selçuklu hâkimiyeti daha da artmış ve sırasıyla Artvin, Acara, Samtskhe (Ahıska) ve Kartli (Borçalı) Selçuklu hâkimiyetine girmiştir (Suny, 1989:34). Böylece Batum‟da da Selçuklu egemenliği başlamıştır. Fakat Selçuklu Türklerine karşı, Gürcü

1

Petra, Lazika‟nın kale kenti ve piskoposluk merkezidir. Bugün, Kobuleti‟de Tsihisdziri köyüdür (http://www.chveneburi.net/tr/default.asp?bpgpid=963&pg=1-(21.03.2009).

2

Bizanslılarla savaşan İranlılar arasında Acara, Ahıska ve Ardanuç civarı ahalisinden Gürcüler de bulunmaktadırlar (Kızıl Acaristan Salnamesi, 1922:25).

3

Kralı Bagratlı IV. David (1089–1125) diğer bilinen ismi ile David Agmashenebeli (Kurucu) başarılı seferler yapmış, ülkesini tekrar bağımsızlığa kavuşturmuştur (Badjelidze, 1973:8; Komahidze, 1956:10). IV. David‟den sonra Batum ve civarına Gürcü Kraliçesi Tamara (1184–1212) hâkim olmuştu (Kızıl Acaristan Salnamesi, 1922:26). Çok güçlü bir prenslik kuran Tamara zamanında Gürcistan en parlak dönemini yaşamıştır1

. Tamara Batum‟da bulunan kaleleri birleştirmiş ve iki tane daha yeni kale inşa ettirmiştir (Kızıl Acaristan Salnamesi, 1922:25). Diğer Gürcü prenslikleri gibi Tamara Prensliği‟nin de hâkimiyet dönemi kısa sürmüş ve XIII. yy başlarında Moğolların istilasıyla yıkılmıştı.

1238‟de bütün Kafkasya olduğu gibi Batum ve civarı da Moğolların istilasına uğramıştı (Çanturiya, 1940:9; Bostan, 1992:210). Bu istila sonucunda, Tamara Prensliğinin yerine teşkil eden Gürcü prenslikleri tarafından el değiştirdikten sonra, Trabzon İmparatorluğu‟nun eline geçmişti (Kızıl Acaristan Salnamesi, 1922:32).1384 tarihinde Gürcistan‟ı zapt eden Timur (Suny, 1989:44), bölgedeki hâkimiyetini tesis etmek için 1386-1403 yılları arasında 7 kez Gürcistan‟a sefer düzenlemişti (Berdzenişvili ve Canişa 1997:196-202). Fakat Timur hâkimiyeti de kısa sürmüş ve Batum XV. yy başlarında Guria Prensliği tarafından ele geçirilmiştir (Özdemir, 2002:115). XV. yüzyılın ikinci yarısından itibaren Batum ve Kafkasya üzerine yeni bir güç ortaya çıkacaktı.

Osmanlı devletinin 1451‟de Sohumkale‟(Sohum)yi (Kırzıoğlu, 1993:4), 1461‟de de Trabzon‟u ele geçirmesiyle, Batum ve civarı bu devletin etki alanına girmiştir (Komahidze, 1956:11). Osmanlı devleti, bölgede hakimiyet kurmak için, 1478 yılında Uzun Hasan‟ın ölümünü fırsat bilerek (Gümüş, 2000:45), Rakkas Sinan Bey komutasındaki bir orduyu (Aydın, 1998:36-37), Gürcistan üzerine sefere göndermiştir. Rakkas Sinan Bey Torul Beyliği‟ni ortadan kaldırmış ve müteakiben 1479‟da Batum‟u zapt etmiştir. Böylece Batum da ilk kez Osmanlıların eline geçmiştir (Aydın, 1998:36; Kırzıoğlu, 1993:98)2. Fakat bu ilk Osmanlı hâkimiyeti kısa sürmüş ve Batum Osmanlıların elinden çıkarak (Aydın, 1998:36-37), İmereti Krallığı‟nın eline geçmişti. Guria Prensi George Gurieli 1483‟te, Çoruh Suyu ile Batum kasabası arasındaki

1

Georgian National Comitee, 1919:9. Suny, 1989:39; Burdett, 1996:479; Buxton, 1926:8; Christian Science Monitor , March/Mart 23, 1918, s. 22.

2

bölgenin İmereti Krallığı‟ndan ayrı olarak bağımsız olduğunu ilan etmiş ve 1509 tarihine kadar Batum, Guria Prensliği idaresinde kalmıştır (Kızıl Acaristan Salnamesi, 1922:33). Fakat o sıralarda Trabzon‟da şehzadelik yapan Yavuz Sultan Selim, Batum‟a akınlar düzenlemiş ve bu akınlarda Batum ile civarı tekrar Osmanlı devleti hâkimiyetine geçmiştir (Gümüş, 2000:53-57). Yavuz Sultan Selim‟in Osmanlı tahtına çıktığı 1512 yılında ise Trabzon Eyaleti‟ne Batum Sancağı da ilave edilerek Trabzon-Batum Eyaleti kurulmuştur (Akgündüz, Kitap III, 1991:5). Bölge kısa bir süre sonra Gürcü Prenslerinin eline geçmesine rağmen, 1514 yılında Yavuz‟un Çaldıran seferi dönüşünde tekrar Osmanlılar tarafından alınmıştır (Muvahhid Zeki, 1927:194-195; Kırzıoğlu, 1993;88-89; Gümüş, 2000:56).

Yavuz Sultan Selim‟den sonra tahta çıkan Kanuni Sultan Süleyman‟ın ilk yıllarında Trabzon-Batum Eyaleti, Canha sancağı, Aşağı Batum sancağı, Yukarı Batum sancağı, Gönye sancağı ve Trabzon sancağı ve Paşa sancağından meydana gelmekteydi1

. Bu arada, Gürcistan İmparatoru olan İmereti Kralı ve Rüstem Gurieli, yaptıkları seferler ile Batum ve bölgesini Osmanlılardan tekrar geri alabilmişlerse de, Kanuni Sultan Süleyman‟ın Irakeyn Seferleri sonucunda, 1535 yılında Osmanlılar yeniden bütün bu havaliyi ele geçirmişlerdir (Kızıl Acaristan Salnamesi, 1922:33)2. 1543 yılında Gürcü birlikleri tekrar Osmanlı devletine karşı harekete geçmişler ve Erzurum yakınlarındaki savaşta Türkleri yenerek Batum‟u almışlardır. Osmanlılar, Gürcü Prensliklerinin kendi aralarındaki mücadelelerinden faydalanarak (Badjelidze, 1973:8; Komahidze, 1956:11), 1545 yılında Temerrüd Ali Paşa komutasındaki bir orduyu Gürcistan seferine göndermiştir. Gürcüler bozguna uğratılarak Batum tekrar ele geçirilmiştir (Aydın, 1998:66)3.

1

Bu dönemde, Batum‟un hası 40.299, zeameti 13, tımarı ise 72 olup, zeamet ve tımar erbabı 554 kılıçtır. Ayrıca, 2.000 kadar da askeri vardır (Evliya Çelebi, 1314/1896:80-81; Sofyalı Ali Çavuş Kanunnâmesi, 1992:31).

2

Batum bu sefer sonucunda 1535‟te imar edilerek Paşa Sancağı yapılan Erzurum Eyaleti‟nin bir sancağı haline getirilmiştir. Eyaletin diğer sancakları ise şunlardır: Bardiz, Erzurum-Bayburd-Kemah Livası, Kıği, Malazgird, Çemişkezek, Hınıs, İspir, Karahisar-ı Şarki, Kızucan, Livane, Oltu, Pasin, Pertek, Trabzon, Tortum (Akgündüz, c. V. Kitap, II. Kısım, 1992:504).

3

Fakat Kızıl Acaristan Salnamesi‟nde ise 1547 yılında Osmanlıların Gönye Kalesi‟ni inşa ettirdikleri yazılırken, Batum civarına seferlerde bulundu iseler de buralarını ele geçiremedikleri yazılır (Kızıl Acaristan Salnamesi, 1922:33). Batum‟da askerin kalacak bir yeri olmadığından Gönye kalesi askerin ikamet yeri olarak kullanılmıştır. Kale, Bıyıklı Mehmet Paşa Oğlu Mustafa Paşa tarafından tamir edilmiştir (Aydın, 1998:258; Kırzıoğlu, 1993:97).

Batum Osmanlı hakimiyetine tekrar geçtikten sonra, 1549‟da bir sancak haline getirilerek Emir Bey idaresine verilmesine (Aydın, 1998:71)1 rağmen, 1555 yılında İran ile yapılan Amasya Antlaşması‟ndan sonra bir sancak olarak Erzurum‟a bağlanmıştır (Aydın, 1998:73). Fakat Gürcülerin Batum‟a saldırıları devam etmekteydi. 1564 yılında Guria Prensi Rüstem, Batum‟u tekrar ele geçirse de aynı yıl içerisinde Osmanlı devleti şehri tekrar geri almıştır (Sofyalı Ali Çavuş Kanunnâmesi, 1992:31). Osmanlı devleti idaresinde Batum, 1568 yılında tekrar Erzurum Beylerbeyliği‟ne bağlı bir sancak haline getirilmiştir2

. 9 Ağustos 1578 tarihinde, Lala Mustafa Paşa komutasındaki Osmanlı ordusunun zaferi ile sonuçlanan ve Safeviler‟le yapılan Çıldır Savaşı‟ndan3

sonra Batum, Erzurum Beylerbeyiliğinden ayrılarak müstakil bir eyalet olmuştur (Özdemir, 2002:116). Eyaletin diğer bir adı Trabzon ya da Batum Eyaleti‟dir. Batum Eyaleti‟ne 1580 yılında Faş (Poti) da dâhil edilmiştir (Kunt, 1978:174, 180; Özdemir, 2002:116)4

. Eyalet, 1581‟de Batum ya da Trabzon Beylerbeyliği olarak anılmıştır. İlk beylerbeyliğine de Trabzon sancak beyi olan Ahmet Bey getirilmiştir (Bostan, 2002:64)5. 1583-1590 yılları arasında yapılan Osmanlı-Safevi Savaşları sırasında gerçekleştirilen, 1585 yılındaki Özdemiroğlu‟nun seferinde, Osman Paşa‟nın kuvvetlerine katılan Batum Beylerbeyiliği, bu sefere bir ordu göndermiştir. Ağustos 1587‟de Ahıska, Tiflis ve Gori alınmıştır (Kütükoğlu, 1962:147, 186-188). Bu savaş sonunda imzalanan Ferhat Paşa Antlaşması ile Osmanlı devleti Kafkaslar da olduğu gibi Batum bölgesinde de hâkimiyetini pekiştirmişti6.

III. Mehmet (1595-1603) döneminde de Batum, bir sancak olarak Trabzon ya da Batum Eyaleti‟ne bağlı kalmıştır (Akgündüz, VIII. Kitap, 1994:608). III. Mehmet‟ten sonra tahta çıkan I. Ahmet (1603-1617) devrinde ise Trabzon ve Batum sancakları

1

1550-1552 arasında Türkler Batum ve Gönye‟ye yerleştiklerini yazmaktadır (Allen, 1932:148). Yazarın bundan kastı mülkî teşkilatın kurulması olabilir.

2

Erzurum Beylerbeyliği‟ne bağlı diğer sancaklar ise şunlardır: Erzurum, Trabzon, Karahisar-ı Şarki, Kiğı, Pasin, İspir, Hınıs, Çemişkezek, Soğman, Mazgird, Pertek, Oltu, Batum, Bardiz, Mamirvan, Ardanuç, Küçük Ardahan, Kızucan, Tortum, Ardahan, Pertekret, Livane (Artvin), Kars, Şavşat, İmirho, Acara, Malazgirt (Kunt; 1978:139-140; Baykara, 1988:104-105).

3

Lala Mustafa Paşa‟nın çıktığı bu seferde Batum çok önemli lojistik yerlerden biri olmuştur (Kütükoğlu, 1962: 32, 36; Bostan, 2002:387).

4

Acara bölgesini Türkler iki yönetim bölgesine bölmüşlerdi. Bunlar, Batum ve Acara sancaklarıydı. Batum sancağı Trabzon vilayetinin, Acara sancağı da Ahıska (Çıldır vilayet)in bir parçası olmuştu (Badjelidze, 1973:9).

5

Böylece, Batum ya da Trabzon Eyaleti Batum, Trabzon ve Faş Sancaklarından oluşmuştur (Akgündüz, VIII. Kitap, 1994:599).

6

Nitekim Komahidze ve Badjelidze XVI. yüzyılın sonlarında Osmanlı devletinin bölgedeki hakimiyetini kuvvetlendirdiğini yazmaktadırlar (Komahidze, 1956:11; Badjelidze, 1973:9).

yine birleşik olup, Gümüşhane ile Maçka buna ilhak olunarak bir beylerbeyilik kurulmuştur (Akgündüz, IX. Kitap, 1996:38)1

.

1609 yılında Guria Prensi Mamiya Gurieli Türkleri yenerek Batum‟u tekrar ele geçirdiyse de bu kısa süreli olmuş (Çanturiya, 1940:9), Osmanlıların tekrar bölgede kontrolü sağladıkları görülmüştür. I. İbrahim (1640-1648) zamanında 1645 yılında Gürcü İmereti Kralı Türklere karşı isyan etmiş, Guria ve Batum civarında birtakım savaşlar meydana gelmişti. Fakat Kral bu savşlarda yenildiğinden, Osmanlı devletine ödediği vergileri daha da arttırmak mecburiyetinde kalmıştı (Kızıl Acaristan Salnamesi, 1922:33). Sultan III. Ahmet (1703-1730) zamanında yine Guria ile İmereti kralları vergilerini düzenli ödememişler ve isyan etmişlerdi. Bunun üzerine Padişah Sadrazam Hasan Paşa‟yı 1704 yılında isyanı bastırması için Gürcistan‟a göndermiş ve Paşa isyancıları kısa sürede püskürtmüştü.

Sadrazam Hasan Paşa‟nın Batum‟a yerleşmesi Batum kaderi için bir dönüm noktası olmuştur. Çünkü Hasan Paşa, kendisine ikametgâh yeri olarak diğer Türk valilerinden farklı olarak, Burun tabyasını seçmişti. Bu zamana kadar Türk valileri, Batum limanının 3 km kadar kuzeyinde bulunan, daha önce bahsedilen ve geçmişte Bathus/Bathys olarak da adlandırılan Korolistskali nehri üzerindeki Tamara bölgesinde yaşamakta idi ve Batum bölgesindeki halkın da büyük çoğunluğu bu bölgedeydi. Hasan Paşa‟nın Burun tabyasını seçmesinin nedeni bu bölgenin Batum limanına daha yakın olduğu için, limandaki işleri daha yakından kontrol etmekti. Burun tabyası civarına Ahmediye isminde bir cami inşa ettirilmiş, Tamara bölgesindeki halk da bu cami etrafına taşınmış ve burada yeni binalar yapılmaya başlanmıştır (Komahidze, 1956:13)2. Böylece, Hasan Paşa‟nın delaletiyle Batum günümüzdeki yerine taşınmıştır. Hasan Paşa ayrıca, bir

1

Bu dönemde Batum sancağının defter kethüdası zeameti 300.000 akçe, tımar defterdarı zeameti ise 40.299 akçe olup, sancakta 12 adet zeamet, 72 adet tımar vardır (Aynî Ali Efendi, 1972:13; 22).

2

Kızıl Acaristan Salnamesi‟ne göre “1696 yılında III. Ahmet zamanında Hasan Paşa Acaristan‟a sefere gönderilmiştir” şeklinde bir ibare vardır (Kızıl Acaristan Salnamesi, 1922:33), fakat malum olduğu üzere III. Ahmet 1703 yılında tahta çıkmıştır. Ayrıca, Kızıl Acaristan Salnamesi‟nde Batum‟un naklediliş olayı farklı olarak şu şekilde anlatılmaktadır: “Batum‟un gümrük bulunan yerinde bir kaç gemici kulübesi mevcut imiş. İkametgâhı Tamara‟da olan ve Ahıska Paşa‟sının vekili bulunan Sefer Bey adında zat bütün gemilerin limanın daha güneyine bu gemici kulübelerinin bulundukları mahale gelip demirlediklerini görerek dairesini daha güneye getirmeğe karar vermiştir. Buraya Ahmediyye Camii‟ni tesis etmiştir ve bundan sonra o ahali de buraya gelerek camiinin etrafından birleşmeğe başlamışlardır” (Kızıl Acaristan Salnamesi, 1922:31).

tanesi Batum‟da1

diğeri ise Kutayis‟te olmak üzere iki kale inşa etmiştir (Kızıl Acaristan

Salnamesi, 1922:33).

XVIII. yüzyılın ilk yıllarında, Trabzon Eyaleti‟ne bağlı bir sancak olan Batum (Kılıç, 2000:181), 14 Ocak 1722 yılında malikane statüsünde olarak Ahmet Bey‟e tasarruf edilmiştir (Başar, 1997:129). 2 Ocak 1732 tarihinde ise sancak, malikâne statüsünden çıkarılarak yurtluk ve ocaklık statüsü ile yine Ahmet Bey‟e tevcih edilmiştir (Kılıç, 1999: 181; Başar, 1997:304). Ahmet Bey‟den sonra, 1746 yılında Batum, Süleyman Bey‟e yurtluk (ocaklık) olarak verilmişti. Bundan sonra oğulları ya da kardeşleri tarafından 1850 yılına kadar bu şekilde idare edilmiştir2

.

1768‟de Sultan III. Mustafa zamanında Rusya ve Türkiye arasında meydana gelen savaşta, İmereti, Guria prenslerinin yardımıyla Rus ordusu Türk hududu üzerine ilerlemiş ve Batum‟a yaklaşmış, fakat girememişlerdi. İmzalanan Küçük Kaynarca Antlaşması ile prensler vergiden kurtulmuş ve harp esnasında Türklerden alınan vilayetleri Ruslara terk etmişlerdir (Kızıl Acaristan Salnamesi, 1922:34). Bu savaştan sonra Kafkasya‟daki hakimiyetini sağlamlaştırmak isteyen Rusya, 1783 yılında, son Gürcü Kralı II. George Heraclius antlaşma yapmaya zorlamış ve Gürcistan Rusya imparatorluğunun himayesi altına girmiştir (Kurat, 1987:299; Buxton, 1926:18). 1801

Outline

Benzer Belgeler