• Sonuç bulunamadı

Balkan Antantı ve Türk-Macar İlişkileri

2.1. ATATÜRK DÖNEMİ SİYASİ ALANDA TÜRK-MACAR İLİŞKİLERİ

2.1.1. Siyasi İlişkiler ve Yapılan Antlaşmalar

2.1.1.5. Balkan Antantı ve Türk-Macar İlişkileri

Türkiye misak-ı milli esaslarına bağlı kalarak dış politikada Lozan Barış Antlaşması ile tespit edilen “statüko”nun korunması yolunu izlemiştir. Türkiye Lozan Antlaşmasının ardından uzun bir süredir ilişkilerinin kesik olduğu Balkan devletleri ile ilişkilerini yeniden kurmak için ikili dostluk antlaşmaları295 imzalamıştır296. Türkiye, Balkan devletleriyle yaptığı iki taraflı antlaşmalarla ilişkilerini düzeltirken Balkan devletleri de Balkan Savaşlarından (1912-1913) kalan anlaşmazlıklarını çözmek için çalışmaktaydılar. Böylece 1929 yılına doğru hemen hemen bütün Balkan Devletleri arasındaki ilişkiler düzeltilmişti. Locarno ve Küçük Antant örnekleri ve Avrupa devletlerinin “revizyonist” ve “anti-revizyonist” olarak iki gruba ayrılması, Balkan devletlerini bir grup oluşturmaya sevk eden nedenlerden olmuştur. 1929 Ekim’inden itibaren Arnavutluk, Bulgaristan, Romanya, Türkiye, Yugoslavya ve Yunanistan temsilcilerinin katılımıyla birkaç konferans toplanmıştır.

Bu konferanslar sırasında ortaya çıkan çatışmalara rağmen devlet adamları arasında Balkan Antantı fikri üzerinde görüş birliği sağlanmıştır. Konferansa katılan devletlerarasında bu görüşü en çok Türkiye desteklemiştir. Ancak bu birliğin kurulmasında en büyük tehlike olarak statüko’dan memnun olmayan Bulgaristan’dı.

Balkan Antantının en önemli destekçisi olan Türkiye ve Yunanistan Bulgaristan’ın revizyonist politikasını önlemek amacıyla 14 Eylül 1933’te iki devlet “Samimi Anlaşma Misakı” imzalamıştır. Bu anlaşmanın birinci maddesiyle Türkiye’nin Yunanistan’ın sınırlarının dokunulmazlığı hakkında teminat vermesi, bu ülkenin üzerinde emelleri olan Bulgaristan’da tepki ile karşılanmış ve Türkiye’nin Bulgaristan’a karşı düşmanca bir hareketi olarak yorumlanmıştır297.

295 Türkiye’nin Balkan Devletleriyle imzaladığı başlıca dostluk antlaşmaları şunlardır: Arnavutluk ile 10 Aralık 1923’te Ankara’da, Bulgaristan ile 18 Ekim 1925’te Ankara’da, Yugoslavya ile 28 Ekim 1925 tarihinde Ankara’da imzalanmıştır. (A. Gündüz Ökçün, Ahmet R. Ökçün, Türk Antlaşmaları Rehberi (1920-1973), Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Yayınları No. 372, Sevinç Matbaası, Ankara 1974, s. 8-17.)

296 Mehmet Gönlübol, Cem Sar, Olaylarla Türk Dış Politikası (1919-1973), Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Yayınları No. 279, Sevinç Matbaası, Ankara 1974, s. 106-107.

297 Bulgar basını Türk-Yunan Antlaşması dolayısıyla Türkiye’ye karşı propaganda yapmıştır. Türk Dışişleri Bakanı Tevfik Rüştü bu konuda “Nemzeti Ujsag” adındaki Macar gazetesine Türk-Bulgar ilişkileri hakkında beyanatta bulunarak, Sofya’yı son ziyareti esnasında iki memleket arasındaki dostluk bağlarını kuvvetlendirmeğe çalışmaktan başka bir şey yapmadığını söylemiş ve şöyle demiştir: “Bulgar matbuatının Türkiye ile Yunanistan arasında akdedilmiş olan muahedeler

Bulgaristan’ın Balkan Antantına girmesini tehlikeye sokabilecek olan bu endişeleri gidermek amacıyla 20 Eylül 1933 tarihinde Başbakan İsmet İnönü ve Dışişleri Bakanı Tevfik Rüştü Aras Sofya’yı ziyaret etmiştir. Bu ziyaret esnasında Bulgaristan’ın Türk-Yunan Paktına katılması teklif edilmiş ancak Bulgarlar bu teklifi reddetmişlerdir. Türk Başbakanının ve Dışişleri Bakanının Sofya’da bulunduğu sırada 1929 tarihli Türkiye-Bulgaristan Tarafsızlık, Uzlaşma ve Hakem Antlaşması beş yıl süreyle uzatılmıştır. Bu gezinin ardından sırasıyla 17 Ekim 1933 tarihinde Romanya ile Türkiye arasında Dostluk, Saldırmazlık, Hakem ve Uzlaşma Anlaşması, 27 Kasım 1933 tarihinde ise Türkiye ile Yugoslavya arasında Dostluk, Saldırmazlık, Hakem ve Uzlaşma Anlaşması imzalanmıştır. Bu antlaşmalarla Romanya, Yunanistan, Yugoslavya ve Türkiye arasında ikili dostluk ve saldırmazlık anlaşmaları silsilesi tamamlanmıştır. Bulgaristan ise Birinci Dünya Savaşı sonrasında imzaladığı Neuilley Antlaşmasını kendi lehinde değiştirmek istediği için bu ittifakın dışında kalmıştır. 1934 yılında Balkan Antantı fikri İngiltere ve Fransa tarafından açıkça desteklenmiş, İtalya ise antant hakkında bir yorum yapmamış olmasına karşın, İtalyan basını antantı soğuk karşılamıştır. 9 Şubat 1934 tarihinde Balkan Antant’ı Türkiye, Yunanistan, Romanya ve Yugoslavya’nın katılımıyla Atina’da imzalanmıştır. Bu durumun Türk-Macar ilişkilerine de olumsuz olarak yansıdığını görmekteyiz. Çünkü, Balkan Antantıyla Türkiye artık anti-revizyonist gruba katılmıştı298. Oysa bu dönemde Türkiye, Balkan Antantını Balkanlarda statükoyu korumak dolayısıyla barışın korunmasına yardımcı olmak aynı zamanda Balkan devletleri dışından gelebilecek tehlikelere karşı bir engel olarak görüyordu. Bu dönemde Türkiye için en büyük tehlike, Balkanlarda ve Doğu Akdeniz’de emelleri olan, sahip olduğu On iki Ada ile de Türkiye’nin komşusu olan İtalya idi. Bundan dolayı Türkiye, İtalya’nın yayılma politikasına karşı Balkanlarda istikrar istemekteydi299.

dolayısıyla Türkiye’ye hücum etmeleri teessüfe şayandır eğer Bulgar matbuatı bu muahedelerin tam metinlerini görmüş olsaydı hiç şüphesiz başka bir lisan kullanırdı. Türk-Yunan muahedesinin iki memleketin ticari mukarenetini iktisadi rabıtalarının inkişafını temin eden müzeyyel bir maddesi vardır.” (“Bulgar gazetelerinin Bize Kızmasına Hiç Sebep Yoktur”, Son Posta, 22 Birinciteşrin(Ekim) 1933, s. 3.)

298 Gönlübol-Sar, Olaylarla Türk Dış Politikası (1919-1973), s. 107-111.

299 Türkiye, Balkan Antantıyla bazı başarılı sonuçlar elde etmiştir. 1935’te İtalya’nın Habeşistana saldırması üzerine, Milletler Cemiyetinin aldığı zorlayıcı ekonomik önlemlere, bu dört devlet birlikte katılmışlardır. Ayrıca Montrö Konferansında Boğazların durumunun Türkiye lehine değiştirilmesinde antant üyeleri aynı dayanışmayı göstermiştir. (Uçarol, a.g.e., s. 496-497) .

Bu dönemde Macaristan’ın dış politikada, dostluğunun en iyi olduğu devlet İtalya’dır300. Macaristan kendi davasını ilk defa tanıyan ve savunan İtalya’ya ve iki millet arasında sarsılmaz bağlar kuran Mussolini’ye minnettarlık duymaktadır301. Hatta Macar İçtimai Birlikler İttihadı (Unions Patrietiques et Irredentistes), İtalya’daki faşist rejimin onuncu yıl dönümü nedeniyle Macar milletinin Mussolini’ye karşı saygı ve minnettarlığını bildirmek için iki milyon imza toplamıştır. Hariciye Encümeni Başkanı Pekar’ın başkanlığında otuz kişilik bir heyet bu imzaları Mussolini’ye sunmak için Roma’ya gitmiştir. Pekar imzaların sunulması esnasında, Macaristan’ın davasında fiiliyatı ve sözleri ile yardım eden Mussolini’ye dokuz milyon Macar’ın minnettarlığını açıklamıştır. Mussolini verdiği cevapta iki milyon imzanın bütün Macar milletini temsil ettiğini, on yıldan beri olduğu gibi bundan sonra da İtalya’nın, büyük haksızlığa uğrayan Macaristan hakkındaki görüşlerinin değişmeyeceğini, Avrupa’da istenilen barışın sağlanmasının haksızlıkları tamir ile mümkün olacağını, Macar milleti gibi büyük bir tarihi olan uygar bir milletin Tuna havzasında yaşaması kabiliyetinden mahrum edilemeyeceğini, Avrupa barışı ve adaleti adına İtalya’nın, Macaristan’ın iyi bir geleceğe ulaşması yolunda çalışacağını bildirdikten sonra Pekar’a hitaben, faşist İtalya’nın bir defa verdiği dostluk sözünün asla değişmeyeceğini ve bunun son zamanlarda daha kuvvetli meydana çıkacağını vatandaşlara bildirmesini istemiş, daha sonra İttihat müdürü emekli Miralay Banyi İttihadın altın madalyasını Mussolini’ye sunmuştur. Gömbös’ün 1934’te Roma’ya yapacağı ziyaret, Macar basını tarafından Macaristan ve Avusturya’nın, Fransız ve İtalyan işbirliğine katılma isteği olarak değerlendirilmiştir. İtalya ve Macaristan’ın işbirliği her fırsatta dile getirilmiştir302. Her iki ülkede diktatörlük rejiminin olması ve her ikisinin revizyonist olması nedeniyle Macaristan, İtalya ile iyi anlaşmıştır. Macaristan, Türkiye’yi Fransa’nın önderliğinde oluşan Küçük Antantın grubuna dâhil etmek istememiştir303.

Balkan Antantı dolayısıyla Türk-Macar ilişkilerinin bozulmaması için 1934 Mart’ında Türk Dışişleri Bakanı Macaristan’a bir dostluk ziyaretinde bulunmuştur.

300 BCA, Budapeşte Elçiliği Senelik Raporu; 232.566.6, Dosya: 421/48.

301 BCA, 30.10.0.0, 232.567.5, Dosya: 421/67, 14.11.1934.

302 BCA, 30.10.0.0, 233.568.8, Dosya: 421/90, 02.02.1935.

303 Özgiray, a.g.m., s. 77.

Ardından Türkiye Büyük Millet Meclisi 2. Başkanı Hasan Saka’nın başkanlığında bir grup milletvekili 1934 Mayıs’ında Budapeşte’yi ziyaret etmiştir. Buna karşılık olarak ta Macar milletvekili ve sivil toplum kuruluşları üyelerinden oluşan bir heyet, 1934 Ekim’inde Türkiye Cumhuriyetinin onuncu yıl kutlamalarına katılmak üzere Ankara’ya gelmiştir. Türk milletvekilleri Macar Başbakanı Gömbös’ün huzuruna kabul edilmiştir. Ardından Macaristan Meclisinde ağırlanmışlardır. Bu ziyaretler esnasında karşılıklı samimi ve sıcak konuşmalar yapıldı. Bu konuşmalarda cengâverlik ve iki ülkenin Birinci Dünya Savaşında aynı safta savaştıkları, arkadaşlık ruhu ve motifleri vardı. Macar devlet adamları Türk devlet adamlarının samimi konuşmalarına cevap vermişlerdir. Yalnız Macar konuşmacının söylediği: “Adaletsiz sulhun eşit kurbanları” sözünü Türkler sükûnetle dinlemişler ve cevapsız bırakmışlardır304.

Türkiye’nin Balkan Antantını imzaladığı dönemde Macaristan’da iktidarda Gömbös’ün Faşist Partisi bulunuyordu. Bu dönemde hala Macaristan Trianon sonrası kaybettiği topraklarının şoku atlatılmamıştı305. Bu nedenle Trianon Antlaşmasının gözden geçirilmesi ve düzeltilmesi Macar halkının ülküsü olmuştur306. Bu yüzden Macaristan iki savaş arası dönemin en hararetli revizyonist devletlerinden biri olacaktır307. Macaristan’ın revizyon meselesini haklar eşitliği, sınırlar revizyonu, azınlıkların hukukuna tam riayet ve Küçük İtilafın Macaristan’a yönelik askeri anlaşmasının yürürlükten kaldırılması oluşturulmakta idi. Macar İçişleri Bakanı bu dört maddenin üçünün olmasının zaman meselesi olduğunu, fakat birincisinin Macaristan için aktüalitesi olan bir iş olduğunu, “çünkü Macaristan’ın böyle elleri bağlı, ikinci ve üçüncü derecede bir millet halinde yaşamasının imkanı olmadığını;

zaman, akıl, mantık hatta mevcut anlaşmanın bunu gerektirdiğini” belirtmiştir.

Macar Başbakanı Gömbös hükümet programında revizyon “barışçı yollarla, barış antlaşmalarının revizyonu ve Macar ekalliyetlerin hukukunun temini” şeklinde geçmektedir308.

304 Özgiray, a.g.m., s. 78-79.

305 Fahir Armaoğlu, 20. Yüzyıl Siyasî Tarihi (1914-1995), Cilt 1-2, Alkım Yayınevi, 12. Baskı, Ankara, s. 179-180.

306 V. Brugere-Trelat, a.g.e., s. 10.

307 Armaoğlu, a.g.e., s. 180.

308 BCA, Budapeşte Elçiliği Senelik Raporu, 30.10.0.0, 232.566.6., Dosya: 42148,1933.

Macaristan’ın eski Başbakanlarından Kont Bethlen 4 Ocak 1934’de Magyar Szemle Cemiyetinde yaptığı konuşmasında Macaristan’ın revizyon konusundaki görüşünü şöyle belirtmiştir: Çoğunluğu Macarların yaşadığı şimdiki Macaristan’a sınır olan yerlerin genel oya başvurulmaksızın Macaristan’a geri verilmesi, Slovak ve Rutenlere imtiyaz verilerek uluslararası bir kontrol altında hangi ülkenin himayesi altına girmek istediklerinin belirlenmesi, Çeşitli milletlerin bulunduğu Banat ve Bacska’da genel oya başvurulması ve Transilvanya’ya bağımsızlık verilmesidir.

Macaristan’ın geleceğinin azınlıklar meselesine bağlı olduğunu söyleyen Bethlen siyasi nutuklarını iki cilt halinde yayımlayarak revizyona dair politikadan bahsederken, Macaristan’ın bu dönemdeki durumuna değinmiş, Macar milletinin bugünkü coğrafi sınırları değişmedikçe, tamamıyla mahvolmaya mahkûm olduğunu açıklamıştır309. Macar Başbakanı Gömbös 22 Kasım 1922 yılında Miskolc’da yaptığı konuşmasında revizyonun arabuluculukla çözümlenmesi için milletin birliğinin gereğini vurgulayıp310 kendisine Szolnok şehri fahri hemşeriliği diplomasının verilmesi nedeniyle yaptığı konuşmasında revizyona değinerek, şunları söylemiştir: “Bazı taraflarda dolaşan söylentilerin aksine olarak revizyon davamızı bırakmadığımızı söylemek isterim. Biz iddialarımızda sabitiz ve barış yolundan olacak bir değişikliğin bizi isteklerimize ulaştıracağını umuyoruz. Aynı zamanda Küçük İtilafın Macar azınlıklarına, diğerlerine olduğu gibi kültürel, ekonomik ve siyasal hakları tanımasını da arzuluyoruz. Silahlar işinde haklar eşitliği istiyoruz.

Zira bir milletin hâkimiyet hakkının bir şubesi kayıtlanamaz. Etrafımızı saran Küçük İtilafın 500.000 kişilik ordusuna karşı ancak savunmasız Trianon ordusuna münhasırdır. Haklar eşitliği olmadan konuşmak imkânsızdır. Biz bu duruma on beş yıl boyun eğdik ve bununla da sükûn ve düzeni bozmak istemediğimizi gösterdik.

Geçtiğimiz yol dikenlidir. Fakat sonunda Macaristan’ın tekrar canlanması vardır.”

Gömbös’ün konuşmalarını yorumlayan Pester Lloyd gazetesi bütün ülkenin Gömbös’ün dış politikasıyla ilgili olan açıklamalarını onayladığını yazmıştır311.

Türkiye Cumhuriyeti ise bu dönemde bizzat Atatürk’ün belirlediği dış politika ilkelerinden sapmadan Misak-ı Milli sınırları içindeki Türkiye’yi

309 BCA, 30.10.0.0, 232.566.9, Dosya: 42151, 24.01.1934.

310 BCA, 30.10.0.0, 220.484.11, Dosya: 400-3150, 20.12.1932.

311 BCA, 30.10.0.0, 233.568. 9, Dosya: 42191, 21.02.1935.

güçlendirmeyi hedef almış; bağımsızlığından ve egemenliğinden ödün vermeden her devlet ile iyi ilişkiler kurmayı amaçlamıştır312. Bu sırada Türkiye, İtalya’nın yayılma politikası karşısında Balkanlarda istikrar istemekte idi. Atatürk başta olmak üzere Türk devlet adamları, asırlarca Türkler tarafından idare edilmiş olan Balkan devletleriyle eşitlik esasına dayanan iyi ilişkiler kurduğu takdirde, Avrupa politikasında önemli sayılabilecek ağırlığa sahip bir gücün meydana getirilebileceğine inanmışlardı. Türk devlet adamları,1933 yılının sonunda ve 1934 yılının başında Balkan devletleri arasında güçlü bir teşkilatın kurulması için gayretler sarf etmişlerdir. Böyle bir teşkilat, bir taraftan Avrupa’da oluşmakta olan bloklar arasında bir denge unsuru olacak, diğer yandan da bir saldırma hareketi karşısında Balkan devletlerinin teker teker ortadan kalkmasını engelleyecekti. Bu yüzden Türkiye, 9 Şubat 1934 tarihinde Balkan Paktını imzalayarak anti-revizyonist gruba katılmıştır313. Bu durum Türk-Macar ilişkilerinde biraz kırgınlığa neden olmuştur314. Bazıları Türkiye’nin Balkan Paktını imzalamasını Macaristan’a karşı bir hareket olarak değerlendirmiştir315.

Macaristan’ın dış bütçesinin görüşüldüğü sırada Maliye Encümenindeki bazı milletvekilleri Balkan Paktının Macar-Türk dostluğunu ihlal eder mahiyette olduğu düşüncesiyle, De Kanya’ya hücumda bulunmuşlar, De Kanya buna karşılık: “Balkan Misakı yalnız Balkan sınırlarına aittir. Macaristan’a zarar verecek mahiyette bir vesika değildir. Türk-Macar dostluğu bundan asla müteessir olmamıştır” diye cevap vermiştir316. Türk Dışişleri Bakanı Tevfik Rüştü, 1934 Mart’ında Macaristan’ın Pakta karşı olumsuz tavrı yüzünden bir dostluk ziyaretinde bulunmuş; Macaristan, Türkiye’nin Yugoslavya ve Romanya ile aynı pakt içerisinde olmasını içine sindirmek zorunda kalmıştır317. Atatürk’ün dirayeti ve ince zekâsıyla aradaki

312 Mehmet Gönlübol, “Atatürk’ün Dış Politikası: Amaçlar ve İlkeler”, Atatürk Yolu, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu, Atatürk Araştırma Merkezi, Ankara 1987, s. 233-268.

313 Mehmet Gönlübol, Cem Sar, A. Şükrü Esmer, Oral Sander (ve diğerleri), Olaylarla Türk Dış Politikası( 1919-1995), Siyasal Kitabevi, 9. Baskı, Ankara 1996, s. 103.

314 Özgiray, a.g.m., s. 80.

315 BCA, 30.10.0.0, 227.526.19, Dosya: 403/107, 03.05.1934.

316 BCA, 30.10.0.0, 232.566.18, Dosya: 421/60, 05.05.1934.

317 Ahmet Özgiray’ın belirttiği 1934 Mart’ındaki Tevfik Rüştü’nün yaptığı ziyaret aslında 1934 Mayıs’ında yapılmıştır. 1934 Mayıs tarihinde Türk Dışişleri Bakanı Tevfik Rüştü, Balkan Antantının imzalanmasının ardından ilk dış gezisini Balkan ve Avrupa devletlerinin nabzını ölçmek ve Cenevre’de düzenlenecek silahsızlanma konferansına katılmak amacıyla yapmıştır. Cenevre’de Balkan Antantı dışişleri bakanları antant sonrası durumu görüşüp, silahsızlanma hakkında kararlar

kopukluk giderilmiş, ilişkiler tekrar iyi yola girmiştir318. Nitekim Paktın imzası nedeniyle Macaristan’da, yarı resmi Függetlenseg gazetesinde çıkan bir yorumda:

“Paktın yalnız Balkan hükümetlerinin güvenliğini kefalet eden bir belge olduğunu ve bunun dışında kalan devletler için tesiri olamayacağını söyleyerek, Tevfik Rüştü’nün revizyonun ne leh ne de aleyhine olduğunu söylemesi de tarihi geleneğe dayanan bir dostluğu inkâr etmek değildir,” denilmektedir. Yarı resmi Budapesti Hirlap gazetesinde de, Tevfik Rüştü Beyin TBMM’de yaptığı konuşmasından, “Türkiye’nin bütün devletlerle dostane ilişkiler kurma arzusunda bulunduğunun anlaşıldığı bildirilmekte ve Macar dostluk antlaşmasının Balkan Paktı ile aynı zamanda onaylanmasının Türkiye’nin Macar dostluğuna sadık kaldığını gösterdiğini ve Balkan diplomatlarının Macaristan’a karşı oluşturmak istedikleri yeni kalenin inşasında başarılı olamadıkları” yazmaktadır319.

alacaktı. Tevfik Rüştü bu gezide Romanya, Macaristan, Avusturya, İsviçre ve Fransa ve Bulgaristan’ı ziyaret ederek devlet adamlarını bilgilendirmiş ve Balkan Antantına karşı oluşabilecek tepkileri azaltmaya çalışmıştır. (Özgiray, s. 78; “Tevfik Rüştü Bey”, Akşam, 29 Nisan 1934, s. 2; “Hariciye Vekilimiz”, Akşam, 7 Mayıs 1934, s. 2; “Tevfik Rüştü Beyin Seyahati”, Akşam, 8 Mayıs 1934, s. 1;

“Hariciye Vekilinin Seyahati”, Akşam, 9 Mayıs 1934, s. 2; “Tevfik Rüştü Bey”, Akşam, 10 Mayıs 1934, s. 2; “Hariciye Vekilinin Bükreş Seyahati”, Cumhuriyet, 10 Mayıs 1934, s. 1; “Hariciye Vekili Dün Köstenceye Hareket Etti”, Akşam, 11 Mayıs 1934, s. 1; “Hariciye Vekilimiz Bükreşte”, Cumhuriyet, 12 Mayıs 1934, s. 1; “Tevfik Rüştü Beyin Bükreş Ziyareti”, Cumhuriyet, 13 Mayıs 1934, s. 1-5.) Tevfik Rüştü, Bükreş’te üç gün kaldıktan sonra Belgrat’a oradan Budapeşte’ye gelmiş ve yarım saat burada kaldıktan sonra Viyana’ya hareket etmiştir. (“Hariciye Vekilimiz”, Akşam, 16 Mayıs 1934, s. 1; “Belgrat Toplantısı ve Bulgaristan”, Cumhuriyet, 16 Mayıs 1934, s. 1.) Tevfik Rüştü, Cenevre’ye gitmek için Yugoslavya’dan geçerken Yugoslavya Dışişleri Bakanı Yevtiç’in daveti üzerine bir gün misafiri olmuştur. Bu görüşmede uluslararası durum hakkında bir fikir alışverişinde bulunmuştur. Bu görüşmeye Tevfik Rüştü, Romanya ve Yugoslavya dışişleri bakanları katılmıştır. (“Belgratta da bir tebliğ neşredildi”, Cumhuriyet, 15 Mayıs 1934, s. 1.) Tevfik Rüştü’nün Macaristan ziyareti öncesinde Macar meclisinde bazı milletvekilleri Başbakan Gömbös ve Dışişleri Bakanının Türkiye ve Bulgaristan seyahatlerini eleştirerek, “Bulgaristan ve Türkiye’ye yaptığınız seyahatlere rağmen Balkan Antantının” imzalanmış olduğunu söylemektedir. Bu milletvekillerine ise Gömbös verdiği cevapta: “…Balkan Antantından pek ziyade korkulmamak ve müsterih olmak gerektiğini söyleyebilirim. Bu antant aralarında menfaat ihtilafları olmayan devletler tarafından imzalanmıştır” demiştir. (“Balkan Misakı ve Macar Meb’usan Meclisi”, Cumhuriyet, 9 Mayıs 1934, s. 1-2.) Tevfik Rüştü, Cenevre görüşmelerinin ardından Paris’e de giderek Fransız devlet adamlarıyla da görüşmüştür. Ardından dönüş yolunda da Sofya’dan geçerek Bulgar Dışişleri Bakanı Batalof’la görüşmüştür.(“Hariciye Vekili Pariste”, Cumhuriyet, 27 Mayıs 1934, s. 1; “Türkiye ve Bulgaristan”, Cumhuriyet, 8 Haziran 1934, s. 1.) Tevfik Rüştü, Balkanlar ve Avrupa seyahatinden döndükten sonra Cumhurbaşkanı, Başbakan ve Bakanlar Kuruluna seyahat hakkında bilgi vermiştir.

(“Heyeti Vekilenin dünkü içtimaı”, Cumhuriyet, 11 Haziran 1934, s. 1.)

318 Özgiray, a.g.m., s. 80; Melek Çolak, “Macaristan’da Revizyonizm ve Balkan Paktı Çerçevesinde Türkiye-Macaristan İlişkileri (1923-1923)”, Yakın Dönem Türkiye Araştırmaları, Yıl: 4/2005, Sayı: 8, s. 12.

319 BCA, 30.10.0.0, 227.526.19, Dosya: 403/107, 03.05.1934.

8 Mayıs 1934 tarihinde Macar Başbakan Gömbös, Balkan Paktıyla ilgili olarak Macar meclisinde şu konuşmayı yapmıştır320: “Birçok hatipler benim ve Hariciye Nazırının seyahatlerini tenkit ettiler. Şimdi, Bulgaristan’a ve Türkiye’ye olan seyahatlerimizin faydalı olduğunu tebliğ edebilirim. Beni, Bulgaristan ve Türkiye’ye yaptığımız seyahatlere rağmen Balkan misakının tahakkuk etmiş olmasıyla muaheze ediyorlar. Fakat buna mani olamayan bizden çok daha büyükler vardır. Bununla beraber bu Balkan misakından pek ziyade korkulmamak ve müsterih olmak lazım geldiğini söyleyebilirim. Bu misak, aralarında menfaat ihtilafları olmayan devletler tarafından akdedilmiştir.” Dışişleri Bakanı Tevfik Rüştü321 Beyin

“Völkischer Beobachter” gazetesi muhabiriyle yaptığı görüşmede Balkan Paktı üzerine şu soru cevaplar yapılmıştır322:

- Yeni Balkan misakı, büyük Avrupa devletlerine karşı Türkiye’nin harici siyaseti üzerinde ne gibi tesirler icra edecektir?

- “…Yeni misak, Türkiye’nin diğer dostları ile olan münasebatında ne şimdi ve ne de ileride her hangi bir şekilde bir değişiklik netice vermeyecektir.

Türkiye’nin harici siyaseti böyle bir neticeyi kat’i surette reddeder.”

- Şu halde yeni misak, siyasi kıymeti itibariyle adeta bir Balkanlılar (İnterbalcanique) âdemi tecavüz misakına benziyor değil mi?

- “Balkan misakı bundan daha şümullüdür. Misak, her şeyden evvel Balkanlarda “antirevizyonizm” in bir ifadesidir. Bu misak, benim fikrimce Balkan milletlerinin istiklal hareketlerinde çok tabii bir inkişaf halidir. Siz buna biraz hayret ediyorsunuz. Fakat hakikat şudur ki; bugün emperyalizmin artık devri geçmiştir.”

320 Ayın Tarihi, No: 6, Haziran 1934, s. 345.

321 Tevfik Rüştü, 1884’te Çanakkale’de doğmuş ilköğrenimini İzmir’de, İdadi öğrenimini sınıf birincisi olarak İstanbul’da bitirdikten sonra Tıp öğrencisi olarak Beyrut Üniversitesine gitmiştir.

Paris’te eğitimini ikmal ederek kadın hastalıkları ihtisasını elde etmiş ve 1908’de mesleğinde ilk vazifeye İzmir memleket hastanesinde başlamış ve bundan az bir müddet sonra Selanik’e sıhhıye müfettişi olmuştur. 1913’de sıhhıye Umum müdürlüğü başmüfettişliğine memur edilip daha aynı sene içinde başmüfettiş vekâletine tayin edilmiş ve 1914’de Sıhhıye Umum Müdürü olmuştur. Savaştan sonra Büyük Millet Meclisine Mebus seçilmiş ve 6 Kasım 1922’de Sıhhat ve İçtima-i Muavenet Vekâleti görevini almış ve 1923 Nisan’ında ortaya çıkan kabine değişmesinde makamını korumuştur.

4 Mart 1924’de Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı olmuştur. (Ayın Tarihi, No: 5, Mayıs 1934, s.

79.)

322 Ayın Tarihi, No: 5, Mayıs 1934, s. 80-81.

Peşte’de çıkan Dışişlerine ait Pester Llyod gazetesinde de Yunan-Bulgar ilişkileri ve Balkan Paktının Macar menfaatlerine aykırı olmadığı hakkında

“Yunanistan’ın Balkan Paktına dâhil olmakla Panislavistlerin planlarına da son verdirilmiş olduğunu” yazmakta. Macaristan açısından Panistlavistlerin hedeflerini tahlil ederek, Bulgar-Yugoslav Antlaşmasının, Akdeniz’e kadar uzanan bir blok oluşturarak mevcut dengeyi bozacağı yönüyle, Balkan Paktının Macar çıkarlarına aykırı olmadığını açıklamaktadır323. Dışişleri Bakanı Kanya’da Türk Büyükelçisiyle görüşmesi sırasında, Balkan Paktına girmediğinin ve bu konuda gösterdiği cesaretin Roma’da takdir edildiğini ve Pakta karşı darılmadığını ifade etmiştir324. Daha sonra iki ülke arasındaki ilişkiler iyi bir şekilde sürmüştür325. Macaristan tarafından da Türk-Macar dostluk ilişkilerinin azalmadığı kardeşlik bağlarının devam ettiği sık sık vurgulanmıştır326. İki ülke ayrıca Avusturya-Macaristan monarşisini ve Osmanlı İmparatorluğunu tekrar canlandırmamak için niyet ve çabalarından vazgeçmeyeceklerine dair de aralarında anlaşmaya varmışlardır327. Görüldüğü üzere Macaristan’ın revizyon taraftarı olması; Türkiye’nin ise Balkan Paktını imzalayarak anti-revizyonist gruba dahil olması biraz kırgınlığa neden olmuşsa da, Atatürk’ün ileri görüşlülüğü sayesinde Türk-Macar ilişkilerine gölge düşmemiş, bu dönemde karşılıklı iyi ilişkiler devam etmiştir.

323 BCA, 30.10.0.0, 221.49.05, Dosya: 400-3/253, 03.05.1934.

324 BCA, 30.10.0.0, 232. 566.20, Dosya: 421/62, 23.05.1934.

325 Özgiray, a.g.m., s. 79.

326 BCA, 30.10.0.0, 232.566. 18, Dosya: 421/59, 03.05.1934. Balkan Paktı’nın ilerleyen yıllardaki faaliyetleri de Macar basını tarafından dikkatle takip edilmiştir. “Balkanlar ve Akdeniz” başlıklı 3 Mart 1938 tarihli “Pester Lloyd” gazetesinin makalesinde “Balkan Antantının son konferansı Ankara’daki içtimai münasebetiyle şu mütalaalar serdedilmektedir: “Balkan Antantının son konferansı cihan hadisat ve vekayiine sahne olan yerlerden uzakça bir köşede vukua gelmekle beraber gürültülü ve heyecanlı olan son haftalar içinde cihan sulhunun mukadderatı takarrür etmek üzere bulunduğu görülen büyük merkezlerin dikkati Yugoslavya, Romanya, Türkiye ve Yunanistan temsilcilerinin kendi memleketlerine taallûk eden problemleri konuşmak üzere birleştikleri yere, Türk hükümet merkezine çevrilmişti. Konferans sonunda yayınlanan resmi tebliğ ise dünya politik Alemine şamil büyük bir heyecan tesiri uyandırdı ve bunun akislerini Orta ve Batı Avrupa’daki hadiseler bile susturamadı” diye yazmıştır. Ayın Tarihi, No: 51, Mart 1938, s. 109-111.

327 Özgiray, a.g.m., s. 79.