• Sonuç bulunamadı

ŞER’İYYE SİCİLLERİNİN GENEL ÖZELLİKLERİ VE ÖNEMİ

Şer’iyye Sicilleri veya Kadı Sicilleri olarak adlandırılan tutanaklar, Osmanlı Devletinde halkın mahkemede hak arama yöntemlerini gösteren, XIX. yüzyılın son çeyreğine kadar yalnız adlî değil, aynı zamanda idarî ve beledî fonksiyonlar da yüklenmiş Şer’iyye mahkemelerinde tutulmuş kayıtlardır. Bu kayıtların Osmanlı Devleti’nin sosyal ve ekonomik tarihinin aydınlatılmasında önemli katkısı vardır. Bölgenin veya şehrin günlük hayatını, kişiler arası ilişkileri, kişilerin devletle olan münasebetlerini yansıtmaktadır.

Osmanlı Devleti’nde fethedilen her idari merkeze bir kadı tayin edilerek adlî teşkilat oluşturulmuştur. Sadece kadının şer‘î usûle göre görev yaptığı ve başkanlık ettiği bu mahkeme teşkilatına “şer‘îyye mahkemeleri” adı verilmiştir. Şer‘îyye mahkemelerinin muayyen bir yeri yoktu. Ancak bu, şer‘î meclis adıyla yargılamanın yapıldığı muayyen bir yerin olmadığı şeklinde düşünülmemelidir. Kadıların yargı işlerini rahat yürütebilecekleri ve ilgililerin her an kadıya ulaşabilecekleri, mahkemenin itibarına yakışır bir mekan bulunurdu. Bu, ya kadı’nın ikâmet ettiği evin bir bölümü veya cami, mescit yahut medreselerin bir odası olabilirdi. Bayram ve Cuma günleri dışında kadı bilinen bir yerde yargı görevini yerine ederdi.30

Şer’î mahkemelerde ele alınan bütün hukuki olaylar, kadıların verdikleri karar suretleri, hüccetler ve yargıyı ilgilendiren diğer konular defterlere kaydedilirdi. Bu defterlere şer’iyye sicilleri, mahkeme defterleri, kadı defterleri ve zabt-ı vekâyi adı verilmiştir.

Osmanlı Devleti’nde kâtipler tarafından vesikaların çalınması, saklanması ve tahrif edilmesi durumunda, bunu yapanlar idamla cezalandırılırdı ki, bu durum pek az devlette görülen bir titizliktir. Bundan dolayıdır ki tarihimize ait pek çok belge zamanımıza kadar intikal etmiştir.31

Osmanlı Devleti’nde “Bir Numaralı Bursa Şer’iyye Sicili” ilk kadı sicili olarak bilinmektedir.32

Şer’iyye sicilleri, kadılar tarafından belli bir disiplin içerisinde tutulurdu. Devlet merkezinden gönderilen ferman, berat ve mektuplar, kadı tarafından verilen

30

Halil Cin-Ahmet Akgündüz, Türk Hukuk Tarihi: Kamu Hukuku, Osmanlı Araştırmaları Vakfı Yayınları, Cilt:1, İstanbul, 1995, s.266.

31İbrahim Yılmazçelik, “Şer‘iyyesicillerinin Bir Merkezde Toplanması Üzerine Bazı Mülahazalar, T.C. Başbakanlık I. Milli Arşiv Şurası (Tebliğler-Tartışmalar)”, T.C. Başbakanlık Devlet Arşivleri

Genel Müdürlüğü Yayın No: 12, Ankara, 1998, s.160.

8

hükümler, i’lâmlar, kadıların anlaşmazlıkları gidermek için verdiği hüccetler, vergi kayıtları-anlaşmazlıkları, dini ve sosyal yapıların inşası, bakım ve onarımı, evlenme-boşanma, alım-satım, hırsızlık, esnaf gurupları ve aralarında yaşanan anlaşmazlıklar, tereke kayıtları gibi birçok konuyu ihtiva eden konular yer aldığı siciller, dikkatle saklanarak kadı’dankadı’ya devredilirdi.33

Tayin edilen yeni kadı selefinin önünde evrak torbasını ister ve iki emin atayarak onların önünde gözden geçirirdi.34 Mahkemeye intikal eden her türlü yazı, mukayyid tarafından bu defterlere kaydedilirdi.

Osmanlı devrinde sicillerin amaca uygun, kolaylıkla ve eksiksiz tutulabilmesi için her belge türünün nasıl kaleme alınacağı tip formlar halinde sakk mecmuaları denen rehber kitaplarda gösterilmiş ve böylece şer’iyye sicillerinde kullanılacak kelimelere kadar bir üslup birliği sağlanmıştır. Siciller, tutuluş tarzlarına göre genel olarak üçlü bir ayrım içinde değerlendirilebilirler: Tereke, vekalet, hüccet, ilam gibi yalnızca bir konuya ait kayıtların bulunduğu defterler birinci grubu, sicil-i mahfûz denilen bir tarafına evlenme-boşanma, alacak-verecek, alım-satım, nafaka, vakıf, hibe, cürm-cinayet gibi mahalli olaylar ve sicil-i mahfûz defterlü denilen öteki tarafına merkezden gelen ferman, berat, buyruldu, izinname gibi belgeler kaydedilen defterler ikinci grubu, kayıt sırasında konu hatta tarih sırasına dahi dikkat edilmeden tutulan defterlerde üçüncü grubu teşkil ederdi.35

XVII. yüzyıldan itibaren, mahalli belgeler defterin bir başına, merkezden gönderilenler ise defter ters çevrilmek suretiyle defterin diğer başına yazılmıştır.36

Şer’iyye sicil defterleri dönemlere göre değişmekle birlikte, dikdörtgen şeklinde uzun boylu ve dar enli olurlardı. Şer’iyye sicillerinde kullanılan dil, başlangıçta XVI. asır sonların kadar Arapça iken, zamanla nerdeyse tamamen Türkçe’ye dönüşmüştür. Yine de vakfiyeler, bazı tereke ve aile hukukuna ilişkin kayıtlar ve sicilleri tutan kadının göreve başlamasını gösteren kısımlar Arapça kaleme alındığı da görülmektedir. Sicillerde rik’a kırması, ta’lik kırması, sülüs

33

Halil İnalcık, “Mahkeme”, İslam Ansiklopedisi, İstanbul 1988, Cilt: 8, s.149. 34

Ali Osman Çınar, “Osmanlı İmparatorluğu’ndaTanzimat’tan Sonra Kurulan Taşra Arşivleri”,I.Milli

Arşiv Şurası (Tebliğler-Tartışmalar), Ankara, 1998, s.259.

35

Kenan Ziya Taş, “Arşiv Malzemesi Olarak Şer’iyye Sicilleri ve Taşra Üniversitelerinde Tarih Araştırmaları”, I.Milli Arşiv Şurası 20-21 Nisan, Ankara,1998 Tebliğler-Tartışmalar, s.178.

36

Mehmet İpşirli, “Sosyal Tarih kaynağı Olarak Şer’iyye Sicilleri”, Tarih ve Sosyoloji Semineri, İstanbul, 1991, s.159.

9

kırması, nesih kırması, divânî, nadir olarak da siyâkat hattı kullanılmıştır.37Kağıt çok sağlam ve parlak, mürekkepleri de parlaklığını bugün dahi muhafaza edecek kadar sabittir.38 Her belgenin sonunda tarihler Arapça yazı veya rakamla, aylar ise ya tam olarak ya da kısaltılarak verilmektedir.

Osmanlı Devleti’nin en önemli kaynaklarından olan şer’iyye sicilleri kadıların gittikçe genişleyen salahiyetleriyle orantılı bir şekilde hayli önem kazanmıştır. Sicillerden, ait oldukları bölgenin insanlarını ve onların aile yapılarını, evlilik geleneklerini, sosyal güvenlik konularını, müslim ve gayr-i müslim ailelerin sosyal özelliklerini tespit etmek mümkündür. Ordu için asker ve zahire toplanması, asker sayısının belirlenmesi, harp taktiği, planlama gibi askeri konularla ilgili birçok bilgiyi şer’iyye sicillerinde bulmak mümkündür.39

Şer’iyye sicilleri bulundukları bölgenin iktisadi hayatına dair konularda da birinci elden tarihi kaynaklardan sayılmaktadır. Türk halkının hayat ve geçim tarzı ithalat ve ihracat konusu olan eşyalar, yörede yetişen tarım ürünleri, imal edilen sanayi ürünleri mevcut olan zanaat ve meslek grupları, halktan toplanan vergiler, devletin memurlarına ödediği tahsisatlar, hukuk ve ceza davalarındaki tazminatların miktarı ve cinsi, para arzı ve çeşitleri, para enflasyon ve devalüasyonun gerçek manadaki tarihi seyri şer’iyye sicillerinden rahatlıkla öğrenilmektedir.40

Türkiye’deki sicillerin sayısı; 9.866’sı İstanbul ve civarına, 7.493’ü ise diğer şehirlere ait olmak üzere toplamda yaklaşık 18.000 civarındadır. 41Şer’iyye sicilleri kesin olarak bilinmemekle birlikte kadıların konaklarında muhafaza edilmekteydi. 1892 yılında kurulmuş olan ve sadece İstanbul ile çevresindeki mahkemelere ait sicilleri ihtiva eden Şer’iyye Sicilleri Arşivi’i dışında, kaza ve vilayet sicilleri için özel bir arşiv kurulduğuna rastlanmamıştır. Cumhuriyet ilan edildikten sonra şer’iyye sicilleri, Adliye Vekâleti’nin emri altında vilâyet ve kaza merkezlerindeki mahkeme ambarlarında toplandılar. Sonuçta uzun süre Adliye ambarlarında saklandıktan sonra

37

Fethi Gedikli, “Osmanlı Hukuk Tarihi Kaynağı Olarak Şer’iyye Sicilleri”, Türkiye Araştırmaları

Literatür Dergisi, Cilt: 3, Sayı:5, İstanbul, 2005, ss. 188-189.

38Uzunçarşılı, Şer’i Mahkeme Sicilleri, Ülkü Yayınevi, Temmuz, 1935, s.366. 39

Salih Akyel, “1831-1837 Tarihli Eğin Şer’iyye Sicilinin Tanıtımı ve Fihristi”, Fırat Üniversitesi

Sosyal Bilimler Dergisi, Elazığ, 2004, Cilt:14, Sayı:1, s.220.

40Akgündüz, Şer’iyye Sicilleri, Cilt:1, İstanbul, 1988, s.15. 41

Salih Pay, “Bursa Kadı Defterleri ve Önemi”,Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, Bursa, 2001, Cilt:10, Sayı: 2, s.89.

10

sağlam kalanları Maarif Vekaleti’nin emriyle 1941 senesinde illerdeki müzelere konulmuş daha sonra da bu siciller Ankara’daki Milli Kütüphane’de toplanmıştır.42

D-MANİSA ŞER’İYYE SİCİLLERİ İLE İLGİLİ ÇALIŞMALAR VE 154