• Sonuç bulunamadı

‹flveren Vekili Say›laca¤›ndan ‹fl Güvencesi Hükümlerinden Yararlanamaz

ÖZET: Davacı, iş akdinin geçersiz nedenle feshedildiğini iddia ederek feshin geçersizliğine ve işe iadesine karar verilmesini talep etmiştir. İş güven-cesinden yararlanamayacak işveren vekilleri her şeyden önce işletme-nin bütününü sevk ve idare eden işveren vekilleri ile yardımcılarıdır.

Buna göre işletmenin tümünü yöneten genel müdürler ile yardımcıları iş güvencesinden yararlanamazlar. İş güvencesinden yararlanamaya-cak işveren vekillerinin ikinci grubunu, işletmenin değil de işyerinin bütününü yöneten ve işçiyi işe alma ve çıkarma yetkisi bulunan işveren vekilleridir. İşletmenin değil de işyerinin bütününü idare edenlerin iş-veren vekili sayılabilmesi için işçiyi işe alma ve işten çıkarma yetkisini haiz olması gerekir. Mahkemece bu yönde araştırma yapılmadan hü-küm kurulması hatalıdır.

➣ 4857 sayılı İş Kanunu m. 18, 20, 21.

D

avacı vekili, davacı işçinin iş sözleşmesinin geçerli neden olmadan feshedil-diğini belirterek, 4857 sayılı İş Kanunu’nun 18-21. maddeleri uyarınca fes-hin geçersizliğine ve işe iadesine karar verilmesini istemiştir.

Yerel mahkeme, davanın reddine karar vermiştir.

Hüküm süresi içinde davacı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, da-va dosyası için Tetkik Hakimi B.K. tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

Yargıtay Kararı

Davacı vekili, Akdeniz bölge müdürü olarak çalışan davacı işçinin iş sözleş-mesinin geçerli neden olmadan feshedildiğini belirterek, 4857 sayılı İş Kanu-nu’nun 18-21. maddeleri uyarınca feshin geçersizliğine ve işe iadesine karar ve-rilmesini talep etmiştir.

Davalı işveren vekili, bölge müdürü olarak çalışan davacının işveren vekili olduğunu, iş güvencesi hükümlerinden yararlanamayacağını, ayrıca davacının iş sözleşmesinin satış yaptığı firmaları davalı şirkete yüksek miktarlarda borçlan-dırarak şirketin zarara girmesine neden olduğunu haklı nedenlerle feshedildiği-ni savunmuştur.

Mahkemece, bölge müdürü olarak çalışan davacının şirket adına tüm işlem-leri yapmaya yetkili olduğu, Akdeniz bölge müdürlüğü bünyesinde çalışan tüm personelden sorumlu olduğu, işçiyi işe alma ve çıkarma yetkisi bulunduğu, gö-revde sorumluluklarıyla ilgili konularda karar verme ve uygulama yetkisine sa-hip olduğu, işveren vekili konumunda olması nedeni ile iş güvencesi hükümle-rinden yararlanamayacağı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.

İş güvencesinden yararlanamayacak işveren vekilleri her şeyden önce, işlet-menin bütününü sevk ve idare eden işveren vekilleri ile yardımcıları olduğuna

göre, işletmenin tümünü yöneten genel müdürler ile yardımcıları iş güvencesi hükümlerinden yararlanamayacaktır. Ancak belirtelim ki, işyerinde genel müdür veya genel müdür yardımcısı unvanının kullanılması tek başına iş güvencesi kapsamı dışında bulunma sonucunu doğurmaz. Önemli olan, kendisine temsil yetkisi verilip verilmediği ve işletmenin bütününü yönetip yönetmediğidir; bu hususta görev tanımı ve konumuna bakmak gerekir.

İş güvencesinden yararlanamayacak işveren vekillerinin ikinci grubunu, iş-letmenin değil de işyerinin bütününü yöneten ve işçiyi işe alma ve işten çıkar-ma yetkisi bulunan işveren vekilleridir. Buna göre, işletmenin bütününü sevk ve idare edenler, başka bir şart aranmaksızın işveren vekili sayılırken; işletmenin değil de işyerinin bütününü sevk ve idare edenlerin 18’nci madde anlamında iş-veren vekili sayılabilmesi için ilave olarak, işçiyi işe alma ve işten çıkarma yet-kisini haiz olması şartı aranır. İşyerinin tümünü sevk ve idare ile işçiyi işe alma ve işten çıkarma yetkisi katlanmış olarak, birlikte aranır. Bu işyeri işletmeye bağlı bir işyeri de olabilir. Dolayısıyla bir banka şubesi müdürü ile fabrika müdürü, işyerini sevk ve idare etmekle beraber, özgür iradesi ile işçi alma ve iş-ten çıkarma yetkisi yoksa İş Kanunu’nun 18’nci maddesi anlamında işveren ve-kili sayılmaz. İş güvencesinden yararlanır. Aynı şekilde, işe alma ve işten çıkar-ma yetkisi bulunan insan kaynakları müdürü ile personel müdürü, işyerinin tümünü yönetmediğinden iş güvencesi hükümlerinden yararlanabilecektir.

Ancak işletmeye bağlı bir işyerinde, bu işyerinin tümünü sevk ve idare eden, ay-rıca işe alma ve işten çıkarma yetkisi olan işçi, iş güvencesi hükümlerinden ya-rarlanamaz.

Dosya içeriğine göre işletme düzeyinde olan davalının organizasyon şema-sına göre bölge müdürlerinin satış direktörüne, satış direktörünün satış müdürü-ne ve satış müdürünün de gemüdürü-nel müdüre bağlı olarak çalıştığı, işletme düzeyin-de genel müdür ve yardımcısı konumunda olmaması nedüzeyin-deni ile davacının işve-ren vekili olmadığı anlaşılmaktadır. Ancak davalı işletmeye bağlı bölge müdür-lüğü işyerinde bölge müdürü olarak çalışmaktadır. İşyeri bazında işveren vekili sayılması için davacının bölgesinin tümünün sevk ve idare etmesi yanında işe al-ma ve işten çıkaral-ma yetkisinin bulunal-ması gerekir. Davacı işe alal-ma ve çıkaral-ma yetkisi bulunmadığını, davalı ise olduğunu belirtmiş, mahkemece davacının böl-gesinde çalışanların deneme süresi içinde işe alınanların performansını değer-lendirdiği dikkate alarak işveren vekili olduğu kabul edilmiştir. Bu değerlendir-me yeterli değildir. Davacının işveren vekili olduğunun kabul edildeğerlendir-mesi için böl-gesini sevk ve idare etme yanında, doğrudan işçiyi işe alma ve işten çıkarma yet-kilerinin birlikte bulunması gerekir. Mahkemece bu yönde araştırma

yapılma-mıştır. Davacının yeni işe alınan işçilerin işe devam edip etmemelerini belirle-yen deneme süresini değerlendirme yetkisinin işe alma ve işten çıkarma olarak kabulü olanaklı olmadığından, gerçekten işe alma ve işten çıkarma yetkisinin olup olmadığı araştırılmalı ve sonucuna göre karar verilmelidir. Olduğu takdir-de şimdiki gibi aksi haltakdir-de ise iş güvencesi hükümlerintakdir-den yararlandığı kabul edilerek, feshin geçerli olup olmadığı konusunda işin esasına girilerek hüküm kurulmalıdır.

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASI-NA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 24.01.2011 gü-nünde oybirliğiyle karar verildi.

YARGITAY 9. HUKUK DAİRESİ

Tarih: 24.01.2011 Esas: 2009/46279 Karar: 2011/136

‹fl Akdi 4857 SK’nun 25/II. Maddesi Kapsam›nda Hakl› Neden Varsa Önelsiz ve Tazminats›z Feshedilebilir; Geçerli Nedene Dayan›lmas› Halinde ise Önelli ve Tazminatl› Fesih Yap›labilir

ÖZET: Dava, iş akdinin geçersiz nedenle feshedildiği iddiasına dayalı feshin

geçersizliği ve işe iadeye karar verilmesi taleplerine ilişkindir. İş gü-vencesi kapsamında feshin geçersizliği istemiyle açılan davalarda fes-hin geçerli nedene dayanıp dayanmadığı, haklı neden teşkil edip etme-diği önem arz etmektedir. İş akdi 4857 SK’nun 25/II. maddesi kapsa-mında haklı neden varsa önelsiz ve tazminatsız feshedilebilir. Geçerli nedene dayanılması halinde ise önelli ve tazminatlı fesih söz konusu-dur. Davacı işçinin iş sözleşmesinin işveren tarafından haklı nedenle feshedilmesi ve bu nedenle işe iade davasının reddine karar verilmesi halinde haklı nedenle fesih yönündeki kesin tespit açılacak kıdem ve ih-bar tazminatı davalarında kuvvetli delil olacaktır. Yine aynı şekilde, kı-dem ve ihbar tazminatı talepli davalarda feshin geçerli nedene dayan-dığı yönünde verilen karar kuvvetli delil niteliğindedir.

➣ 4857 sayılı İş Kanunu m. 20, 25, 120.

➣ 1475 sayılı İş Kanunu m. 14.

D

avacı vekili, davacı işçinin sözleşmesinin geçerli neden olmadan feshedildi-ğini belirterek, 4857 sayılı İş Kanunu’nun 18-21 maddeleri uyarınca feshin geçersizliğine ve işe iadesine karar verilmesini istemiştir.

Yerel mahkeme, feshin geçerli nedene dayandığı gerekçesi ile davanın red-dine karar vermiştir.

Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, da-va dosyası için Tetkik Hakimi B.K. tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

Yargıtay Kararı

Davacı vekili, davalı işyerinde satış yetkilisi olarak çalışan davacının iş söz-leşmesinin davalı işveren tarafından geçerli neden olmadan feshedildiğini belir-terek, 4857 sayılı İş Kanunu’nun 18-21. maddeleri uyarınca feshin geçersizliği-ne ve işe iadesigeçersizliği-ne karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı işveren vekili, davacının bir aracın ikinci el satışından şirket prose-dürlerine, iç işleyişine ve uygulamalarına uymayan, doğruluk ve güven ilişkisi ile bağdaşmayacak şekilde aracın fiyatını ilgili bölüm tarafından belirlenen ra-kamdan, piyasadaki rayicinden düşük bir rakam belirleyerek şirketi zarara uğ-rattığını, iş sözleşmesinin 4857 sayılı İş Kanunu’nun 25/II.e maddesi uyarınca haklı nedenle feshedildiğini, davanın reddi gerektiğini savunmuştur.

Mahkemece dosya üzerinden alınan hukukçu bilirkişiden rapor alınarak, davacının davalı şirketi zarara uğrattığı ve davacının bu eylemi kasıtlı olarak gerçekleştirdiği, aracın satış bedelinin daha yüksek olduğu hususlarının işveren-ce kanıtlanmadığı, davacının arkadaşına satılan aracın şirketin satış prosedürü-ne uyulmaksızın veb sitesinde 3 günlük süre ile yayınlanması gerekirken, bu ge-rekliliğe uyulmaksızın davacı tarafından aracın satışının gerçekleştirildiği, dava-cının şirketin satış prosedürüne uymaksızın satış gerçekleştirdiği sonuç ve kana-atine ulaşılmış olup davacının bu eyleminin 4857 Sayılı Yasanın 25/2. maddesi kapsamında ve ağırlıkta bulunmadığı, davacının şirketin satış prosedürüne uyul-madan gerçekleştirdiği araç satışı sebebiyle işyerinde iş akışının engellediği, iş-yerinde olumsuzluklara sebebiyet verdiği, bu şekilde işverenin geçerli fesih şart-larının oluştuğu gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.

İş güvencesi kapsamında feshin geçersizliği istemi ile açılan davada, feshin geçerli nedene dayanıp dayanmadığı, haklı neden teşkil edip etmediği önem ar-zetmektedir. 4857 sayılı İş Kanunu’nun 25/II. maddesi anlamında “haklı ne-den”in varlığı halinde işçinin iş sözleşmesi ihbar süresi verilmeden ve

tazminat-sız feshedilir. Oysa “geçerli neden”in varlığı halinde süreli ve tazminatlı fesih söz konusu olur. Diğer deyişle geçerli nedene dayalı fesihlerde işçi bakımından feshin mağdur edici sonuçları daha hafiftir.

İşverenin haklı neden savunmasına rağmen yapılan yargılama sonunda fes-hin geçerli nedene dayandığı kesin olarak saptanmışsa, işçi açısından ihbar ve kıdem tazminatı yönünden önemli bir ispat sorunu aşılmış olmaktadır. İşçi tara-fından açılacak ihbar ve kıdem tazminatı davasında, taraflar aynı olsa da, dava türünün farklılığı sebebiyle feshin geçerli nedene dayandığı yönünde verilen ka-rar, unsur etkisi nedeni ile Yargıtay’ca kuvvetli delil olarak kabul edilmektedir.

Mahkemece davacı işçinin iş sözleşmesinin davalı işveren tarafından 4857 sayılı İş Kanunu’nun 25. maddesindeki nedenlerle haklı olarak feshedildiği ve bu nedenle işe iade isteğinin reddine karar verildiği takdirde ise, haklı neden yö-nündeki kesin tespit açılacak ihbar ve kıdem tazminatı isteminde aynı şekilde kuvvetli bir delil olarak ortaya çıkacaktır.

Somut uyuşmazlıkta, davalı işveren davacının iş sözleşmesini bir aracın ikinci el satışında şirket prosedürlerine, iç işleyişine ve uygulamalarına uyma-yan, doğruluk ve güven ilişkisi ile bağdaşmayacak şekilde aracın fiyatını ilgili bölüm tarafından belirlenen rakamdan, piyasadaki rayicinden düşük bir rakam belirleyerek şirketi zarara uğratması, doğruluk ve bağlılığa uymayan davranışı nedeni ile haklı olarak feshettiğini savunmuş ve bu konuda delillerini sunmuş-tur. Davacının bu davranışının belirtildiği gibi haklı neden ağırlığında olup ol-madığının tespiti için hukukçu yanında araç satışını bilen uzman bilirkişilerin tespit ve görüşüne de ihtiyaç vardır. O nedenle araç satışından anlayan uzman, mali ve hukukçu bilirkişilerden oluşan bir bilirkişi kuruluna dosya tevdii edile-rek, davacının şirket prosedürlerine, iç işleyişine ve uygulamalarına aykırı ola-rak araç satıp satmadığı, şirketin bu işlem nedeni ile zarar görüp görmediği, da-vacının kusurlu olup olmadığı ve bu davranışının 4857 sayılı İş Kanunu’nun 25/II. maddesinde belirtilen ahlak ve iyi niyet kurallarına uymayan nedenlerden biri olup olmadığı araştırılmalı ve sonucuna göre karar verilmelidir. Eksik ince-leme ile karar verilmesi hatalıdır.

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASI-NA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 24/01/2011 gü-nünde oybirliğiyle karar verildi.

YARGITAY 11. HUKUK DAİRESİ

Tarih: 31.01.2011 Esas: 2009/7773 Karar: 2011/919

‹htiyari Dava Arkadafll›¤›nda Yetki ‹tiraz›nda Bulunmayan Daval›lar Yönünden Mahkemenin Yetkisi Kesinleflir*

ÖZET: Davacı, kendisine ait aracın yük taşıma işinde kullanıldığı sırada zara-ra uğzara-radığı iddiasıyla zazara-rarının davalılardan müştereken ve müteselsi-len tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davacı ile davalılar ara-sındaki uyuşmazlık farklı hukuki nedenlerden kaynaklanmakta olup da-valı şirketler arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunmamaktadır. Ku-ral olarak davalılardan birinin ikametgahı mahkemesinde davaya ba-kılabilir. Ancak somut olayda, dava davalılardan hiçbirinin ikametgahı olmayan yerde açılmış; davalılardan biri yetki itirazında bulunmuştur.

İhtiyari dava arkadaşlığında yetki itirazında bulunmayan davalılar yö-nünden mahkemenin yetkisi kesinleşir. Buna rağmen yazılı gerekçe ile yetki itirazında bulunmayan davalılar yönünden de yetkisizlik kararı verilmesi hatalıdır.

➣ 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu m. 9, 23, 27, 43.

➣ 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu m. 6, 19, 57.

T

araflar arasında görülen davada; Mersin 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 26.12.2008 tarih ve 2008/223 - 2008/432 sayılı kararın Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili tarafından isteniş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi S.G.B. tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, du-ruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görü-şülüp düşünüldü:

Davacı vekili, müvekkiline ait kamyonun davalılardan ... Sigorta A.Ş.’ye kasko sigorta poliçesi ile sigortalı olduğunu, davalı P... İnş. Tic. Ltd.

Şti.’nin sorumluluğunda bulunan İ... A.Ş.’nin sorumluluğunda müvekkiline ait kamyonla hurda demir parçaları taşınırken rıhtımda bulunan gemiden kamyon kasasına boşaltım sırasında demir yoğunluğu nedeniyle araçta hasar meydana geldiğini, davalı P... A.Ş.’nin İ... A.Ş. limanında meydana gelecek kazalara karşı A... Sigorta A.Ş. ile “Marina Sorumluluk Sigorta Poliçesi”

imzalandığı-* Av. H. Hulki Özel taraf›ndan gönderilmifltir.

nı, dava dışı D... İnş. Maden Nak. Tic. Ltd. Şti.’nin de bu iş nedeniyle oluşa-bilecek hasarların giderilmesi için davalı R... Sigorta A.Ş. ile 3. şahıs sorum-luluk sigorta poliçesi imzaladığını, hasarın müvekkiline ödenmediğini ileri sü-rerek, 13.000,00.-YTL’nin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı R... Sigorta A.Ş. vekili, müvekkilinin ikametgahının Sarıyer-İstan-bul olup davanın yetkisiz mahkemede açıldığını savunmuştur.

Davalı F... Sigorta A.Ş. ve A... Sigorta A.Ş. vekilleri, davanın reddini istemiştir.

Davalı P... İnşaat Ltd. Şti. vekili, yetkili mahkemenin HUMK’na göre ya olayın vuku bulduğu yer ya da davalının ikametgahı mahkemesi olduğunu, ola-yın İ... A.Ş. limanında meydana geldiğini, söz konusu limanın ise Hatay ile Dörtyol ilçesi sınırları içerisinde olduğunu, müvekkilinin ikametgahının ise Adana’da olduğunu, diğer davalıların adresinin İstanbul olduğunu, davanın Adana ya da Dörtyol’da açılması gerekirken yetkisiz Mersin mahkemelerinde açıldığını savunarak, davanın reddini istemiştir.

Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, davalı P...

İnşaat Ltd. Şti. vekilinin HUMK’nun 23. maddesine aykırı olarak birden fazla yet-kili mahkeme bildirmesi nedeniyle yetyet-kili mahkemeyi seçme hakkının davacıya geçtiği, davacı vekilinin yetkili mahkeme olarak öncelikle Mersin mahkemeleri olduğunu, kabul edilmemesi halinde Adana mahkemelerinin yetkisini tercih ettik-lerini bildirdiği, olayın meydana geldiği yerin İskenderun Demir Çelik Fabrika-sı’nın bulunduğu Hatay ili Dörtyol ilçesi olduğu, yetki itirazında bulunan davalı P... İnşaat Ltd. Şti.’nin ikametgahının Adana olduğu, Mersin mahkemelerinin di-ğer tüm davalılar yönünden ortak yetkili mahkeme niteliğinde olmadığı, bu neden-le davacının tercihine göre ve diğer davalılar arasındaki bağlantı da gözetineden-lerek Adana Asliye Ticaret Mahkemesi’nin yetkili olduğu gerekçesiyle dava dilekçesi-nin yetki yönünden reddine, karar kesinleştiğinde ve talep halinde dosyanın yetki-li Adana Nöbetçi Asyetki-liye Ticaret Mahkemesi’ne gönderilmesin karar verilmiştir.

Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.

1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillere, gerektirici sebeplere gö-re davacı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan ve davalılardan P... İnşaat Ltd. Şti. aleyhine açılan davada verilen yetkisizlik kararına yöne-lik temyiz itirazının reddine karar verilmesi gerekmiştir.

2- Davacı vekili müvekkiline ait aracın İ... A.Ş. limanı kargo rıhtımında taşıma işinde kullanıldığı sırada hasarlandığını ileri sürerek, davalılar aleyhine

tazminat davası açmıştır. Davacı ile davalılar arasındaki ihtilaf farklı hukuki ne-denlerden kaynaklanmakta olup davalı şirketler arasında zorunlu dava arkadaş-lığı da bulunmamaktadır. Kural olarak HUMK’nun 9/2. maddesi hükmü uyarın-ca, davalılardan birinin ikametgahı mahkemesinde davaya bakılabilecektir. An-cak somut olayda, dava davalıların hiçbirinin ikameti olmayan Mersin Asliye Ti-caret Mahkemesi’nde açılmıştır. Davalılardan P... İnş. Ltd. Şti. vekili yetki iti-razında bulunarak, davanın müvekkilinin merkezinin bulunduğu yerde ya da olayın meydana geldiği yerde görülmesini istemiştir. Yetki itirazında bulunma-yan veya usulüne uygun yetki itirazında bulunmabulunma-yan diğer davalılar bakımından mahkemenin yetkisi kesinleşmiştir. Bu itibarla mahkemece, yetki itirazında bu-lunmayan diğer davalılar yönünden de davalılar arasında bağlantı bulunduğu ge-rekçesiyle yetkisizlik kararı verilerek dava dosyasının Adana Asliye Ticaret Mahkemesi’ne gönderilmesine karar verilmesi yerinde görülmeyip bozmayı ge-rektirmiştir.

SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davacı vekili-nin mahkemece verilen yetkisizlik kararına yönelik temyiz itirazlarının REDDİ-NE, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazları-nın kabulü ile kararın davacı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 31.01.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

YARGITAY 11. HUKUK DAİRESİ

Tarih: 18.01.2011 Esas: 2009/6996 Karar: 2011/293

Merkez Karar ve Yönetim Kurullar›nca Yetki Verilmifl Olmad›kça