• Sonuç bulunamadı

4. Türk Kamu Yönetiminin Kurum Dışına Dönük Halkla İlişkiler

4.4. Yönetsel İstikrar

Yönetimin üzerine düşen görevleri layıkıyla yerine getirebilmesi, gerçekleştirdiği hizmetlerden halkın memnuniyetini temin edebilmesi ve emin adımlarla geleceğe yürüyebilmesi için istikrarlı bir yapı içerisinde hareket etmesi gerekmektedir. Yönetimde sağlanan bu istikrar sayesinde karşılaşılması muhtemel sorunlar daha doğmadan

önlenebileceğinden ve gerek yapıdan gerekse işleyişten kaynaklanabilecek

olumsuzlukların önüne geçilmesi mümkün olabileceğinden bilhassa kamu yönetimi için istikrar olgusu büyük önem arz etmektedir. Taşıdığı bu önem dolayısıyla, kamu yönetiminde kurum dışı halkla ilişkiler uygulamasının gerçekleştirmek istediği amaçlardan birisi de yönetsel istikrarın sağlanmasıdır. Kamu yönetiminde halkla ilişkiler bu anlamda bürokratik hantallığın önüne geçerek faaliyetlerde zaman ve para kaybını önleme, gereksiz yönetsel formaliteleri azaltma ve halka yol göstererek gereksiz başvuruların önüne geçme gayreti içerisindedir.

Tümüyle bir yönetim konusu (Yalçındağ, 1988:57) olan halkla ilişkiler sayesinde, kamu kurumuna işi düşen vatandaşa hizmetin hızlı şekilde ulaşması temin edilir. Vatandaşta beliren yanlış anlaşılmaların önüne geçilir. Vatandaşın yönetimle ilişkilerinde ortaya çıkan aracı kullanma, iş takibi, tartışma ve yakınma şeklindeki tepkileri azaltılır. Vatandaşların, kamu kurumlarının işleyişine ilişkin olumlu izlenimler elde etmeleri temin edilir (Ataol, 1987:94). Yönetsel yöntemlerdeki uzun, masraflı, gereksiz işlemcilikler, vatandaş zihninde devlete ilişkin, yönetime ilişkin olumsuz izlenimler yaratacağından ve vatandaşları bezginliğe iten bu gibi uygulamaların giderilmesinde, yönetim-kamu ilişkilerine hakim olan havanın yumuşatılması açısından büyük faydalar bulunduğu şüphesiz (Mıhçıoğlu, 1976:18) olduğundan “kuruluşlarda vatandaşın karşılaştığı çeşitli sorunlara, işlere ilişkin belge ve yöntemlerin basitleştirilmesi, nereye nasıl başvuracağının belirginleşmesi ve “örgütlenme ve yöntem” birimlerince yerine getirilen benzeri hizmetlerin bir halkla ilişkiler çabası oldukları açıktır” (Uysal, 1983:29). Zaten, günden güne gelişme gösteren teknoloji, insanların yaşam tarzını ve çalışma metodlarını değiştirmektedir. Bu değişmelerden etkilenerek, idari sistemin de işleyişini basitleştirmesi

ve hızlandırması gerektirmektedir. Yönetimin işleyişinin iyileştirilmesi için, prosedürlerin ve formalitelerin basitleştirilmesi ve yönetilenlerin bir müşteri olarak görülmesi olmak üzere iki önemli adımın atılması gerektiği kabul edilir (Eken, 1994:43). Bu adımların atılması noktasında halkla ilişkiler, yönetime rehberlik ederek, yönetime uygun yönetsel politikalar ve halkla ilişkiler politikaları geliştirmeye çalışmakta, yönetime bir danışmanlık hizmeti vermektedir.

“Danışmanlık, Halkla İlişkiler mesleğinin birincil işlevidir. Her şey danışmanlık kapsamında üretilecek bilgi ile oluşacaktır. “İşin eğrisi, doğrusu” bu bağlamda masaya yatırılacaktır. “Ne yapılmalı, hatta ne yapılmamalı.”” (Kadıbeşegil, 2003:66) tespit edilecektir. Bütün bunlar tespit edilirken hatırdan çıkarılmamalıdır ki, bir kurumdaki halkla ilişkilerin temel amacı, izlenen politikaları ve gerçekleştirilen işleri halka benimsetmek ve halkın güven ve desteğini kazanmaktır. Bu amacı gerçekleştirebilmek için, bir taraftan ilişki kurulacak hedef kitlenin özellikleri, eğilimleri, düşünceleri ve tepkileri ile ilgili bilgi toplamak (araştırma), diğer taraftan da toplanan bilgilere dayanarak tanıtma plan ve programları hazırlamak (planlama), bunları uygulamak (iletişim) ve uygulama sonuçlarını denetlemek ve değerlendirmek (değerlendirme)83 gerekmektedir (Özdönmez ve Ark., 1999:16). Çünkü, halkla ilişkilerin temel fonksiyonu, bir kurumla -ne tür ve hangi düzeyden olursa olsun- onun başarı veya başarısızlığının kendilerine bağlı olduğu çeşitli kamular (genel olarak çevre-halk) arasında karşılıklı yarara dayalı ilişkileri, dürüst iletişim ve araştırmayı kullanarak tespit etmek, kurmak ve devam ettirmektir (Varol, 1988:187). Bu anlamda, kamu kurumlarının sürekli ve sistemli bir şekilde işleyen halkla ilişkiler faaliyeti aracılığıyla, üstlenmiş oldukları hizmetler hakkında toplumun ne düşünmekte olduğunu öğrenmeleri ve bu yolla elde ettikleri bilgilerden daha etkin, verimli, hızlı ve iyi nitelikli

bir hizmet düzeni kurmak için faydalanmaları mümkündür84 (Yalçındağ, 1974:28). Bunun

83 Halkla ilişkiler çalışmasının etkinliğinin ölçülmesi ve bunun değerlendirilmesinin gerçekleştirilmesi güç bir işlem olarak kabul edilse de esasında baştan belirlenen bir denetim sistemine dayanmaktadır; yani halkla ilişkilerin ölçümü amaç tespitinde saklıdır aslında (Çöklü, 2004:72).

84 “Halkla ilişkiler sürekli olan, sabır ile çalışma isteyen bir faaliyettir. Bir günde, bir kaç günde saygı, sevgi, nüfuz kazanılamaz” (Tortop, 1998:24). Ayrıca, halkla ilişkiler, gelişi güzel hazırlanmış, bölük pürçük, birbiriyle bağlantılı olmayan, duyurma mesajları -gazete haberleri, radyo anonsları, afişler vs.- hazırlamak demek değildir. Halkla ilişkiler, planlı çalışmayı gerekli kılan, belirli aşamaları olan sürekli bir oluşumdur. Bu oluşumun bir yerde sona ermesi, belirli bir hedef kitle, belirli bir konuda ileti yağmuruna tutulduktan sonra tamamlanması, bir halk deyimiyle “bir defterin kapanması” gibi bir durum söz konusu değildir. Bu devamlı oluşum içerisinde aşamalar birbirini takip eder, bir kampanyanın son aşaması, bir yeni kampanyanın ilk aşaması olarak sürüp gider (Asna, 1968:58). Ancak, halkla İlişkiler konusu bazen, yanlış anlama neticesi, başımız sıkıştığında yardıma çağırdığımız bir araç olarak ortaya çıkar. Bu tip bir anlayış tamamen yanlıştır. Bazı yöneticiler, yumurta kapıya geldikten sonra “ Halkla İlişkiler” konusunu hatırlayıverirler ve tüm sorunların hemen çözüme kavuşturulabileceğini sanırlar. Halbuki, “Halkla İlişkiler”, sihirbazlık ya da hokkabazlık değildir. Bu çeşit çağrıları “Alarm” çağrılar, ya da “Etekler Tutuşunca” yapılan çağrılar olarak

sağlanabilmesi için ise iyi bir planlamanın yapılması, bu planın sürekli olarak gözden geçirilerek değerlendirilmesi ve yapılan plan dahilinde düzenli ve sistemli bir şekilde hareket edilmesi gerekmektedir.

Demokratik planlamada, amaçların başarılması için gereken gayretle halk tarafından gelişmeyi hızlandırmak için razı olunan fedakarlık arasında sürekli bir denge sağlanmalıdır. Bu yüzden, belirlenen amaçların halka aşırı bir yük ve fedakarlık yüklemeden başarılabilecek en yüksek amaçlar olması gerekir, aksi taktirde halk tarafından bu amaçlar kabul edilmeyecektir (Wali, 1967:42). Kamu kurumları halka hizmet amacı ile kurulmuş kurumlar oldukları için ve halk için halkla birlikte hareket ettikleri zaman başarı sağlayabilecekleri için (Tortop, 1986b:185) “etkili bir halkla ilişkilerle planlama yalnız halk “için” planlama olmakla kalmayıp halk “ile” planlama olacaktır” (Wali, 1967:46). Halkın görüş ve düşünceleri alınarak, yapılacak planlara ve bu planlar dahilinde gerçekleştirilecek faaliyetlere ve uygulanacak politikalara halkın desteği de sağlanacaktır. Belirlenen bu politikalar ise, Biber’in de belirttiği gibi (2004:77-78), kurum içerisindeki değişik birimlere düşen görevlerin nasıl yerine getirileceğini, yerine getirilirken hangi esasların dikkate alınacağını açıklayarak bir rehber işlevi görecek, yeknesak bir hareket biçiminin herkes tarafından uygulanmasını ve takip edilmesini gerektirdiğinden eşgüdüme de büyük ölçüde katkı sağlayacak ve aynı şekilde, uygulayıcılarının kendilerine olan güvenlerini artıracak, onları olgunlaştıracak ve birçok sorunun yanıtlanmasına yardım edecektir. Bu sayede yönetimi günün şartlarına ve çevreye adapte ederek hızlı işleyen bir yapı ortaya koyacaktır.

Zaten, Artan bir hızla ve devamlı olarak değişen çevrenin, kurumlarla olan karşılıklı bağımlılığı, kurumları da bu değişikliğe uymaya zorlamaktadır (Üzün, 2000:82). Çevrede gerçekleşen değişmeler kurumlar açısından yeni fırsatlar doğurduğu gibi tehditler de yaratabilmektedir. Dolayısıyla değişimi algılayamayan ve değişimin beraberinde getirdiği yeni yapılara kendisini adapte edemeyen kurumlar yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalmaktadırlar (Biber, 2004:78). Bu nedenle, kurumlar, değişimin hangi yönde meydana geldiğini tespit etmek ve tespit edilen yöndeki değişimin kurum açısından ne gibi neticeler doğurabileceğini öngörmek zorundadırlar. Böyle bir zorunluluk kurum ve çevre arasında bilgi akışını temin edecek iletişim kanalları oluşturma ve geliştirme çalışmalarını da mecburi hale getirmektedir. Kurum ve çevre arasında iletişimin sağlanması ise halkla

niteleyebiliriz ki; hemen her zaman “Alarm” ancak iş işten geçtikten, ok yaydan çıktıktan ve ateş bacayı sardıktan sonra çalmıştır. Oysa, “Halkla İlişkiler” çalışmalarının etkili olabilmesi için, süreklilik ve uzun sürelilik gibi iki önemli özellik taşıması gerekir (Ramazanoğlu, 1986:49-50).

ilişkiler çalışmalarının temelini teşkil etmektedir (Biber, 2004:78). Halkla ilişkiler yönetiminin kalitesi de çoğu zaman çevreyle gerçekleştirilen iletişimin sahip olduğu nitelikle ilişkilendirilmektedir. Çevre yönetimi çalışmalarının temel amacı da gerek kişisel gerekse kurumsal hayatın toplumsal, ekonomik ve kültürel etmenlerin kalitesini artırarak, herkesin yaşama ve çalışma çevresinin niteliklerini geliştirmektir. Dış çevreyi meydana getiren tüm etmenlerin; uluslararası çevre, ekonomik çevre, teknolojik çevre, doğal çevre ve iş çevresinin bu bakış altında tespit edilmesi ve geliştirilmesinde halkla ilişkiler çalışmalarının rolü büyüktür (Üzün, 2000:84). Bilindiği üzere halkla ilişkiler tek yönlü olarak işlemediğinden (Lataillade, 1967:37) ve halkla ilişkiler çalışmalarının amacı, kurumun çalışmalarını, sosyal çevrenin beklentileri doğrultusunda adapte etmek (Küçükkurt, 1988:164) olduğundan, karmaşık ve dinamik bir çevrede hayatını devam ettiren kurumun varlığını koruyabilmesi ve değişimlere ayak uydurabilmesi, halkla ilişkilerinin bir neticesidir (Ataol, 1987:93). Bundan ötürü de yönetim halkla ilişkilere verdiği değer ölçüsünde çevreye adapte olma imkanına sahip olacaktır.