• Sonuç bulunamadı

4. Türk Kamu Yönetiminin Kurum Dışına Dönük Halkla İlişkiler

5.2. Yönetimin Halka Kapalı Tutumu: Yönetsel Gizlilik

“Gizlilik, yönetimdeki bilgi, belge ve diğer verilerin açıklanmaması anlamındadır” (Eken, 1994:26). Gizlilik sayesinde -gizliliğin kurucu unsurlarından birisi kırtasiyeciliktir- kamu görevlisi dış dünyanın denetiminden kaçmakta ve içerde gerçekleştirilecek işlemlerde kendine danışılmasını zorunlu kılmaktadır. Dolayısıyla bürokrasi tarafından yaratılan bir iç dünya, onun menfaatine çalışmaya başlamıştır (Kazancı, 2003:4). Gizlilik, bürokrasinin önemli bir güç kaynağı olmasının yanı sıra, aynı zamanda dışa karşı onu koruyan bir araçtır. Gizlilik ve kapalılık ilkesi, yöneticilere hayli geniş bir hareket alanı sağlamakta ve kaygısız eylem ve işlemde bulunmalarını temin etmektedir. Böyle bir güç mekanizmasına sahip olan yöneticilerce, güçlerini kaybetmek ve eleştiriye maruz kalmak korkusuyla kamuoyuna bilgi verilmekten kaçınılmaktadır (Eken, 1994:32). Bunun

sonucunda da, gizlilik halkın yönetime duyduğu memnuniyetsizliği artırmakta, kamu yönetimi ile halk arasındaki ilişkileri bozmakta ve halkın yönetime katılmasını önleyerek ya da etkisiz duruma getirerek demokrasinin gelişmesini aksatmaktadır.90 Bu açıdan, yönetim sistemlerinde hakim olan gizlilik ilkesi, gerek devlet gerekse toplum yönünden telafisi güç neticeler ortaya çıkarmaktadır (Eken, 1994:38). Türk kamu yönetimindeki halkla ilişkiler uygulamalarının önemli sorunlarından olan gizliliğin neden olduğu söz konusu bu neticelerin faturalarını ise ülkemiz yıllardır ödemektedir. Yıllardır Ülkemizde gizlilik nedeni ile kamu yönetimiyle halk arasında sıkı işbirliği ve diyalog çok fazla ihtiyaç duyulan bir hal almış, özlenen kavramlar haline gelmiştir.

Çünkü, halkla diyaloğun tam aksine yönetimde gizlilik geleneği Kamu Yönetimimizin önemli niteliklerinden biri olmuştur. Bu durumu, yönetimin kendi iç dinamiği teşvik ettiği gibi, ayrıca bazı kanunlarda yönetimde gizliliği, gizli davranışı, halktan bazı gerçekleri gizlemeyi yönetime bir zorunluluk olarak getirmiştir (Kazancı, 1980:17). Bunun neticesinde de, başlangıçta, devlet güvenliği, diplomasi ve milli savunma alanında biçimlenen gizlilik ve dışa kapalılık uygulamaları, günümüzde, yönetsel yaşamın tüm düzeylerine yayılmıştır. Kamuoyu, yönetimin çalışma şekillerini, kararlarının nasıl, ne şekilde ve kimlerin etkisi altında kalarak aldığını bilememekte, resmi evrak ve dosyaları inceleyememektedir. Yöneticiler ise, yönetilenlerin sorunlarını yanıtlamaktan ve onlara bilgi vermekten kaçınmaktadırlar. Yöneticilere göre, kamusal bilgiler dışarıya verildiğinde, devletin ve iktidarın sahip olduğu otorite sıkıntıya düşecektir. Çünkü, bilgi güç demektir ve bilginin paylaşılması, kamusal gücün paylaşılması olacaktır91 (Eken, 1994:52). Böyle bir gücü paylaşmak istemeyen yöneticiler gizliliği mümkün olduğu kadar artırma gayreti içerisine girmektedir. Bu tip bir gayret içerisine girilmesinin nedeni ise sadece bu gücün paylaşılması da değildir.

Yönetim tarafından halka güvenilmemesi, halka dayanılmaması veya onun küçümsenmesi gizliliğin bir başka sebebi olarak öne sürülmektedir (Kazancı, 1980:37).

90 Bu anlamda, demokratik ülkelerde basın ile idare arasında gizlilik hususunda bitmeyen bir mücadele söz konusudur. Basın tarafından sadece “ne olduğunu” öğrenmeye çalışılmakla yetinilmez, aynı zamanda “ne olacağını” öğrenmeye de çalışılır. Hatta bu konuda basın o kadar ileri gider ki olması muhtemel olayları öğrenmek çabası içerisinde meydana gelmiş olan olayları en güzel bir biçimde vermekte kusur ettikleri dahi öne sürülmektedir. Gazeteci için mesleğinin en önemli hususiyetlerinden birisi de “haberin” hızla bozulan, değerini yitiren bir meta olmasında ve haberin ulaştırılmasındaki anlatma kaygısındadır. Bu da idare ile basının hareket noktaları arasındaki ayrılıkta önemli bir öğe teşkil eder (İşcen, 1967:49).

91 Bunun yanı sıra bazı konular gerçekten gizlidir. Ulusal savunmaya ilişkin gizliliğin, bilimsel bulguların, yaşamsal öneme sahip ticari bilgilerin gizlenmesi doğaldır. Yönetimin bu konularda gizlilik içerisinde hareket etmesini eleştirmek imkansızdır. Ancak vatandaşın öğrenmek istediği ne bilimsel ne de ulusal savunmayla ilgili bilgilerdir. Yönetim-halk ilişkisinin aksamasına neden olan konular arasında bu nevi gizliliklerin yeri yoktur (Kazancı, 1980:37).

Söz konusu bu güvensizlikse, yönetenlerin, halktan daha akıllı ve üstün saydığı ve kamu görevlisinin yalnızca az sayıdaki okumuş yazmış memur kitlesine emanet edilebildiği eski devirlere dayanmaktadır (Onal, 2000:86). Bu anlayış yönetenler ve memurlar da dahil olmak üzere tüm kamu görevlilerine büyük bir olanak sağlamakta, yönetilenleri onlarla eşit olmayan bir ilişki içerisine sokmaktadır. Bu ilişkide belirleyici taraf kamu görevlileri olduğu için, ilişkinin şeklini ve yönünü onlar tayin etmektedir. Yönetilenler ise bu eşitsizliği ortadan kaldırmak ve ilişkiyi kendi menfaatleri yönüne çevirerek sorunlarını çözmek için gerek yasal gerekse yasal olmayan çok farklı yollara başvurmaktadır.

Bu doğrultuda, toplumun varlıklı kesimi veya biraz parası olan yönetimle ilgili sorunlarını yönetimle kendileri arasında aracılık edecek meslek mensuplarının hizmetini satın almak suretiyle çözebilmektedir. Yönetimin kurallarını bilen, dilinden anlayan, yönetimin tabir doğru olursa atmosferini yakalamış kimselere ve meslek sahiplerine yönetsel sorun havale edilerek, çözüm sağlanmaktadır. İşte aracı meslek kategorileri de bu noktada ortaya çıkmakta olup, bunlar, yönetim-yönetilen arasında aracılığı görev edinmiş ve gizlilik sebebiyle doğmuş mesleklerdir. Mesela gümrük komisyonculuğu, muhasebe büroları, müşavirlik hizmetleri, avukatlık vatandaşla yönetim arasında aracılık hizmeti gören meslek kategorileridir. Bu olayda vatandaş kimi zaman da siyasal niteliğe sahip kişilerin aracılığını kullanmaktadır. Yönetimin gizliliği söz konusu bu kişilerin aracılığıyla fakat yine kamu görevlisi eliyle aralanmaktadır.92 Yönetilen tarafından gizliliğin aşılması için rüşvete başvurulması bunun dışında bir başka yoldur. Hem yönetsel sorunu kendi faydaları yönünde çözüme kavuşturmak hem de çözümü hızlandırmak için rüşvet çok sık başvurulan bir yöntem olmuş (Kazancı, 2003:6) ve olmaya devam etmektedir. Bu durum da en büyük zararı halkla ilişkilere vermektedir. Yönetimin bu anlayışı ve bu anlayış nedeniyle halkın sergilemiş olduğu bu tür davranışlar, halkla ilişkilerin yönetimle halk arasında karşılıklı iyi niyete dayalı, sağlıklı ilişkiler geliştirme gayretlerini sekteye

92 Siyasal iktidar için de yönetsel gizlilik anlamlıdır. Siyasal niteliğe sahip kişiler (merkezde ya da taşrada siyasi motivasyona sahip kişiler) yönetimin gizliliğini ortadan kaldırmada sahip oldukları gücü vatandaşa sezdirerek ya da kanıtlayarak var oluş sebeplerini pekiştirirler. Yönetici tarafından, gizliliğin gerisine çekilerek ister istemez ortaya çıkarılan ilişki güçlüğü ve eksikliği bu siyasi kişilerce giderilir. Gizlilik karşısında çaresiz kalan sıradan vatandaş, siyasal gücün temsilcilerine sığınmakla, onların aracılığını istemekte; buna karşılık siyasiler de aracılık fonksiyonuyla siyasal yaşantı ve başarılarını devam ettirme imkanına kavuşmaktalar. Diğer bir ifadeyle, yönetim vatandaş ilişkisinde siyasi niteliğe sahip kişi, vatandaş lehine aracılık yapmakta ve bunun neticesinde vatandaşın kişi olarak ya da siyasi parti olarak tercihi olmaktadır. Değişik sorunlarını yönetime çözdürmek isteyen vatandaşların, yönetimle ilişkilerinde araya giren siyasiler bilhassa da milletvekilleri, aracılık fonksiyonlarıyla ülkemizde siyasi kişilerden beklenen en önemli görevi yerine getirirler. Gerçekten de ülkemizde vatandaş tarafından siyasilerden beklenen en önemli görev, yönetimle ilgili sorunlarda kendileri yararına aracılık yapılmasıdır (Kazancı, 2003:8).

uğratmakta, çok uzun ve büyük çabalar neticesi oluşturulmaya çalışılan yönetim-halk yakınlaşmasını olanaksız duruma getirmektedir.

Sonuçta da, kamu yöneticilerinin ve memurlarının halkla ilişkiler konusundaki bilgisizlik ve vurdumduymazlıkları neticesi olay bir fasit daire haline gelmekte, yönetim, çalışmalarını ve sebeplerini halka duyurma ihtiyacı duymamakta, halk da yönetimden bir şey beklememekte ve giderek kamuyla olan sorunlarını en alt seviyede tutma alışkanlığını kazanmaktadır (Onal, 2000:87-88). Edinilen bu alışkanlık neticesinde de güvensiz ve sağlıksız ilişkiler önlenemez düzeyde gelişmeye devam etmekte, beraberinde de birçok sorunu getirerek yönetime ve onun halkla ilişkilerine her yönden zarar vermektedir.