• Sonuç bulunamadı

3. Türk Kamu Yönetiminin Özgün Sorunları

3.1.7. Denetim Eksikliği

Örgütün planlanan (hedeflenen) amaçlarını gerçekleştirip gerçekleştirmediğini, ne düzeyde gerçekleştirdiğini, örgütün işleyişinde ortaya çıkan veya çıkacak olan aksaklıkların, eksikliklerin, yanlışlıkların ve hataların ortaya çıkarılması amacı ile zaman zaman, gerektiğinde devamlı gerçekleştirilen kontrollere denetim denir (Öztekin, 2002:161-162). Kamu yönetimi için denetim hayati bir öneme sahiptir. Amaçlara, gereksinimlere ve toplumsal bünyeye uygun bir örgütlenme kurulmuş, görev ve yetki dağılımı en isabetli biçimde yapılmış, çalışma yöntemleri en iyi biçimde belirlenmiş, araç

24 Taşra örgütüne ya da yerel yönetimlere bırakılmış olan görev, yetki ve kaynakların onlarca kullanılmaları da çoğu kez merkezden alınacak ön izin ya da onay şartına bağlanmıştır (Başsoy, 1999:44). Bu doğrultuda, Kaya projesinde kuruluşlar bazında gerçekleştirilen inceleme sonunda yapılan bazı saptamalardan biri şöyledir (Kaya (Kamu Yönetimi Araştırma Projesi), 1992:137): “Mevzuatın taranması sonunda diğer alanlarda olduğu gibi, mali ve ekonomik alanda da Bakanlar Kuruluna yetki veren hükümlerin gereğinden fazla olduğu dikkat çekmektedir. Esasen Bakanlar Kuruluna yetki verilmesi gerekli alanlarda da bu yetkinin Bakanlar Kurulunca alt birimlere yetki devredilerek kullanıldığı görülmektedir. Dolayısıyla mevzuatın gözden geçirilerek gerekli olmayan alanlarda Bakanlar Kuruluna yetki veren hükümlerin ayıklanmasında yarar vardır. Son düzenlemelerle kısmen bu yola gidilmiş olduğunu da belirtmek gerekir. Yetki devri konusunda da hukuka aykırı usullerden kaçınmaya özen gösterilmelidir.”

ve gereçleri temin edilmiş, yeterli finansal kaynaklara sahip yeterli ve kabiliyetli personel ve yönetici kadrosuyla donatılmış bir yönetim söz konusu olsa bile; iyi örgütlenmiş ve uygulanan bir denetim sistemi ile desteklenmediği müddetçe, bu yönetimin başarı sağlaması, en azından başarısının devamlı olması mümkün olamaz (Atay, 1999:321). Bu anlamda, denetim, yönetimin temel işlevleri arasında önemli bir yer tutmakta (Dinçer ve Yılmaz, 2003:103) ve kamu yönetiminde çeşitli nedenlerle yapılmaktadır. Bunlar (Gökçe ve Ark., 2002:171);

- Devlet idarelerinin yaptıkları işle orantılı olmayan bir biçimde genişleme eğilimlerine mani olmak,

- Kamu personeli tarafından, kamuoyunun yaptığı eleştirilerin de dikkate alınmasını sağlamak,

- Kamu personeli tarafından, hukuki metinlerin keyfi bir biçimde yorumlanmasının önüne geçmek,

- Kamu personelinin, bulundukları makamı şahsi menfaatleri için kullanmalarının önüne geçmek,

- Bürokratların, devlet yönetiminde tek başlarına söz sahibi olmalarının ve otoriter bir yönetim sergilemelerinin önüne geçmek.

Tüm bu nedenlerle gerçekleştirilen denetimin etkin kılınması, bürokrasiyi denetim altına alabilecek mekanizmaların geliştirilmesi ve bunların uygulanması modern devletlerin temel sorunudur (Eryılmaz, 1998:154). Bu sorun Ülkemiz için de geçerlidir.25 Ancak Ülkemizde denetimin etkin kılınmak suretiyle bu sorunun önüne geçilmesi için farklı denetim şekilleri, farklı amaçlarla uygulanmaktadır.

Bu anlamda, Türkiye’de kamu bürokrasisi gerek kendi içerisinde oluşturulan organlarca ve gerekse yargı organları tarafından denetlenmektedir.26 İdarenin kendi içerisinde oluşturulan organlar tarafından yapılan denetimde, genellikle idarenin menfaatleri düşünülmektedir. Yargı organları ise ancak başvuru olduğunda harekete geçmekte, denetim hem uzun zaman almakta, hem de pahalıya mal olmaktadır. Üstelik

25Cumhuriyetin ilk dönemlerindeki örgütlenmelerden bu tarafa, kamu kesiminde denetimle ilgili olarak tespit edilen sorunlar ve bunların çözümü için getirilebilecek tavsiyeler için bknz: (Saran, 1997:968-972).

26 İdarenin yargısal denetimi, kişinin devlet karşısında “zayıf” konumda olması ve bu nedenle korunması fikrinden kaynaklanmaktadır. Her şeyden evvel bu yolla gerçekleştirmiş olduğu eylem ve işlemler yargı denetimine tâbi olan idare, keyfi ve hukuka uygun olmayan davranışlardan kaçınmaya; hukukun içinde hareket etmeye zorlanır. Dahası bireyler, bu denetim sayesinde idarenin hukuka uygun olmayan davranışlarına karşı korunmuş olurlar (Akyılmaz, 2004:47).

denetçilik gözde bir meslek halini aldığı için en başarılı bürokratlar, özel eğitimlere tabii tutularak müfettiş yapılmaktadır. Bu denetimciler hiçbir hizmet yürütmeyip, yalnızca bürokratik kurallara ne düzeyde uyulduğunu araştırmaktadır (Karatepe, 1995a:172). Esasında kamu yönetiminin başka alanlarında çok faydalı iş ve icraatlara imza atabilecekken, bu kişilerin sahip olduğu yetenekler hiç de rasyonel olmayan denetim amaçlarını gerçekleştirmek için atıl duruma düşmektedir.

Çünkü, hizmetlerin görülüşünü her kademede izlemek suretiyle, uygulamaların planlara uygunluğunu temin edecek düzeltici önlemlerin alınmasını amaç edinmesi gereken gözetim ve denetim mekanizmaları, gereği gibi işletilmemektedir (Başbakanlık, 1982:6). Bu nedenle, örgüt içi hiyerarşik denetim yetersiz, sonradan yapılan dış denetim ise işlerin gereksinimlere uygun ya da yerinde olup olmadığını değil; sadece mevzuata uygun olarak gerçekleştirilip gerçekleştirilmediğini incelemekten öteye gidemeyen, caydırıcı olmaktan yoksun ve şekilci bir yapıdadır (Saran, 2004:139). Gerek merkezi idare birimleri gerekse yerel yönetimler üzerinde çeşitli biçimlerde gerçekleştirilmekte olan teftiş ve denetimler etkinliğini yitirmiş rutin işlemler halini almıştır. Gerçekleştirilen bunca teftiş ve denetime rağmen kamu yönetiminde israf ve yolsuzlukların önüne

geçilememiştir27 (Başsoy, 1999:40). Bunun en büyük nedeni denetimin belirli dönemlerde

gerçekleştirilmesi ve bu dönemlerin kurum yöneticileri tarafından gerek resmi gerekse resmi olmayan yollarla öğrenilmesidir. Bunun sonucunda da İrmiş’in de belirttiği gibi (1999:62), denetim dönemlerinde müfettişler gelmeden örgüt binaları defalarca sabunlu sularla yıkanmakta, dosyaların tümü düzeltilmekte, memurlar mümkün olduğu kadar şık giyinmeye çalışmakta ve çalışanlar müfettiş gidene dek tedirginliklerini kimi açıktan kimi gizli olmak üzere yoğun bir şekilde yaşamaktadırlar. Yani denetim döneminde kurum normal düzeninde işlememekte, gelen müfettişlere gösteriş yapılmaktadır. Esasında gelen müfettişler de normalde denetlenen kamu kurumlarının denetim zamanındaki gibi bir düzen ve işleyiş içerisinde olmadığını bilmektedirler. Kendilerinden, kendilerinin tutacakları raporlardan, yapacakları tespitlerden çekinildiği için bu tip bir davranış içerisine

27 Ülkemizde halen 100’e yakın kamu kuruluşunun kendi denetim birimine sahip olmasına ve pek çok kamu kurumunun esasında mükerrer olarak kimi zaman 4., kimi zaman 5 ve hatta 6 ayrı denetim birimi tarafından denetlenmesine rağmen, rüşvet ve yolsuzluk olaylarının “azgelişmiş ülkeler” seviyesinde ve hayli yoğun olduğu görülmektedir (Yavuzyiğit, 1997:118). Bu durum denetim işlevinin gerektiği şekilde yerine getirilmediğinin çarpıcı bir göstergesidir. Ancak teftiş ve denetimlerin hiçbir yararının olmadığı söylenemez. Mevcut durumuna rağmen israf ve yolsuzluğu önleyici, caydırıcı bir etkisinin olduğu da bir gerçektir (Başsoy, 1999:40). Burada vurgulanmak istenen sadece mevcut işlevlerini tam anlamıyla fonksiyonel bir biçimde yerine getiremediğidir.

girildiğinin ve denetimin esas amacından sapıldığının farkındadırlar. Peki denetimin amacından nasıl sapılmaktadır?

Denetimin amacı eğitim, yanlışların düzeltilmesi, hizmet standardının yükseltilmesi olmayıp; kusur bulma olduğundan denetimin olumsuz etkisi denetimden sonraki safhaya da etki etmektedir. Personel, takdir edilmeyi, ödüllendirilmeyi ve daha üst görevlere yükselmeyi beklerken, eksikliklerinin ortaya konulması, bazı durumlarda cezalandırılması, hakkında soruşturma açılması hizmet standardını yükselteceği yerde azaltıcı, bürokratik örgütü işlevsiz hale getiren bir netice doğurmaktadır (Aykaç, 1997:26-27). Bugün Türk Kamu Yönetiminde iş yapmayan, çalışmayan, üretmeyen, işten kaytaran, yatan pek çok personel bu durumlarından ötürü takip edilmez, muaheze edilmez, tecziye edilmezken (istisnalar hariç); çalışan, hizmet yapan, üreten pek çok insan da gerçekleştirdikleri bu icraatları sırasında yaptığı iyi niyetli birtakım yanlışlardan ötürü, siyasi, idari, adli ve disiplin yönlerinden takibata maruz kalabilmekte, bu da bir psikolojik faktör olarak çalışan insanlarda küskünlüğe, çalışmayanlarda da cüret ve cesarete neden olmaktadır (Harput, 1995:162). Bunun sonucunda da etkinlik ve verimlilik, Türk kamu yönetiminde çok istenen ancak tam anlamıyla ulaşmak bir türlü mümkün olmayan kavramlar haline gelmektedir.