• Sonuç bulunamadı

3. Türk Kamu Yönetiminin Özgün Sorunları

3.1.5. Kırtasiyeciliğin ve Yönetsel Formalitelerin Çokluğu

Kamu yönetimimizde biçimsellik hakimdir ve bunun dayanağı da kamu hukukudur (Bingöl, 1999:81). Türkiye’de kamu örgütlenmesinin yapı ve işleyiş biçiminin dayandığı siyasal ve yönetsel norm düzeni, hukuk hiyerarşisi içerisinde Anayasa’dan başlayarak en alt seviyedeki yönetsel kurallara dek, biçimselliği ön plana çıkaran, ayrıntılı düzenlemelere yer veren, mevcut durumun muhafaza edilmesini amaçlayan, esneklikten yoksun bir görünüm sergilemektedir (Saran, 2004:132). Biçimselliğin bu derece ön plana çıkarılması ise yönetsel formaliteleri artırmakta, kırtasiyeciliğe sebebiyet vermektedir.

Dilimizde, kırtasiyecilik kelimesi gereksiz biçim ve formaliteleri, devlet dairelerinde işlerimizin geciktiğini, basit bir evrakın birçok kişilerce gereksiz yere

imzalandığını ve bir yazının aynı daireye gidip geldiğini belirtmek için kullanılmaktadır (Tortop ve Ark., 1999:213). Bu anlamda kırtasiyeciliği, bürokrasi ve yönetim sistemimizin içine yerleşmiş gereksiz formalite ve işlemler şeklinde tanımlamak mümkündür (Harput, 1995:161). Bu tanımdan da anlaşılacağı üzere kırtasiyeciliğe olumsuz bir mana yüklenmektedir.

Esasında, kırtasiyecilik vatandaş hakkını muhafaza etmek ve yönetim mekanizması içerisinde her yetkilinin prosedürde katkı ve etkisini sağlamak için yaratılmıştır. Sözgelimi bürokratik düzen içerisinde her kademenin sorumlusu işlem kağıdını imzalamaya veya paraflamaya yetkili kılınmıştır ki, işlem veya karar denetlenmiş olsun. Bunun bir diğer manası olaydan, işlemden veya karardan haberim var demektir. Yani bu yöntem, yönetim içresinde olup bitenden yetkili herkesin haberdar olmasını temin etmektedir (Kazancı, 2003:2). Bu derece iyi niyetler neticesinde ortaya çıkmış olan bu kavram zaman içerisinde gerçek amacından uzaklaşarak hem kamu yönetimine hem de ülke vatandaşlarına yük olur bir hal almış ve gereksiz formalitelere dönüşmüştür. Artık, söz konusu bu gereksiz formaliteler ülkemiz vatandaşlarının hiç de yabancı olmadığı, hemen her kamu kurumunda karşılaştığı bir durumdur.

Bunun en önemli nedeni ise şekilciliğin (kırtasiyecilik) Türk yönetim sisteminin belirgin özelliklerinden birisi olmasıdır. Bu noktada yönetim tarafından vatandaşa her vesileyle tek yanlı kararlarla çeşitli formaliteler yüklenmekte ve bunlar yine tek yanlı olarak sık sık değiştirilmektedir. Bu alanda hâkim olan keyfilik ve kararsızlık sanayi ve ticaret kesimini olduğu kadar sıradan vatandaşı da canından bezdirmekte (Tutum, 1994:54), büyük sıkıntılara neden olmaktadır.

Bugün Ülkemizde kırtasiyecilik, yönetimin başına bela olmuş büyük hastalıklardan biri olarak karşımıza çıkmakta (Harput, 1995:161) ve ülkemiz kamu yönetimi tarafından yıllardır konuşulmaktadır. Önceleri bir sorun olarak değerlendirilmeyen biçime aşırı düşkünlük, günümüzde sık sık gündeme gelmeye başlamıştır. Çünkü adına kırtasiyecilik, biçime aşırı düşkünlük, dediğimiz bu sorun zaman içerisinde halkın ve çeşitli kuruluşların işlerini güçleştirmeye başlamış, ekonomik kayıp kadar sosyal refah azalmasına da sebebiyet vermiştir. Günümüzde bu olayı eleştirmeyen, bu olaydan şikayet etmeyen ve zarar görmeyen kişi veya kuruluş yok gibidir. Yönetimle ilişki sıklığı doğrultusunda her kesim bu olumsuz gelişmeden nasibini almaktadır. Gerçi bürokrasinin bu yönünü törpülemek birçok Batı ülkesinde olduğu gibi ülkemizde de sorun tartışılıp, kimi biçimsel sınırlamalardan yönetimi kurtarmak maksadına dönük çalışmalar gerçekleştirilmişse de,

günümüze dek bilhassa ülkemizde bu alanda önemli bir netice elde edilememiştir (Kazancı, 2003:1). Bunun en önemli nedeni ise kırtasiyeciliğin sebeplerinin tam anlamıyla kökenine inilememesi, faturanın her zaman -kişi ya da kurum anlamında- birilerine kesilmesidir.22 Bu anlamda kırtasiyeciliğin nedenlerine inilmesi noktasında Harput tarafından yapılan tespit hayli aydınlatıcıdır. Ona göre (1995:161-162) Ülkemizde kırtasiyeciliğin temelinde yatan sebepleri şu şekilde sıralamak mümkündür:

- İnsanımızın kendini aşamaması yani hala ciddi olarak zihinlerde ve fikirlerde kırtasiyeciliğin en büyük tohumlarının gizli olması.

- Yönetim sistemimizin kuruluşu, işleyişi ve sahip olduğu hantal yapısı.

- Teşkilat yapılanmasında astlarına ve insanına karşı güven unsurunu gözardı ederek olabildiğince katı kural ve formalitelerle yüklenmiş bir mevzuat yığını.

- Yönetim hiyerarşisinde, gerek merkezde ve gerek taşrada üst makamların astlara karşı güvensizliği, mevzuatça bir sakınca olmamasına rağmen yetkilerin ast kademelere devredilmemesi.

- Ast kademelerin; hakla ilişkilerinde ve kamu hizmetlerinin yürütülmesinde, bilgisizlik, ilgisizlik, sorunsuzluk ve korkaklık gibi sebeplerle işi zorlaştırması, şekil ve formalitelerle hizmet akışını yavaşlatması.

- Kamu personelinin bilhassa cehaletinden kaynaklanmakta olan özel engelleyici tavırlar.

- Türk kamu yönetiminde çalışmayan kişiye değil, çalışan, iş yapan kişiye hesap sorulması.

- Devlet teşkilatındaki teknik ve ekonomik nitelikteki yetersizlikler.

Sayılan bu sebepler nedeniyle ortaya çıkan kırtasiyeciliğin bir de telafi edilmesi güç sonuçları bulunmaktadır. Yapılan tüm bu açıklamalar ve ortaya konan sebepler doğrultusunda kırtasiyeciliğin neden olduğu olumsuz sonuçları ise aşağıdaki şekilde sıralamak mümkündür (Harput, 1995:162):

22 1959’lu yıllardan bu tarafa Türk kamu yönetiminin ömrünün bir kısmı kırtasiyecilikle mücadele ile geçmiştir. Fakat ne var ki yanlış teşhis, sorunun yine kamu görevlisine ihale edilmesi gerçekleştirilen her çalışmayı başarısız kılmıştır. Buradan bu mücadelenin yolunun başka olduğu, farklı olduğu anlaşılmaktadır. Bu aksaklık ortamın neticesidir ve bu aksaklığın yok olması da aynı ortamın kaybolmasına bağlıdır (Kazancı, 2003:14). Bu ortam ortadan kaldırılmadıkça kırtasiyeciliğin çözüme kavuşturulmasını beklemek pek rasyonel bir davranış olmayacaktır.

- Hizmetlerin ya geç tahakkuk etmesi ya da hiç tahakkuk etmemesi neticesi devlet ciddi derecede itibar ve güven kaybına uğramaktadır.

- Birimler ve hiyerarşik kademeler arasındaki uzun süren yazışma ve mutabakat çalışmaları nedeniyle devlet çok büyük zaman israfı içerisine düşmektedir.

- Geçen zaman içerisinde bir kısım hizmet ve gereksinimler zamanında karşılanamadığından vatandaş için ciddi bir hizmet ve verim kaybı söz konusu olmaktadır.

- Geçen zaman içerisinde zamanında yapılmayan bir kısım iş ve hizmetler de piyasa fiyatlarındaki değişmeler neticesi devlete daha pahalıya mal olmakta ya da aynı ödenekle daha az iş üretilebilmektedir.

- Devlet, kamu personelinden bu şekilde istenilen verimi elde edememekle aynı zamanda bir personel israfına da neden olmaktadır.

- Hizmetlerde meydana gelen gecikme ve aksamayı gidermek için, kendisine hizmet verilecek halk kitleleri bu gibi durumlarda bir kısım nüfuzlu ve etkili kişileri araya sokmak suretiyle devlet hiyerarşisinin çalışma düzenini bozmaktadır.

- Kendisi için çok önemli gördüğü birtakım hizmetleri zamanında alabilmek için vatandaş “rüşvet teklifi” gibi hiç de istenmeyen sosyal ve ahlaki sorunları gündeme getirmektedir.