• Sonuç bulunamadı

2.YENİ YÖNETİM ANLAYIŞI (NEW PUBLIC MANAGEMENT)

YENİ YÖNETİM ANLAYIŞI

2.2. YENİ YÖNETİM ANLAYIŞININ STRATEJİK HEDEFLERİ

2.2.5. Yeni Yönetim Anlayışı ve Özelleştirme

Kamu yönetiminin işlevlerine ilişkin stratejiler, kamu yönetiminin küçültülmesi için geliştirilen stratejilerdir. Bu maksatla, kamu kurumlarının ve görevlerinin azaltılması

(özelleştirme) ve kamu - özel işbirliği gibi stratejiler geliştirilmiştir. Bir başka ifade ile, kamu yönetimi bir yandan gerek kurumlarının çokluğuna yönelik eleştirilerin etkisiyle ve gerekse etkinlik, verimlilik gibi teknik nedenlerden dolayı kurumlarının bir kısmını özel sektöre devretmekte, diğer yandan sosyal hayat içerisinde bir takım görevleri üstlenmekten vazgeçerek bu görevlerin özel sektör tarafından yerine getirilmesine ortam hazırlamaktadır. Başka bir anlatımla kamu yönetimi, bir yandan kamu kurumlarını özel sektöre devrederek küçülmekte, diğer yandan kamu kurum ve işletmelerinin yönetimini özelleştirmektedir.

Özelleştirme, mülkiyetin ve görevlerin kamu sektöründen özel mülkiyete ya da hizmet görenlere aktarılması anlamına gelmektedir (Czada, 1995: 618). Diğer taraftan Falay (1998: 14), özelleştirmeyi “kamu mülkiyetinde bulunan bazı üretim araçlarının ve mal ve hizmet üretim yetkisinin kısmen veya tamamen özel kesime devri” şeklinde tanımlamaktadır. Bu tanımlardan da anlaşılacağı üzere özelleştirme dört amacı içermektedir:

a) Kamu sektörü tarafından üretilen mal ve hizmetlerin finansmanının özelleştirilmesi.

b) Kamu sektörünce finanse edilen mal ve hizmetlerin üretiminin özelleştirilmesi. c) Kamu teşebbüslerinin mülkiyetinin ve yönetiminin kısmen ya da tamamen özel

sektöre devredilmesi.

d) Kamusal tekellerin kaldırılması. Bu amaçları gerçekleştirmek için çoğunlukla ihale sözleşmeleri ön plana çıkmaktadır. Kamu yönetimi bazı malların üretimini ya da hizmetlerin görülmesini ihale sözleşmeleri ile özel kesime aktarmaktadır. Bu durumda, her şeyin özelleştirilmesi mi gündeme gelmektedir? Eğer kamu yönetimi her şeyi özelleştirirse meşruiyeti tartışma konusu olmaz mı? Bu soruların cevabını Schedler ve Proeller (2000: 69) ortak çalışmalarında vermektedir. Buna göre, yeni yönetim anlayışında rekabet yönelimi devletin güçlendirilmesi anlamına gelmektedir, radikal bir özelleştirmeye davet anlamına gelmemektedir. Bir başka ifade ile yeni yönetim anlayışı her şeyin özelleştirilmesini öngören bir model değildir. Yeni yönetim anlayışı modelinin temel amaçlarından birisi kamu hizmetlerinin görülmesinde etkinliğin ve verimliliğin sağlanmasıdır. Bunu gerçekleştirmek için özel sektör uygulamalarından yararlanmak temel yaklaşımdır. Garantör devlet düşüncesi içinde,

devletin görevi kendi sorumluluk alanında kamusal mallar için bir rekabeti organize etmek ve sürdürmektedir. Bu yaklaşımda, büsbütün özelleştirmenin aksine devlet, hizmetlerin hazırlanmasını ve hatta üretimini rekabet içerisinde gerçekleştirmeyi güvence altına almaktadır. Bu durum, yerel hizmetlerin görülmesi sırasında yerel yönetimler için de geçerlidir.

Rekabet çevresi çeşitli ülkelerde, özel sektör rekabet piyasası, kamu işletmelerinin planlı rekabeti, hizmetlerin şeffaflığı ve hizmet karşılaştırması gibi farklı stratejilere yol açmıştır. Naschold (1995: 84; 1997: 28) uluslararası çalışmalarında kamusal hizmetlerin piyasa satışlarına uydurulmasının değişik biçimlerini ortaya koymuştur. Örneğin İngiltere’de seçimlik rekabetli özel sektör türü rekabet piyasaları geçerliyken, Christchurch ve Phoenix’te özel ve kamusal mal ve hizmet üreticileri arasında planlı bir rekabet biçimi yerleşmiştir.

Diğer taraftan Eryılmaz (1997: 143), özellikle belediyeler alanında, alternatif hizmet sunum yöntemlerini emanet, yönetimler arası işbirliği, ihale/sözleşme, imtiyaz, kupon, gönüllü kuruluşlar, belediye şirketleri ve kendi kendine hizmet şeklinde sıralamaktadır. Bu çalışmada şimdiye kadar elde edilen tecrübe ve bilgiler, biçimsel özelleştirmenin ya da hukuki değişikliklerin tek başına rekabetin beklenen kendini yönetme mekanizmasını pek az oluşturduğunu ortaya koymaktadır. Her şeyden önce fonksiyonel, sürekli bir rekabet daha fazla etkinliğe ve verimliliğe neden olmaktadır. Piyasa mekanizmasının kullanılabildiği alanlarda, müşteriler ve vatandaşlar bakımından özel ve kamu sunumcuları arasında rekabetin fiyat, kalite ve müşteriye yakınlık bakımından daha avantajlı olduğu ortaya çıkmıştır (Naschold, 1995: 84; 1997: 29).

Özelleştirme kavramı bugün, eskiden kamu sektörünce yerine getirilen görevlerin özel sektöre aktarılma biçimlerini anlatmak için kullanılan bir üst kavramdır. Bu üst kavram çerçevesinde gerçek özelleştirme ile biçimsel özelleştirmenin birbirinden ayrı değerlendirilmesi gerekmektedir. Gerçek özelleştirmede, şimdiye kadar kamu yönetimince sunulan hizmetlerin devlete ait görev alanlarından alınarak özel ekonomi sujelerince üstlenilmesi anlamına gelmektedir. Biçimsel özelleştirme ise, kamu yönetiminin görevlerini bırakmaksızın özel hukuk usullerine göre çalışmasını ifade etmektedir. Buna göre, bu iki özelleştirme biçimi arasındaki ayırt edici kriter, özel

sektör ya da kamu sektörüne ait olmaktan başka bir şey değildir. Özelleştirmenin karmaşık yapısı gereği, yukarıda yapmış olduğumuz gerçek ve biçimsel özelleştirme sınıflandırması, özelleştirmenin tam olarak anlaşılması için yeterli değildir. Bunun için, aşağıda özelleştirme biçimleri genel anlayışa göre daha detaylı olarak ele alınmıştır (Schuppert, 1998: 416-418):

1. Biçimsel ya da örgütsel özelleştirme için, dış hukuksal biçim esastır. Yönetici bazı görevleri bizzat yerine getirmemekte, aksine o sadece özel hukuk biçiminin kabul edilmesini sağlamaktadır. Özelleştirmenin bu biçiminde, kamu hizmetinin etkili ve verimli bir biçimde yerine getirilebilmesi için, kamu yönetimine ait işlerin hiyerarşik örgüt sisteminden ayrılması söz konusudur. Özellikle belediyelerin bir takım hizmetleri özel hukuk hükümlerine tabi şirketleri aracılığıyla yapmaları, bu tür özelleştirmenin yaygın biçimidir. Biçimsel özelleştirmenin sadece bu modeli, merkezi ve yerel yönetim düzeyinde büyük bir alanda uygulanmaktadır. Uygulamayla belediyeler kendi faaliyetlerinin ekonomik sonuçlarını daha iyi denetleyebilme olanağı kazanmaktadırlar. Çünkü, söz konusu şirketler ticari muhasebe sistemine tabidirler ve kamusal-hukuki yapıdan tamamen bağımsız çalışmaktadırlar. Bundan dolayı, belediyeler sadece hastane işletmek, çöpleri toplatmak gibi işler için değil, park alanları yapımı, her türlü temizlik hizmetleri gibi bütün işlerini şirketler yardımıyla yaptırabilir (Thieme, 1995a: 3). Çoğunlukla hukuksal yapının bu değişiminde, “örgütsel dizayn”ını içeren gerçek özelleştirme söz konusudur. Çünkü, özel sektörün hukuksal biçimi esnekliğin ve etkinliğin kazanılması ya da olumlu bir genel imajın kullanılmasından oldukça umutludur. 2. Mülki özelleştirme (Vermögensprivatisierung): Özelleştirmenin bu biçiminden kamu işletmelerinin, devlet arazilerinin ya da yerel yönetimlerin taşınmazlarının özel sektöre aktarılması anlaşılmaktadır. Uygulamada sadece gayri menkuller değil, aynı zamanda bütün diğer ekonomik girişimler de özelleştirmenin bu biçimine aittir. Özelleştirmenin bu türü, merkezi yönetim düzeyinde de önemli bir rol oynamaktadır.

3. Mali özelleştirmeyle, özel sektörün kamusal hizmetlerin finansmanına katılmaları anlaşılmaktadır. Örneğin, özel sektörle yatırım konularının belirlenmesi ve kamusal ya da yarı kamusal işletmelerde yönetim ve özel sermayeyle kesin bir

leasing gibi. Özelleştirmenin bu türü, sadece yerel yönetimler alanında değil, klasik yönetim alanlarında da önemli bir role sahiptir. Bu yönetim, hem yeni mali kaynakların bulunmasına, hem de teknik bilgilerin elde edilmesine yardımcı olabilir. 4. Araçsal (ya da politik) özelleştirmede (dar anlamda özelleştirme) özel sektöre gerçek bir görev aktarımı görülmektedir. Merkezi ya da yerel yönetim, hizmetleri artık daha uzun süre üstelenmemekte ve söz konusu hizmetleri tüketiciye bizzat sunmamaktadır. Burada hizmetlerde ve devlet sorumluluğunda bir azalma görülmektedir. Görev miktarlarının azaltılmasıyla devlet yükümlülüklerinde bir azalma söz konusu olmaktadır (Schuppert, 1998: 416). Tiehme (1995a: 33), özelleştirmenin bu türünde, kamu yönetiminin özel hukuk hükümlerine göre örgütlenmesinin söz konusu olmadığını, aksine belli hizmetlerin tamamen devletin tesir alanından kurtarılmasının söz konusu olduğunu ifade etmektedir. Politik özelleştirme, özellikle parayla yönlendirilen politikalar ve bu politikaların uygulanmasında etkili olan kurumlar bakımından büyük bir öneme sahiptir. Diğer taraftan, kamu iktisadî faaliyetlerinin önemli bir konuma sahip olduğu kamu taşıma araçları ve gıda işletmeleri, özel sektörün toplumsal amaçları yeterli düzeyde karşılayamadığı ya da taleplere gerektiği gibi cevap veremediği durumlarda (okullar, sosyal sigorta gibi) da politik özelleştirme önem kazanmaktadır.

5. Fonksiyonel (işlevsel) Özelleştirme: Kamu ve özel sektörün görev