• Sonuç bulunamadı

Yöneticiler İçin Gücün Önemi

Belgede Kur'an'da toplumsal çatışma (sayfa 153-157)

2.4.10. Yöneticilerin Rolü ve Gücün Önemi

2.4.10.1. Yöneticiler İçin Gücün Önemi

Kur'an'da toplumlardaki çatışmaların kimler arasıda geçtiğine baktığımız zaman aşağıda vereceğimiz örneklerden de anlaşılacağı üzere genellikle şu manzarayı görmekteyiz: Güçlüler ile zenginlerin aynı safta olmaları ki bu kişiler kâfirlerdir. Bunların karşısında da, güçlülerin zayıf ve küçük düşürdüğü ezilenler vardır ki bunlar da çoğunlukla mü’mindir.762 Ayrıca azgınlaşan bu güç sahibi yöneticiler ve servet sahiplerinin Peygamberlere ve mü’minlere karşı gelmeleri onların bilgisizliklerinden kaynaklanma-maktadır. Onlar bu çatışmayı bilinçli bir şekilde yapmaktadırlar.763

İbn-i Haldun varlıklı sınıfın zayıf düşmesiyle yöneticilerin de zayıf düşeceğini, zenginlik ve servetin devleti elde bulunduranların hâkimiyetine bağlı olduğunu söylemektedir. Ayrıca devletin olmazsa olmaz iki şartı olarak asker olarak ifade edilen güç, kuvvet, asabiyet ve devletin, ayrıca askerin ihtiyacını gideren mal ve para olduğunu belirtmektedir.764 Böylece devletin gücünün ekonomiyle, ekonominin ise elitlerin elinde olmasıyla ve askerin vurgulanmasıyla devlet içindeki üç öğenin birbirleriyle olan bağlantılarını ve önemini anlamaktayız: Elit tabaka, para ve ordu. Yine aynı şekilde Peygamberlerin de sürekli olarak toplumu haksız kazançlarla sömüren toplumun zenginleriyle (mütref) çatışma içerisinde olmaları yönetimde söz sahibi olmanın, zenginliğin ve gücün önemini göstermektedir.765

Peygamberlerin tebliğlerini yaptıktan sonra, kavmin ileri gelenlerinin ve kibirlilerinin, Peygamberleri ve ona inananları memleketlerinden çıkararak sürgün edeceklerini, tekrar kavmin eski dinine döndüreceklerini, taşlayacaklarını, öldüreceklerini söylemişler766 ve bu söylediklerini gerçekleştirmişlerdir.767 Bu bakımdan yöneticilerin ve elitlerin bu güçleri onlar için önem kazanmaktadır. Onlar bu güçleri sayesinde ülkelerini istedikleri gibi yöneterek, kendi güçlerini tehdit edenlere diledikleri gibi karşı çıkabilmektedirler.

Mekke'de Müslümanların karşılaştıkları ciddi sıkıntılar ve onlara toptan uygulanan

762 Cabiri, a.g.e., s.93; Vatandaş, a.g.e., ss.48-50. Kur'an'da bahsi geçen kavimlerin özelliklerinin ve güçlerinin

nasıl olduğuna dair tarihi bilgiler için bkz: Özsoy, a.g.e., ss.103-112.

763 Aktaş, a.g.e., s.114.

764 İbn-i Haldun, a.g.e., c.1, s.239, 246, 391.

765 43/Zuhruf, 23; 34/Sebe’, 34; 7/A’raf, 146; 23/Mü’minun, 33.

766 7/A’raf, 82, 88; 14/İbrahim,13; 26/Şuara, 116, 167; 27/Neml, 48-49, 56; 29/Ankebut, 24; 36/Yasin, 18;

44/Duhan, 44;

boykot, birçok yönden gelen eleştiriler,768 antipropaganda kapsamında ele alınması gereken bir dizi hafife alma, aşağılama, alıkoyma, yakınlaşmayı, yüz yüze görüşüp meselenin aslını öğrenmeyi engelleyen disiplinler, hareketin öncülüğünü yapan Rasulullah'ın ilahi mesajdan vazgeçmesi için yapılan bireysel ve grup halindeki girişimler, vazgeçmesi halinde kendisine vaad edilen büyük imkânlar,769 İslam'ın yayılmasını önlemek için Hac mevsiminde liderler bazında yapılan kongreler, bölgede tanınmış din adamların devreye girmeleri, hicret etmiş, Habeşistan'a kadar gitmiş Müslümanları oradan tekrar getirme girişimleri, Müslüman olmuş kabilelerle her tür ilişkinin kesilmesi tehdidi, ticari ve sosyal faaliyetlerine engel olmaya yönelik tehditler, nadiren de olsa reislerinin öldürülmesi, Kur'an'ın mesajını engellemek ve halkın ondan etkilenmesini önlemek için başvurulan önlemler770 ve Rasulullah'ın bizzat şahsına yönelik suikast girişimleri gibi çaplı ve kuşatıcı önlemler insanların gözlerini korkutmuş ve onları yıldırmıştır. Toplumu etkisi altına alan bu psikolojik, sosyal ve siyasal baskı atmosferi davetin insanlara daha etkili bir şekilde ulaşmasına engel olmuştur.771 İşte İslam'ın yayılması için yapılan tüm engellemeler tamamen güçle ilgiliydi. Mekkelilerin güç sahibi olmaları onların Müslümanlara karşı her türlü karşı hareketi yapmalarına imkân sağlıyordu.

Firavun, kendisi dışında ilah edinirse Hz. Musa’yı zindana atacağını, 772 sihirbazlara da izin vermeden iman ettikleri için onlara eziyet ettireceğini ve öldüreceğini söylemektedir.773 Firavun kendisini o toplumda o kadar üstün görmektedir ki, insanların kendisinin istemediği hiçbir şeyi yapmamalarını istemektedir. Bu bakımdan güç sahibi yöneticilerin kendilerinin istemediği bir şeyin yapılması durumunda şiddetli tedbirler alacakları açık gözükmektedir.

Firavun Hz. Musa ve adamlarını ciddiye almadığını, onların sayılarının az ve bölük pörçük bir cemaat olduklarını, bu nedenle de kendilerini öfkelendirdiklerini, hâlbuki kendilerinin güçlü ve uyanık bir cemaat olduklarını söylemektedir.774 Güçlü bir yapıya sahip olan toplumun kendilerinden güçsüz bir topluluğu her zaman yenebileceği düşüncesinin oluştuğunu görmekteyiz. Çünkü onlar yeni oluşmuş ve her hangi bir güce de sahip olmayan böyle bir topluluğa karşı oldukça üstün bir konumda bulunmaktadırlar. Neticede bu

768 17/İsra, 45-51; 25/Furkan, 7;68/Kalem. 769 41/Fussilet, 1-6. 770 41/Fussilet, 26-27. 771 Yolcu, a.g.e, ss.267-268. 772 26/Şuara, 29. 773 26/Şuara, 49. 774 26/Şuara, 54-56.

bölünmüş gruplar bölük pörçük olarak kendi içlerindeki isyan ve baş kaldırmalar nedeniyle hiçbir güç elde edememektedirler.775

Firavun Mısır mülkünün, ırmakların sahibi olduğunu ve bundan dolayı Hz. Musa gibi zayıf bir adamdan daha hayırlı olduğunu söylemektedir.776 Böylece Firavun toplumdaki insanlara gücünü göstererek kendisinin Hz. Musa’yı istediği zaman sürebileceğini, öldürebileceğini kast ederek, şayet Hz. Musa’ya halkın uyması durumunda onlara da bu cezaların uygulanacağını hatırlatmaktadır. Ayrıca Hz. Musa’nın gücünün olmadığını söyleyerek, Hz. Musa’nın mücadelesinde başarılı olamayacağını vurgulamaktadır; çünkü ona göre bu kadar güçlü olanın önünde hiçbir şey duramaz; bu nedenle de kendisine karşı ortaya çıkan her türlü hareket yok olmaya mahkûmdur. Bu bakımdan yöneticilerin ancak güçlü ve nüfuzlu olmalarıyla yönetime sahip olacakları; gücün kaybedildiği durumlarda yönetimin de elden gideceği görülecektir.777

Salih Peygamber’e karşı gelen kavmin ileri gelenleri, büyüklük taslayarak güçsüz ve zayıf olan iman etmiş kimselere onların inandıklarını inkâr ettiklerini söylemektedirler.778 Dolayısıyla güçlü olan ileri gelenlerin uğraşacakları, karşı gelecekleri, alay edecekleri kimselerin güçsüz insanlar olduklarını görmekteyiz. Bu nedenle toplumsal çatışmanın en önemli unsurlarından biri yöneticilerin ya da topluma hükmedenlerin güçlerinin toplumun zayıf grubuna ne kadar üstün olduğu oluşturmaktadır.

Hz. Şuayb’a karşı gelenler, Peygamber’in zayıf olduğunu, kendilerinden üstün olmadığını, bu nedenle kabilesi olmasa onu taşlayarak öldüreceklerini söylemektedirler.779 Bu bakımdan toplumda dini anlatmanın en önemli unsurun güçle irtibatlı olduğunu görmekteyiz. İnsanlar kendilerinden güçsüzlerin sözlerini dinlememekte, o insanlarla alay ederek onları ciddiye almamaktadırlar. Dolayısıyla çatışmalarda başarılı olabilmesi için Kuran, inananların en azından kendilerine kol kanat gerecek bir yapılanmanın içerisine girmelerini zorunlu görmektedir. (Tıpkı Hz. Şuayb’a kavminin sahip çıkması nedeniyle onu öldürememeleri gibi.)

Hz. Nuh’a karşı gelenlerin, Hz. Nuh’un kendilerine üstün ve hâkim olmak istediğini söylediği gibi,780 Firavun da yine aynı şekilde Hz. Musa’nın kendilerini yurtlarından

775 İbn-i Haldun, a.g.e., c.1, s.231; es-Sadr, a.g.e., s.217, 222. 776 43/Zuhruf, 51-52.

777 İbn-i Haldun, a.g.e., c.1, s.176. 778 7/A’raf, 75-76.

779 11/Hud, 91. 780 23/Mü’minun, 24.

çıkaracağını781 ve toplumda fesat çıkaracağını iddia etmektedir.782 Toplumdaki egemen güçlerin kendilerinin güçlerinin ellerinden gideceği endişesini yaşadıklarını görmekteyiz. Bu bakımdan Hz. Nuh’un ve Hz. Musa’nın bir Peygamber olarak ortaya çıkması ve onların yaşamlarını değiştirmek istemesi, onların toplumdaki hâkimiyetlerine engel olacak, böylece de sıradan insanlar olmalarına neden olacak ve böylece yurtlarındaki hâkimiyetlerinin sonuna varacaklardır. Bu nedenle onlar bu durumu fark ederek Hz. Nuh’un ve Hz. Musa’nın kendilerini devre dışı bırakarak, kendisini topluma üstün ve hâkim olacağını düşünmeleri, onların gerçekte dini kabullenmeme nedenlerinin toplumdaki üstünlüklerini kaybetme endişesi olduğunu göstermektedir.

Hz. Nuh’a karşı çıkanlar, Hz. Nuh’un ve onunla birlikte olanların bir gücü olmadığından dolayı, kendilerini imana zorlayacak bir güç olmadığını söylemektedirler. Eğer güç olsaydı, onların iman etmeleri belki gerekleşebilecekti; çünkü onlar için güç demek, her şeyi yapma ve yaptırabilme demektir. Bu bakımdan onlara göre insanlara bir şey yaptırabilmek isteniyorsa gücün bulunması gerekir ki, insanlar bunu yapsınlar. Onların bu düşüncelerinin onların zihinsel alt yapılarındaki zorlanmışlığı, baskıcılığı ne kadar içten benimsediklerini göstermektedir. Çünkü onlar Nuh’un güçlü olmasıyla kendilerine baskı yapacağını ve sonunda da kendilerini de iman ettireceklerini düşünmektedirler. Hâlbuki Peygamber ve onun yanındakiler kesinlikle onların üzerinde iman etmeleri için, onlar istemediği halde bir baskı yapacak değildir.783

Hz. Yusuf’a ülkede dilediği şekilde hareket edebileceği yüksek makam sahipliği ve yetki verilmiştir.784 Dolayısıyla bir ülkede dilediğini yapacak olanlar ancak belli bir üstünlüğe sahip olanlardır. Bu bakımdan Hz. Yusuf, tebliğini daha rahat bir şekilde yapmış, gücünün verdiği üstünlükle insanlara daha kolay ulaşabilmiştir. İbn-i Haldun yöneticiliğin dünyevi faydaları, bedeni ve nefsi zevk ve arzuları cezp ettiği için insanların bu makamı elde etmek istediklerinden dolayı mücadele edeceklerini ve savaşlar çıkaracaklarını söylemektedir. Ancak kimsenin bu makamı kaybetmek istememesinden dolayı çatışmaların ortaya çıkacağını vurgulamaktadır.785 Bu söylenilenlerin tarihi bir gerçekliği varsa da, bu durumun Peygamberlerin mücadelesiyle ilgisinin olmadığını söylemeliyiz. Çünkü Peygamberler dünyevi çıkarlar için değil, Allah'ın dinini yaymak ve toplumsal yapıyı değiştirmek için çatışma içerisine girmektedirler.

781 26/Şuara, 35.

782 40/Mü’min, 26. 783 11/Hud, 28. 784 12/Yusuf, 54-56.

Belgede Kur'an'da toplumsal çatışma (sayfa 153-157)