• Sonuç bulunamadı

Geleneklere Bağlılık ve Çatışma

Belgede Kur'an'da toplumsal çatışma (sayfa 139-141)

Toplumsal bütünleşmenin ve dayanışmanın en önemli örneğini Arabistan’daki tek önemli bağ olan kavmiyetçi dayanışmacı ruhu (kan bağı yoluyla oluşan yakınlığa her şeyden çok önem vermek, kavmin şanı için eylemde bulunmak) oluşturmaktaydı.701 Bu bağ öyle bir durumdaydı ki toplumsal yaşamın devam ettirilmesinin yanı sıra tüm ahlaki fikirler, davranışlar ve hatta inançlar bu kavmiyetçilik ile oluşturuluyordu. Mekkeliler’in şu sözleri onlar arasında kavmiyetçiliğin ne kadar ileri boyutta olduğunu göstermesi bakımından oldukça dikkat çekicidir: “Kardeşine (yani, kavimdaşına); ister zulme uğrasın, ister zulmeder olsun yardım et.” Onlar için şerefli olmak, ahlaki faziletler bile kan bağıyla, atalardan kalan mirasla değerlendirilmekteydi. Putperest Arapların ahlaki meselelerde dayanabilecekleri ve aslında dayanmaya meyilli de oldukları, tek savunu biçimi şu idi: X iyidir (veya doğrudur); çünkü biz onu babalarımızdan ve atalarımızdan öğrendik.702 Hz. Muhammed (sav)’in getirdiği İslam Dini’nde ise insanlar kavimlerinin şerefiyle üstün kılınmamakta olup, tüm insanlar eşittir. Ahirette insanlar tek başlarına hesaba çekilerek, kavminin bağından ayrılmakta, sadece Allah'a karşı yaptıklarından hesaba çekilmektedir. Geçmiş nesillerin hiç önemli olmadıklarının söylenilmesiyle statükonun meşruiyetini kaybedeceğinin anlaşılması, kâfirlerin geleneklerinin aşağılanması nedeniyle tepki göstermelerine neden olmakta ve bu nedenle bu durumu kabul edemeyeceklerini söylemektedirler. Bu nedenle Hz. Peygamber’in kan bağına dayalı toplumu değiştirerek, tek ilah inancına dayalı din birliğini yerine getirmesi çok önemli ve cüretkâr bir girişimdir. Bu nedenle Medine’de kabileler üstü bir din birliğine dayalı bir toplum oluşturulmuştur.703

Toplum içerisinde yaşamadan kaynaklanan toplumun yaşayış tarzlarından etkilenme, düşünceleri toplumun değerlerini dikkate alarak oluşturma İslami bir toplumda istenilen bir özellik olmasına karşılık; İslami olmayan toplumlarda insanları Allah'ın istemediği bir yaşama doğru sürüklemektedir. İnsanların geleneklerinden öğrendikleri bu bilgiler onların

701 İbn-i Haldun nesep ve akrabalık bağlarının insanlar için doğal bir durum olduğunu, bu nedenle insanların

kan bağına sahip olduğu kişilere yardım etmesinin normal olduğu gibi hatta bunu zorunlu görmektedir. İbn-i Haldun, a.g.e., c.1, s.171.

702 İzutsu, a.g.e., s.72.

703 İzutsu, a.g.e., ss.84-96; Yılmaz, a.g.e., ss.35-40; Vatandaş, a.g.e., ss.12-14; Kayacan, a.g.e., s.66. Ortaya

çıktığı dönemde Hz. Muhammed (sav)'in İslam daveti, egemen ve alışılmış olan pek çok şeye muhalif görüntüsü oluşturduğundan devrimci bir hareket olarak görülmüştür. Mustafa, a.g.e., s.159. Devrim, bir

durumu ötekiyle, eski durumu yenisiyle değiştirmek demektir. A.e., s.231. İslam'ın yedinci yüzyıl

Arabistan’ında yerleşik duruma (statüko) bir başkaldırı, bir isyanı başlattığı belirtilmektedir. Fazlurrahman, İslam'da Başkaldırı Hukuku, Çev., Adil Çiftçi, Allah'ın Elçisi ve Mesajı Makaleler I kitabının içinde, Ankara Okulu Yay., Ankara, 1997, s.119.

yaşamlarını tüm yönlerden etkilemekte ve İslami olmayan bir düşünce ve yaşam tarzı oluşturmalarına neden olmakta, bu nedenle bu insanlar yeniliklere karşı oldukça sert tepkiler vermektedirler. Bu nedenle kâfirler Kur'an indikten sonra, Kur'an'ın getirdiklerini beğenmeyerek başka bir Kur'an getirilmesini ya da Kur'an'ın değiştirilmesini istemektedirler.704 Toplumun Kur'an'da bulunan yeni hayat tarzını beğenmeyerek bu isteği söyledikleri açıktır. Bu bakımdan yeni düşüncelerin ortaya çıkışında bu isteklerin ortaya çıkması doğal olmaktadır. Çünkü toplum kendi yaşantılarının dışında ortaya çıkan bu yeni hayat tarzını benimsemeyerek, kendi istekleri doğrultusunda, kendi yaşamlarına uyan bir Kitab’ın olmasını istemektedir.

Doğrulara karşı olumsuz tavır takınmadaki nedenlerden biri olarak kulaktan dolma bilgilere sahip olma, zan ve tahminde bulunma gösterilmektedir.705 Bu nedenle de düşünceler donuklaşmakta ve gelişim sağlanamamasına neden olmaktadır. Müşriklerin Allah'ın indirdiğine uymamalarının nedenlerinden biri, atalarının yollarından ayrılmak istemeyişleridir. Geçmişten edinilen bilgileri sorgulamadan olduğu gibi kabul etmek, gerçekleri görmede çok büyük bir engel oluşturmaktadır. Düşüncenin donuklaşmasına neden olan bu bağlılık nedeniyle706 Kur'an, onların körü körüne atalarının izlerinde gitmelerini ve akıllarını kullanmamalarını eleştirmektedir. Çünkü ataları bir şey anlamamış ya da doğruyu bulamamış olabilirler.707

İnsanların toplumların yaşam tarzlarından, geleneklerinden vb. etkilenmesi gerçekten çok önemli bir noktadır. Ancak bu durum insanların kendilerini tamamen toplumun eline bırakması anlamına gelmemektedir. Çünkü toplumun etkisinden sıyrılmasıyla onun değerlerini yok sayan, doğruları ve gerçekleri gören kişilerin mevcut olduğu Kur'an'ın bizlere sunduğu Firavunun mü’mine eşi, Ashab-ı Kehf ve Antakyalı mü’min örnekleriyle anlaşılmaktadır.708 İslam'ın mevcudu olduğu gibi kabul etmeyerek, kötülüğü ve şirki değiştirmek için çatışma içerisine girmesi nedeniyle inkılâpçı bir yapıya sahip olmasına karşılık; bunun aksine şirk dininin mevcut durumu, yani çıkarlarını korumasından dolayı muhafazakâr bir özelliğe sahip olduğu, bu nedenle statükonun temelini oluşturan değer

704 10/Yunus, 15.

705 2/Bakara, 78.

706 Ejder Okumuş, Kur'an'da Toplumsal Çöküş, İnsan Yay., İstanbul, 1995, s. 128.

707 2/Bakara, 170; 5/Maide, 104; 7/A’raf, 28, 70; 10/Yunus, 78; 11/Hud, 62, 87; 24/İbrahim, 10; 26/Şuara, 74-

76; 31/Lokman, 21; 43/Zuhruf, 22-24.

yargıların İslam'ın ön gördüğü şekilde değiştirilmesine ve hiçbir şekilde dokunulmasına izin verilmemesi nedeniyle böyle bir toplumun değişime karşı olduğu görülmektedir.709

Kur’an, zanna dayalı ve hiçbir delile dayanmayan ifadeleri eleştirerek710 bilginin önemine dikkat çekmektedir. Bu nedenle insanların geleneklere bu şekildeki bağlılıkları onların hem yeniliklere kapalı olduğunun bir göstergesidir, hem de bu yüzden gerçeklerin kabul edilmesinde büyük bir engel olarak durmaktadır. Onların körü körüne bu bağlılıkları, hiçbir şeyden anlamayan hayvanların durumuna benzetilmektir. Onların bu bağlılıkları kâfirleri sağır, dilsiz ve kör ederek doğruyu düşünememelerine neden olmaktadır.711 Böylece kendilerine geçeği söyleyen uyarıcılara karşı, gerçeği kabullenme bağlamında bir etkilenme gerçekleşemediği gibi, kâfirler kendilerini uyaranlara iyi bir gözle bakmamaktadırlar. Çünkü onlara göre geçmişten gelen bilgilerin dışında yeni düşüncelerin kabul edilmesi mümkün değildir. Bu nedenle de, bu uyarıcıların toplumsal düzenin mevcut durumunu bozmaları sebebiyle bunlara karşı mücadele içerisine girilmeli düşüncesi oluşmaktadır. Onların mevcut toplumsal yapısını bozacak, geçmişten gelen değerleri yok sayacak bu tür yeni düşüncelerin kâfirler tarafından büyük bir dirençle karşılaşacağı açıktır.712

Belgede Kur'an'da toplumsal çatışma (sayfa 139-141)