• Sonuç bulunamadı

Bireysel Özellikler ve Çatışma

Belgede Kur'an'da toplumsal çatışma (sayfa 136-139)

Kur'an insanı iki kutuplu bir varlık olarak sunmaktadır. İnsanda bu iki kutbun hangisinin öne çıkacağını belirleyen tek etken ise, insanın hür iradesidir.687 İnsanın kendisindeki olumlu ve olumsuz istekleri arasında kaldığı zaman doğruyu seçebilme hürriyetine sahip olması, insanın içinde yaşadığı çelişkilerin sonucunu da kendisinin belirlediğini göstermektedir. Bu bakımdan insanda bulunan iyi ve kötü özellikler insanın tercihi yönünde bir yol alarak, bireysel istek ve duyguların tercih edilmesiyle insan kendi nefsine uyduğu zaman Allah'ın emirlerine karşı gelmiş olacak ve bunun nedeni de insanda bulunan kötü özelliklerin seçilmesi olacaktır. Bu nedenle bir taraftan, insan kendi benliği-nefsi tarafından kendi yolunu çizmeye ve arzu ettiğini yapmaya yönlendirilirken, diğer taraftan hayatta kalma şansı ancak bu arzularını kontrol edebildiği ve diğer insanlarla uyumlu olabildiği ölçüde mevcuttur.688

Her türlü toplumsal denetimden uzak tümüyle özgür olmayı hedefleyen bireyselcilik anlayışı, insanların toplumda her istediklerini yapabilmeleri özgürlüğü verdiğinden dolayı İslam tarafından kabul edilemezdir. Çünkü bireycilik toplumun dağılmasına yol açar, insanlara toplumsal kurum ve kurallara karşı gelme özgürlüğü tanır ve toplumun ideal ve değerlerini alt üst etme yetkisi verir. Bundan dolayı İslam dini bireylerin bu özgürlüğünü kısıtlayarak, dinin açıkladığı hedefler doğrultusunda değiştirmeyi amaçlar.689 Bu bakımdan toplumsal yaşamın getirdiği bir zorunluluk olarak insanların istek ve çıkarlarının toplumla çatışmaması gerekmektedir. Eğer böyle bir durum gerçekleşirse tercih edilecek olan bireylerin istekleri olmayacak, toplumun devamı ve düzeninin sağlanabilmesi için toplumun istekleri öne çıkarılacaktır.

Tepkisel ve duygusal taraftarlık da sağlıklı düşünmeye engel olmaktadır. İnsanın tutumları, eğilimleri, duyguları ve tepkileri düşüncesini etkilemekte ve onu yanlış

687 Özsoy, a.g.e., s.117. 688 Ba-Yunus-Ahmed, s.46.

689 İsmet Altıkardeş, Din ve Sosyal Bütünleşme, Rağbet Yay., İstanbul, 2004, s.83, 116; Düzgün, Din, Birey

yönelişlere saptırmaktadır. Örneğin, Mekkelilerin kibirlenme, sınırsız biçimde kendine güvenme, hiçbir otorite önünde eğilmeme, şeref duygusu vb. tüm özellikleri onların cehl kavramının çerçevesinde oluşan huylardı. Onların bu karakterde olmaları İslam'ı kabul etmemelerine neden olmuş, bu nedenle kendilerini düzeltmeye gelen Peygamber’e düşman kesilmişlerdir. Yani onların kötü bir karakter sahibi olmaları onların iman etmelerinin önüne geçmiştir.690 Kur'an, insanın düşüncesindeki sağlıklı yönelişi saptırarak doğru ile yanlışı birbirinden ayırmasını engelleyen ‘heva’nın etkisine dikkat çekmekte ve insanları ona karşı hassas oldukları kadar uyanık olmaya da çağırmaktadır.691

Şeytanın Allah'ın emrini yerine getirmemesinin nedeninin kendisinin üstün olduğunu söyleyerek büyüklenme olması,692 Firavun ve ileri gelenlerinin Musa ve Harun’u reddetmelerinin nedeninin onların kibre kapılmaları ve ululuk taslamış olmaları,693 insanların iman etmemelerinde büyüklenmenin yani kibrin önemini göstermektedir. Bu bakımdan bireysel istek ve duygular insanları yönlendirmekte ve bu nedenle de gerçeği görmelerinde büyük bir engel oluşturmaktadır. İnsan bununla da yetinmeyerek bu özelliklerinin yönlendirmesiyle kendisine karşı çıkanlarla çatışma içerisine girmeyi göze almaktadır; çünkü insan kendisini o kadar büyük görmektedir ki, hiçbir özelliği olmayan bu insanların kendisinin büyüklüğünü göremeyerek, kendisini hiçe sayarak karşı çıkmasını ve eleştirmesini hazmedememektedir.

Mekke'de ticaretle gelişip zenginleşen toplumda Araplar için çok önemli olan kabilecilikteki “biz duygusu” yıkılarak onun yerine bireycilik yerleşmiş, bu nedenle sosyal yapı sarsılmış, ahlaki değerler yıkılmış ve toplum kaosa sürüklenmişti.694 Dolayısıyla insanlardaki tutkuların toplumsal yapıyı değiştirecek kadar güçlü olması, bireysel istek ve duyguların toplumsal bağlamı düşünüldüğünde çok önem arz ettiklerini söylemeliyiz.

Âdem’in iki oğlu arasındaki çatışmanın en büyük sebebinin695 ve Hz. Yakub’un oğullarının Hz. Yusuf’u öldürmek için planlar kurmalarının nedeninin kıskançlık olduğunu

690 İzutsu, a.g.e., ss.96-108; Aktaş, a.g.e., s.82; Altıntaş, a.g.e., ss.76-87.

691 4/Nisa, 135, Kasas, 50; 30/Rum, 29; 38/Sad, 26; 45/Casiye, 23; 53/Necm, 23. 692 7/A’raf, 12; 17/İsra, 61; 38/Sad, 76.

693 10/Yunus, 75; 23/Mü’minun, 45-47; 29/Ankebut, 39. 694 Aydın, İslam'ın Tarih Sosyolojisi, s.58.

695 5/Maide, 27. İlk insanlar olması nedeniyle öldürme düşüncesinin nereden geldiği sorusu sorularak, bu

durumun ayetlerden anlaşılacağı üzere insanın fıtratıyla ilgili olduğu; çünkü insanın nefsinin öldürme isteğine karşı fıtratı tarafından engellendiği; ancak insan bunu yapmaya kendisini zorladığı zaman nefsin bu işi güzel göstereceği belirtilmektedir. Bu bakımdan Kur'an'da anlatılan bu kıssa, (meşru sebeplere bağlı olarak ve şartların gerektirdiği durumlarda) insanların birbirlerine saldırmalarının, hatta öldürmelerinin doğuştan gelen bir özellik olduğunu gösterdiği söylenilmektedir. Abdurrahman Ateş, Kur’an’a göre Dinde Zorlama ve Şiddet Sorunu, Beyan Yay., İstanbul, 2002, s.29.

görmekteyiz.696 İnsanın bir özelliği olarak kıskançlığın insanların arasında çatışmalar çıkmasına neden olduğunu bilmemiz, toplumsal çatışmalarda da kıskançlığın önemli bir rol üstleneceğini gösterecektir.

Yahudilerin Peygamber’in kendilerinden gelmemesini kıskanarak Kur'an'ı inkâr etmeleri,697 kıskançlığın çatışmaya dönüşecek kadar önemli bir neden olduğunu göstermektedir. Ayrıca kıskançlık nedeniyle Ehli Kitabın çoğunun mü’minlerin imanından döndürmek istediklerini de görmekteyiz.698 Ehli Kitabın öz oğullarını tanıdıkları gibi Peygamber’i tanımalarına rağmen, onlardan bir grubun bile bile gerçeği gizlemelerinin ve kendilerine ilim geldikten sonra ayrılığa düşmelerinin nedeninin kıskançlık olduğu görülmektedir.699 Ayrıca bu kıskançlığın sonucunda ortaya çıkan inkâr, kesinlikle çok büyük bir karşıtlığın tohumlarını atmaktadır. Yani onlar Peygamber’i bildikleri halde bu dini kabul etmeyerek, bu dine tamamen karşı olmaları, onların içerisinde İslam'a karşı çok büyük düşmanlık düşüncelerinin olduğunu göstermektedir. Bu nedenle onların bu inkârlarının çatışmanın ortaya çıkmasında en önemli bir etken olarak karşımızda durduğunu görmekteyiz.

Kâfirlerin zaman zaman, “keşke biz de Müslüman olsaydık,” demeleri,700 onların içinde her ne kadar iman etme düşünceleri olsa da sırf inatlarından dolayı iman etmediklerini göstermektedir. Bu nedenle Kur'an, insanlardaki bu olumsuz duyguların doğru bir şekilde düzeltilmesini istemekte, eğer bu gerçekleşmezse insanların gerçeği kabullenmelerinde çok büyük bir engel olarak karşılarına çıkacağını vurgulamaktadır. Bu nedenle kişilerin bireysel özellikleri onların davranışlarını etkileyerek, gerçeği kabullenmelerine engel oluşturmakta ve bireyden toplumdan yönelerek topluma olumsuz bir şekilde etki etmektedir. Bu bakımdan bireysel duygular, müminlerin toplumu değiştirmelerinde çeşitli zorluklarla karşılaşacaklarını gösterdiği gibi, çatışmaların da istenilmeyen şekilde şiddetlenmesine neden olmaktadır.

696 12/Yusuf, 8-11.

697 2/Bakara, 90. 698 2/Bakara, 109.

699 2/Bakara, 146, 213; 3/Âl-i İmran, 18. 700 15/Hicr, 2.

Belgede Kur'an'da toplumsal çatışma (sayfa 136-139)