• Sonuç bulunamadı

2.3.1. Çatışmanın Düşünsel Temelleri

2.3.1.6. İman etme

Hz. Nuh’un oğlunun,370 Hz. Lut’un karısının371 ve Hz. İbrahim’in babasının inkârları yüzünden onların ailelerinden olmadığı buyrulmaktadır.372 Ayrıca mü’min bir toplumun babaları, oğulları, kardeşleri yahut akrabaları bile olsa Allah'a ve Resulü’ne düşman

364 3/Âl-i İmran, 15.

365 Mü’minlerin dünyayı oyun ve eğlence yeri görmesine karşılık kâfirlerin dünyaya düşkün olmalarının

düşüncelere etkisi hakkında bkz: Toshihiko İzutsu, , Kur’an’da Dini ve Ahlaki Kavramlar, Çev. Selahattin Ayaz, Pınar Yay., 2.Baskı, İstanbul, 1991, s.78, 81.

366 2/Bakara, 150; 3/Âl-i İmran, 175; 9/Tevbe, 13. 367 3/Âl-i İmran, 160; 64/Teğabün, 13.

368 41/Fussilet, 15. 369 8/Enfal, 15-16. 370 11/Hud, 45-46.

371 11/Hud, 81; 15/Hicr, 60; 27/Neml, 57; 29/Ankebut, 32-33. 372 9/Tevbe, 114.

olanlarla dostluk etmesinin ve onlar için af dilemesinin yasak olduğu bildirilmektedir.373 Bu nedenlerle İslam için aile bağlarının önemi inanç temelli gerçekleşmektedir. İnsanları bir araya getiren, birbirleri için değerli kılanın Allah'ın dinine olan bağlılıkla ölçüldüğü ve hakkında üzünülecek ya da sevinilecek kişilerin sadece iman dairesine girmiş kişiler etrafında gerçekleşeceği özellikle vurgulanmaktadır.

Kur'an, Müslüman toplumdan Allah'ın istediği şekilde bir din birliği oluşturmalarını istemekte; bunun dışında oluşan tüm birliktelikleri tefrika olarak değerlendirmektedir.374 İnsanların batıl olan şeylerle ve dünyalık çıkarlarla oluşturdukları toplumsal yapılarda rekabet ve anlaşmazlıkların çoğalacağı; ancak dini bir temele sahip olarak birleşen toplumlarda kıskançlık ve rekabetin olmaması nedeniyle bu kötü durumla karşılaşmayacaklardır. Böylece dini bir toplumsal yapıya sahip olan bu toplumların hedeflerinin ve yönelişlerinin tek olmasıyla önlerinde hiçbir güç duramayacaktır.375 İslam toplumunu bir arada tutan temel değerin iman olmasından dolayı, kişilerin imanı yoksa mü’minler için değerinin olmaması sonucunda, iman edenlerin kâfirlere karşı tutumlarında - ki iman etmeyen en yakını bile olsa- çok büyük bir olumsuzluk taşıyacağı görülecektir. Nitekim bunun örneklerini Hz. Peygamber döneminde Müslümanların bizzat yaşadıklarını bilmekteyiz.

Allah, mü’minlerden öyle bir teslimiyet istemektedir ki, kendisinin ve Peygamber’in vermiş olduğu bir hükmü sıkıntı duymadan kabul edebilmelidirler.376 Hz. İbrahim’in oğluna kendisini öldüreceğini söylediği zaman, oğlunun “emrolunduğun şeyi yap” demesi,377 o insanların tüm kalpleriyle Rablerine bağlı olduklarını göstermektedir. Bu bakımdan Kur'an'ı genel olarak değerlendirdiğimiz zaman Allah, insanların bu şekilde kendisine teslim olmalarını istemektedir. Hastalıkta, sıkıntıda, savaşta, emirlerinin yerine getirilmesinde ve bunun gibi her durumda kesinlikle Allah'a kulluktan vazgeçmeyen ve dini yaşamaktan asla bıkmayan bir insan tipi istenmektedir ki, Allah'ın kendisi için ölüm emrine bile itiraz etmeden kabullenebilsin, ya da oğlunu öldürmekten çekinmesin.

373 58/Mücadele, 22; 9/Tevbe, 23, 113.

374 M. Sait Şimşek, Kur'an'ın Ana Konuları, 2. Bas., Beyan Yay., İstanbul, 2001, s.189, 195; Özsoy, a.g.e.,

s.140.

375 İbn-i Haldun, Mukaddime, Çev. Halil Kendir, Yeni Şafak Kültür Armağanı, İstanbul, 2004, c.1, ss.221-223.

İslam'ın birbirleriyle savaşan kabileleri barıştırdığı, bunu sağlayanın dinin kabilecilik anlayışını ortadan kaldırması olduğu belirtilerek, bu anlamda “ümmet” kavramının Kur'an'da hem sosyolojik hem de siyasi anlamda kullanıldığı vurgulanmaktadır. Manzuriddin Ahmed, Kur'an'da Siyasi Kavramlar, Çev. Kazım Güleçyüz, İslam'da Siyaset Düşüncesi kitabının içinde, İnsan Yay., İstanbul, 1995, ss.83-85.

376 4/Nisa, 65; 33/Ahzab, 36. 377 37/Saffat, 102.

Çeşitli bahanelerle Uhud savaşına katılmayan münafıkların savaşa katılanlarla ilgili olarak, savaşa katılmasalardı öldürülmezlerdi, demelerinin onların kuruntuları olduğu, hâlbuki savaşa katıların evlerinde bile olsa ölüme yakalanabilecekleri söylenilerek, mü’minlerin, münafıkların bu söylemlerine kulak vermemeleri; çünkü Allah yolunda öldürülmenin her şeyden daha hayırlı olduğu belirtilmektedir.378 “Rabbimiz Allah'tır” diyen Allah'ın dostlarının korkmayacakları ve üzülmeyecekleri379 sözüyle, mü’minlerin Allah yolunda şehit olmaları için önlerinde hiçbir korku kalmamaktadır. Dünyadaki her şeyden daha hayırlı olan bir işle, Allah yolunda şehitliğin kıyas bile edilemez oluşu nedeniyle mü’minler, canlarını Allah yolunda seve seve verebilmektedirler.380 Firavun karşısında her türlü eziyeti göze alarak imanları için ölümü göze alan sihirbazlar,381 hendeklerde ateşte yanma pahasına imanlarından vazgeçmeyenler,382 Hz. İbrahim’in iman davası için ateşte yanmayı göze alması,383 Hz. Yusuf’un fuhuş yapmaktan ise zindana girmeyi tercih etmesi384 imanın mü’minler üzerinde ne derece etki yaptığını gösteren önemli örneklerdir.

Mü’minlerin gevşeklik göstermemeleri, üzüntüye kapılmamaları; çünkü eğer inanmışlarsa üstün gelecek olanların mü’minler olduğu söylenmektedir.385 Bu ayetteki “eğer inanmışsanız” sözü ile mü’minlerin zayıf bir iman ile değil, gerçekten bütün kalpleriyle olan imanlarından bahsedildiğini anlayabiliriz. Çünkü bir toplumun üyesi olarak sadece Müslüman olmanın, o toplumu üstün kılacağı anlamına gelmemelidir. Buradaki üstün kılınma şartının mü’minlerin imanlarındaki kuvveti gösterdiği açıktır. Bu bakımdan İslam toplumlarının düşmanlarına karşı başarı kazanabilmeleri için, gerçek anlamda Allah'ı ve onun emirlerini bilen, bu çerçevede Allah'ın rızasını kazanmak için yaşayan mü’minlerin bir fonksiyon göreceğini bilmemiz gerekecektir. Bunun aksini düşünecek olursak Allah rızasını kazanmayı düşünmeyen, belli bir İslami zihniyete sahip olmayan bir Müslüman toplumun başarıyı ya da zaferi elde etmesi mümkün görünmemektedir.

İnsanların bilgi meselelerine fazla aldırmadığı; ancak inancına dokunulmasını asla kabul etmeyeceği ve bu nedenle inancı için hayatını feda etmesinin gerçekleşmesi mümkün iken, kişilerin bir bilgi sorununun doğruluğunu kanıtlamak için veya bildikleri kesin somut doğrular için şehit olmayacakları söylenilmektedir. Bu bakımdan insanların yalnızca kesin

378 3/Âl-i İmran, 154, 156-157, 168; 47/Muhammed, 4-6. 379 46/Ahkaf, 13; 10/Yunus, 62.

380 Şehitlik düşüncesiyle mü’minlerin her şeyi yapabilecekleri hakkında bkz: İzutsu, a.g.e, s.148. 381 7/A’raf, 120-126; 20/Taha, 70-73; 26/Şuara, 46-51.

382 85/Buruc, 4-7.

383 21/Enbiya, 57-69; 37/Saffat, 91-97. 384 12/Yusuf, 33.

bilgileri olmayan şeyler için şehit olmayı istedikleri belirtilmektedir. İdeolojilerin de inanç gibi açıklamaya dayandığı için aynı şekilde değerlendirilmesinin doğru olduğu da vurgulanmaktadır.386 Bu nedenle insanların bilgi sahibi olmaları ile iman etmeleri arasındaki farkın çatışmayı ortaya çıkarması bakımından ayrılması gerekecektir. Gerçekten her şeylerini ortaya koyarak yürekten kabullenme ile gerçekleşen iman etmenin etkisinin mü’minler üzerindeki etkisi oldukça büyük olacaktır; ancak yüzeysel bir şekilde kabul edilmiş ve dini bilgilerin mü’min olmak için yeterli olduğunun kabul edilmesinin çatışmayı ortaya çıkarmayacağını belirtmeliyiz. Bu nedenle İslam toplumlarının belli bir başarı kazanabilmeleri için, o toplumlarda yaşayan Müslümanların mutlaka Allah'ın istediği şekilde bir İslami zihniyete sahip olmaları istenmektedir. Bu durum gerçekleştiği zaman da İslam’ın emirlerinin uygulanışının doğal bir sonucu olarak, hem toplumsal bir birlik ve bütünleşme sağlanılacak, hem de bu bütünleşmeyle birlikte İslam toplumunun düşmanlarına karşı çok kolay bir şekilde başarı elde edilebilecektir. Bu Allah'ın insanlara yazmış olduğu bir toplumsal bir yasadır. Çünkü iman edenler Allah'ın dinine yardım ederlerse Allah da mü’minlere yardım edecek ve onların ayaklarını kaydırmayacaktır.387

Belgede Kur'an'da toplumsal çatışma (sayfa 73-76)