• Sonuç bulunamadı

Toplumsal Sınıflar ve Sınıf Çatışmaları

Belgede Kur'an'da toplumsal çatışma (sayfa 141-146)

Kur'an, toplum içerisindeki insanların statülerine, zenginlik ve fakirliklerine bakılmaksızın herkese dinin anlatılması, güçlü kimseleri fakirlere tercih etmek gibi bir yanlışın olmaması gerektiğini söylemektedir.713 Kur'an, bu anlamda toplumun ezilen kesimini oluşturan yoksul, güçsüz, düşkün, yetim gibi birimlerden oluşan kesimin kanadını koruma ve kollamaya, önemli ve ciddi mesajlarla bu türden insani ve ahlaki olmayan uygulamaları önlemeye yönelik bir duyarlılık ve kamuoyu oluşturmaya çalışmıştır.714 Böylece İslam dini tüm toplumsal tabakalara hitap etmektedir. Kur'an hangi temele

709 Şeriati, a.g.e., s.54, 56, 75; es-Sadr, a.g.e., ss.144-148; Özsoy, a.g.e., s.130.

710 4/Nisa, 157, 6/En'am, 116; 10/Yunus, 36, 66; 17/İsra, 101, 45/Casiye, 32; 22/Hac, 3, 8; 40/Mü’min, 35, 56. 711 2/Bakara, 171.

712 Yolcu, a.g.e, s.267. Değişim karşısında yerleşik toplumun sahiplerinin tepki göstermelerinin nedenleri

hakkında bkz: Düzgün, Din, Birey ve Toplum, s.92.

713 6/En’am, 52.

dayanırsa dayansın hak gaspına dayalı, eşitliğe dayanmayan ve statüler arasında geçiş imkânı bulunmayan toplumsal sınıflaşmayı reddetmektedir.715

Toplumsal bütünleşmenin sağlanabilmesi için kişilerin karakter çeşitliliğinin mümkün olduğunca azaltılması, farklılıkların giderilmesi, sınıflaşmanın önlenmesi gerektiği, böylece benzer davranışlardan oluşan sosyal bir ahenk kurulacağı, bu nedenle İslam dininin de bu amacı gerçekleştirmek için topluma yön vermek istediği görülmektedir.716 İslam'da toplumsal uyum gereklidir. Ancak İslam'ın amacı insanları düşünceleriyle, emirleriyle mahkûm kılmak istememekte; fakat İslam'ın kılavuzluğu ve disiplini altında kendi akıllarının ve diğer yeteneklerinin yardımıyla hayatın zenginliğini bulabilecekleri bir şekilde onlara yol göstermesi olmaktadır. Bu bakımdan İslam'ın yapmak istediği şey insanları kendi fıtratlarına geri döndürmek ve ona göre bir yaşam oluşturmasını sağlamaktır.717 Bu nedenle herkesin aynı şekilde düşünerek ve yaşayarak tüm toplumun aynı şekilde hareket etmesini, kendilerinin üstün konumlarını ve çıkarlarının kaybolacaklarını anlayan üst sınıfın kabul etmesi mümkün olmayacak ve böylece çatışma başlayacaktır. Bu bakımdan bu kişilerin Peygamberlere yönelik karşı çıkışlarının bir nedeni de, Peygamberlerin yanında toplumun her sınıfından insanın toplanabilmesidir. Büyükler, soylular ve servet sahipleri toplumsal katmanların karışmasına yol açan böylesi bir hareketi her zaman engellemeye çalışmışlardır.718

Fakirlerin iman etmelerini zengin tabaka hazmedememektedir.719 Bu nedenle toplum içerisinde belli bir gücü ellerinde bulunduran kimselerin, toplumdaki tüm insanların eşit haklara sahip olduğu, herkesin aynı şeylere inandığı ve aralarında hiçbir farkın olmadığı bir dine olumlu bakmaları pek mümkün görünmemektedir. Onlar kendilerine hizmet edecek, işlerini yapacak ve böylece kendilerinin rahatını sağlayacak bu fakirlerle birlikte aynı dini paylaşmayı kabul etmemektedirler. Çünkü onlar asil bir soydan gelen insanlar olup, atalarının yaptıkları işler geçmişten bugüne herkes tarafından bilinmektedir; hâlbuki fakirler asil bir soydan gelmedikleri gibi, geçmişleri de yoktur. Çünkü onların topluma bir katkısı olmadığı gibi, sürekli olarak toplumun sırtında bir kambur olarak yerlerini korumaktadırlar. Bu nedenlerden dolayı bu insanlarla, şehrin sahipleri arasında mutlaka bir ayrımın, bir ayrıcalığın olması gerektiği onlar tarafından söylenilmektedir. Ancak İslam'a ilk inananların

715 Ayrıca İslam’ın kölelik müessesesini getirdiği şeklindeki iddiaların aslı olmadığı; bilakis İslam'ın toplumda

mevcut olan kölelerin hürriyetlerini kazanmalarını sağlamak için birçok yol gösterdiği vurgulanmaktadır. Şimşek, a.g.e., s.190, 200-203.

716 Bu durumu destekleyen düşünceler ve hadisler için bkz: Yılmaz, a.g.e., ss.99-110. 717 Altıkardeş, a.g.e., ss.48-51.

718 11/Hud, 27; 26/Şuara, 11; 38/Zuhruf, 32; 6/En'am, 124. 719 6/En’am, 53.

toplumun her sınıfından insanları kapsamış, yine aynı şekilde Medine’nin toplumsal yapısının oluşumunda hiçbir sınıfın çıkarına dayalı bir yapılanmaya izin verilmemiştir.720

Talut’un hükümdar olmasına o toplumun ileri gelenlerinin itiraz etmelerinin nedeni, Talut’a servet ve zenginlik yönünden geniş imkânların verilmemesi olarak nitelendirilmesidir. Fakat onun hükümdarlığını haklı kılan sebep ise, ona ilim ve beden yönünden üstünlük verilmesidir.721 Yöneticilerde aranacak şartlarda zenginliğin pek önemli olmadığı görülmektedir; fakat toplumdaki üstün bir zümre bunu kabullenmekte zorlanmaktadır. Çünkü onlar, bu durumda halkın aşağı kesimlerinden gelen herkesin bu şekilde yönetici olarak gelebileceklerini görerek, kendi ellerindeki zenginliğin bir işe yaramadığını anlamış olacaklardır. Bu nedenle onlar, kendilerinin üstün konumları nedeniyle kolaylıkla elde edebilecekleri yöneticilik hakkının ellerinden gitmesini görmeleriyle, herkesin zengin olmadan belli kabiliyetleri ile yönetici olabilecek böyle bir duruma karşı olduklarını görmekteyiz.

Hz. Nuh’a iman etmeyen kavminin ileri gelenleri (mele’) gerekçe olarak, Hz. Nuh’un onlar gibi bir insan olduğu, Ona iman edenlerin alt tabakadan basit görüşlü kişiler olduğu ve kendilerine karşı her hangi bir üstünlüklerinin olmadığı olmaktadır.722 Bu gerekçelere baktığımız zaman insanların kendi aralarında büyümüş olan bir insanın, Peygamber olarak kabul edilmesinde problem yaşadıkları ya da bunu problem yaparak inanmamak için bahane oluşturdukları anlaşılmaktadır. Ayrıca onlar sıradan insanların dine uymalarını hazmedememektedirler. Onlar sadece kendilerine ait bir din istemekte, herkesin kabul edeceği ve her tabakadan insanın hiçbir fark gözetmeksizin bir arada bulunabileceği bir toplumsal yapıyı kesinlikle kabul etmemektedirler. Kendilerinin oluşturdukları ve bütün nimetlerinden faydalandıkları bu toplumsal yapıda, hiçbir şeye sahip olmayan alt tabakadan insanların çıkıp bu nimetlere ortak olmaya çalışmalarını istememektedirler. Onların bu karşı gelişlerine karşılık olarak Hz. Nuh, kendisinin bir melek olmadığını, hazineleri olmadığını, ğaybı bilemeyeceğini, alt tabakadaki insanları kovamayacağını söylemektedir.723

Dolayısıyla toplumsal yapının yeni yüzü de böylece ortaya çıkmaktadır. Sıradan insanların sırf Allah'ın dinini yaşamak için oluşturdukları, zenginliğin ve elitliğin önemli olmadığı, herkesin ameliyle değerlendirildiği bir toplum oluşacaktır. Kur'an, insanların eşit olduğunu söylemesiyle tamamen tabakasız bir toplum oluşturmak istememekte, bu anlamda

720 Aydın, İslam'ın Tarih Sosyolojisi, s.84. 721 2/Bakara, 247.

722 11/Hud, 27; 14/İbrahim, 10; 23/Mü’minun, 24; 26/Şuara, 111. 723 11/Hud, 31; 26/Şuara, 114.

toplumsal sınıfların varlığını, işbirliğinin ve işleyiş bütünleşmesinin sağlanması için bir realite olarak kabul etmektedir. Bu bakımdan İslam'da doğuştan gelen statüler değil; kazanılan statülerin önemli olmaktadır.724 Bu bakımdan Marx’ın sınıf çatışmalarının Kur'an'da yer almadığını görmekteyiz. Ancak iki zıt toplum anlayışının karşı karşıya gelmesinden dolayı toplumsal bir çatışma çıkmaktadır: Bir taraf mevcut yapıyı korumak isterken, diğer taraf ise bu mevcut yapıyı alt üst eden yeni bir oluşum içerisine girmektedir. Bu nedenle çatışmalar belli sınıflara ait olmamakta, tüm sınıfları kapsayan genel bir oluşum sağlanmaktadır.

2.4.7. Bireysel İstek ve Çıkarlar

Peygamberlerin nefislerin hoşlanmadığı şeyleri getirmesi, inkâr edenlerin buna karşılık büyüklük tasladıkları ve Peygamberlere karşı çıktıkları ve onları öldürdükleri belirtilmektedir.725 Buradaki ‘nefislerin hoşlanmadığı’ ifadesi, insanların bireysel istek ve çıkarlarına yöneltilen türden şeylerin olduğunu anlıyoruz. Çünkü insanlar dünya hayatında kendi istekleri doğrultusunda bir yaşamı elde etmek isterlerken, doğru olmayan isteklerine karşılık nasıl davranmaları gerektiği söylenildiği zaman, bunu hoş karşılamamakta ve direnç göstermektedirler. Kâfirler, çıkarlarını tehdit ettiğini düşündükleri Peygamberlerin çağrısına kulak tıkamışlar, vahye tabi olmak isteyenlere engel olmuşlar, Peygamberlerini aciz kılmaya çalışmışlardır.726

Hz. Peygamber’in ilk davetinde insanları Kur'an'a çağırmasını daha ilk baştan beri siyasi şekilde yorumlayan Mekkeli müşrikler, Peygamber’e karşı siyaset uygulamalarına neden olmuştur. Onlar Kur'an'a daveti sadece akide olarak görmeyerek, ekonomik yapılarının, iktidarlarının, hatta bizzat var oluşlarına engel olacak bir çağrı olarak gördüler. Onlara göre putları ortadan kaldıran bir çağrı, onların ticaretlerini engellemesi nedeniyle Kureyş’i kökten değiştirme anlamına gelmekteydi. Çünkü davetin karşısında grubun Kureyş’in zenginlerinden oluşması, onların servetlerini putlardan kazandıklarını, böylece zenginleştiklerini göstermekteydi; değilse onların bu bağlılığı putlarına olan sevgilerinden kaynaklanmamaktaydı. Dolayısıyla onların davete karşı çıkmalarının temel nedenini çıkarları oluşturmaktadır. Tüm bu nedenlerden Kur'an'ın, Kureyş’in mevcut yapısını yok

724 Ayrıca Hz. Peygamber’in toplumsal sınıflara bakışı ve sınıfların aralarındaki çatışmayı önleyici hadisleri

için bkz: Yılmaz, a.g.e., ss.36-40.

725 2/Bakara, 87.

etme düşüncesini görmekteyiz. Bu nedenle Mekkeliler tamamen çıkar amaçlı çatışmaya girmektedirler.727

Mekke’de Hz. Peygamber’e uymak isteyen kimselerin kendilerinin yurtlarından çıkarılma tehlikesi yüzünden iman etmediklerini ve Müslümanlarla birlikte olamadıklarını söylemektedirler.728 Bu kişilerin Müslüman olduktan sonra, Mekkelilerin inançları nedeniyle onları yurtlarından çıkarmaları sonucunda dünya menfaatlerini bırakmak zorunda kalacaklardır. Bu nedenle bu durumdaki kişilerin iman etmemelerinin nedeni tamamen çıkar amaçlıdır. Onlar mallarının, şöhretlerinin vs. gitmesinden korktukları için iman etmemektedirler. Onlar Mekke’deki otoritenin baskısından korkmaktadırlar.

Firavunun adamlarının “eğer üstün gelirlerse, her halde sihirbazlara uyarız”729 demeleri, toplumsal çatışma durumlarında kazananın kim olduğu, ya da neyi savunduğunun önemli olmadığını göstermektedir. İnsanlar kazanan tarafa üstün gelmesinden dolayı boyun eğmekte, onun davasının doğru olup olmadığına bakmamaktadır. Böyle bir durumla karşılaşılmasının nedeninin insanların kişiliklerinin zayıf ve bilinçsiz olduğunu gösterdiği gibi, mağlup edilenlerin kendilerini bir başarıya ve mutluluğa götürme şanslarının olmadığı için onları kabullenmeme olabilmektedir. İşte bu durum, halkın İslami bir bilinç yapısına sahip olmadığını göstermektedir. Böyle bir toplum kendilerini dünyaya kaptırmış, hiçbir idealleri olmayan, sadece çıkarlarını düşünen bir yapıya sahip bir toplumdur. Böyle bir toplumda gerçekleri anlatmanın ve başarıya ulaşmanın ne kadar zor olduğu açıktır. Ancak sihirbazların gerçeği görerek iman etmeleri,730 insanların ne kadar çıkarcı olurlarsa olsunlar, doğruyu görebilme imkânlarının her zaman mümkün olabileceğini göstermektedir. Bu bakımdan toplum ne kadar bozulmuş olursa olsun, o toplumun içerisinden iman edebilecek kişilerin çıkabileceği düşünülerek o toplumdan ümit kesilmemelidir.

Ülkenin zengin ve şımarık kişileri, mallarının ve evlatlarının çok olmasının getirdiği güçleriyle kendilerine gelen Peygamberleri reddetmektedirler.731 Güçlü olmakla o insanlar her istediklerini yapabileceklerini zannetmektedirler. Onlara göre bu dünyada mutlu olmanın tek ölçüsü güçlü olmaktır. Bu bakımdan onların düşüncelerini şekillendiren, hayat

727 Cabiri, a.g.e., s.72, 127-138; Fazlurrahman, İslam ve Siyasi Aksiyon, s.7; İslam, s.58; Özsoy, a.g.e., ss.130-

131; İlhami Güler, “Kur'an'da ‘Cihad’ın Teoloji-Politiği”, Politik Teoloji Yazıları kitabının İçinde, Kitabiyat Yay., Ankara, 2002, s.43.; Aydın, İslam'ın Tarih Sosyolojisi, ss.87-89; Vatandaş, a.g.e., ss.9-52; Kayacan, a.g.e., s.69; Yolcu, a.e, s.269, 274. Peygamberlere karşı çıkma nedenleri için geniş bilgi için bkz: Şimşek, a.g.e., ss.128-132.

728 28/Kasas, 57. 729 26/Şuara, 40. 730 26/Şuara, 46-51. 731 34/Sebe’, 34-35.

tarzlarını belirleyen tek unsur maddeye hâkim olmadır. Onlar için ilahi düşüncelerin, doğruların bir anlamı yoktur; onlar için tek doğru maddedir. Bu bakımdan mü’minlerin bu düşünceyle çatışmaları gerekmektedir. Dünyadaki tek mutluluğun maddede olmadığı, ilahi vahyin her şeyden önemli olduğunun onlara anlatılması gerekecektir ki, onların maddeye olan kölelikleri ortadan kalksın. Eğer onların düşünceleri, zihniyetleri değiştirilmezse onlar her zaman mü’minlerin karşısına duracaklardır. İlk önce düşünceler değişecek, daha sonra da insanların yaşam şekilleri Allah'ın istediği doğrultuda değişime uğrayacaktır. Fakat kâfirler kendilerini maddenin egemenliğinden kurtarmak istemeyişleri nedeniyle gerçeğin üzerini örtmeye çalışmakta, ısrarla doğruyu kabul etmemektedirler. Bunun temel nedeni de maddeye sahip olmalarının onlar üzerindeki karşı konulamaz cazibesi olduğu açıktır.

Belgede Kur'an'da toplumsal çatışma (sayfa 141-146)