• Sonuç bulunamadı

Vergilemenin Mali Amacı

Belgede T. C. Ebru BURSA 2019 (sayfa 119-124)

3. REFAH İKTİSADININ TEMEL ARACI: SOSYAL REFAH

1.4. OPTİMAL VERGİLEMEDE İZLENEN AMAÇLAR

1.4.1. Vergilemenin Mali Amacı

Devlet, üstlenmiş olduğu fonksiyonları yerine getirebilmek için kamu finansmanına ihtiyaç duymaktadır. Kamu finansmanı içerisindeki en önemli kaynak vergilerdir. Dolayısıyla vergiler olmaksızın devlet, kamu hizmetini etkin ve zamanında yerine getirememektedir. Bu doğrultuda vergilerin temel amacı, kamu harcamalarının finansmanını sağlamaktır. Kamu harcamalarının finansmanını sağlamak, vergilemenin mali amacı olarak ifade edilmektedir. Bu amaçtan hareketle vergiler, toplumu oluşturan bireylerden devlet hazinesine aktarılan zorunlu tasarruflar şeklinde tanımlanmaktadır42. Zorunluluk, verginin içinde barındırdığı ve devletin egemenlik gücüne dayanan bir özelliktir. Toplum düzeninin tesisi ve güveni açısından bireyler özel bir karşılık beklemeden kamu hizmetlerinin finansmanına zorunlu bir şekilde katılmak durumundadır. Her ne kadar vergilerden beklenen özel bir karşılık olmasa da genel bir karşılık söz konusudur. Vergiler özü itibariyle medeni bir toplumda yaşamanın bedelidir43. Böylelikle vergiler, devletin sunmuş olduğu hizmetlere karşı toplumun katılma payını, dolayısıyla modern toplumların başlıca koşulunu oluşturmaktadır44. Buradan hareketle optimal vergilemenin ilk amacını, kamu finansman gereksinimini sağlayacak düzeyde vergi geliri elde edilmesi oluşturmaktadır.

Devletin vergilemede mali amacı ön planda tutmasının, harcama disiplinin kaybolmasına ve bunun da kamu başarısızlığını beraberinde getirmesine neden olduğunu ileri süren neo-liberal yaklaşım, mali amaçta ölçülü davranılması gerektiğini savunmaktadır. 1970’li yıllarda yaşanan stagflasyonun temel nedeninin kamu harcama ve finansman politikalarından kaynaklandığı ve durgunluğun azalıp, enflasyonun baskılanması gerektiği arz yönlü iktisat yaklaşımı tarafından şiddetle savunulmuştur45.

42 Michael Howard, Public Sector Economics for Developing Countries, First Edition, Jamaica:

University of the West Indies Press, 2001, p. 157.

43 Şen, Sağbaş, a.g.e., s. 2.

44 Lorenz Van Stein, “On Taxation”, Classics in The Theory of Public Finance, ed. Richard A.

Musgrave, Alan T. Peacock, London: Palgrave Macmillan, 1958, p. 31.

45 Arz yönlü iktisadının vergi oranlarının indirilmesi düşüncesinin özünde aslında ekonomik etkinlik ve büyüme kaygısı bulunmaktadır. Onlara göre vergi oranlarında gerçekleşen bir indirim uzun dönemde üretimi arttırmaktadır. Bu tür analizlerde daha çok büyüme ve etkinlik üzerine odaklanılmış ve adalet göz ardı edilmiştir. Bununla birlikte arz yönlü iktisatçıların vergi indirimi üzerindeki görüşleri, Keynesyenler tarafından eleştirilmektedir. Keynesyen iktisatçılara göre, vergilerde meydana gelen indirim aslında bireylerin kararlarında ve tercihlerinde etkin olmayan değişiklere neden olmaktadır.

Herkesin ulaşmayı hedeflediği bir gelir düzeyi vardır ve gelir düzeyine ulaşmak için daha fazla çalışma arzusu içindedir. Ancak, vergi indirimleri nedeniyle bireyler bu gelir düzeyine daha az çalışarak ulaşabileceklerini düşünmektedir. Böylelikle vergi indirimi sonrası çalışmak yerine

Bu doğrultuda arz yönlü iktisatçılar, vergi oranlarının indirilmesi gerektiğini ileri sürmüştür. 1970’li yılların sonlarında vergi indirimlerinin yapılması gerektiği fikrinden hareketle, Amerikan iktisatçı Arthur Laffer vergi gelirleri ve vergi oranları arasındaki ilişkiyi bir eğriyle açıklamıştır. Laffer eğrisi46 olarak bilinen bu çalışma, arz yönlü iktisadın en önemli unsurlarından biri olmuştur47.

Laffer eğrisi, vergilemenin mali sınırının ne olduğunu açıklamaktadır. Bu eğriye göre, vergi oranlarındaki ekstra bir birimlik artışa rağmen vergi gelirlerinin ekstra bir birim artmadığı nokta, “mali sınır” olarak adlandırılmaktadır. Dolayısıyla vergi gelirlerinde azalmanın başladığı noktanın öncesindeki vergi oranı, optimal vergi oranı olarak kabul edilmektedir48. Laffer eğrisi Grafik 7 aracılığıyla gösterilmektedir.

Grafik 7: Laffer Eğrisi Vergi Geliri

A B

t* Vergi Oranı

Kaynak: Alan S. Blinder, “Thoughts on The Laffer Curve”, The Supply-Side Effects of Economic Policy, ed. Laurence H. Meyer, St. Louis: Center fort The Study of American Business,1981, p. 82.

dinlenmeyi veya eğlenmeyi seçebilmektedir. Buda kaynak kullanımı ve dağılımında etkinsizliğe neden olmaktadır. Dahası vergi indirimlerinin sürekli olacağını düşünen bireyler, sürekli ve daha fazla harcamaya yönelebilmektedir (Tahsin Karabulut, “Laffer Etkisinin Türkiye Uygulaması (1980-2003)”

Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, S. 16, 2006, s. 372).

46 Laffer eğrisi her ne kadar 1970’li yıllardan sonra önem kazansada, aslında vergi oranları ve vergi gelirleri arasındaki ilişkiye yönelik görüşler 14’üncü yüzyıla kadar dayanmaktadır. İbn-i Haldun’un ünlü eseri olan Mukaddime’de çalışma şevkinin kırılmaması ve vergilerin gönül rızasıyla ödenebilmesi için vergi oranlarının düşük olması gerektiği yer almaktadır. Gereğinden yüksek vergi oranlarının ekonomik faaliyetleri azaltarak vergi tabanının aşındırdığı görüşü savunulmaktadır. Bu nedenle İbn-i Haldun modern anlamda Laffer tarafından ileri sürülen görüşün öncüsü olarak nitelendirilmektedir. Bu nedenle literatürde bu eğri Haldun-Laffer eğrisi olarak da anılabilmektedir (Abdul Azim Islahi, “Ibn Khaldun’s Theory of Taxation and Its Relevance”, Türkiye İslam İktisadı Dergisi, C. 2, S. 2, 2015, s. 1).

47 Karabulut, a.g.m., s. 367.

48 Yüksel, a.g.e., s. 46.

Grafik 7’de yer alan Laffer eğrisinde vergi gelirleri (G) ile vergi oranları (t) arasındaki ilişki gösterilmektedir. t* noktasında yer alan vergi oranı vergilemenin mali sınırı açısından optimal vergi oranını ifade etmektedir49. Grafik 7’de görüldüğü üzere vergi oranı yüzde sıfır iken, vergi gelirleri de sıfırdır. Aynı şekilde vergi oranı yüzde yüz iken, vergi gelirleri yine sıfır olmaktadır. Burada vergi oranları, yüzde sıfırdan yüzde yüze artarken, vergi gelirlerinin de artacağı, ancak oranlar mali sınırın üstüne çıktıktan sonra vergi gelirlerinin azalacağı öngörülmektedir50. Dolayısıyla t* olarak gösterilen bu oran, vergi gelirlerinin en üst düzeyde sağlandığı noktayı işaret etmektedir51. Laffer eğrisinde ifade edilen bu durum, literatürde Laffer etkisi olarak da adlandırılmaktadır. Laffer etkisi, optimal vergi oranı üzerinde, vergi oranlarında meydana gelen bir birimlik artışın vergi gelirlerini azaltacağını veya vergi oranlarındaki bir birimlik azalışın vergi gelirlerini arttıracağını ifade etmektedir. Vergi oranlarındaki azalma sonucunda bireylerin vergi sonrası kullanılabilir geliri artmakta ve bireysel refahında bir iyileşme olmaktadır52. Yani vergilemede optimal sınırın belirlenmesi ve buna uygun vergi oranlarının düzenlenmesi kamu finansmanın yeterli düzeyde sağlarken bireysel refahı da olumlu etkilemektedir.

Laffer eğrisi üzerinde gösterilen bu optimal vergi oranı ülkeler ve/veya vergi türleri açısından farklılık gösterebilmektedir53. Arz yönlü iktisatçılar çoğu sanayileşmiş ülkelerde vergi oranlarının optimum (t*) oranın sağında yer aldığını savunmaktadır. Bu noktadan sonra vergi oranlarında meydana gelen her birim artış vergi gelirlerini azaltmaktadır. Bu nedenle vergi oranlarının düşürülerek optimal sınıra getirilmesi gerektiği düşünülmektedir54. Laffer ve diğer arz yönlü iktisatçılar tarafından ileri sürülen bu görüş, çeşitli optimal vergileme modelleri ile analiz edilmiştir. Örneğin, Heijman ve Ophem (2005), 12 Uluslararası Ekonomik İşbirliği Teşkilatı (OECD) üyesi ülkenin yer aldığı modelde maksimum vergi gelirinin elde edileceği optimal oranı belirlemeye çalışmıştır. 11 ülkede cari marjinal vergi oranlarının optimum marjinal vergi oranlarının altında kaldığı sonucuna ulaşılmıştır. Yalnızca İsveç’te, geliri

49 Blinder, a.g.e., s. 82.

50 Alan Peacock, “The Rise and Fall of The Laffer Curve”, The Political Economy of Progressive Taxation, ed. Dieter Bös, Bernhard Felderer, Heidelberg: Springer, 1989, p. 25.

51 W. J. M. Heijman, J. A. C. Van Ophem, “Willingness to Pay Tax The Laffer Curve Revisited for 12 OECD Countries”, The Journal Socia-Economics, N. 34, 2005, p. 714.

52 Karabulut, a.g.m., s. 370.

53 Trotman-Dickenson, a.g.e., s. 134.

54 Heijman, Ophem, a.g.m., s. 715.

maksimize eden oranın, cari marjinal vergi oranından düşük olduğu tespit edilmiştir.

Heijmen ve Ophem tarafından yapılan bu çalışmada, yüksek vergi oranlarının ekonomik faaliyetleri azalttığı ve kayıt dışı faaliyetleri arttırdığı üzerinde durulmaktadır55.

Vergilerin neden olduğu gelir ve ikame etkileri de Laffer eğrisinin analizinde önemli bir unsuru oluşturmaktadır. Teorik olarak tanımlanan bu etkiler ayrıca Laffer eğrisi üzerinde sistematize edilmektedir. Optimal vergi oranından daha düşük olarak belirlenen vergi oranlarının vergi gelirlerini arttırması veya optimal vergi oranı üzerinde yer alan vergi oranlarının vergi gelirlerini azaltması, vergilerin gelir ve ikame etkilerinden hareketle yorumlanmaktadır. Şöyle ki optimal vergi oranının sol tarafında yer alan A bölgesinde verginin gelir etkisi ortaya çıkmaktadır. Bu bölgede optimal vergi oranına ulaşıncaya kadar vergi gelirleri artmaktadır. Optimal vergi oranın sağ tarafında yer alan B bölgesinde ise verginin ikame etkisi ortaya çıkmaktadır. Bu durumda optimalin üzerinde artan vergi oranları vergi gelirlerinde aşınmaya neden olmaktadır.

Vergiler bireyler üzerinde ikame etkisi oluşturarak, bireylere daha az çalışmaya, daha az tüketmeye ve/veya daha tasarruf yapmaya itmektedir. Bireylerin karar ve tercihlerinde ortaya çıkan bu değişim, vergilendirilebilir ekonomik faaliyetlerin azalmasına, yani vergi tabanının erozyona uğramasına neden olmaktadır. Dahası bu durum, bireylerin yasa dışı yollara yönelerek, kayıt dışı ekonomik faaliyet göstermesinde etkili olabilmektedir56. Bireylerin kayıt dışı faaliyet göstermesi sonucu vergi gelirlerini azaltmaları, vergi kaçakçılığı olarak nitelendirilmektedir. Vergi kaçakçılığında, bireyler bilerek ve isteyerek vergi kanunlarına aykırı eylemler yapmaktadır57. Vergi kaçakçılığı birçok nedenden dolayı önemlidir. Optimal vergileme açısından bakıldığında vergi kaçakçılığı, mükelleflerin kararlarını değiştirdiği veya maliyetleri arttırdığı için kaynak kullanımında yanılgılara neden olarak, vergi sistemlerinin etkinliğini bozmaktadır.

Ayrıca vergi kaçırma, tahmin edilmeyen açılardan gelir dağılımını değiştireceği için adaleti de olumsuz etkilemektedir58. Bunun sonucunda vergi gelirlerinde azalma

55 Heijman, Ophem, a.g.m., p.714; Yüksel, a.g.e., s. 47.

56 Şen, Sağbaş, a.g.e., s. 171-172.

57 Ann Xuereb, “Tax Avoidance or Tax Evasion”, Symposia Melitensia, N. 10, 2015, p. 217.

58 Alm, a.g.m., s. 122.

olmakta ve kamu harcamalarının finansmanına yönelik kapasite tehdit edilerek, kamu sektörünün işleyişi ciddi zarar görebilmektedir59.

Verginin neden olduğu bu ikame etkisi, vergi kaçırmanın yanı sıra vergiden kaçınmaya da yol açabilmektedir. Vergiden kaçınma, bireylerin vergi yüklerinin mümkün olan en az düzeye çekmek için yapmış olduğu planlar çerçevesinde vergi yüklerini azaltmasıdır. Bireyler vergiden kaçınmak istedikleri durumda, bu planlamaları vergi kanunlarına aykırı yapmamaktadır. Yani yasalara aykırı bir eylem ortaya çıkmamaktadır60. Bu nedenle vergiden kaçınma ve vergi kaçırma arasındaki temel ayrım, birinin yasal bir faaliyet diğerin yasa dışı bir faaliyet olmasıdır. Vergiden kaçınma eyleminde vergiyi doğuran olay vuku bulmazken, vergi kaçırmada vergiyi doğuran olay ortaya çıkmaktadır. Ancak, sonucunda her iki kavram da mükellefin vergiye karşı tepkisini oluşturmakta ve vergi gelirlerini azaltmaktadır.

Optimal vergileme oranının üzerinde uygulanan vergiler, bireyler üzerinde yaratmış olduğu ikame etkisinden dolayı vergiden kaçınma ve/veya vergi kaçırmayı teşvik etmektedir. Vergi oranları ne kadar az olursa o denli vergiden kaçınma ve vergi kaçırma azalmaktadır61. Bu nedenle optimal bir vergileme, bu kayıp ve kaçakları minimum düzeyde tutmaya çalışmalıdır. Böylece vergilemenin mali amacı gerçekleştirilerek, vergi kapasitesinin en etkin bir şekilde kullanılması sağlanmaktadır.

Bir ekonomide vergilerin mali amacını yerine getirip getirmediğinin en temel göstergesi, vergi gelirlerinin kamu harcamalarına oranlanması (vergi gelirleri/ kamu harcamaları) ile belirlenmektedir. Vergi gelirleri kamu harcamalarını karşılar nitelikte ise istenilen amaca ulaşılmış demektedir. Ayrıca burada vergi gelirlerinin istenen seviyeye ulaşabilmesini sağlayan temel etkenler söz konusudur. Bu etkenler şu şekilde özetlenebilmektedir62:

a) Pazar ekonomisinin yaygınlaştırılmasının yanında, vergi kapasitesinin tam olarak kullanılması ve vergi tabanının mümkün oranda geniş tutulması gerekmektedir. Yani kayıt dışı ekonomi kayıt içine çekilerek vergi gelirleri arttırılmalıdır.

59 Luigi Alberto Franzoni, “Tax Evasion and Tax Compliance”, SSRN Electronic Journal, N. 4, 1998, p.

52.

60 Xuereb, a.g.m., s. 217.

61 Stephen J. Bailey, Public Sector Economics, First Edition, London: Macmillan Press, 1995, p. 71-72.

62 Şen, Sağbaş, a.g.e., s. 19.

b) Artan oranlı vergi tarifelerinin yer aldığı veya advalorem esasa dayalı vergileme yapılması gerekmektedir.

c) Vergilerin etkin ve zamanında tahsisi için mali sınır göz önünde bulundurularak, optimal oran altında vergi oranları belirlenmeli ve uygulanmalıdır.

d) Vergi sistemleri mükellefler ve uygulayıcılar bakımından daha anlaşılır hale getirilmelidir.

e) Vergi aflarının uygulama sıklığı ve sayısı azaltılmalı, vergi aflarının politik amaçlı kullanılmasının önüne geçilmelidir.

f) Vergilere ilişkin gerekli bilincin ve vergi ahlakının bireylere aktarılması, idare ve mükellef arasında işbirliğinin sağlanması gerekmektedir.

g) Bireylerin vergilere bir tepki olarak gösterdiği vergiden kaçınma ve/veya vergi kaçırma faaliyetlerinin en az düzeye indirilmesi gerekmektedir.

Bir vergi sisteminde bahsi geçen bu etkenler sağlandığı takdirde, vergilerin verimi artmış ve optimal vergilemenin ilk kriteri olan yeterli düzeyde kamu finansmanı sağlanmış olmaktadır. Esasen optimal vergilemeye ilişkin analizlerde vergilemenin mali amacı, çok fazla tartışmaya neden olmamaktadır. Bahsedildiği gibi vergilerin varlığının temel nedeni bu amaçtır. Bu yüzden geçmişte de günümüzde de vergiler, kamu harcamaların kesin bir finansman kaynağı olarak görülmektedir. Aynı zamanda vergilerin mali amacı her yıl siyasal süreçte oluşan bütçelerde tanımlanmaktadır. Burada optimal vergileme açısından dikkat edilmesi gereken husus, mali sınır göz önünde tutularak, vergi gelirlerinin en üst düzeyde sağlanmasına zemin oluşturan bir vergilemenin yapılmasıdır. Yani Laffer eğrisi aracılığıyla belirtilen optimal vergi oranının sağ tarafında yer alan vergi oranları belirlenmemelidir.

Belgede T. C. Ebru BURSA 2019 (sayfa 119-124)