• Sonuç bulunamadı

OPTİMAL VERGİLEME VE SOSYAL REFAH FONKSİYONU

Belgede T. C. Ebru BURSA 2019 (sayfa 114-118)

3. REFAH İKTİSADININ TEMEL ARACI: SOSYAL REFAH

1.3. OPTİMAL VERGİLEME VE SOSYAL REFAH FONKSİYONU

Vergi, bireysel refah üzerinden sosyal refahın belirleyici bir unsuru olarak kabul edilmektedir. Çünkü vergileme, bireyin bütçe imkanlarını doğrudan etkilerken, gelir, ikame ve karar etkileri yoluyla bireyin sosyo-ekonomik yaşam kalitesini de belirlemektedir. Mali literatürde yer alan çalışmalar, vergiler ve bireysel refah arasında ters yönlü bir ilişki olduğunu göstermektedir. Yani bireylerin vergi yükü arttıkça

27 Mankiw, Weinzierl, Yagan, a.g.m., s. 149.

28 Stiglitz, “Pareto Efficient and Optimal Taxation And The New Welfare Economics”, p. 991-992.

refahlarında azalma olmaktadır. Bu sebeple düşük vergi yüklerinin olduğu alanlarda bireylerin daha iyi yaşam kalitesine sahip oldukları ifade edilmektedir29. Günümüz ekonomilerinde uygulanan vergilere bakıldığında vergiler genellikle bireyler üzerinde refah kaybına neden olan etkiler yaratmaktadır. Çünkü ülkeler belirledikleri iktisadi hedeflere ulaşmak için taraflı vergi politikalarından faydalanmaktadır. Özellikle az gelişmiş ülkelerin sahip olduğu yapısal sorunlar, bir yandan mali amaçlara diğer yandan mali olmayan amaçlara ulaşmak için çelişen vergi politikalarının izlenmesini zorunlu kılmaktadır. Ayrıca bu ülkelerin içerisinde bulundukları cari açık sorunu, vergi oranlarının arttırılmasında ve daha fazla vergi gelirine ihtiyaç duyulmasında etkili olmaktadır. Dolayısıyla yüksek ve sürekli artan vergiler gelir, servet ve iş gücünü azaltmakta, sosyal refahı olumsuz etkilemektedir30.

Vergilerin bireysel ve sosyal refah üzerinde neden olduğu olumsuz etkiler (refah kayıpları), vergilere yüklenen ekonomik ve sosyal fonksiyonlarla azaltılmaya çalışılmaktadır. Öyle ki vergiler bünyesinde barındırdıkları yapısal özelliklerle (konu, oran, tarife gibi) adalet ve etkinlik arasında kabul edilebilir bir dengenin sağlanmasına imkan sunmaktadır. Yani vergiler aracılığıyla sosyal refahın belirleyici unsurları olan etkinlik ve adalette optimallik yakalanmaya çalışılmaktadır.

Optimal vergileme ile vergilemede etkinlik ve adaletin sağlanması, sosyal refahın daha üst düzeyde gerçekleşmesine imkan vermektedir. Ancak vergiler etkinliği ve adaleti aynı anda destekler nitelikte değildir. Çünkü etkinlik ve adalet arasındaki değişim ilişkisi, vergilerin iki hedefi aynı anda sağlamasına engel olmaktadır. Örneğin, gelir dağılımında adaleti destekler nitelikte olan artan oranlı tarifeye sahip bir vergi, toplumda yüksek gelirliler açısından etkinlik temelli ciddi bir refah kaybı yaşanmasına neden olabilmektedir. Bu bağlamda, eğer toplum tarafından daha adil bir gelir dağılımı arzulanıyorsa, iktisadi etkinsizliğe katlanılması gerekmektedir. Böylelikle vergiler aracılığıyla adalet sağlanmaya çalışılırken, etkinlikten uzaklaşılmaktadır31. Aksi durumda etkinliğe hizmet eden vergiler, düşük gelir grupları lehine adaletsiz sonuçlar

29 Richard Vedder, “Taxes, Growth, Equity, and Welfare”, Taxation, Economic Prosperity, and Distributive Justice, ed. Ellen Frankel Paul, Fred D. Miller, Jeffrey Paul, Cambridge: Cambridge University Press, 2006, p. 53.

30 Vedder, a.g.e., s. 53.

31 Şen, Sağbaş, a.g.e., s. 292.

doğurabilmektedir. Böyle durumda etkinliği bozmayan vergiler kullanılırken, adalet hedefinden uzaklaşılmaktadır.

Etkinlik ve adalet temelli vergilemeye yönelik bu çatışma, vergiler üzerinde tartışmaların artmasına ve refah iktisadının bu konu üzerinde yoğunlaşmasına neden olmuştur. Refah iktisadı bu çatışmadan hareketle, etkinlik ve adalet arasında bir denge sağlamayı amaçlamaktadır. Refah iktisadının standart araçlarını kullanan optimal vergileme adalet ve etkinlik arasındaki bu dengeyi sosyal refah fonksiyonlarından faydalanarak kurmaya çalışmaktadır32. Optimal vergileme kapsamında bu denge toplum tercihlerinden hareketle şekillendirilmektedir. Dolayısıyla toplumun vergileme tercihi esas alınarak sosyal refah fonksiyonları oluşturulmaktadır33. Sosyal refah fonksiyonlarında sadece bireysel faydaların toplamı değil, aynı zamanda refahın toplum içinde ne kadar eşit dağıldığı da dikkate alınmaktadır. Fayda eşitsizliği arttıkça sosyal refahın azaldığı varsayılmaktadır. Bu durum, etkinliğin yanında aynı zamanda vergi sisteminin adil olması gerektiği fikrini de yansıtmaktadır. Bu nedenle optimal vergilemeye yönelik oluşturulan sosyal refah fonksiyonları hem etkinliği hem adaleti göz önünde bulundurmalıdır34.

Toplumsal açıdan en iyiye ulaşılabilmesi için sosyal refah fonksiyonlarında toplumun etkinlik ve adalet arasındaki tercihinin en iyi şekilde belirlenmesi gerekmektedir. Ancak günümüzde vergiye bakış, toplumun etkinlik veya adalet tercihinden ziyade ülkelerin sahip olduğu öncelikli amaçlardan hareketle şekillenmektedir. Aynı zamanda vergilemeye yönelik bakış açısı, ülke ekonomilerinin içerisinde bulunduğu sistem ve yaklaşımlardan hareketle de değişim göstermektedir.

Örneğin; klasik iktisadi yaklaşım, vergilerin piyasa işleyişini bozmayacak biçimde uygulanması gerektiğini savunurken, modern mali yaklaşım ise çeşitli fonksiyonlar yüklediği verginin, aktif bir mali araç olarak kullanılmasını savunmaktadır. Böylelikle vergilerin meşruluğu ve kapsamı genişlemiş, vergilere mali amacın yanı sıra gelirin yeniden dağıtılması noktasında da işlevler yüklenmiştir. Ancak, 1970’lerde hakim olan arz yönlü iktisat ve 1980’li yıllardan itibaren makro ekonomik politikaları domine eden

32 Alm, a.g.m., s. 118.

33 Ufuk Selen, “Refah İktisadı Bağlamında Optimal Vergileme Arayışı ve Türk Vergi Sisteminin Analizi”, Yrd. Doç. Dr. Yaşar Methibay’a Armağan, ed. Fatih Saraçoğlu, Muharrem Çakır, Ankara:

Gazi Kitabevi, 2017, s. 334.

34 Heady, a.g.m., s. 17.

neo-liberal yaklaşım, vergilerin piyasa üzerindeki olumsuz etkilerinin tekrar değerlendirilmesine neden olmuştur35.

Refah iktisadının zamanla kendi içerisinde yaşadığı değişim de optimal vergilemeye yönelik sosyal refah fonksiyonlarının etkinlik mi yoksa adalet mi noktasında şekilleneceğini etkilemiştir36. Klasik refah iktisatçıları, bir ekonomide hem kaynak dağılımında etkinliği hem de adaleti sağlayabilecek bir vergilemenin yapılabileceğini ileri sürmüştür. Yeni refah iktisadı ise vergiyi yalnızca kaynak dağılımında etkinliği sağlayacak bir araç olarak görmüş ve etkinlik üzerinde olumlu etkiye sahip olan vergileri meşru kabul etmiştir37. Dolayısıyla yeni refah iktisadı, klasik iktisadi anlayış ve arz yönlü iktisadın savunduğu görüşlerden hareketle, vergilere piyasada etkin kaynak dağılımını bozmadığı takdirde izin verilmesi gerektiği üzerinde durmuştur38.

Vergileme ve vergi sistemlerine ilişkin sosyal refah fonksiyonları her ne kadar sahip olunan ekonomik anlayış ve ülkelerin ekonomik amaçları doğrultusunda şekillense de, önemli olan bu fonksiyonların toplum tercihlerine duyarlı oluşturulabilmesidir. Nitekim toplum tercihlerini yansıtmayan hiçbir sosyal refah fonksiyonu, toplumsal açıdan en iyiye ulaşmada başarılı olamaz. Bu nedenle vergi politikalarının şekillendirilmesinde toplum tercihlerini algılayabilecek, bu algıyı politika yapıcılara doğru aktarabilecek ve politika yapıcılarının uygun politikaları uygulamaya koymasına imkan verecek bir sosyal refah fonksiyonunun tanımlanmasına gerek bulunmaktadır. Ayrıca politika yapıcıların toplumun etkinlik ve adalet arasındaki tercihini doğru algılayacak bir seçim modeline ve bu algıyı doğru vergi politikalarıyla şekillendirecek iradeye sahip olması da gerekmektedir. Böylelikle politika yapıcılar toplum tercihi doğrultusunda sosyal refah açısından en uygun kombinasyonu ortaya koyabilecektir39.

35 Albayrak, “Optimal Vergi Teorisi: Bir Değerlendirme”, s. 287-288.

36 Albayrak, “Optimal Vergi Teorisi: Bir Değerlendirme”, s. 292-293.

37 Şen, Sağbaş, a.g.e., s. 288.

38 Slemrod, “Optimal Taxation and Optimal Tax System”, p. 158.

39 Hettich, Winer, a.g.m., s. 428.

Belgede T. C. Ebru BURSA 2019 (sayfa 114-118)