• Sonuç bulunamadı

Refah İktisadının İkinci Temel Teoremi

Belgede T. C. Ebru BURSA 2019 (sayfa 74-77)

2. REFAH İKTİSADININ TEMEL KRİTERLERİ VE TEOREMLERİ

2.2. REFAH İKTİSADININ TEMEL TEOREMLERİ

2.2.2. Refah İktisadının İkinci Temel Teoremi

Birinci temel teorem, tam rekabet koşullarının geçerli olduğu varsayımından hareketle, Pareto etkin bir sonucun varlığını ifade etmektedir. Ancak bu teoremin ileri sürdüğü görüşler zamanla eleştirilere neden olmuştur. Birinci temel teoreme karşı yapılan en yaygın eleştiriler şunlardır: i) Bu teorem gerçekleri görmezden gelen soyut bir teoremdir. Çünkü reel piyasalar hiçbir zaman dengede değildir. Çoğu piyasa aşırı arz veya aşırı talep ile karakterizedir. Genel denge analizini ortaya koyan Walras bile böyle bir dünyanın varlığından şüphe duymaktadır. Walras, piyasayı “üzerinde rüzgar esen göle ve bu gölün suyunun sürekli denge aramasına” benzetmektedir. Özellikle modern maliye anlayışa sahip iktisatçılar, böyle bir dengenin varlığının yanı sıra, piyasada dengeye gelme eğiliminin olduğundan bile kuşku duymaktadır207. ii) Birinci temel teorem rekabetçi bir davranış sergilerken, gerçekte çok fazla tekelci piyasalar bulunmaktadır. iii) Birinci temel teorem, dışsallıkların ve kamusal malların olmadığını varsaymaktadır. iv) Bu teoremin en fazla itiraza yol açan yönü ise bölüşüm meselesini göz ardı etmesidir. Rekabetçi piyasalarda birden fazla Pareto etkin sonuç elde edilmekle birlikte, bazıları diğerlerinden daha adil olabilmektedir208. Ancak, birinci temel teorem hangisinin daha adil olduğu üzerinde durmamaktadır. O her Paretocu dengede gerçekleşen gelir dağılımını adil kabul etmektedir.

Hem Marshall hem de Wicksell, tam rekabet piyasalarında toplumsal refah maksimizasyonunun sağlanacağına dair yaygın görüşe itiraz etmektedir. Marshall ve Wicksell tam rekabet koşulunun, gelir dağılımının optimum olması şartıyla geçerli olabileceğini vurgulamaktadır. Adil bir gelir dağılımının olmadığı noktada tam rekabetin optimal sonucu doğurmayacağını ifade etmektedirler. Ayrıca Wicksell, gelir dağılımının adil olmadığı durumlarda eksik rekabet koşullarının yaygınlaştırılmasının, bu gelir dağılımındaki adaletsizliği azaltabileceğine de dikkat çekmektedir. Dolayısıyla

207 Connolly, Munro, a.g.e., s. 34-35.

208 “Welfare Economics”, http://www.brown.edu/Departments/Economics/Faculty/Allan_Feldman/AMF

%20Significant%20Published%20Papers/Welfare%20Economics%201987.pdf, (23.11.2017).

Marshall ve Wicksell birinci temel teoremi, bölüşüm sorununu göz ardı etmesinden dolayı eleştirmektedir209.

Hayek gibi düşünürler ise arzulanan etkinliğin tahsis edilmesi için devletin, tüm vatandaşların tercihlerini ve mevcut teknolojiyi bilmek zorunda olduğunu, marjinal maliyet ve dönüşüm oranlarının ancak bu durumda hesaplanabileceğini ileri sürmektedir. Başlangıç dağılımını belirlemek ve piyasayı kendi haline bırakmak için devlet, bilgiye ihtiyaç duyup, bu bilgiyi piyasanın çalışması kaydıyla elde edebilmektedir210. Devletin bu bilgiye sahip olmasından kaynaklı güçlükler de birinci temel teoremin eleştirilmesine neden olmaktadır.

Tam rekabet piyasası koşullarında sapmaların olabileceğini ileri süren Stiglitz gibi iktisatçılar da refah iktisadının birinci temel teoreminin sonuçlarına çekingen bir şekilde yaklaşılması gerektiğini ileri sürmektedir. Tam rekabet piyasasında ortaya çıkan sapmalar sonucunda birinci temel teoremin geçerliliği kalmamaktadır. Böyle bir durumun ortaya çıkmasında temel etken, piyasa mekanizmasının işleyişinin bozulması, yani tam rekabet koşullarından en az birinin geçerliliğinin ortadan kalkması sonucu piyasa mekanizmasının aksamasına neden olmasıdır211. Bu nedenle piyasanın ekonomik etkinlik koşullarını yerine getirmede başarısız olduğu durumlarda (eksik rekabet koşullarının geçerli olduğunda), devletin müdahale etmesi gerektiği ve piyasanın etkin sonuca doğru hareket ettirilmesi gerektiği düşünülmektedir212.

Ayrıca piyasa aksaklıklarının söz konusu olduğu bir ekonomide, refah iktisadının birinci temel teoremi geçerliliğini yitirdiğinden, ön planda tutulmayan adalet ise önemli bir toplumsal tercih olarak ortaya çıkacaktır. Çünkü gelir dağılımı adil olmadığı sürece, iktisadi anlamda ihtiyaçlar talebe dönüşmeyecek, dolayısıyla kaynak dağılımında etkinlikten uzaklaşılacaktır213. Bu doğrultuda bölüşüm sorununu da ön planda tutan refah iktisadının ikinci temel teoremine doğru bir yöneliş ortaya çıkmaktadır. Dolayısıyla mevcut kaynak dağılımının, toplum tarafından kabul edilebilir bir bölüşüm ortaya koyamadığı durumda ikinci temel teorem başlangıç dağılımına

209 Paul A. Samuelson, Foundations of Economic Analysis, Cambridge: Harvard University Press, 1947, p. 206-207.

210 Connolly, Munro, a.g.e., s. 34-35.

211 Irene V. Staveren, “An Evolutionary Efficiency Alternative to TheNotion of Pareto Efficiency”, Economic Thought, N. 1, 2012, p. 111.

212 Sobel, a.g.e., s. 20.

213 Tokatlıoğlu, Selen, a.ge., s. 348-349.

müdahaleyi kabul etmektedir. Bu teoreme göre, rekabetçi piyasa terk edilmeyip, başlangıç dağılımına müdahale edilerek bölüşümün arzulanan şekilde yapılması amaçlanmaktadır. Devamında ise iş tekrar rekabetçi piyasaya bırakılmaktadır214.

Bu doğrultuda ikinci temel teorem, yeniden dağıtıcı politikaların etkinlik kaybına neden olmamasını önemsemektedir. Dolayısıyla yeniden dağıtıcı politikalar mutlaka Pareto iyileştirmeyle sonuçlanmalı, yani izlenecek politika kaybedeni olmayan bir oyun oynanmasına imkan sağlamalıdır. Başlangıçtaki kaynak dağılımına yapılan müdahaleyle bir rekabetçi dengeden bir başka rekabetçi dengeye piyasa koşullarında ulaşılmalıdır. İkinci temel teorem, bölüşüm sorununu piyasa mekanizması koşulları ile çözmeye çalışırken, en temel araç olarak götürü (tarafsız) vergi ve sübvansiyonların215 kullanılması gerektiğini vurgulamıştır. Çünkü bu tür araçlar, bireylerin davranış ve kararlarında değişikliğe neden olmayarak, etkinlik koşullarını bozmamaktadır.

Dolayısıyla yeniden dağılımın, piyasa koşullarında geçerli olabilmesi için dikkat edilmesi gereken husus, başlangıçtaki kaynak dağılımına yapılan müdahalenin tarafsız vergi ve sübvansiyonlarla yapılmasıdır216.

Genel hatlarıyla ikinci temel teorem, kaynakların uygun şekilde yeniden dağıtılması planlandığında, rekabetçi bir ekonomide Pareto etkin tahsisin gerçekleştirilebileceğini söylemektedir. Piyasada yer alan birden fazla Pareto etkinlik arasında bazıları diğerlerinden daha fazla tatmin (toplum açısından daha adil) edici durumdadır. Dolayısıyla yeniden dağıtım politikaları yardımıyla, tercih edilen toplumsal en iyiye, piyasa koşullarında kalınarak ulaşılabileceği işaret edilmektedir217. Böylece piyasa koşullarından ayrılmadan gerçekleştirilen dağıtımlar, ikinci en iyi ekonomi olarak ifade edilen piyasalarda sağlanabilmektedir.

214 Stiglitz, Kamu Ekonomisi, s. 80.

215 Aksi durumda taraflı vergi olarak adlandırılan günümüzde uygulama alanı bulunan vergi ve sübvansiyonlar ile başlangıçtaki kaynak dağılımına yapılan müdahale etkinliğin bozulmasına neden olmaktadır. Böyle bir durumda gelir dağılımında eşitsizlikler giderilirken, kaynak dağılımında etkinlikten sapılmaktadır. Diğer bir ifadeyle adaletin sağlanması için etkinlikten ödün verilmesi gerekmektedir. İşte bu noktada yukarıda da bahsedildiği üzere etkinlik ve adalet arasındaki değişim ilişkisi belirgin hale gelmektedir.

216 Kirmanoğlu, a.g.e., s. 63.

217 Antoinette Baujard, “Welfare Economics”, Handbook of the History of Economic Analysis, ed. Gilbert Faccarello, Heinz Kurz, 2013, p. 7, https://papers.ssrn.com/sol3/papers.cfm?abstract_id=2357412 (25.09.2017).

Belgede T. C. Ebru BURSA 2019 (sayfa 74-77)