• Sonuç bulunamadı

Etkinliğin Sağlanması ve Vergileme

Belgede T. C. Ebru BURSA 2019 (sayfa 124-131)

3. REFAH İKTİSADININ TEMEL ARACI: SOSYAL REFAH

1.4. OPTİMAL VERGİLEMEDE İZLENEN AMAÇLAR

1.4.2. Etkinliğin Sağlanması ve Vergileme

Optimal vergileme kapsamında izlenilen bir diğer amaç etkinliğin sağlanmasıdır.

Etkinlik kavramı bir ekonomide mevcut kaynakların verimli bir şekilde kullanılmasını ifade etmektedir. Ekonomik anlamda etkinliğin en genel tanımı birinci bölümde ayrıntılı bir şekilde ele alındığı üzere Pareto etkinliktir. Birçok teorem ve etkinlik koşulu, Pareto etkinliği referans alarak formüle edilmiştir63. Bu bağlamda optimal vergileme açısından

63 Ng, a.g.e., s. 30.

etkinlikten bahsedilirken de Pareto etkinlik üzerinde durulmaktadır. Bilindiği üzere tam rekabet koşullarının geçerli olduğu piyasalarda Pareto etkinliğin kendiliğinden sağlandığı savunulmaktadır64. Böylelikle bir ekonomide kaynakların en verimli alanlarda en doğru miktarlarda kullanıldığı kabul edilmektedir. Etkinlik koşulunun sağlandığı ekonomilerde vergilerden65 beklenen ise kaynakların tahsisini iyileştirmesi, yani vergilerin Pareto etkinlik koşullarını karşılamak üzere tasarlanmasıdır66.

Vergilerin olmadığı rekabetçi ekonomilerde genellikle her piyasa dengesi Pareto etkindir. Çünkü böyle durumlarda marjinal maliyetler fiyata eşit olmaktadır. Vergiler devreye girdiğinde ise mal ve hizmetlerin nispi fiyat yapısı değişmektedir. Maliyet unsuru olarak algılanan vergi fiyatın içine girmektedir. Bu durumda, vergi öncesi fiyat ile vergi sonrası fiyat ayrışmaktadır. Vergi nedeniyle fiyatlarda ortaya çıkan bu artış, bireylerin karar ve davranışlarının değişmesine67 neden olmaktadır68. Tüketiciler kararlarında vergi sonrası fiyatları esas alırken, üreticiler vergi öncesi fiyatları esas almaktadır69. Dolayısıyla vergi, ekonomik birimlerin tüketim, tasarruf, yatırım ve emek taleplerinde değişimler ortaya çıkarmaktadır70. Bu nedenle vergiler sadece bireylerin

64 J. E. Meade, Efficiency, Equality and The Ownership of Property, Second Edition, London: George Allen and Unwin Ltd, 1969, p. 11.

65 Vergiler devletin piyasa ekonomisine müdahalede en etkin kullandığı araçların başında gelmektedir.

Vergi aracılığıyla devletin piyasaya müdahalesi, piyasanın işleyişi değiştirebilmektedir. Devletin ekonomiye müdahalesine ilişkin Smith’in görüşü devamındaki çoğu iktisatçıları da etkilemiştir. Onlar ekonomik etkinliği olumsuz etkilediğinden dolayı devletin ekonomiye müdahalesinin sınırlı düzeyde olması gerektiğini savunmaktadır. Devletin ekonomik etkinlik üzerindeki rolünün analizinde üç temel adım göz önünde bulundurulmaktadır. İlk adımda, devletin vergiler, sübvansiyonlar ve düzenlemeler ile rekabetçi piyasalar üzerindeki etkileri değerlendirilmektedir. Rekabetçi piyasalarda devletin bu tür müdahalaeleri etkinlik kaybına neden olmaktadır. İkinci adımda, tam rekabet koşullarının geçerli olmadığı aksak piyaslarda devlet müdahalesi kabul edilebilmektedir. Piyasalar eksik rekabet halindeyse, devlet ekonomide etkinliği geliştirmek ve etkinlik kayıplarına karşı koyma potansiyeline sahiptir. Üçüncü adımda ise, devletin politik ve idari süreçte neden olduğu etkinsizlikler tartışılmaktadır. Bu durumlarda bürokratlar kendi çıkarları doğrultusunda yasa ve yönetmelikleri uygulayabilmektedir. Bu yüzden devlet, ekonomik teori tarafından öngörülen etkinlik koşulunda iyileştirme sağlamayabilmektedir (Bellinger, a.g.e., s. 118).

66 Bohm, a.g.e., s. 83.

67 Davranışı bozan vergilere en çarpıcı örnek 1700’lü yıllarada İngiltere’de uygulanan pencere vergisi verilmektedir. İngiltere’de evlerin sahip olduğu pencere sayısınca vergi alınmıştır. Pencere vergisi nedeniyle halk vergiden kaçınma yollarını aramış ve mevcut pencereleri kapatmaya başlamıştır.

Devamında yatak odasında dahi bir pencere olmadan evler inşa edilmeye başlanmıştır. Daha sonra 16.

yüzyılda bu vergi uygulamasından vazgeçilmiştir (Charles Adams, For Good and Evil The Impact of Taxes on the Course of Civilization, Second Edition, Lanham: Madison Books, 2001, p. 259).

68 Carol Ebdon, “Tax Systems and Structures”, Handbook of Public Sector Economics, ed. Donijo Robbins, London: Taylor and Francis Group, 2005, p. 243.

69 Salanie, a.g.e., s. 35.

70 Nazan Susam, “Aşırı Vergi Yükü Kavramı ve Aşırı Vergi Yükünün Hesaplanmalarında Telafi Edilmiş Talep Eğrilerinin Kullanılması”, İ.Ü. İktisat Fakültesi, Maliye Araştırma Merkezi Konferansları, 39.

Seri, 2001, s. 58.

kullanılabilir gelir ve satın alma gücünü azaltmamakta, aynı zamanda neden oldukları gelir, ikame ve karar etkileri ile bireylerin sosyo-ekonomik yaşam kalitelerini de etkilemektedir. Vergilerin neden olduğu bu tür saptırıcı etkiler, kaynak dağılımını bozmakta ve etkinlik kaybına sebep olmaktadır. Bu etkinlik kaybı üretimi ve milli geliri azaltarak, toplumsal refahı olumsuz etkilemektedir71.

Bir vergi değişikliği nedeniyle kararlar; zaman, mal, miktar, sektör ve piyasalar arasında kaymaya neden oluyorsa verginin ikame etkisi söz konusudur. İkame etkisi iki şekilde ortaya çıkabilmektedir. İlk olarak arz yönlü iktisatçıların ileri sürdüğü gibi optimal vergi oranının aşılmasına bağlı, ikinci olarak ise, vergilemede genellikten uzaklaşılması sonucunda ortaya çıkmaktadır. Her iki durumda da vergi öncesi ve sonrası kararlar değişmekte ve genel denge bir biçimde etkilenmektedir. Değişiklik öncesinde kurulmuş olan denge (Pareto etkin olduğu kabul edilen) kaybolmakta ve etkinlik kaybı ortaya çıkmaktadır. Mali amacın sınırına işaret eden optimal vergi oranının aşılması ve/veya taraflı vergilendirme piyasa içinde telafi edilmeyen refah kaybına neden olmaktadır. Hiçbir koşulda piyasada telafi edilemeyen bu kayıplar aşırı vergi yükü olarak ifade edilmektedir.

Optimal vergilendirmede önemli bir yere sahip olan aşırı vergi yükü iki şekilde ortaya çıkmaktadır72. İlk olarak, vergiler bir ekonomide kaynakları daha etkin, verimli kullanıldığı alanlardan etkin veya verimli olmayan alanlara yönlendirebilmektedir.

Kaynakların vergiler nedeniyle etkin olmayan alanlara kayması, ekonomiye ekstra bir maliyet getirmektedir. Kaynakların vergi yükünün düşük olduğu alanlara yönelmesi, sektörel düzeyde kaynak arz ve talebini etkileyeceği için toplam arz ve talepte değişme meydana gelecektir. Bu durum, kaynak tahsis etkinliğinin kaybolması olarak değerlendirilmektedir. İkinci olarak, vergiler olmadığında bireylerin ekonomik karar ve davranışları daha farklı olmaktadır. Verginin salınması ile birlikte, bireylerin hem o vergi miktarını ödeyerek kullanılabilir geliri azalmakta hem de ekonomik karar ve davranışlarında değişiklik ortaya çıkmaktadır. Bu nedenle bireylerin gelirinde meydana gelen miktarsal azalmanın yanında refahlarında da azalma söz konusu olmaktadır73.

71 Albayrak, “Optimal Vergi Teorisi: Bir Değerlendirme”, s. 9.

72 Dale W. Jorgenson, Kun-Young Yun, “The Excess Burden of Taxation in the United States”, Journal of Accounting, Auditing and Finance, V. 6, N. 4, 1991, p. 487.

73 Mark Lester L. Aure, “Deadweight Loss and Taxation”, NTRC Tax Research Journal, V. 24, N. 6, 2012, p. 15.

Yani vergi nedeniyle tüketiciler fayda, üreticiler gelir kaybına uğramaktadır. Vergi nedeniyle ekonomik birimlerin kararlarında ortaya çıkan değişiklikler arttıkça aşırı yükte artmaktadır74.

Bir verginin toplam ekonomik yükü bireylerin devlete yaptığı ödemeleri ve vergileme sonucu oluşan ekonomik kayıpları kapsamaktadır. Dolayısıyla verginin aşırı yükü hem bireylerin vergi yükünü hem de vergiler nedeniyle oluşan etkinsizlik maliyetini kapsamaktadır75. Bu durumda vergiler, ekonomik birimler üzerinde kamu finansmanı için kullanılan vergi miktarından daha fazla maliyet oluşturmaktadır.

Ekonomik birimler tarafından ödenen vergilerin bir kısmının kamu hizmeti olarak geri döndüğü öngörüldüğünde, geri kalan kısım ise toplum üzerinde ekstra bir yük oluşturmaktadır76. Bu kapsamda aşırı vergi yükünün en bilinen tanımı Auerbach (1985) tarafından yapılmaktadır. Auerbach’e göre aşırı yük, bir vergi nedeniyle bireylerde ortaya çıkan refah kaybının, devletin topladığı vergi miktarından yüksek olmasıdır77. Vergilendirilebilir kaynakların nispi fiyat yapılarını bozan ve bu nedenle arz ve talep dengesini değiştiren aşırı vergi yükü, Grafik 8 üzerinden ifade edilebilmektedir78.

74 Thomas Rutherford, Sergey Paltsev, “From an Input-Output Table to a General Equilibrium Model:

Assessing the Excess Burden of Indirect Taxes in Russia”, 1999, http://web.mit.edu/paltsev/www/docs/exburden.pdf, p. 14, (27.02.2018).

75 James R. Hines Jr., “Excess Burden of Taxation”, Working Paper Series, 2007, https://pdfs.semanticscholar.org/6a21/0b8dc8deca58a8cd2dc543d5f802dd01689e.pdf?_ga=2.1121893 78.775439350.1519720385-1473912573.1519720385, p. 1, (27.02.2018).

76 Selen, a.g.e., s. 333.

77 Alan J. Auerbach, “The Theory of Excess Burden and Optimal Taxation”, Handbook of Public Economics, V. 1, ed. A.J. Auerbach, M. Feldstein, Amsterdam: Elsevier, 1985, p. 67.

78 John Creedy, “Measuring Welfare Changes and The Excess Burden of Taxation”, Advances in Econometrics, Income Distribution and Scientific Methodology, ed. Daniel J. Slottje, New York:

Physica-Verlag Heidelberg, 1999, p. 111.

Grafik 8: Verginin Aşırı Yükü

P S*

P0+t S P0 B

P1

D q1 q0 Q

Kaynak: Auerbach, a.g.e., s. 68.

Verginin aşırı yükünün ölçülmesinde arz ve talep eğrilerinin konumuna bağlı olarak oluşan üretici ve tüketici rantları dikkate alınmaktadır. Grafik 8’de verginin arz ve talep miktarında neden olduğu etki görülmektedir. Verginin olmadığı durumda piyasada arz ve talep p0 ve q0’ın kesiştiği noktada birleşmektedir. Yani piyasa bu kesişim noktasında dengeye gelmektedir. Ancak, t miktarında bir vergi uygulandığı durumda, piyasada arz ve talep dengesi değişmekte, arz eğrisi sola kayarak yeni piyasa dengesi p0+t ve q1’in kesiştiği noktada sağlanmaktadır. Dolayısıyla piyasaya t kadar bir vergi salındığında tüketici fiyatı p0’dan p0+t’ye yükselmekte ve tüketici rantı A+B alanı kadar azalmaktadır. Aynı şekilde vergi nedeniyle üretici fiyatı da p0’dan p1’e düşmekte ve üretici rantı C+D alanı kadar azalmaktadır. Vergileme sonucunda devletin elde ettiği gelir A+C alanı ile gösterilmektedir. Geri kalan B+D alanı ise verginin neden olduğu etkinlik maliyetini, yani aşırı yükü ifade etmektedir. B+D alanı literatürde aynı zamanda Hamberger üçgeni olarak ifade edilmekte ve aşırı vergi yükü bu üçgenin alanı ile ölçülmektedir79.

Vergilerin neden olduğu bu aşırı yükün boyutu ve üretici ve tüketici arasında paylaşımı arz ve talebin fiyat esnekliğine80 bağlı olarak değişmektedir. Arz ve talebin fiyat esnekliği, fiyatta meydana gelen değişimlere üretici ve tüketicilerin ne kadar tepki

79 Auerbach, a.g.e., s. 67.

80 Esneklik, iki değişkenli ekonomide bir değişkende meydana gelen oransal değişimin, diğer değişken üzerinde neden olmuş olduğu oransal değişim şeklinde tanımlanmaktadır.

C A

D

verdiğini ölçmektedir. Arz ve talebin fiyata esnekliği arttıkça verginin aşırı yükü de artmaktadır. Aksine arz ve talebin fiyata olan esnekliği azaldıkça verginin aşırı yükü de azalmaktadır81. Arz ve talep esnekliğini belirleyen bir takım faktörler vardır. Örneğin, malın zorunlu olup olmaması veya ikamesi olup olmaması en önemli faktörlerdir. Şayet mal zorunlu bir tüketim malı ise o mala ilişkin talep göreli olarak katı olmaktadır ve tüketiciler fiyat farklılıklarına çok fazla tepki verememektedir. Böyle bir durumda vergi yükü çoğunlukla tüketici üzerinde kalmaktadır82. Tablo 3’te verginin ve verginin neden olduğu aşırı yükün üretici ve tüketici arasında nasıl paylaşıldığı gösterilmektedir.

Tablo 3: Esneklikler ve Vergi Yükü Dağılımına Etkileri

Temel Kural: Vergi yükü fiili olarak esnekliği düşük olan taraf üzerinde kalmaktadır.

Durum Esneklikler Talep ve Arz Eğrileri Sonuç

Vergi Aşırı Yük

göreli katı) Arz eğrisi yatık Verginin

tamamını

göreli katı) Talep eğrisi yatık Verginin tamamını çekilmesi, optimal vergileme teorisinin özünü oluşturmaktadır83. Verginin aşırı yükünde

81 Aure, a.g.m., s. 15.

82 Savaşan, a.g.e., s. 384.

83 Simon James, Christopher Nobels, The Economics of Taxation, Fourth Edition, New York: Prentice Hall International Ltd., 1992, p. 62.

somutlaşan etkinlik kaybının azaltılabilmesi için ikame etkisi yaratmayacak bir vergileme yapılması zorunlu kılınmaktadır. Bu nedenle optimal vergileme ile üretim sürecinde girdi ve çıktıların nispi fiyat yapısını değiştirmeyen bir vergi seçilmeye çalışılmaktadır84. Literatürde etkinlik kaybını en aza indirmesi beklenen iki vergi unsuru üzerinde durulmaktadır. Bunlar; “götürü vergi uygulaması (lump sum tax)” ve “tekdüze vergi uygulaması (uniform tax)”dır85.

Götürü vergiler, çalışma veya boş zaman, tasarruf veya tüketim gibi davranışlar arasındaki değişiklikleri en aza indiren, herkese aynı miktarda uygulanan ve etkinliğe hizmet eden vergilerdir. Bu tür vergilerin en belirgin örneği baş vergisidir86. Bireylerin gelirlerinden bağımsız olarak yıllık ödenen sabit tutarlı bir vergi olan götürü vergiler, sadece gelir etkisine sahip olup, ikame etkisine neden olmamaktadır. Dolayısıyla bu vergiler üretici ve tüketici tercihlerinde değişikliğe neden olmadığı için nispi fiyat yapısını da etkilememektedir87. Refah iktisadının ikinci temel teoremi, Pareto etkinliği bozmayan götürü vergilerin uygulanmasını meşru kabul etmektedir. Bu açıdan sosyal refah kaybına neden olmayan götürü vergiler, kaynak tahsisinde etkinlik açısından uygun bir vergi olarak görülmektedir88. Ancak götürü vergiler, bir kereye mahsus toplu uygulanan bir vergi olmakla birlikte, kalıcı bir sistem olarak düşünülmemektedir. Bu nedenle götürü vergiler, normatif bir bakış açısında varsayımsal bir nitelik olarak yer almaktadır89.

Götürü niteliğindeki vergilerin varsayımsal kabul edildiği durumlarda, etkinliğe hizmet eden bir diğer vergi türü, tüm kaynaklara uygulanan tekdüze bir oran yapısına sahip vergilerdir. Her alanda vergilendirme yapılmasını sağlayan tekdüze bir vergi, kaynakların alanlar arasında kaymasını önlemektedir. Tüm nihai çıktılar üzerinden alınan bu vergiler, kaynakların tamamının kullanımında, fiyatın marjinal maliyete oranlanmasını korumaktadır. Vergi ve marjinal maliyet arasındaki oran eşitlenmekte ve

84 Bailey, a.g.e., s. 56.

85 Abba P. Lerner, “Optimal Taxes with an Untaxeble Sector”, The American Economic Review, V. 60, N.3,1970, p. 284.

86 Ebdon, a.g.e., s. 244.

87 Howard, a.g.e., s. 177.

88 Salanie, a.g.e., s. 60.

89 Sandmo, a.g.m., s. 38.

böylelikle sosyal zarar ortadan kaldırılarak veya önlenerek Pareto optimal sonuç elde edilmektedir90.

Genel hatlarıyla değerlendirildiğinde optimal vergileme, yukarıda bahsedilen etkinlik kayıplarının en az düzeye indirilmesine yoğunlaşmıştır. Bu doğrultuda ekonomik etkinlik açısından bir verginin optimal kabul edilme şartı, aşırı vergi yüküne neden olmamasına bağlanmıştır. Aşırı yüke neden olmayan vergilerin sosyal refahı olumsuz etkilemeyeceği kabul edilmiş ve buna yönelik vergi önerileri geliştirilmeye çalışılmıştır.

Belgede T. C. Ebru BURSA 2019 (sayfa 124-131)