• Sonuç bulunamadı

2.4. Vergi Usul Kanunu Kapsamında Uzlaşma Türleri

2.4.1. Tarhiyat Sonrası Uzlaşma Müessesesi

2.4.1.4. Tarhiyat Sonrası Uzlaşmanın Yapılması

2.4.1.4.6. Uzlaşma Talebinde Bulunanın Görüşmeye Çağrılması

Uzlaşma talebinin süresinde ve usulüne uygun şekilde yapıldığının ve komisyonun yetkisi içinde bulunduğunun anlaşılması halinde uzlaşma görüşmelerine başlanır. Uzlaşma görüşmeleri ilk olarak komisyonun talep sahibini, uzlaşma görüşmelerine katılmak üzere, çağrıda bulunmasıyla başlar. Diğer bir ifadeyle, ön inceleme sonucunda uzlaşma talebinde Yönetmeliğin 10/1. maddesinde belirtilen yönlerden bir eksiklik bulunmaması halinde komisyon talep sahibine uzlaşma görüşmelerine katılması için çağrıda bulunur. Bu çağrı komisyonun sekretaryası tarafından, Yönetmeliğin 10/3. maddesinde belirtilen şekilde ve süre içerisinde gerçekleştirilir.

2.4.1.4.6.1. Çağrının Şekli

Yazılı olarak yapılması öngörülen çağrı ile ilgiliye uzlaşma görüşmelerine bizzat katılması veya resmi vekaletine haiz vekilini bulundurması gerektiği hususu, görüşmenin tarihi, yapılacağı yer ve saati bildirilir (UY, md.10/3). Bu bildirimim uzlaşma görüşmelerinden en az 15 gün önce yapılması gerekmektedir. Ancak mükellefin istemesi halinde 15 günlük süreye bağlı kalınmaksızın daha önceki bir tarih,

79

Dnş. 4. D., T:13.03.1989, E:1988/1409, K:1989/1264; “Uzlaşmanın vaki olmadığına ilişkin tutanağın imzalanmasından sonra VUK’un Ek 7’nci maddesinde tanınan on beş günlük ek dava açma süresi içinde uzlaşmaya konu cezalı tarhiyata karşı dava açma yerine aynı kanunun 376’ncı maddesi uyarınca indirimden yararlanmak üzere başvuruda bulunulabileceği hk.”; Aynı D., T:21.02.1994, E:1992/2367, K:1994/904 (Candan, 2006: 329, dp. 305).

uzlaşma günü olarak da belirlenebilir (UY, md.10/3). Düzenlemede böyle bir sürenin öngörülmesinin amacı, uzlaşma talebinde bulunana bildirilen yer ve zamanda uzlaşma görüşmelerine katılabilmesi için gerekli hazırlığı yapacağı bir zaman bırakılması olabilir (Candan, 2006: 330).

Uzlaşma davetiyesi muhatabına VUK’un tebliğ hükümlerine göre tebliğ edilir ve tebliğ tarihini ve tebellüğ edenin imzasını içeren alıntı, uzlaşma dosyasına konulur (UY, md.10/4). Yönetmeliğin 11. maddesine göre, belirlenen uzlaşma günü bildirildikten sonra komisyonun o gün toplanamayacağının anlaşılması halinde yeni bir uzlaşma günü belirlenerek mükellefe bildirilir.

Uzlaşma müzakeresinin belirlenen günde sonuçlandırılmaması veya daha ayrıntılı bir inceleme ya da araştırma yapılmasını gerektirmesi halinde uzlaşma görüşmesi ya aynı gün belirlenen ya da sonradan belirlenerek mükellefe bildirilecek bir başka tarihe ertelenebilir (UY, md.11/2). Bu durum komisyon başkan ve üyeleri tarafından imzalanan bir tutanakla tespit olunur ve bu tutanak uzlaşma dosyasında saklanır (UY, md.11/2).

Uzlaşma görüşmesine çağrı yazısının, VUK’nda belirtilen tebliğ hükümlerine uygun olarak yapılmaması ve uzlaşma görüşmelerinden en az 15 gün önce ilgiliye tebliğ edilmemiş olması halinde çağrının usulüne uygun olarak yapılmadığı kabul edilir. Bu nokta da usulüne uygun yapılmayan çağrı nedeniyle mükellefin belirtilen tarihte uzlaşma görüşmelerine katılmamış olması mükellefin sorumluluğunda değildir. Yani mükellefin uzlaşma görüşmelerine katılmaması nedeniyle uzlaşmanın temin edilememiş sayılması yolunda alınan karar sebep yönünden hukuka aykırıdır.

2.4.1.4.6.2. Çağrının Sonuçları

Uzlaşma görüşmelerinin başlaması için ilgiye yapılan çağrı, talep sahibinin bu çağrıya uyarak uzlaşma görüşmesine katılması ve bu müzakere sonucunda uzlaşmanın sağlanıp, sağlanamaması ile sonuçlanabileceği gibi ilgilinin bu çağrıya uymayarak hiç görüşmeye katılmaması gibi bir sonuçta doğurabilir.

2.4.1.4.6.2.1. Uzlaşma Başvurusunda Bulunanın Çağrıya Uymaması

Uzlaşma talebinde bulunduğu halde, ilgilinin komisyonun çağrısına icabet etmemesi mümkündür. Bu durumda, Uzlaşma Yönetmeliğinin 10’ncu maddesinin 8. fıkrasının parantez içi hükmüne göre, uzlaşma temin edilememiş sayılır. Talepte bulunan çağrıya uymaması nedeniyle uzlaşmanın temin edilememiş sayılması için; çağrının Yönetmeliği 10/3 maddesinde yer alan hususlara uygun olarak yapılmış olması ve ilgilinin çağrıya uymamasının haklı bir sebebinin olmaması gerekmektedir.

Esasen talepte bulunan çağrıya icabet etmeme sebebinin haklı bir sebebe dayanması ile dayanmaması arasında bir fark yoktur. Her iki durumda da uzlaşma temin edilmemiş sayılır. Ancak, uzlaşma görüşmelerine katılmama nedenin haklı bir gerekçesi olan mükellefin bu durumu en geç komisyonun toplanma saatinden önce komisyona bildirmesi halinde, komisyonun toplanamayacağı anlaşılmış olacağından, uzlaşma görüşmeleri başka bir tarihe ertelenir ve ayrıca talep sahibine bildirilir (UY, md.11/1).

Yönetmeliğin 10. maddesinin 8. fıkrasına göre, uzlaşmanın temin edilememesi halinde komisyonca bu husus belirtilmek üzere üç nüsha tutanak düzenlenir ve tutanağın bir nüshası mükellefe verilir (UY, md.10/8). Mükellefin uzlaşma davetine icabet etmemesi veya tutanağı almaktan imtina etmesi halinde tutanağın iki örneği gereği yapılmak üzere üç gün içerisinde ilgili vergi dairesine gönderilir (UY, md.10/8).

İlgilinin uzlaşma talebinde bulunduğu halde çağrıya icabet etmemesinin komisyon tarafından tutanakla tespit edilmesi, sadece basit bir durum tespiti değildir. Talepte bulunan iradesi dışında gelişen bu tutanak ayrıca tek yanlı, kesin ve yürütülmesi zorunlu bir idari işlemdir. Dolayısıyla da bu karara karşı, süresi içinde olmak kaydıyla idari dava açılabilmesi mümkündür. Zira, uzlaşmanın temin edilememesi halinde, aynı vergi ve ceza için yeniden uzlaşma talebinde bulunulamaz (UY, md.10/9).

2.4.1.4.6.2.2. Uzlaşma Başvurusunda Bulunanın Çağrıya Uyması

Mükellefin veya resmi vekaletine haiz vekilinin uzlaşma davetiyesinde belirtilen yer, tarih ve saate toplantıya katılması halinde uzlaşma görüşmelerine başlanır (UY, md.10/5). Mükellef uzlaşma görüşmelerinde bağlı olduğu meslek odasından bir temsilci ve 01/06/1986 tarihli ve 3568 sayılı Kanuna göre kurulan meslek odasından bir meslek mensubu bulundurabilir (UY, md.10/5). Bu durum, komisyonun yeterince aydınlatılması anlamında işlev görebileceği gibi mükellefin psikolojik olarak daha güçlü olması sonucu yaratabilmesi bakımdan da olumlu bir durumdur (Taş, 2005: 14). Bu kişiler uzlaşma toplantılarında yalnızca görüş açıklayabilirler, uzlaşma tutanağına imza atma yetkileri yoktur.

Uzlaşma görüşmesi veya uzlaşma talebinin esastan incelenmesi, uzlaşma komisyonunun mükellef veya ceza muhatabıyla olayın derinlemesine tartışılmasını ifade etmektedir (Kocahanoğlu, 1983: 514). Bu görüşmelere katılan tarafların amacı ise şüphesiz söz konusu uyuşmazlığı çözüme kavuşturmaktır. Ancak bu görüşmeler uzlaşmanın sağlanması ile sonuçlanabileceği gibi bir anlaşmaya varılamaması ile de sonuçlanabilir.

Bu bağlamda, Yönetmeliğin 10. maddesine göre uzlaşma görüşmeleri; uzlaşmanın sağlanması, uzlaşmanın sağlanamaması ve uzlaşmanın temin edilememesi olmak üzere üç farklı şekilde sonuçlanabilir.

2.4.1.4.6.2.2.1. Uzlaşmanın Vaki Olması

Uzlaşmanın vaki olması, tarafların karşılıklı uygun iradesi ile vergi uyuşmazlığının sona erdirilmesidir. Vergi idaresi ile mükellef veya ceza muhatabı uyuşmazlık konusu vergi ve buna bağlı vergi cezasının tahakkuk edecek miktarı üzerinde anlaşarak söz konusu uyuşmazlığı ortadan kaldırmaktadır. Bu durum, esasen uzlaşma görüşmelerinden alınmak istenen asıl sonuçtur.

Uzlaşmanın sağlanması durumunda, uzlaşma komisyonu ile talep sahibinin iradeleri tam bir uyum gösterdiğinden bu şekilde oluşan hukuki durumun sözleşme niteliğinde olduğu söylenebilir (Candan, 2006: 337). Bu nedenle tarafların tek yanlı bir tasarrufla uzlaşma tutanağını iptal etmesi ya da uzlaşmadan vazgeçmesi mümkün değildir. Bu konu ile ilgili olarak Danıştay vermiş olduğu bir kararda80”…uzlaşma müessesesini düzenleyen hükümler topluca incelendiğinde, uzlaşmanın sağlandığına ilişkin olarak düzenlenecek olan tutanağın niteliği itibariyle idarenin tek taraflı olarak oluşturduğu idari işlemlerden olmadığı idare ile verginin muhatabı arasında yapılmış bir sözleşme niteliği taşıdığı ve bu nedenle de idarenin tek taraflı olarak oluşturduğu idari işlemleri gibi geri alınamayacağı sonucuna varılmaktadır.” demek suretiyle komisyonun, uzlaşmanın sağlanması sonucunda tutulan tutanak üzerinde tek başına tasarrufta bulunma yetkisinin olmadığını hükme bağlamıştır.

Yapılan görüşmeler sonucunda uzlaşma sağlandığı takdirde uzlaşma komisyonu durumu üç nüsha düzenlenen tutanakla tespit eder ve bu tutanağın üç nüshası da komisyon başkan ve üyeleri ile mükellef veya vekili tarafından imzalanır (UY, md.10/6). Bu tutanağın bir nüshası mükellef veya vekiline derhal verilir, bir nüshası gerekli işlem yapılmak üzere üç gün içinde ilgili vergi dairesine gönderilir ve bir nüshası da uzlaşma komisyonunda oluşan dosyada saklanır (UY, md.10/7).

Tutanağın alt kısmında bir yere “Bu tutanağın bir nüshasını uzlaşma komisyonunda …./…./…./ tarihinde aldım” ibaresi ile mükellef veya vekilin adı ve soyadı yazıldıktan sonra imzası karşılığında tebliğ edilerek tebliğ işlemi gerçekleşir (UY, md.10/7). Düzenlenen tutağın bir nüshasının mükellefe verilmesi tebliğ

80

hükmündedir ve tahakkuk fişi niteliği taşımaktadır. Bu nedenle, düzenlenen tutanak ayrıca ilgiliye tebliğ edilmez ve tutanakta yazılı tarihe göre ödeme süresi hesaplanır.

2.4.1.4.6.2.2.2. Uzlaşmanın Vaki Olmaması

Uzlaşma komisyonu teklifinin mükellef tarafından kabul edilmemesi uzlaşmanın vaki olmadığı, diğer bir ifadeyle uzlaşmanın sağlanamadığı anlamına gelmektedir. Bu durumda, komisyon nihai teklifini tutanağa geçirir (UY, md.10/10). Mükellef, dava açma süresinin son günü akşamına kadar komisyonun nihai teklifini kabul ettiğini bir dilekçe ile vergi dairesine bildirdiği takdirde bu tarih itibariyle uzlaşma vaki olmuş sayılır ve buna göre işlem yapılır (UY, md.10/10). Bu yönü ile komisyonun nihai teklifi, dava açma süresinin sonuna kadar geçerli olan ucu açık bir icap niteliğindedir ve ilgilinin bu icabı kabul etmesi halinde uzlaşma sağlanmış olacaktır (Erdem, 2007: 176). Mükellefin nihai teklifi kabul ettiği tarih gecikme faizinin hesaplanması açısından oldukça önemlidir.

Uzlaşmanın temin edilememesi sonucunda tutulan tutanağın hukuki niteliği ile uzlaşmanın vaki olmaması nedeniyle tutulan tutanağın hukuki niteliği birbirinden farklıdır. Komisyonun uzlaşmanın temin edilememesi nedeniyle tuttuğu tutanak tek taraflı, kesin ve yürütülmesi zorunlu bir idari işlemdir ve bu nedenle iptal davasına konu edilebilmektedir. Uzlaşmanın vaki olmaması nedeniyle tutulan tutanak ise her iki tarafın rızasını taşıyan ve tarafların olumsuz iradelerinin tespiti için tutulduğundan dolayı iptal davasına konu edilememektedir.

2.4.1.4.6.2.2.3. Uzlaşmanın Temin Edilememesi

Uzlaşmanın temin edilememiş sayılması için Yönetmeliğin 10. maddesinin 8. fıkrasının parantez içi hükümde yer alan üç durumdan birinin gerçekleşmiş olması gerekmektedir. Bunlardan ilki, daha öncede bahsedildiği üzere, mükellefin uzlaşma görüşmesi çağrısına icabet etmemesi yani uzlaşma toplantısına katılmamasıdır. Diğerleri ise ilgilinin çağrıya uyarak uzlaşma görüşmelerine katılması ancak uzlaşma tutanağını imzalamak istememesi veya tutanağı ihtirazi kayıt ile imzalamak istemesidir.

Uzlaşmanın temin edilememesi halinde komisyon tarafından, bu durumun tespiti açısından üç nüsha halinde tutanak düzenlenir. Tutanağın bir nüshası normal şartlar altında mükellefe verilir. Ancak mükellefin görüşmeye katılmaması veya katıldığı halde tutanağı almak istememesi halinde tutanağın iki örneği gereği yapılmak üzere üç içinde ilgili vergi dairesine gönderilir (UY, md.10/8).

Mükellefin uzlaşma davetine icabet etmemesi veya tutanağı almaktan imtina etmesi halinde kendisine tanınan ek 15 günlük dava açma süresinden faydalanabilmesi

için tutanağın ilgiliye tebliğ edilmesi gerekmektedir. Uzlaşmanın temin edilemediğini belirtmek üzere tutulan tutanak esasen komisyonun tek taraflı olarak yaptığı, kesin ve yürütülmesi zorunlu bir idari işlemedir ve bu özelliği nedeniyle de idari davaya konu edilebilir.

2.4.1.4.6.2.3. Uzlaşma Tutanağının Kesinliği

Vergi uyuşmazlıklarının kesin olarak çözümlenmesi amacına hizmet eden uzlaşma müessesesi kararlarının, kesin bir vergi hukuku işlemi olduğu kanun koyucu tarafından hükme bağlanmıştır (Akköy, 1981: 9). VUK’un “Uzlaşma Komisyonu Muamelelerinin Kesinliği” başlıklı Ek 6. maddesinin birinci fıkrasın da; uzlaşma komisyonlarının tutacakları uzlaşma tutanaklarının kesin olduğu ve vergi dairelerince gereğinin derhal yerine getirileceğe, ikinci fıkrasın da ise; mükellef veya adına ceza kesilenin, üzerinde uzlaşılan ve tutanakla tespit edilen hususlar hakkında dava açamayacağı ve hiçbir mercie şikayette bulunamayacağı düzenlenmiştir.

Aynı konu Yönetmeliğin 12. maddesinde “Uzlaşmanın Kesinliği” yan başlığı ile düzenlenmiştir ve buna göre; “Uzlaşma vaki olduğu takdirde komisyonların düzenleyecekleri uzlaşma tutanakları kesin olup, gereği vergi dairelerince derhal yerine getirilir ve üzerinde uzlaşılan ve tutanakla tespit edilen hususlar hakkında dava açılamayacağı gibi hiçbir mercie şikayette de bulunulamaz”.

Hem kanun maddesinde hem de Yönetmelikte düzenlenen uzlaşma tutanağının kesinliği konusu aslında üç unsuru bünyesinde barındırmaktadır. Bunlardan ilki; tutanağın biçimsel kesinliği, yani uzlaşmanın sağlanması durumunda bu durumun tespit edilmesi adına tutulan tutanağın hem komisyon başkan ve üyeleri hem de mükellef veya vekili tarafından imzalanmasıdır. Söz konusu tutanağın hukuki geçerlilik kazanabilmesi için başka bir makamın onayına gerek yoktur. Bu nedenle açıklanan şekilde imzalanan tutanak biçimsel olarak kesindir.

İkincisi; tutanağın vergi dairesini bağlaması, yani söz konusu tutanağın gereğinin vergi dairesince derhal yerine getirilmesi gerekliliğidir. Vergi daireleri uzlaşma komisyonlarından gelen uzlaşma tutanakları üzerinde herhangi bir değişiklik veya düzenleme yapamaz (Erol, 2001: 54). Sonuncusu da; tutanakla tespit edilen hususların kesinliğidir, yani mükellef veya adına ceza kesilenin, üzerinde uzlaşılan ve tutanakla tespit edilen hususlar hakkında dava açamaması ve hiçbir mercie şikayette bulunamamasıdır.

2.4.1.4.6.2.4. Uzlaşmadaki Hatanın Uzlaşmanın Kesinliğine Etkisi

Uzlaşma komisyonlarının tutacakları uzlaşma tutanakları kesindir ve üzerinde uzlaşılan hususlar hakkında dava açılamaz ve şikayette bunulamaz. Bu nedenle, uzlaşmanın sağlanması durumda, üzerinde uzlaşılan hususların hukuki kesinlik kazanması esastır, ancak uzlaşmada hata yapılmış olması bu duruma istisna teşkil etmektedir (Erdem, 2007: 54).

Bu konu ile ilgili olarak Hazine ve Maliye Bakanlığı tarafından verilmiş olan bir özelge de81

; “…vergi sistemimizde hata üzerinden vergi alınmaması esası açık bir şekilde benimsenmiş olup VUK’un 116, 117 ve 118’nci maddelerinde belirtilen vergi hatalarının düzeltilmesine imkan tanınmıştır. Bu hata türlerinden sadece aşağıda belirtilen;

 Vergi mevzuuna girmeyen veya vergiden muaf olanlara yapılmış olan tarhiyatların,

 Vergiye tabi olmamaları gerekenler adına yapılan tarhiyatların,  Aynı vergilendirme dönemi için yapılan mükerrer tarhiyatların

Uzlaşma mevzuu edilmiş ve üzerinde uzlaşılmış olması ve bu hatalı durumunda uzlaşma sırasında dikkate alınmamış olması halinde söz konusu hataların 213 sayılı VUK’un düzeltme hükümleri çerçevesinde düzeltilmesi şeklinde bir uygulama yapılması yönünde, Bakanlık makamından onay alınmış ve uygulamaya bu şekilde yön verilmiştir.

Bu uygulama kısmi vergi hatası tarhiyatlarının düzeltilmesine imkan tanımamakta ancak, vergi kanunlarının mevcut hükümleri karşısında hiç yapılmaması gerektiği halde yapılmış olup, uzlaşma yolu ile kesinleşen tarhiyatların düzeltilmesini kapsamaktadır.

Bu durumda, tarhiyat sonrası uzlaşma yoluyla kesinleşen herhangi bir vergilendirme olayında yukarıda üç şekilde sayılmış olan hata türlerinden herhangi birinin yapıldığının tespit edilmesi halinde VUK’un düzeltme hükümlerine göre düzeltilmesi mümkün bulunmaktadır.

Bu nedenle, vergilendirme işleminde uzlaşmaya konu edilmiş ve uzlaşmanın sağlanması sonucu kesinleşmiş bulunan tarhiyatta yapılmış olan mevzu hatasının uzlaşma görüşmeleri sırasında dikkate alınmamış olması nedeniyle, hatalı olarak

81 Maliye Bakanlığı Gelirler Genel Müdürlüğü 09.12.2001 tarih ve B.07.0.GEL.0.44/4417-324/66094

sayılı özelge,; Aynı konuya ilişkin olarak Maliye Bakanlığı’nın 20.04.2005 tarih ve B.07.0.GEL.0.40/4001-115/17574 sayılı özelgesinde: “…uzlaşmaya mevzu edilmiş ve üzerinde uzlaşılmış olması ve bu hatalı durumun da uzlaşma sırasında dikkate alınmamış olması hallerinde, söz konusu hataların 213 sayılı VUK’un düzeltme hükümleri çerçevesinde düzeltilmesi mümkün bulunmaktadır” şeklindedir.

uzlaşma yoluyla da kesinleşen miktarın düzeltme zamanaşımı hükümleri dikkate alınarak düzeltilmesi imkan dahilindedir.” denilerek uygulamada izlenecek yol belirtilmiştir.

Uzlaşma kapsamında yapılan hataların düzeltilmesini esas alan bu görüş, kısmi vergi hatası tarhiyatlarının düzeltilmesine imkan tanınmamakta, ancak vergi kanunlarının mevcut hükümleri karşısından hiç yapılmaması gerektiği halde yapılmış olup, uzlaşma yolu ile kesinleşen tarhiyatların düzeltilmesini kapsamaktadır (Erdem, 2007: 55).

Uzlaşma tutanaklarının kesinliği ve uzlaşılan tutarların dava konusu edilememesi ve bunlar hakkında hiçbir mercie şikayette bulunulamaması hükmünün istisnasız bir şekilde uygulanması, hatalı işlem üzerinden vergi alınmaması ilkesine ve vergilerin kanuniliği ilkesine aykırı düşecektir. Ayrıca bilindiği gibi, Anayasamızın 73. maddesine göre “vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülükler kanunla konulur, değiştirilir ve kaldırılır”, bu nedenle vergi idaresinin vergi kanunlarında yer almayan bir vergiyi tahsil etmesi mümkün değildir.

Eğer yapılan işlemde kanunda öngörülen türden bir hata yapılmış ise bunun mutlaka düzeltilmesi gerekmektedir, aksi takdirde vergi idaresi kanunda öngörülmeyen bir vergi veya cezayı tahsil etme yoluna gideceğinden Anayasaya aykırı davranmış olacaktır (Küçükkaya, 2008: 216). Bu bağlamda uzlaşma sonuçlarının kesin olduğu konusunda bir tartışma bulunmamakla birlikte, uzlaşmaya konu tarhiyatta bir vergilendirme hatası bulunması durumunda bu kesinlik değerini yitirmektedir ( Şahin, 2013).