• Sonuç bulunamadı

1.5. Vergi Uyuşmazlıklarının Çözümü

1.5.3. Vergi Uyuşmazlıklarının Alternatif Çözüm Yolları

1.5.3.1. Ombudsman

Ombudsman; idarenin işlem, eylem ve davranışları üzerinde hukuka aykırılık ve yerindelik denetimi yapmaya yetkili, hukuka aykırı bulduğu ya da yerinde bulmadığı işlemlerin geri alınması veya bu işlem ve eylemlerden dolayı ortaya çıkan zararların giderilmesi ve yurttaşlara yönelik uygunsuz davranışların düzeltilmesi için idare nezdinde girişimlerde bulunmaya ve bağlayıcı olmayan kararlar almaya yetkili olan, bağımsız bir devlet organıdır (Erhürman, 2000: 160).

Ombudsman halk açısından bakıldığında; adaletin yerine getirildiği, bürokratik kuruluşlarca hizmetlerinden yararlanan kişilere iyi, zamanında ve haklarına saygılı bir şekilde hizmet götürülmesi güvencesi veren bürokrasiler açısından ise işlemlerin yapılışı sırasında saptanmamış yanlışlıkların sonradan tespitini ve düzeltilmesini sağlayan iki yönlü bir denetim sistemidir ( Kılavuz vd., 2003: 54).

Ombudsman, ilke olarak parlamento tarafından atanan, ancak hükümete karşı olduğu kadar parlamentoya karşı da bağımsız olan ve idarenin mağdur ettiği kişilerin

hiçbir şekle bağlı olmaksızın yaptıkları şikayetler üzerine harekete geçen, yaptığı araştırma ve inceleme sonucunda idareye öneride bulunan ve bulgularını kamuoyuna duyurma yetkisine sahip olan bir kurumdur (Tutal, 2014: 85).

İdari işlem ve eylemlerin konusunu oluşturduğu ombudsman kurumunun görev alanına, idari işlem niteliğindeki vergilendirme işlemlerinin neden olduğu uyuşmazlıklar da girmektedir. Dolayısıyla, vergi idaresince özellikle denetim süreci de dahil olmak üzere yapılan her türlü hata, ihmal, ihlal, gecikme, adaletsiz ve ayrımcı uygulama, takdir yetkisini kötüye kullanma gibi hukuka aykırılıklar şikayet konusu edilerek başvuruda bulunulabilir (Yaltı, 2012: 196).

Bir çok ülkede uygulanan ombudsman kurumun içinde ayrı bir vergi ombudsmanı görev alsa da çoğunlukla genel görevli ombudsmanlar tarafından bu uyuşmazlıklar değerlendirilmektedir. Ancak belirtmek gerekir ki; ayrı bir bilgi ve uzmanlık gerektiren vergisel uyuşmazlıkların çözümünde kamu denetçilerinin en az bir tanesinin vergi hukukunda uzman bir kişi olması başvuruların hızlı ve sağlıklı bir şekilde sonuçlandırılması açısından iyi bir alternatif olacaktır. Aksi durumda, alanında uzman vergi idaresinin çok teknik ve etkileyici cevaplarla Kamu Denetçisini idarenin haklılığı konusunda ikna etmesine ve kararların çoğunlukla idare lehine çıkmasına neden olacak ve dolayısıyla mükellefleri Kuruma müracaat yolunu tercih etme konusunda isteksiz kılacaktır (Aykın, 2016: 34).

Uyuşmazlıkların dava yoluna gitmeden çözümünü sağlayan kamu denetçiliği kurumunun, bu özelliği nedeniyle vergi yargısının iş yükünü azaltması beklenmektedir. Kuruma başvurunun ücretsiz ve kolay olması, sürecin hızlı işlemesi gibi sebeplerle başvuruların artması beklenirken, mükelleflerin de dava açma sürecinin uzun masraflı ve yıpratıcı etkisinden kurtarılması amaçlanmaktadır. Bu nedenle de bu kurum hakkında, geleneksel yargı denetimi sisteminin bir tamamlayıcısı niteliğinde olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır.

İdarenin eylem ve işlemlerine yönelik olarak idari davalarda görülen artış ve yargı organlarının geç karar vermesi, bireylerin haklarını koruma açısından mağdur duruma düşürdüğü ve hukuk devleti anlayışını da olumsuz etkilediği için dünyanın birçok ülkesinde hızla yayılan bu kurumun Türkiye’de de kurulması bir ihtiyaç haline gelmiştir (Kestane, 2006: 137).

Ülkemizde ombudsmanlık kurumu Kamu Denetçiliği Kurumu adıyla, 12 Eylül 2010 tarihinde Anayasanın 74. maddesine girmiş daha sonrada 14.06.2012 tarihinde

6328 sayılı Kamu Denetçiliği Kurumu Kanunu30

ile de resmen kurulmuştur. Bu kanunun uygulanması ilişkin düzenlemelerin yer aldığı “Kamu Denetçiliği Kurumu Kanununun Uygulanmasına İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik” ise 28.03.2013 tarihinde 28601 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanıştır. Böylece mükelleflere vergi uyuşmazlıklarının idari ve yargı yoluyla çözümünün yanı sıra Kamu Denetçiliği Kurumu vasıtasıyla yeni bir çözüm yolu daha sağlanmış olmaktadır.

Kamu Denetçiliği kurumunun amacı 6328 Sayılı kanun 1. maddesinde, “…kamu hizmetlerinin işleyişinde bağımsız ve etkin bir şikayet mekanizması oluşturmak suretiyle, idarenin her türlü eylem ve işlemleri ile tutum ve davranışlarını; insan haklarına dayalı adalet anlayışı içinde hukuka ve hakkaniyete uygunluk yönlerinden incelemek, araştırmak ve önerilerde bulunmaktır…” şeklinde belirtilmiştir.

Kuruma başvurulabilmesi için tüm idari çözüm yollarının tüketilmiş olması ve başvurunun yazılı olarak yani dilekçe yoluyla yapılması gerekmektedir. Gerçek ve tüzel kişiler başvuruda bulunabilmekte ve başvuru sahibinin istemesi halinde başvuru gizli tutulmaktadır. Şikâyet dilekçeleri Kuruma veya Kurumun gerekli gördüğü yerlerde açtığı bürolara elden verilebileceği gibi posta, elektronik posta veya faks yoluyla da gönderilebilmektedir (Yönetmelik, md.8/2).

Kurum tarafından oluşturulan elektronik sistem aracılığıyla da şikâyet başvurusunda bulunulabilmektedir (Yönetmelik, md.8/2). Bunun için ilgilinin Kurumun resmî internet sitesinde yayımlanan Gerçek Kişiler İçin Şikâyet Başvuru Formunu (EK- 1) veya Tüzel Kişiler İçin Şikâyet Başvuru Formunu (EK-2) doldurması gerekmektedir (Yönetmelik, md.9). Ayrıca, illerde valilikler veya ilçelerde kaymakamlıklar aracılığıyla elden veya posta yoluyla şikâyet başvurusu da yapılabilmektedir (Yönetmelik, md.8/2). Bu durum, bir taraftan kurumun işleyişinin halka yakınlaştırılmasını sağlarken, diğer taraftan da yazılı başvuru yapma konusunda sıkıntı yaşayan bireylerin kuruma rahatça başvuruda bulunmasını da sağlayacaktır.

Valilik veya kaymakamlıklar, şikâyetleri tarih ve sayı vermek suretiyle kayıt altına aldıktan sonra şikâyet başvurusunu ve varsa eklerini en geç üç iş günü içinde doğrudan Kuruma göndermeleri gerekmektedir (Yönetmelik, md.8/2). Faks veya elektronik posta yoluyla yapılan şikâyet başvurularına ait dilekçe asılları, 15 gün içinde Kuruma gönderilmedikçe başvuru geçerli sayılmamakta ve kayıtlı elektronik posta yoluyla yapılan başvurularda bu şart aranmamaktadır (Yönetmelik, md.8/3).

30

6328 Sayılı Kamu Denetçiliği Kurumu Kanunu, 29.06.2012 Tarihli ve 28338 Sayılı RG’de yayımlanmıştır.

İdarenin tutum ve davranışları ile kanunlarda kesin olduğu belirtilen işlemlere karşı, tutum ve davranışın gerçekleştiği veya öğrenildiği tarihten veya işlemin tebliği tarihinden itibaren altı ay içinde Kuruma şikâyet başvurusunda bulunulabilir (Yönetmelik, md.13/2). Dava açma süresi içinde yapılan başvuru, işlemeye başlamış olan dava açma süresini durdurmaktadır (KDKK, md.17/8).

Şikayet başvurusu, inceleme ve araştırmaya geçilmeden önce ön incelemeye tabi tutulmakta ve ön inceleme sonucunda ön inceleme şartlarını taşımayanlar hakkında “incelenemezlik kararı” verilmektedir. Ayrıca yapılan başvurulardan; belli bir konuyu içermeyenler, yargı organlarında görülmekte olan veya yargı organlarınca karara bağlanmış uyuşmazlıklar ve sebepleri, konusu ve tarafları aynı olanlar ile daha önce sonuçlandırılanlar da incelenmemektedir (KDKK, md.17/3).

Söz konusu başvurunun ön inceleme şartlarını taşıması halinde ise inceleme ve araştırma aşamasına geçilmektedir. Bu aşamada yapılan inceleme ve araştırma Yönetmeliğin 22. maddesinde sayılana hususlar dahilin de yapılmaktadır. Bunlar;

“İdarenin her türlü eylem ve işlemleri ile tutum ve davranışları, insan haklarına dayalı adalet anlayışı içinde, hukuka ve hakkaniyete uygunluk ve iyi yönetim ilkeleri yönlerinden incelenir ve araştırılır.

(2) Şikâyet başvurusu Başdenetçi, denetçi veya görevlendirilecek uzman ve uzman yardımcıları tarafından incelenir ve araştırılır.

(3) Aynı sebep ve konuya ilişkin benzer nitelikteki şikâyet başvuruları birleştirilerek incelenebilir.

(4) Şikâyet konusunun insan haklarına, temel hak ve özgürlüklere, kadın ve çocuk haklarına ilişkin olması halinde yerinde inceleme ve araştırma yapılabilir. Kamuyu ilgilendiren genel konulara yönelik şikâyetlerde ise, şikâyetçi veya şikâyet edilen idarenin talebi üzerine yerinde inceleme ve araştırma yapılabilir. İlgili idare ve yetkililer bunun için gerekli her türlü kolaylığı sağlamakla yükümlüdür” .

Kurumun, inceleme ve araştırmasını başvuru tarihinden itibaren en geç altı ay içinde sonuçlandırması gerekmektedir. Bu süre içinde inceleme ve araştırmanın sonuçlandırılamaması hâlinde ise şikâyetçiye sonuçlandırılamama gerekçesi ve dava açma süresinin işlemeye başladığı hususu bildirilerek inceleme ve araştırmaya devam edilir (Yönetmelik, md.36). Kurum, kararlarını ilgili mercie ve şikâyetçiye tebliğ eder. Kamu hizmeti yürüten özel hukuk tüzel kişileri hakkında verilen tavsiye kararları denetim ve gözetimden sorumlu bakanlığa veya kamu kurum ve kuruluşuna da gönderilebilir (Yönetmelik, md.37). Başdenetçilik, kararın verilmesinden sonra sonucu

etkileyebilecek bilgi ve belgelerin ortaya çıkması durumunda şikâyet hakkında yeniden inceleme ve araştırma yapabilir (Yönetmelik, md. 39).

Daha öncede belirtildiği gibi Kurumun kararları tavsiye niteliğindendir. Tavsiye Kararı idareye tebliğ edildikten sonra, idarenin karara uyup uymayacağını yazılı olarak 30 gün içinde Kuruma bildirmesi gerekmektedir31

. 30 gün içinde herhangi bir işlem veya eylem tesis etmeyen idareye karşı başvuru sahibi tarafından kalan dava açma süresi içerisinde dava açılabilir.

Kurum, her takvim yılı sonunda yürütülen faaliyetleri ve önerileri kapsayan bir rapor hazırlayarak Komisyona sunar (KDKK, md.22/1). 13 Mart 2013 tarihinden itibaren başvurularını kabul eden Kamu Denetçiliği Kurumu’nun, bu tarihten 2017 yılına kadar olan faaliyet raporlarına göre, konu bazında yapılan toplam 41938 adet başvurudan 2553 tanesinin ekonomi, maliye ve vergi alanına yönelik olduğu görülürken, şikâyet edilen idareler açısından yapılan 41982 adet başvurunun ise 1504 tanesinin Hazine ve Maliye Bakanlığına ait olduğu görülmektedir.

Bu rakamlara baktığımızda, oldukça yeni olan ve herkes tarafından tam olarak bilinmeyen bu kurumun vergisel uyuşmazlıklar nedeniyle ileriki dönemlerde daha fazla şikayet başvurusu alacağını söylemek yanlış olmayacaktır. Zira söz konusu kurumuna başvurma hakkının etkin işlemesi halinde vergi idaresi, mükellef ve vergi yargısı açısından etki doğurabilecek önemli bir hak arama yolu olduğu açıktır (Aykın, 2016: 24).