• Sonuç bulunamadı

1.5. Vergi Uyuşmazlıklarının Çözümü

1.5.3. Vergi Uyuşmazlıklarının Alternatif Çözüm Yolları

1.5.3.7. Kısa Yargılama

Kısa yargılama yöntemi, özel olarak veya mahkemelerde ihtilafı çözmeye yetkili kişilerce tarafların temsilcileri aracılığıyla uyuşmazlıkların dinlenmesi ve bu görüşmeler sonrasında tarafsız danışmanın yardımıyla uyuşmazlıkların çözümlenmesidir (Özbek, 1999: 200). Bu kurulda yer alan temsilcilere, temsilci çözüm elemanı denilmektedir.

Özellikle taraf sayısının fazla olduğu, uyuşmazlığın karmaşık yapıda olduğu ve büyük miktarlı uyuşmazlıklarda tercih edilen bir yoldur (Biniş, 2013: 22). Çoğunlukla ticari uyuşmazlıklarda sonuç veren bu yöntemin kapsamını, hangi aşamaları içerebileceğini ve sürece kimlerin katılacağını taraflar özgürce belirleyebilirler (Ildır, 2003: 108). Kurul tarafları dinler, elde edilen tüm bilgileri değerlendirir, gerekirse tanıklara soru sorabilir ve uyuşmazlığın çözümü için görüşmelerde bulunur.

Taraflar, tarafsız üçüncü kişiden bağlayıcılık arz etmeyen bir çözüm önerisi sunmasını veya temsilci çözüm elemanlarının bir anlaşmaya varılmasını sağlamak için arabulucu rolünü üslenmesini isteyebilecekleri gibi tarafsız üçüncü kişi tarafından önerilen çözümün kendileri içinde bağlayıcılık kazanmasını anlaşmayla kararlaştırabilirler (Tanrıver, 2006: 165).

İKİNCİ BÖLÜM

TÜRK VERGİ HUKUKU’NDA UZLAŞMA MÜESSESESİ 2.1. Genel Olarak Uzlaşma Müessesesi ve Getiriliş Nedenleri

Günümüzde gelişen sosyal hukuk devleti anlayışıyla birlikte, giderek artan kamusal ihtiyaçların en önemli finansman kaynağı olan vergilere olan ihtiyaç da artmıştır. Ancak vergileme süreci içerisinde gerek mükellef gerekse idare kaynaklı bir takım anlaşmazlıklar, uyuşmazlıklar meydana gelebilmektedir. Bu uyuşmazlıklar, globalleşmenin de etkisiyle giderek karmaşık bir hal alan ekonomik ilişkiler ve bu ilişkiler nedeniyle ortaya çıkan kazançların kavranıp, vergilendirme sürecine dahil edilmesi suretiyle yapılan yeni yasal düzenlemelerden kaynaklanabilmektedir (Erol, 2001: 49).

Ayrıca, Türk vergi sistemi içerisinde yer alan vergi kanunlarının karmaşık ve ağır bir dille yazılmış olması da bu uyuşmazlıkların ortaya çıkmasındaki en önemli sebeplerinden biri olarak gösterilmektedir. Zira vergi memurlarının bile zaman zaman anlamakta güçlük çektiği vergi kanunlarının mükellefler tarafından anlaşılmasını beklemek çok doğru olmayacaktır.

Vergi idaresi ile mükellef arasında devamlı bir şekilde süregelen anlaşmazlık hali ise vergi sistemini olumsuz yönde etkileyerek, gelişmesini ve belirli bir vergi sisteminin oluşmasını engellemektedir. Ayrıca uzun vadede, mükellefler üzerinde uyandıracağı direnç nedeniyle sosyal bunalımların yaşanmasına da neden olabilmektedir (İnel, 1979: 50). Gerek yukarıda sayılan nedenler, gerekse kamusal hizmetlerin finansal nedenlerle sekteye uğramasını engellemek ve böylece vergi gelirlerinin hazineye süratle intikalini sağlanmak amacıyla bu tür uyuşmazlıkların en kısa sürede giderilmesi gerekliliği ortaya çıkmaktadır.

Vergi uyuşmazlıklarının normal çözüm yerinin yargı organları olmasına rağmen, vergi ihtilaflarının yargı organlarında çözümlenmesi uzun zaman almakta ve ciddi bir emek kaybına neden olmaktadır (Aksoy, 1999: 108). Vergilemede verimlilik ilkesi gereği; olması gerekenden az, fakat zamanında toplanan vergiyi, olması gereken miktarda ancak gecikilerek toplanana yeğleyen kanun koyucu, yargısal çözümün sözünü ettiğimiz gerçeğini de göz önünde tutarak, vergi toplama işlevinin yarattığı uyuşmazlıkların çözümünde bu yoldan ayrı olarak bir başka yol daha öngörme gereği duymuştur (Candan, 2006: 259).

Bu yol, hem yargı organları üzerindeki iş yükünü hafifletmek hem de uyuşmazlıkları bir an önce çözüme kavuşturmak amacıyla sıklıkla başvurulan ve idari bir çözüm yolu olan uzlaşma müessesesidir. Çeşitli ülkelerde anlaşma, görüşme ve ön anlaşma gibi adlarla uzun zamandır uygulanan uzlaşma müessesesinin Türk vergi sistemindeki şekli ise Alman uygulamasından esinlenerek yapılmıştır (Organ, 2006: 163).

VUK’ta uzlaşma tanımlanmış değildir, ancak gerek vergi idaresi gerekse idari yargı yerleri bakımından bağlayıcı nitelikteki bir Danıştay İçtihadı Birleştirme Kararı uzlaşmayı, “vergi idaresi ile mükellefler ya da adlarına ceza kesilenler arasında, vergi kanunlarının uygulanması nedeniyle doğan uyuşmazlıkların, tarafların karşılıklı görüşmeleri yolu ile daha başlangıçta ödenecek olan vergi ve ceza miktarı üzerinde mutabakat sağlanarak ortadan kaldırılması, yargısal yol ve usullerin uygulanmasına gerek bırakılmaksızın çözüme kavuşturulması” şeklinde tanımlanmıştır (Başaran, 2008: 313).

Diğer bir ifadeyle uzlaşma; vergi mükellefi veya ceza muhatabı ile vergi idaresi arasında ortaya çıkan uyuşmazlıkların vergi yargısına başvurulmadan önce karşılıklı görüşme yoluyla ortak bir görüş veya fikir birliğine ulaşarak tamamen veya kısmen çözümlenmesidir (Sarılı, 2018: 275).

Vergi idaresi ile mükellef, uzlaşmak suretiyle, belirli vergi ve ceza miktarı üzerinden anlaşıp bunları kesinleştirmekte, sonuç itibariyle beklentilerinin bir kısmından karşılıklı olarak vazgeçmektedir (Küçükkaya, 2011: 629). Ancak uzlaşma ile idarenin kanunen alması gerektiği halde vazgeçtiği vergi ve ceza oranları ile ilgili olarak mevzuatta herhangi bir hüküm bulunmamaktadır.

Yani uzlaşma sonucunda ödenecek vergi ve ceza miktarı, uzlaşma komisyonu ve mükellef arasındaki görüşmelere bağlı olarak farklılık arz etmektedir. Ayrıca burada belirtilmesi gereken bir diğer nokta da uzlaşmanın vergi aslı ve vergi cezalarının miktarında yapılması söz konusu olmasına rağmen; uygulamada, yalnızca ceza üzerinde indirimin yapılması yoluyla uzlaşılmaya çalışıldığı görülmektedir (Güneş, 2014: 205).

Mükellefle idare arasında ortaya çıkan uyuşmazlığın yargı yoluna başvurmadan karşılıklı ödünlerle pazarlık yapılması suretiyle çözüme kavuşturulması imkanı sağlayan uzlaşma müessesesi, seçimlik bir çözüm yolu diğer bir ifadeyle bir haktır. Yani mükellef veya ceza muhatabı isterse bu yola hiç başvurmadan, doğrudan yargısal yollara da başvurabilir. Ancak kamu alacağının kısa sürede tahsilini sağlayan, aynı zamanda mükellefin yargı sürecinde katlanacağı maliyetleri ve bürokratik işlemleri de

ortadan kaldıran bu müessese, birçok mükellef tarafından tercih edilen bir yoldur (Karaca, 2011: 162).

Vergi Usul Kanununa, ilk kez 28.02.1963 tarihinde 205 sayılı kanunla giren uzlaşma kurumu, vergi hukukunun ayrı bir bölümünü meydana getirdiğinden herhangi genel bir af kanunu, bir vergi mütarekesi veya belli bir zaman süreci içinde oturtulmuş periyodik özellikte tahsilatı hızlandırmaya yönelik bir kanun niteliğinde olmayıp devamlılık ve kesinlik arz eden bir müessesedir (Akköy, 1981).

Kanunun gerekçesinde uzlaşma kurumunun amacı, “Vergi ihtilaflarının süratle halli ve böylece mükelleflerin tereddütlerinin bir an evvel giderilerek huzura kavuşmalarının temini, amme alacağının vaktinde hazine intikali ve nihayet İtiraz ve Temyiz Mercilerinin işlerini tahfif ederek ihtilaflar üzerine daha titizlikle eğilmelerine imkan sağlanması maksadıyla kanuna uzlaşma müessesesi ithal olunmuştur. Böylece, mükellefle idare arasında vergi yönünden zuhur edecek ihtilafların yine kendi aralarında görüşülerek halli yolu açılmış bulunmaktadır” şeklinde ifade edilmiştir.