• Sonuç bulunamadı

Uluslararası Düzeyde Terörle Mücadele Medyanın Rolü

4. TERÖR HABERCĠLĠĞĠNĠN TERÖRĠZM PROPAGANDASINA ETKĠSĠ

4.7. Terörle Mücadelede Medyanın Rolü

4.7.1. Uluslararası Düzeyde Terörle Mücadele Medyanın Rolü

Medyanın terörizme yaklaĢımı ve habercilik anlayıĢı, terörizmle uluslararası mücadelede önem taĢımaktadır. Bilhassa terör eylemlerine yönelik ortak bir söylem geliĢtirilmesi, dünya kamuoyunun terörizm karĢısındaki tavrını büyük oranda Ģekillendirmektedir. Dolasıyla medya, terör örgütlerinin insan haklarını ihlal eden yasa

131

dıĢı yapılar olduğunu, terörizmin de tüm toplumların ortak sorunu olduğunu her fırsatta vurgulamalıdır. Bu noktada uluslararası medya kuruluĢlarının öncülük edeceği uluslararası halkla iliĢkiler faaliyetleriyle terör hareketleri yıpratılabilir ve uluslararası aktörlerin sahadaki terörizmle mücadele çabalarına destek verilebilir (Aydemir, 2018, s.519).

Medya, teröristlerin en çok sömürdüğü alan olarak internete uluslararası eriĢim kabiliyeti sayesinde, terör örgütleri hakkında gizli bilgilere ulaĢarak, yeni bir terör eylemi veya gelecekteki tehditler hakkında değerli veriler toplayabilir ve bunları devlet kurumlarıyla paylaĢabilir (Wilkinson, 2006, s.152-153). Buradaki kritik unsur, interneti kullanan terör örgütlerine karĢı aynı araçların stratejik biçimde kullanılmasıdır. Bu bağlamda olası saldırıların önüne geçmek veya mevcut sorunlarla efektif Ģekilde mücadele etmek için devlet ve medya Ģirketleri arasında uluslararası düzeyde iĢbirliklerinin yapılması gereklidir. Nitekim kurumlar arası bilgi alıĢveriĢinin ve istihbarat akıĢının sağlıklı biçimde iĢletilmesi durumunda, terör örgütlerine karĢı ortak bir Ģekilde hareket edilerek, terörizmin devletler üzerinde oluĢturduğu psikolojik tehditler en aza indirilebilir.

Uluslararası düzeyde terörle mücadelede medyanın etkisinin hissedildiği en temel örnek, ABD tarafından 11 Eylül Terör Saldırıları sonrasında El-Kaide‟ye karĢı yürütülen mücadele olmuĢtur. Ulusal terörle mücadele hareketi olarak açıklanan ancak küresel bir çağrı niteliği taĢıyan stratejide, ABD uluslararası kamuoyundan büyük bir destek alarak, hem silahlı mücadele yöntemleriyle hem de uluslararası medyanın etkisiyle terör örgütü El-Kaide‟yi hedef haline getirmiĢ ve yıpratmıĢtır. Diğer yandan ABD‟nin bu baĢarısı yalnızca süper güç olmasıyla değil, uluslararası medya kuruluĢlarını elinde bulundurması ve bu aktörleri yumuĢak güç ve kamu diplomasisi adına etkili Ģekilde kullanmasıyla da açıklanmaktadır. Bu doğrultuda günümüzde dıĢ politikalarını sert güç unsurlarından ziyade yumuĢak güç yaklaĢımı çerçevesinde yürüten devletler, özellikle medyaya toplumların algısını yönetme ve Ģekillendirme amacıyla baĢvurarak, faaliyetlerini tüm dünyaya sempatik göstermeye çalıĢmaktadır. Nitekim ABD ve diğer güçlü devletler sahip oldukları medya gücü sayesinde uluslararası kamuoyunun kendilerini desteklediği düĢüncesini yayarak, terörle mücadele politikalarına meĢruluk ve destek kazandırmayı büyük ölçüde baĢarmaktadır (Sancak, 2019, s.367-368).

132

Günümüzde ise uluslararası düzeyde benzer desteğin ve mücadelenin olduğunu söylemek zordur. Bunun en temel nedeni, devletler arasındaki siyasi çıkarlar ve bunların yol açtığı anlaĢmazlıklardır. KliĢe bir deyimle “birinin teröristi diğerinin özgürlük savaĢçısı” yaklaĢımı (Picard, 1993, s.98) uluslararası alanda iĢbirliğini de zora sokmakta ve çoğu kez devletler sorunları yalnız baĢlarına çözmek durumunda kalmaktadır. Ülkeler arasındaki problemlerin ulusal medyaya sıçraması halinde ise olası iĢbirlikleri daha da imkânsızlaĢmaktadır. Bu bağlamda medya organları bulundukları ülkelerin diğer ülkelerle olan diplomatik iliĢkilerine bağlı olarak, karĢıt ideolojilere tehlike oluĢturan ve saldıran terörist grupları, üstü kapalı biçimde meĢrulaĢtırıcı ifadelerle haberleĢtirmekte ve bu grupları dolaylı yönden desteklemektedir. Bu tür giriĢimler, hem evrensel yayıncılık prensibi olarak “tarafsızlık” ilkesine hem de daha önceden kabul edilmiĢ olan uluslararası antlaĢma metinlerine aykırı nitelik taĢımaktadır (Bilir, 2009). Bunlara ilave olarak devletlerin kendilerini her türlü organizasyonun üzerinde görmesi, iç hukuk düzenlemelerini uluslararası hukuk kurallarından üstün tutması, kabul edilen sözleĢmeleri bağlayıcı olup olmadığına bakmaksızın çoğu zaman kendi menfaatleri doğrultusunda yorumlaması veya görmezden gelmesi gibi nedenler, terörizm ve propagandasına yönelik alınan kararların da askıda kalmasına sebep olmaktadır (Çitlioğlu, 2005, s.210- 211).

Bu bilgiler ıĢığında uluslararası medya kuruluĢlarından ve ulusal basın-yayın organlarından beklenen, terörizmi tetikleyen dini ve siyasi konulardaki ayrıĢtırıcı söylemlere karĢı onarıcı bir rol üstlenmeleridir. Özellikle ülkelerin siyasi iliĢkileri çerçevesinde oluĢturdukları “dost-düĢman algısı”, “doğu-batı” veya “Medeniyetler ÇatıĢması”35

gibi yaklaĢımlara medya organları dâhil olmamalıdır (Akmaral, 2013, s.517). Örneğin, son yirmi yılda Ortadoğu menĢeili türeyen ya da türetilen terör örgütlerinin eylemleri nedeniyle Amerikan ve Batı medyasının söylemleĢtirdiği “Ġslami Terör” vurgusu, bir takım tartıĢmalara sebep olmaktadır. Bu noktada Müslümanlık diniyle alakası olmayan terör gruplarının saldırılarından dolayı bütün

35 “Medeniyetler ÇatıĢması” tezi, 1993 yılında Samuel Huntington tarafından Soğuk SavaĢ sonrasındaki

dünya düzeninde çatıĢmaların “ideoloji” eksenli değil, “kültürel” değerler çerçevesinde oluĢacağına iliĢkin yaklaĢımıyla ortaya atılmıĢ bir değerlendirmedir. Buna göre yeni düzenin çatıĢan tarafları, büyük ihtimalle dinsel farklılıklar nedeniyle “Ġslam ve Batı medeniyetleri” olacaktır. Ayrıca yazar Müslümanların, Batılılar için bir tehdit olduğunu ve Batının her anlamda üstün olduğunu da savunmaktadır (Kongar, 2002, s.48-52).

133

Ġslam dinine inananları suçlar nitelikte yayın yapılmasının, terörü sonlandırmak yerine daha da arttırdığı unutulmamalıdır36

(AvĢar, 2002, s.37).

Gelinen aĢamada devletlerin diplomatik iliĢkilerinin medya kuruluĢlarının söylemlerine yansımıĢ olduğu ortadadır.37

Örnek olarak ABD medyasının “terörizm” olarak nitelendirdiği bir olayı, Rus medyası “hak verilebilir bir çatıĢma” olarak değerlendirebilmektedir (Picard, 1993, s.100). Bu noktada terörizmin her geçen yıl kendisini geliĢtirdiği ve daha tehlikeli bir boyut aldığı uluslararası sistemde uzlaĢının sağlanması çok önemli gözükmektedir. Ancak devletler arasındaki mevcut problemler medyayı da çıkmaza sokmaktadır. Dolasıyla uluslararası alanda terör propagandası ve haberciliği gibi konularda ortak bir tavır geliĢtirme düĢüncesi zor gözükmekle birlikte, bu konuda acil iĢbirliği yapılmasına da ihtiyaç vardır (Kazan, 2016, s.140).