• Sonuç bulunamadı

Terör-Propaganda ĠliĢkisinin GeliĢimi

1. TERÖRĠZME ĠLĠġKĠN KAVRAMSAL ÇERÇEVE

2.1. Terör-Propaganda ĠliĢkisinin GeliĢimi

Tarihsel süreçte çoğunlukla dinsel gruplar, siyasal iktidarlar, muhalefetler, uluslararası endüstri kuruluĢları ve baskı grupları tarafından politik ve ekonomik amaçlar için kullanılan propaganda olgusu, günümüzde daha çok terör örgütleriyle iliĢkilendirilen bir kavram haline gelmiĢtir. Bu noktada terör-propaganda iliĢkisine değinmeden önce, propagandanın ilk ortaya çıktığı dönemden günümüze kadar ki süreçte, nasıl bir geliĢim ve değiĢim gösterdiğini anlamak gerekmektedir.

Ġnsanların düĢüncelerini değiĢtirme ve etkileme çabalarının yazılı tarihten daha eski olduğu bilinmektedir. KonuĢmanın geliĢmesiyle birlikte baĢladığı kabul edilen ve belirli bir düĢünce nezdinde, toplulukların fiziksel güce baĢvurulmadan ikna edilmesi süreci olarak bilinen propaganda, insanlar tarafından çok eski zamanlardan itibaren uygulanmaya baĢlanmıĢtır (Brown, 1992, s.9).

Propaganda sözcüğü Latince, taze bitki filizlerinin toprağa dikilmesiyle birlikte, bitkilerin yeniden üremesi anlamında kullanılan “propagare” sözcüğünden türetilmiĢtir. Ġlk kez Roma Katolik Kilisesi tarafından 1622 yılında “yaymak” ve “yayılmak” anlamında bir eylem olarak dile getirilen propaganda kavramı, Katolik dinine ait fikirlerin yayılması Ģeklinde bir deyim olarak kullanılmıĢtır. Bu amaçla kurulan Sacra Congregatio de Propaganda Fide (Ġnancı Yayma Cemaati) ise belli bir görüĢü yaymak ve yerleĢtirmek için oluĢturulan ilk özel kuruluĢ olarak bilinmektedir. Bu dönemlerde propaganda belirli kiĢilerin uyguladığı yüz yüze iletiĢim teknikleri ve söz sanatları ile yürütülmüĢtür (Brown, 1992, s.11; BektaĢ, 2000, s.145; Akarcalı, 2003, s.1; Bernays, 2005, s.1).

18.yüzyıla kadar yalnızca kilise tarafından kullanılan propaganda terimi, 1789 Fransız Devrimi‟yle birlikte siyasi propaganda Ģeklinde anılmaya baĢlanmıĢtır (BektaĢ, 2000, s.146). Propagandanın siyasal hayatın içinde önemli bir yere gelmesi ise 19.yüzyılda ulus devletlerin oluĢmasından sonraki sürece rastlamaktadır (Qualter, 1980, s.257). Bu noktada propaganda 18. yüzyılda baskı, basım ve yayımı içeren matbaa ile gerçekleĢtirilirken, 19.yüzyılda ise görsel ve iĢitsel kitle iletiĢim araçlarının geliĢimine paralel olarak, farklı tekniklerin uygulandığı bir hareket biçimine dönüĢmüĢtür (Çetin, 2014, s.250).

47

20.yüzyıl ise devletlerin ilk defa propaganda tekniklerini uluslararası alanda uygulama fırsatı buldukları dönem olmuĢtur. Bu bağlamda propagandanın kitlesellik kazanmasını sağlayan en önemli olaylar I. ve II. Dünya SavaĢları olmuĢtur (Qualter, 1980, s.258). Bu dönemlerde özellikle modern propagandanın öncüleri olarak kabul edilen Adolf Hitler ve Hitlerin propaganda bakanı Dr. Joseph Goebbels, tarihte propagandaya damga vuran ve propagandanın günümüzdeki biçimini düĢünen, uygulayan ve geliĢtirenler içerisinde en önemli isimler olmuĢlardır (Erdoğan ve Alemdar, 2005, s.45).

Öte yandan Alman General Erich Ludendorff‟un I. Dünya SavaĢı sırasında “Artık savaĢlar silahla değil sözcüklerle yapılıyor. Silahı değil sözü iyi kullanan savaĢı da kazanır” Ģeklindeki sözü ile Hitler‟in “Propaganda sayesinde iktidarı elimizde tuttuk, yine onun sayesinde dünyayı fethedeceğiz” Ģeklindeki açıklaması, Almanların propaganda savaĢına verdiği önemi açıkça ortaya koymuĢtur. Nitekim Adolf Hitler II. Dünya SavaĢı sürecini iyi yönetebilmek için ayrı bir propaganda bakanlığı bile kurmuĢtur (Domenach, 1961, s.7; Devran, 2015, s.85). Buna karĢın diğer devletler de I. Dünya SavaĢı‟nda resmi propaganda örgütlerini oluĢturmuĢtur. Bu bağlamda Ġngiltere Hükümeti savaĢ propagandasını yönetmek için Crewe House isimli bir ofis kurarken, ABD ise Committee on Public Information (Kamu Bilgilendirme Komitesi) olarak anılan bir örgüt kurmuĢtur (Mattelart, 2001, s.52).

Propaganda gerçek eylem sahasını ise II. Dünya SavaĢı süresince bulmuĢtur. Bu noktada propagandayı yürüten devletler yoğun biçimde basın, radyo, hoparlör, film, afiĢ ve broĢür gibi kitle iletiĢim araçlarını kullanmıĢtır. Propaganda ve kitle iletiĢim araçları iliĢkisinin anlaĢılması ve günümüze yansıması anlamında dönüm noktası olan II.Dünya SavaĢı, tarihsel süreçte dinsel gruplarla iliĢkilendirilen propagandanın, siyasi ve ideolojik propagandaya net bir Ģekilde evrildiği olay olmuĢtur (Akarcalı, 2003, s.6-9). Ayrıca kullanılan yöntemler ve yarattığı etkiler nedeniyle propaganda terimi birçok ülke tarafından “psikolojik savaĢ”8 olarak da ifade edilmiĢtir (Finch, 2002, s.84).

Soğuk SavaĢ Dönemi‟nde ise propaganda, Doğu ve Batı Bloğu ülkeleri arasında tam anlamıyla psikolojik savaĢa dönüĢmüĢtür (Speier, 1985, s.333). KarĢıt

8

Psikolojik SavaĢ terimi, II.Dünya SavaĢı‟yla birlikte ortaya çıkmıĢtır. Devletlerin düĢman grupları zihnen yıpratmak, moral ve motivasyonlarını bozmak, dirençlerini kırmak, tutum ve davranıĢlarını baskı altına almak amacıyla silahsız yöntemlerle icra ettikleri her türlü faaliyet “psikolojik savaĢ” olarak ifade edilmektedir (Tarhan, 2014, s.21).

48

taraflar ideolojilerini üstün kılmak, birbirlerini yıpratmak ve zayıflatmak amacıyla propagandayı etkili bir dıĢ politika silahı olarak benimsemekten çekinmemiĢtir (Öymen, 2014, s.263). Bu çerçevede dönemin iki süper gücü ABD ve Sovyetler Birliği radyo, sinema, afiĢ ve broĢür gibi araçları sıklıkla kullanmıĢtır. Ancak bu tarihten itibaren yaĢanan savaĢlar nedeniyle kötü izlenimler bırakan propaganda kavramı, devletler tarafından terkedilmiĢ9

ve bunun yerine kamu diplomasisi, halkla iliĢkiler, reklam ve kampanya gibi kelimeler tercih edilmeye baĢlanmıĢtır. Nitekim değiĢen bu süreçte ülkeler propaganda faaliyetlerini resmi kurumlar vasıtasıyla sürdürmeye yönelmiĢtir. Bu doğrultuda SavaĢ Bilgilendirme Ofisi ve BirleĢik Devletler Enformasyon Ajansı‟nı kuran ABD, propaganda gücünü ve etki alanını oldukça geniĢletmiĢtir (Yağmurlu, 2007, s.24).

20.yüzyılın ikinci yarısında ise kitle iletiĢim araçlarının geliĢimi ile propagandanın alanı ve niteliği de değiĢmiĢtir. Özellikle radyo, televizyon, bilgisayar, internet, fotoğraf, sinema, yeni baskı yöntemleri vb. teknoloji alanında çığır açan birçok yenilik, eskiden farklı olarak siyasi iktidarlara ve çeĢitli gruplara, daha etkili propaganda yapmaları için fırsatlar sunmuĢtur. Bilimin sağladığı imkânlarla topluluklara yönelik propagandanın daha bütüncül, sistemli ve tutarlı bir hale geldiği kitlesel iletiĢim sürecinde, propagandanın dağıtım hızı ve etki kapasitesi artmıĢtır (BektaĢ, 2000, s.149; Strateji DüĢünce ve Analiz Merkezi, 2018, s.5). Bu geliĢmeler neticesinde terör örgütlerinin de teknolojinin sunduğu imkânlardan en iyi Ģekilde yararlanma isteği ve bu doğrultuda medyayı bir propaganda aracı haline dönüĢtürmesi, terör-propaganda iliĢkisinde kitle iletiĢim araçlarının rolünü açıkça ortaya çıkarmıĢtır.

Nitekim 20.yüzyılın son çeyreği itibariyle televizyon ve radyonun yaygınlık kazanması teröristleri bu araçlara yöneltmiĢ; isimlerini, amaçlarını, davalarını ve isteklerini duyurmak için teröristler medyayı istismar etmeye baĢlamıĢtır. Bu yeni dönemle birlikte teröristler sadece silahlı propaganda yapmakla kalmamıĢ, aynı zamanda yaptıkları eylemlerin reklamını ve propagandasını medya sayesinde bütün dünyaya sergileme imkânı bulmuĢtur (Acar, 2012, s.106). Ancak teröristler henüz radyo ve televizyon gibi araçlara sahip olmadıkları için medyanın gücünden kısıtlı

9

YaĢanan savaĢlardan sonra topluluklar üzerinde bıraktığı etkiler nedeniyle propaganda uygulamaları da uluslararası çapta yasaklanmıĢtır. Bu bağlamda BirleĢmiĢ Milletler Genel Kurulu tarafından 1966 yılında düzenlenen ve 1976 yılında yürürlüğe konulan, KiĢisel ve Siyasal Haklar Uluslararası SözleĢmesi‟nin “SavaĢ Propagandası ve DüĢmanlığı Savunma Yasağı” baĢlıklı 20.maddesinin 2.fıkrasında “Ayrımcılığa, kin ve nefrete veya Ģiddete tahrik eden herhangi bir ulusal, ırksal veya dinsel düĢmanlığın savunulması hukuk tarafından yasaklanır.” Ģeklinde karar alınmıĢtır.

49

olarak yararlanabilmiĢtir. Dolasıyla medyanın dikkatini çekmek için uçak kaçırma, suikast, rehin alma ve bombalama gibi ses getirecek eylemlere yönelinmiĢtir (Kazan, 2016, s.117). Böylelikle saldırılarının dünya televizyonlarında yayınlanmasını ve dolaylı bir Ģekilde propagandalarının yapılmasını bekleyen teröristler, IV.Bölüm‟de değinileceği üzere bu stratejide büyük oranda da baĢarılı olmuĢlardır.

Burada Ģunu belirtmek gerekir ki terör-propaganda iliĢkisi tarihsel süreçte çok eski dönemlere rastlamaktadır. Bu bağlamda tarihte terörü ilk uygulayan grupların da propaganda mahiyetinde etkinlikleri söz konusu olmuĢtur. Örnek olarak 11.yüzyılda ortaya çıkan HaĢhaĢiler ve onların ilk liderlerinden biri olan Hasan Sabbah, haĢhaĢ bitkisinin uyuĢturucu ve keyif uyandırıcı etkisini müritleri üzerinde uygulayarak, bu yöntemle üyelerini intihar saldırılarına ve suikastlere hazırlamıĢ ve cennet vaatleriyle onları kandırarak, kendisine itaat ettirmiĢtir. Bir tür beyin (kontrolü) yıkama tekniği olarak ifade edilen bu yöntem (Tarhan, 2014, s.61) terör gruplarınca illegal yöntemler benimsenerek gerçekleĢtirilen propagandanın en dikkat çekici uygulamalarından biri olmuĢtur. Benzer Ģekilde günümüzde de terör örgütlerinin üyelerini canlı bomba eylemlerine uyuĢturucu, cesaret verici vb. haplarla hazırladıkları bilinmektedir (ÇeĢme, 2011, s.254).

Bunun dıĢında 7.yüzyılda ilk terör hareketi olarak bilinen Sicariiler‟in suikast yöntemlerinde, 1793-1794 Fransız Ġhtilali Dönemi‟nde Jakobenlerin uyguladıkları sistematik devlet teröründe ve 1870‟li yıllarda Narodnaya Volya (Halkın Ġradesi) isimli grubun suikastlerinde, Ģiddet içeren propaganda yöntemlerine baĢvurulmuĢtur. AnarĢist Dalga olarak adlandırılan 1880-1915 arası dönemde ise teröristlerin devlet yöneticilerine saldırıları, terörizmin “eylem propagandası” olarak ifade edilmesinde etkili olmuĢtur (Schmid, 2004b, s.69; Acar, 2012, s.103). Bir bakıma duvar yazıları, bildiri dağıtma, sözlü propaganda ve diğer kitle iletiĢim araçlarının ötesinde Ģiddetin kendisi de bir propaganda iĢlevi görmeye baĢlamıĢtır (Alptekin, 2018, s.116).

Özetlemek gerekirse, terörizm-propaganda iliĢkisi tarihin eski dönemlerine rastlamasına karĢın bir “etkileĢim” olarak kitle iletiĢim araçlarının geliĢmesiyle belirgin bir nitelik kazanmıĢtır. Buna göre tarihsel süreçte devamlı olarak “silahlı propaganda” yöntemine baĢvuran teröristler, kitle iletiĢim araçlarının ortaya çıkıĢıyla birlikte eylemlerinin “görsel propagandasını” da yaparak, daha etkili olmaya baĢlamıĢtır. Bir bakıma her iki propaganda yöntemi, birbirlerini tamamlamak için kullanılmıĢtır. Bu özellikleriyle terörizm ise baĢlı baĢına bir propaganda faaliyetine

50

dönüĢmüĢtür. Çünkü teröristlerin bütün giriĢimlerinin korku salma ve kendi görüĢlerini zorla kabul ettirme amacıyla yapılması, terörizm ve propaganda arasında nitelikleri bakımından bir bağ oluĢturmuĢtur. Nihayetinde propaganda, terörizmin en etkili silahlarından biri haline gelmiĢtir. Nitekim günümüzde propaganda kavramının terör örgütlerinin baĢvurdukları eylemleri ve bu eylemlerin türlerini nitelemek için sıklıkla tercih edildiği görülmektedir. Propagandanın kapsam ve içerik bakımından değiĢtiği bu ortamda, propaganda kavramıyla ilgili olarak yapılan tanımlamalara değinmek yerinde olacaktır.