• Sonuç bulunamadı

Terör Olayları Devam Ederken Yapılan Haberler

4. TERÖR HABERCĠLĠĞĠNĠN TERÖRĠZM PROPAGANDASINA ETKĠSĠ

4.2. Medyada Terör Haberciliği

4.2.1. Terör Haberlerinin Olumsuz Yönleri

4.2.1.1. Terör Olayları Devam Ederken Yapılan Haberler

Medya kuruluĢları, terör olayları gerçekleĢtiği sırada haber verme iĢlevini yerine getirirken, bazı istenmeyen durumların yaĢanmasına neden olabilmektedir. Özellikle dramatik, güncel ve haber değeri yüksek kaçırma ve rehin alma gibi kriz dönemlerinde yapılan yayınlar, sadece toplumun değil teröristlerin de enformasyon ihtiyacını karĢılayabilmektedir (Peresin, 2007, s.7; Kazan, 2016, s.129; Süllü, 2016, s.120). Bu doğrultuda teröristler, eylem süresince özellikle televizyonlarda yayınlanan haberleri takip ederek, medyayı bir istihbarat aracı olarak kullanmakta ve bu yöntemle güvenlik güçlerinin planlarını öğrenmektedir. Ayrıca medyanın güvenlik personelinin sayısını, pozisyonunu, teröristlerin potansiyel kaçıĢ yollarını, yaklaĢan saldırıları ve diğer değerli taktik bilgileri paylaĢması veya değerlendirmesi, kurtarma operasyonunun baĢarıya ulaĢma Ģansını azaltırken, güvenlik güçlerinin, rehinelerin ve müzakerecilerin yaĢamlarını da tehlikeye atmaktadır (Bassiouni, 1979, s.761).

Öte taraftan canlı yayınlarda teröristlerin isteklerinin duyurulması onları cesaretlendirirken, otoriteleri de karar alma sürecinde baskı altına almaktadır. Bu zaman aralığında haberleri takip eden teröristler, kamuoyunun tepkisine göre isteklerini Ģekillendirmekte ve ilgili kurumları zorla karar almaya sevk etmektedir (Kazan, 2016, s.129). Buna ek olarak bazı basın mensuplarının görev ve yetkilerinin dıĢına çıkarak, teröristlerle görüĢmeler yapması veya pazarlık sürecine dahil olması, teröristlerin heyecanlanmasına ve beklenmedik davranıĢlar sergilemesine sebep olabilmektedir (Süllü, 2016, s.121). Ayrıca operasyonu görüntüleyen muhabirlerin

109

olay yerindeki fiziksel varlıkları, yorumları ve görevlilere sorular yöneltmeleri de güvenlik güçlerinin dikkatini ve karar alma rollerini etkileyebilmektedir (Bassiouni, 1979, s.761).

Devam eden terör eylemlerinde olay yerinden saatlerce yayın yapılması, eylemlerin olduğundan daha büyük gösterilmesi ve olayların sonuçlarıyla ilgili olası tehlikelerin aktarılması ise terör örgütlerinin amacına hizmet etmekte ve onlara ilham vermektedir. Bu noktada medya, teröristlerin yayınlamak ve yaymak istediği her Ģeyi paylaĢarak, aslında terör propagandasına yardımcı olmaktadır. Dolasıyla medya, kriz dönemlerinde teröristler ve yetkililer arasında üçüncü bir aktör olarak, farkında olmadan teröristlerin amaçlarına hizmet edebilmektedir (Bassiouni, 1979, s.761).

Devam eden bir rehine eyleminde medyanın sebep olduğu en vahim olaylardan biri, 1972 Münih Olimpiyat Oyunları‟nda görülmüĢtür. Kara Eylül isimli terör örgütüne mensup 7 teröristin olimpiyat köyüne girerek, 12 Ġsrailli sporcuyu rehin aldığı eylemde, Alman polisi bir kurtarma operasyonu planlayarak binaya girmek için hazırlanırken, televizyon kanallarının bölgedeki görüntüleri canlı olarak aktardıklarını fark eden güvenlik güçleri operasyonu iptal etmiĢtir. Nitekim olay sonrasında bir polis memuru yaptığı açıklamada, “Her sporcu odasında bir televizyon olduğunu ve teröristlerin izleyebildiğini keĢfettik. Saldırsaydık kesinlikle bir intihar görevi olurdu.” diyerek, medyanın operasyonun gidiĢatını etkilediğini belirtmiĢtir. Daha sonrasında yapılan ikinci kurtarma giriĢimi de baĢarısızlıkla sonuçlanmıĢ, Ġsrailli sporcular ve bazı güvenlik güçleri hayatlarını kaybetmiĢtir. YaĢananlar sonrasında medya organları olaylardan sorumlu tutulmuĢ ve bu olay çarpıcı bir örnek olarak uzun bir dönem tartıĢılmıĢtır (Almagor, 2005, s.399).

Devam eden terör eylemlerinde kitle iletiĢim araçlarının kurtarma operasyonunu olumsuz etkilediği bir diğer örnek, 1977 yılında Lufthansa Havayolları‟na bağlı bir uçağın kaçırılması sırasında yaĢanmıĢtır. Radyolardan uçağın pilotunun güvenlik güçlerine bilgi aktardığını duyan teröristler, pilotun yaĢamına son vermiĢtir (IĢık, 2013, s.104). 1977 yılında yaĢanan bir diğer olayda ise Washington‟da valilik binasını iĢgal eden eylemciler, radyo ve televizyonlardan binanın 5. katında sivillerin gizlenmiĢ oldukları bilgisini öğrenince, onları da rehin almıĢlar ve bunun üzerine güvenlik güçlerinin kurtarma operasyonu sonlandırılmıĢtır (Süllü, 2016, s.120).

110

Türkiye‟de yaĢanan bir olayda ise 1996 yılında Trabzon‟dan Rusya‟nın Soçi limanına giden Avrasya Gemisi‟ni kaçıran eylemci grubun baĢındaki kiĢi, “Emniyet ġube Müdürü‟nün ayağından vurulduğunu, feribotta olduğunu televizyondan öğrendim” demiĢtir. Aynı kiĢi ifadesinde, televizyonlardan gemiye bir operasyon yapılacağını öğrendikleri an eylemi sonlandırdığını da ifade etimiĢtir. Diğer bir örnek olay ise 27 Nisan 2009 tarihinde, güvenlik görevlilerinin Ġstanbul‟un Bostancı ilçesinde, Devrimci Karargâh Örgütü‟ne ait bir hücre evine düzenlediği operasyon esnasında yaĢanmıĢtır. Televizyonlar olayın baĢlangıcından yayın yasağına kadarki süreçte operasyonun gidiĢatını, güvenlik görevlilerin hareketlerini ve ölen vatandaĢlar ile yaralılara ait görüntüleri bütün detaylarıyla canlı olarak paylaĢmıĢtır. Uzmanlar ise bu olaylardan çıkarılacak bazı sonuçlarla daha çok ilgilenmektedir. Buna göre Avrasya Gemisi‟ne benzer bir eylemin PKK terör örgütü tarafından yapıldığı düĢünüldüğünde, özellikle televizyonların gemide bir emniyet Ģube müdürünün bulunduğunu aktarmalarının, daha vahim sonuçlara yol açabileceği vurgulanmaktadır. Bostancı Operasyonu‟nda ise teröristlerin kaldıkları evde canlı yayınları takip etme ihtimalinin hesaba katılmamasının bir hata olduğu değerlendirilmektedir (Milliyet, 1996; Korkmaz, 1999, s.174; AvĢar, 2002, s.33).

Türkiye‟de yaĢanmıĢ dikkat çeken bir diğer örnek, 31 Mart 2015 tarihinde Cumhuriyet BaĢsavcısı Mehmet Selim Kiraz‟ın Ġstanbul Adalet Sarayı‟nda, DHKP- C‟li iki terörist tarafından rehin alınması ve Ģehit edilmesi olayıdır. Teröristlerin eylem sürdüğü sırada makam odasında internet üzerinden paylaĢımlar yapmasına karĢın bu kritik detayı atlayan televizyon kanalları, binanın dıĢarısından ve içerisinden eriĢtikleri videoları ekranlarda sunarak, güvenlik güçlerinin hayatını tehlikeye atmıĢtır. Ayrıca teröristlerin makam odasında astıkları terör örgütü bayraklarının altında, Savcı Kiraz‟ın baĢına silah dayadıkları anın fotoğraflarını internete sızdırmalarından sonra, medya kuruluĢlarının bu görüntüleri sitelerinde paylaĢması, terör propagandasına bilinçsizce katkı sağlandığının vahim bir örneğidir (EĢidir ve Bak, 2018, s.19-20).

Günümüzde terör olayları devam ederken medya kaynaklı ortaya çıkan en önemli sorunların baĢında kriz haberciliği bağlamında yapılan canlı yayınlar gelmektedir. Özellikle “Son Dakika”, “Sıcak Haber” ve “FlaĢ” gibi dikkat çeken baĢlıklar verilerek sunulan haberler, teröristlerin arzuladıkları Ģok ortamının yaratılmasına yardımcı olmaktadır. Ayrıca terör eylemi değerlendirilirken doğru bilgilerden ziyade duygularla hareket edilmesi, kayıpların olduğundan büyük

111

gösterilmesi ve olay yerinden kan, ceset ve parçalanmıĢ insan görüntülerine yer verilmesi gibi olayın maddi manevi bütün boyutlarının sıcağı sıcağına paylaĢılması, toplumda korku ve ümitsizliğe neden olurken, birçok vatandaĢın psikolojisini de olumsuz etkilemektedir (Kazan, 2016, s.131-132; Değer, 2017, s.105-106).

Örnek olarak Türkiye‟de terör haberciliğinin tartıĢılmasına neden olan 2003 HSBC Saldırıları‟nda, olay yerinden canlı yayın yapan muhabirlerin “Ġstanbul kana bulandı”, “cehenneme dönen ġiĢli”, “insan vücudundan kopan parçalar” ve “patlamalar sonucunda Ģok geçiren vatandaĢlar” Ģeklinde ifadeler kullanmaları, izleyenleri dehĢet ve gerilime sürüklemiĢtir. Ayrıca resmi olmayan ölü ve yaralı sayılarının paylaĢılması, ölen ve yaralı kiĢiler hakkında yanlıĢ isimlerin duyurulması, terör eylemini düzenleyen örgütün isminin resmi kurumlar tarafından onaylanmadan aktarılması ve eylemin aĢırı dinci görüĢe sahip kiĢilerce düzenlendiğinin vurgulanması gibi etik dıĢı haberler yapılmıĢtır. Nitekim bu olaylar sonrasında medya organları, sorumsuz davrandıkları gerekçesiyle Ģiddetle eleĢtirilmiĢ ve bu tarihten itibaren Türkiye‟de kriz haberciliği uzmanlar tarafından ele alınmaya baĢlanmıĢtır (Vural, 2004, s.157-158).